..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
En tatlı sevinçler, en hiddetli kederler sevgidedir. -Pearl Bailey
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Doğa ve Dünya > Orhan TURAN




15 Mart 2008
Etrafım Sarıldı! Teslim Ol  
Orhan TURAN
Her şey gözümün ellerimdeki tüylere çarpmasıyla başlıyor. Yavaş yavaş süzüyorum; bakıyorum. Derimin üzerindeki gözeneklerde başlayan bu "rastlantı akış" yan masada oturan kadının dudaklarına çarparak devam ediyor. Bir kafeteryanın "boğuk kalabalığı" arasında yitiyor sesler.


:AFDJ:

Her şey gözümün ellerimdeki tüylere çarpmasıyla başlıyor.
Yavaş yavaş süzüyorum; bakıyorum.
Derimin üzerindeki gözeneklerde başlayan bu "rastlantı akış" yan masada oturan kadının dudaklarına çarparak devam ediyor.
Bir kafeteryanın "boğuk kalabalığı" arasında yitiyor sesler.
Karşısında oturan genç adamın omuzları,
Adamın ellerinin dayandığı cam masa ve sigarasını emanet bıraktığı küllük...
Bakışlarımdaki "rastlantı bakışlar" bir semazeni andırırcasına dolanıyor mekanda.

Hemen önümde, bir saksı içinde yükselen çiçek görüyorum. Devasa gövdesinden fışkıran dallar, dalların arasından fışkıran yapraklar ve yaprakların göz kamatırıcı damarları...
Yeniden baktığımda saksı üzerinde toprak görünümü verilmek için yosun parçalarına benzer, yapay bir örtü olduğunu farkediyorum. Yerimden kalkıp o örtüyü kaldırdığımda saksı içinde çicek gövdesi sağlam dursun diye strafor (köpük) koyulduğunu anlıyorum.
Yeşil, canlı ve iç ferahlatıcı o çiçeğin gerçek olmadığını anlamamla birlikte, gerçek olduğunu düşündüğüm sırada aldığım haz bir anda kayboluyor.

- Oysa ne de çok gerçeğe benziyordu.

Her şey çok güzel gibi...

Karşımda 120 ekran olduğunu düşündüğüm duvara asılı bir LCD televizyon. Parlak siyah kenarları ve milenyum çağını andıran estetik duruşu dikkatimi çekiyor.

- Öyle ya taş devrini aştığımız çok zaman oldu.

Burası çalıştığım yerin kafeteryası. Geleni gideni çok. İnsanlar temiz giyimli ve bakımlı gibi duruyor. Oysa her gün işleyen normal hayatlarında elbette daha sadeler. Onların, burdan görünen manzarası, "halklığını kurum kapısında bırakmış insanlar" tarifine uyuyor sanki; Metal tokalar, yapılmış saçlar, file çoraplar, hepsi birbirine karışmış parfüm kokuları, parlak ayakkabı ve paçasında çamur olmayan elbiseler...

- Bu kadar detaycı olmayı nasıl başarıyorlar?

İçtiğim sigaranın yarısına geldim. Parlak ayakkabılar dediğimde,benimkisine bakmak geldi içimden. Hiç de öyle değildi. Evden çıkarken boyamıştım ama şimdi alalade bir ayakkabıydı işte; biraz toz, biraz matlık... Ayakkabmın altından zemine küçük bir toz düştüğünü farketmemle, daha önce gördüğüm ama dikkat etmediğim yer kaplamalarına takılıyorum; bembeyaz, mermer mi, granit mi, fanyansmı çözemiyorum.

- İnsanoğlu neler yapıyor böyle?

Sigaram bitti. Oturduğum sandalyeyi tutup kalkmak üzere geri çekiyorum. Tuttuğum soğuk metal iyi işlenmiş. Çekiyorum. Masadan kalkıp yavaş yavaş yürümeye başlıyorum. Yürürken, siyah fligranlı camlara takılırken gözüm; bu kadar "şeyin" nasıl düşünülüp tasarlandığı, hammaddelerinin nasıl temin edilip de pratik edildiği sorusu geliyor aklıma...

- Kendimi daha fazla tutamıyorum.

tüm nesne, obje ve varlıkları detay detay her birinde göz gezdirek incelemekten yorgun düştüğümü anlıyorum. Zihnim, parça parça düşünmek yerine tüm bunları bir sıralamaya sokuvermeye hazır bile...

Cam,
Araba,
Far
Masa
Sandalye
Göz
İnsanlar
Bilgisayar
Ekran
Klavye
Lamba
Fansans
Kupa
Fincan
Bardak
Lastik
Çip
Anakart
Kart Finans
Bonus Cart
Düğme

Kafeteryadan çıkıp, ofisteki masamakadar yürüyeceğim otuz metrelik mesafede, hayatımın belkide en uzun sıralamasını yapıyordum.

- Peki tüm bunlar neden?

