• İzEdebiyat > Deneme > Din |
301
|
|
|
|
ramazan bayramında esinlenerek yazılan farklı bir yazı. bilmiyorum ama insan o dönemlerde kendini daha bir bağlı hissediyor. tabi benim için mezhep o kadar da önemli değil ama doğrularım üzerine denilebilir.. |
|
302
|
|
|
|
Toplum olarak kendimizi hep iyiler zümresi içinde görürüz. Kimse kendini kötü görmez. Peki, iyiliğin ölçüsü nedir? Bazılarına göre namaz kılmak, bazılarına göre yardımsever olmak, bazılarına göre de temiz kalpli olmak(ölçüsü nasıl hesaplanıyorsa!... ) Bizim inancımızda iyiliğin ve üstünlüğün ölçüsü Allah’a yakın olmak, yani takvadır.
|
|
303
|
|
|
|
Çoğu genç sürekli sıkıntılı, hiçbir ortama uyum sağlayamayan, karamsar ve herşeyden şikayet eden bir ruh haline sahip oluyor. Hiçbir şeyi beğenmiyor ve başta ailesi olmak üzere herkeste bir kusur buluyor. İçine kapalı ve düşüncelerini açığa vurmayan genç, daha çok odasında ’takılıyor’ sürekli kulaklıkla müzik dinliyor. |
|
304
|
|
|
|
Gayrimeşru olan herşeyde inanan insanın adeta ruhu kilitlenir, vücudu kasılır. Vicdanı çok rahatsızlık duyar. Zaten bile bile günah işlediğinde insan nasıl rahat olabilir? İnsanın beyni, bir konuya karşı net tavır görürse vücudu kilitler. Ancak imanı zayıf, imanı gelip giden kişi nefsin etkisinde kalır. Gerçekten iman eden insanın bu konuda yaratılıştan sistemi güçlüdür. |
|
305
|
|
|
|
O halde zulme rıza göstermek, engel olmak için çaba göstermemek de o zulme ortak olmaktır. Kur'an ahlâkını yaşamaya çalışan, insanlık onuru taşıyan her insan zulümle mücadele etmelidir. |
|
306
|
|
|
|
Yaşlılık nedeniyle meydana gelebilecek bu olasılıkların bir tanesi dahi, ciddi korkulara neden oluyor. İyice yaşlandığımızda ise, ciddi bir hastalıkta ya da bakıma muhtaç olma durumunda, çocuklarımızın bizimle ilgilenmeyeceğinin endişesini taşıyoruz. Ayrıca ölümümüzün şekli ve yeri konusunda da kaygılanıyoruz. En ciddi korkularımızdan biri de eşimizi |
|
307
|
|
|
|
Allah’tan uzak yaşayan her insan sahte bir mutluluk portresi çizer. Çok mutlu olduğunu söylediği anda bile kalbi tatmin değildir. Yaşaadığı mutluluğun geçici ve sonlu olduğunun bilincindedir. |
|
308
|
|
|
|
ilk kez kendimi ALLAH'a bu kadar yakın hissediyordum |
|
309
|
|
|
|
Dünyevi korkular hisseden kişi, paniğe kapılır, aklını kullanamaz, çaresiz duruma düşer. Allah korkusu ise, insanın aklını ve vicdanını harekete geçirir. |
|
310
|
|
|
|
Mümin rüzgarda eğilen fidan gibi değil, fırtınada dik duran çınar gibidir. Müminler birlikte olduklarında ise ormanı oluştururlar. Ormanlar gibi oksijeni artırır; ’göğsü sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılınan’ kişilere şifa olurlar. Ormanlar gibi yağış getirir; kupkuru çorak kalpleri -Allah’ın izniyle- bereketlendirirler.
