İnsan gülümsemeyle gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır. -Byron |
|
||||||||||
|
Bitseydi biterdi işte… Zamanla unutulmuş bir düş değildi. Umulması imkânsız bir ütopya hiç değil… Her yağmur damlasında sen düştün gölgeme, her güneşte sen vardın yağmurumda ve en umulmadık zaman dilimlerinde sesini duydu kulaklarım… Diyorsun ki olmayacak hiçbir şey eskisi gibi! Izdırabıma bin mahşer sevgili, bin cehennem katarak uyurken, eskisi gibi hiçbir şey değil bilirim. Her şey yenisinin bir ötesinde ve katlarıyla çarpımı kadar buhranlı… Ve senin söylediğin; bu mudur olmayacak olan? Nasıl geçer bugün, nasıl biter bu gece, nasıl söylenir ki!.. Bekâretimi verdiğim o gözlerinden başka, değmediyse yüreğim hiçbir tınıya, bu aşkta günah aramak neden? Adı konmamış ve konulamayacak bir ayrılık bıraktın bana… Rüzgar! Dinseydi dinerdi işte! Her sabah aynaya baktığımda; “evet bu sabah bir beyaz daha var şakaklarımda” Her akşam evimin masum hücre yoluna düştüğümde; “evet bu akşam biraz daha kış var” Her yatağa girişimde, bu akşam biraz daha düş var kuracak! Azıcık kaldı! Önceleri büyüktü uyku öncesi hayaller, her gün eriterek düşlerime kuruldum. Yavaş yavaş azaldı, yavaş yavaş kesti faturamı düş perisi… Önceki günlerden de daha az bu gece… Söylesene nasıl geçer bugün, nasıl biter bu gece, nasıl söylenir ki!... Bekaretimi verdiğim o dudaklardan başka, değmediyse yüreğim hiçbir yüze, bu sevgide günah aramak neden? Rüzgar! Geçseydi geçerdi işte! Bu liman benim değildi hem, yabancı bir durakta beklemenin çilesini bilirsin işte! Hepimiz yalnızız bu yolda ve hayat denen oyunda… Öyle işte! Yaşıyorum, bıraktığın ve her gün düşündüğün kadar… Pek sorun etmiyorum artık Hasan Basri’yi… O bölmese de uykularım zaten bölünüyor… Sonra caddeden akıp giden şarapçılar da dert değil… Onun dışında egzozu patlak motorların karın ağrıtan gürültüleri de ninni gibi geliyor. Osmanlı Manavı’na takılıyor, çekirdek çitliyorum. - “Nasılsınız millet!”, - “Ben de iyiyim”, - “Versene ordan biraz çekirdek”, - “Bak bu Yükseller Çerezleri güzel oluyor işte” Manav Metin iyi çocuktur. Bazen çürük çıksa da domatesleri… Komiktir, hala hacı amcanın marketinden kazık yiyorum. Dört yıl oldu el muamelesi yapıyor adam bana, sekizlisi fiyatına alıyorum, ikili tuvalet kağıdını… Sorun etmiyorum değişen para birimimi… Mutfakta, Ferit’in tost makinesi da elektrik kaçağı vermeye devam ediyor. Ama buzdolabı sağlam… Sensizlikte biraz daha fazla yiyorum galba… Söylesene nasıl geçer bugün, nasıl biter bu gece, nasıl söylenir ki!... Bekaretimi verdiğim ellerinden başka, değmediyse ellerim hiçbir ele, bu sevgide günah aramak neden? Yazıyor çiziyor velhasıl avutuyorum bir ömürlük aşkımı, sakinleştirmek için en hırçın yanlarımı kalem kalem kusuyorum paragraflarımı… Aynı şeyleri mi yazıyorum ne? Evet aynı şeyleri yazıyorum ve her gün aynı yatağa uzanırken, her gece aynı duaya uyanıyorum. Aynı isteği diliyorum tanrıdan, aynı karamsarlığa kapılıyorum. Rüzgar! Yıksaydı yıkardı işte…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Orhan TURAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |