..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Değişim dışında hiçbir şey sürekli değildir. -Heraklitos
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk > Orhan TURAN




4 Şubat 2006
Tarla Kuşuydu... Juliet!  
Orhan TURAN
Ah! Tarla kuşuydu, Juliet! Ve bunu hiç düşünmemişti Romeo... Gün battıktan sonra sabahı beklemek, nereye konacağımı hiç bilmeden... Sabah çekip gitmek... Lanet ve lanet üstüne yine lanet...


:CGGD:
Siyaha hiç bu kadar küsmedim... Rengini de değiştiremedim gölgemin. Nereye varsam bir yanımdan salınıverdi. Nereye baksam; hep kendim, ne yana çevirsem beni, orda gördüm...
Bu yalnızlık, eflatun gecelere meyil kurşun saçması, bu yalnızlık, gölgemin duvara kazınan en hazin yanı olmalı...
Gölgem ve ben... Sen giderken ardında kalmıştık ve ağlıyorduk...
Yeni peyda oldu bu gölge bu anıta... Önceleri böyle miydi; sana bakarken, gözlerine dalarken, sevgimi haykırıyorken neredeydi? Hangi yalnızın koynunda sevişir ve gecelerdi... Hangi evin salonunda gece kondu diker gibi bir anda peydahlanıverirdi. Evet gülüyorum ve bu gece bir gölgeyle yatıyorum...
Ah! Tarla kuşuydu, Juliet! Ve bunu hiç düşünmemişti Romeo... Gün battıktan sonra sabahı beklemek, nereye konacağımı hiç bilmeden... Sabah çekip gitmek... Lanet ve lanet üstüne yine lanet...
Tarla kuşuydu, Juliet! Romeo sevimli bir kelebek... Mecnun ve Leyla’ya da bir hayat sunmalıyız, kara mizah o öyküye, büyülü aşk eklentileri ve semersiz bir eşek!
Yine tarla kuşuydu o... Konduğu yeri bilmiyordu.
Çığlığı duyuluyor şimdi sadece...
Kendisi nerde? Yerden göğe özgür olurlar...
Ovanın ortasında yavrularını bekliyor, göğe o kadar yükseliyor ki, göz kırpması kadar kısa bir zaman dilimine sığdırıyor kaçışları...
Böyle bir son olamaz mı? Bu hazin sınırları şenlik havasında yeniden yaşayamaz mıyız ki?
Lütfen bir tane daha alabilir miyim; Tarla kuşu?
Son bir tane daha; bu öykünün ve o tarla kuşunun hatrına...
Siyaha hiç bu kadar küsmedim... Rengini de değiştiremedim gölgemin. Nereye varsam bir yanımdan salıneverdi. Nereye baksam; hep kendim, ne yana çevirsem beni, orda gördüm...
Sen giderken biz ağlıyorduk...
Oturup şiir okuyorduk, yazılar yazıp, çizgiler çekiyorduk duvara! Bana benziyordu ve hiç gülmüyordu gölgem!
Sadom ve Gomore!
Buldum işte!
Bu taş yağmurundan kalma topraklarda boğazlandı her şeyimiz. Kadın Sadom, erkek Gomore; ve hep birlikte katlattik sevdayı... Taşlara bana bana yürek, yağmur yerine vurulduk evvabinde!
Gelsen olur mu ki?
Tuğyan çağa bir taş daha düşmeden, gözlerinde sabah şişliği ve ellerinde “annem kokan” çapa nasırı, gözlerinde umut şiiriyle ellerimi tutarsan...
Olmayacak biliyorum, bu tutkunun en bıçkın yerinde kaldım. Alacakaranlıkta, ense köküme giren, anıtı dikilesi bir isyanı kuşanıyorum şimdi. Azığım, biraz Eylül kokuyor, kuşamım sonbahar...
Hiçliğe savurduğum onca merminin gelip de beni şakaklarımdan vuracağını nereden bilebilirdim ki?
Ah! Tarla kuşuydu, Juliet! Ve bunu hiç düşünmemişti Romeo... Gün battıktan sonra sabahı beklemek, nereye konacağını hiç bilmeden...
Mutlu bir hayat oyununu oynamak varken, bir çiftçinin kırmasına kurban olmak da nereden çıktı?
Böyle bir son olamaz mı? Bu hazin sınırları şenlik havasında yeniden yaşayamaz mıyız ki?
Lütfen bir tane daha alabilir miyim; Tarla kuşu?
Bütün replikleri ezberlenmiş ve epik bir müstesna gibi, her gün daha bir derinsel perspektif kazanıyorum.
Öyle ya pişmek bu olsa gerek!
Tanımlarken hayatı, sıfatlardan geçiyorum; her birinin suratından ince bir bakış ve narin dokunuşlarla ayrılıyorum. Sarrafiyet coşkunluğu doluyor gölgeme;
O ne yapsa ben onu, ben ne yapsam o beni taklit ediyor.
Engüzel soruya geliyor sıra;
Peki ama hangisi gerçek!
Gidişine inandıramayışım mı kendimi, ya da gelişini hatırlamam mı her defasında?
Bu ayrılığın özeti, dişlisi kopmuş fermuara gider... Sonra bir çekişte topyekün dağılmaktır sonu...
Gecenin zarı yırtılıyor, vakit geç!
Demir işçisi Mehmet horlamaktayken mesaisi yeni başlıyor fahişelerin ve her köşe başını üniformalı adamlar tutuyor.
Ah! Tarla kuşuydu, Juliet! Ve bunu hiç düşünmemişti Romeo... Gün battıktan sonra sabahı beklemek, nereye konacağımı hiç bilmeden... Sabah çekip gitmek... Lanet ve lanet üstüne yine lanet...