Aklım varmak istediği sonuca çoktan varmış ve sonuç için hazırladığı neden ile vardığı çıkarımın arasındaki o korkunç bağı kurmuştu.

Korkmuştum. Gerçekten çok korkmuştum. Bazen ayrı ayrı sandığımız, ya da başkaymış gibi düşündüğümüz her şeyin aslında "aynı şey" olduğunu anlamamız gibi; "Bu da mı, bu da mı?" diyerek çığlıklar atıyordum.

- Toprak?

Ne?

Toprak mı?

Her şeyin nedeni toprak mı?
Evet zavallı aklım toprak...

Gördüğüm her şey aslında topraktan imal edilmişti. Hammaddesi topraktı. İnsan aklının, kendi zeka ve becerisi ile kendisini "Sanki başka bir gezegende yaşadığına" ikna ettirmesinin ham maddesi topraktı.

Biz hala "gerçeği" yüzde yüz olan "toprakta" yaşıyorduk.
Ancak insan, toprağa öyle bir şekil veriyordu ki, caddede yürürken toprak ve çamura rastlamıyorduk. Gördüğümüz görkemli binalar, son teknoloji arabalar, bilişimde çığır açan bilgisayarlar, parlak ekranlar, bizi başka bir alemdeymiş gibi düşündüren nesne ve objeler. Doğrusu, toprağı işleyerek onu "başka bir dünyanın ürünüymüş gibi" sunan insanlar olarak ölümlü olduğumuzu da unutuyorduk.

Toprakta bulunan kumu işlemiş, onu cama cevirmiştik. Sonra da onu, o görkemli binaların dış kaplamalarına, sonmodel arabalarımıın çerçevelerine, bilgisayarlarımızın kasalarına monte etmiştik.

- Bu bir büyü olmalı

Yine toprak altındaki fosillerden oluşan ve adına petrol dediğimiz sıvıyı katı hale getirip plastik ve yan ürünlerini üretmiştik. Oyuncaklar, fiber optik kablolar, telefonlar, müzik aletleri ve bizi sonsuzluğa kadar oyalanmamıza yetecek bir sürü kullanılabilir "şey"

- İnsanlar çıldırmış olmalı


Yediklerimiz, içtiklerimiz, kullandıklarımız, giydiklerimiz, birlikte olduklarımız...
Her şeyin kaynağında toprak vardı. Ya ondan üretilmişti, ya da var olmalarında "olmazsa olmaz" bir varlıktı.

Birlikte olduklarımız da öyle!

Öyle ya, insan da topraktandı. Rengi, cinsi, cibilliyeti toprağa çok yakın...

Ofisimdeki masaya oturuyorum.

İnsan olarak bizlerin ne de "kör" olduğunu düşünüyorum.

Tüm bunları düşünürken kendime iyi bir ders verdiğimi farkediyorum. Tabi bununla yetinmiş olmuyorum sadece. Bu arada arkadaşımın doğum günü için ona ne hediye alacağımı da bulmuş oluyorum.

Komik ama güzel bir fikir olabilirdi.
Küçük bir kutuya toprak doldurup, hediye paketi yapıyorum. Üzerine debir not;

"Aklınla hayal edemeyeceğin kadar pahalı ve bir o kadar değerli bir hediyeyi sana vermenin mutluluğunu yaşıyorum;
Toprak...
Anlam veremediysen biraz düşün! Ben düşündüğümde korkarak ağladım çünkü. Mutlu yıllar."






Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Aşk mı Alışkanlık mı?
Kahpe Kadın Mona Lisa…
Tarla Kuşuydu... Juliet!
Lâl...
Allah"ın Arama Motoru!
Alışamadım Bu Kente
Eylüle Teslim Bir Adam; Alpay…
Sen İçimde Kal Ey Sevdiğim!
Geçmişi Yad Edip, Şimdiye Sitem Etmektense, Şimdi İman Dileyip, Geleceği Güzelleştirmek Zamanıdır
Ayıp Yalnızlıklar...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Özledim [Şiir]
Yanacağım [Şiir]
Öncesi Yok [Şiir]
Seni Kendime Sakladım, Hepsini Bana Sapladım. [Şiir]
Bana Her Şey Seni Hatırlatıyor! [Şiir]
Benim Adım Mabure; [Şiir]
Su ve Ateş [Şiir]
Tüm Ayrılıklara Dair [Şiir]
Dua… [Şiir]
Utandım Filistin [Şiir]


Orhan TURAN kimdir?

Yazarken çarptığım kayalar, ruhumun akışını kemirince görüntü farklılaştı. Her otuzuna geldiğinde mi, muahasebe yapma gereği duyar insan. . . Cevaplanması gereken çok soru var şimdi. . . Allah'a af dileyerek, hayata ikinci defa başlamak. . . İkinci şans da bu olsa gerek!

Etkilendiği Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Orhan TURAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.