|
|
311
|
|
|
|
Dünyadaki tüm kötülüklerin kökeninde, Allah’a olan başkaldırı ve dünyevi çıkarlar elde etme tutkusu vardır. İyilik ise ancak Allah’a derin sevgi ve saygıyla, Allah korkusuyla, ahirete imanla ve Allah’ın hoşnutluğu amaçlandığında gerçek anlamda yaşanabilir. |
|
312
|
|
|
|
“Doğru söyleyen dokuz köyden kovulur” sözünü çevremizden sıkça duyarız. Toplumda, dürüstlüğün insanı kayba uğratacağı gibi gerçek dışı bir inanış vardır. Birçok anne baba çocuklarına vicdanlı, dürüst ve samimi davranmayı değil, yalnızca kendi çıkarlarını korumayı öğüt verir. |
|
313
|
|
|
|
Samimi inanan insanlar mala farklı açıdan bakarlar; sahip olduklarının Allah’tan geldiğini, yine O’nun dilemesiyle gidebileceğini bilirler. Bu bilinçteki mümin, kendisine mal verildiğinde büyüklenmez, kibir ve gurura kapılmaz, şımarmaz. Malları kaybetme korkusu da yaşamaz. Allah’ın vermiş olduğu tüm nimetlere şükreder ve hepsini O’nun rızası için O’nun yolunda kullanır.
|
|
314
|
|
|
|
Allah’tan bağımsız bir gücü olduğunu düşünmek ve nimetlerin kendine ait olduğunu zannetmek büyük yanılgıdır. İnsan hem aczinin farkında olup hem de enaniyet yapamaz. Farkında değilse, "malım mülküm, katım, yatım" der, ancak günü gelir, Allah onun ayaklarını yere bastırır, küçük düşürür.
|
|
315
|
|
|
|
Toplumda inanan insanlar için değerlendirme ölçüsü takva iken, din dışı yaşayan kesimler için kıstas paradır.
Kıstas çarpık olunca kuşkusuz görüşler de çarpık mantığa dayanır. Örneğin kişi, ahlak dışı yaşama sahip olan basit biri de olsa "saygın"dır. |
|
316
|
|
|
|
O güzel atlar Münzevi için vardır.... |
|
317
|
|
|
|
Ölümün yakınlığını hissedip Allah’a yönelmek yerine, "ben güçlüyüm", "bunu yenerim", -haşa- "bu benim kaderim olmamalı, bunu değiştireceğim" gibi akıl dışı sözlerle Allah karşısında ne denli acz içinde olduklarını unutur, kendi güçleriyle bu durumu değiştirebileceklerini zannederler. Zor zamanlarda bu kişilerin en çok söyledikleri söz de, "hayata tutunmaktır." |
|
318
|
|
|
|
Allah’ı yeterince sevmeyen ve O’ndan gereği gibi korkmayan bir toplumda yaygın olarak görülen bazı davranışlar vardır. Zina, hırsızlık, dedikodu, yalan, riya, yolsuzluk… gibi. Bu davranışların Allah tarafından kesin olarak yasaklandığı bilindiği halde, insanların çoğu gereken titizliği göstermezler. Bu durum kişilerin inancının gerçekliği ve gücü ile alakalıdır. Gerçek anlamda inançlı bir insan için Allah’ın tüm emir ve yasakları önemlidir.
|
|
319
|
|
|
|
Günümüzde tüm dünyada genel anlamda büyük bir ahlak çöküntüsü ve dejenerasyon yaşanmaktadır. Özellikle gençler arasında görülen bu yozlaşma toplumların geleceği açısından son derece büyük tehlikeler doğurmaktadır |
|
320
|
|
|
|
Anne ve çocuğu arasındaki ilk yaşam köprüsü plesentadır; anne bebeğini bu yolla besler. Doğduktan sonra da sütüyle onu doyurur. Anne, çocuğunu bedensel yönden beslediği gibi, ruhsal açıdan eğitmekle de yükümlüdür. Eğitimde ilk aşama ailedir ancak bu süreçte çocuk babadan çok annesiyle bir aradadır. Bu nedenle çocuğun ilk öğretmeni annesidir.
|
|