ORHANTURAN'IN BU DENEMEYE YAPTIĞI KLİBİ AŞAĞIDAKİ LİNKTEN İZLEYEBİLİRSİNİZ:

http://www.youtube.com/watch?v=GMph1z8EFMU&mode=related&search=



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sevgi ve aşk kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kahpe Kadın Mona Lisa…
Alışamadım Bu Kente
Sen İçimde Kal Ey Sevdiğim!
Ayıp Yalnızlıklar...
İşte Gidiyorum Çeşmi Siyahım
Eğil Kadın; Alnından Öpeyim!
Ne Zaman Çok İstesem Gelme!
Yaşadığımız "Hayalse", "Gerçeklerine" Lanet!
Tahta Kaşık
Duman

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Aşk mı Alışkanlık mı?
Lâl...
Allah"ın Arama Motoru!
Eylüle Teslim Bir Adam; Alpay…
Geçmişi Yad Edip, Şimdiye Sitem Etmektense, Şimdi İman Dileyip, Geleceği Güzelleştirmek Zamanıdır
Bacağımı Kaybettiğim An!
Sevgi Sonunda Yanmayı Getirir!..
Kime Aitsin?
Bir Garip Seyyahlık; Kendine Göçen...
Kırık

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Özledim [Şiir]
Yanacağım [Şiir]
Öncesi Yok [Şiir]
Seni Kendime Sakladım, Hepsini Bana Sapladım. [Şiir]
Bana Her Şey Seni Hatırlatıyor! [Şiir]
Benim Adım Mabure; [Şiir]
Su ve Ateş [Şiir]
Tüm Ayrılıklara Dair [Şiir]
Dua… [Şiir]
Utandım Filistin [Şiir]


Orhan TURAN kimdir?

Yazarken çarptığım kayalar, ruhumun akışını kemirince görüntü farklılaştı. Her otuzuna geldiğinde mi, muahasebe yapma gereği duyar insan. . . Cevaplanması gereken çok soru var şimdi. . . Allah'a af dileyerek, hayata ikinci defa başlamak. . . İkinci şans da bu olsa gerek!

Etkilendiği Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Orhan TURAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.