|
• İzEdebiyat > Deneme > Din |
581
|
|
|
|
Rabb’inin darılması cehennem ateşinin vereceği azaptan daha şiddetlidir. Dolayısıyla mümin bundan çok çekinir. Allah, her samimi müminin sevgilisidir. O’nu darıltmak, Allah’ın ona karşı olan sevgisini yitirdiğini bilmek çok büyük bir azaptır, acıdır. İşte mümin bundan kaçınır; yani Allah korkusunun kökeni budur. |
|
582
|
|
|
|
Zaman su gibi akıp geçerken yepyeni bir yıla merhaba demek üzereyiz. Herkesin yeni yıl dilekleri genelde aynıdır.. Sağlık, mutluluk ve başarı dolu bir yıl...
|
|
583
|
|
|
|
İnsanların, elçilerden ve onların tebliğlerinden yüz çevirmelerinin birçok nedeninden biri, toplumda güç, servet ve iktidar sahibi olan ’önde gelenler’in ya da toplumun genel baskısıdır. Bu baskılar ’boyun eğici’ olarak yaşayan kişilerin, elçilerin ve beraberlerindeki inananların yanında olmalarını engeller. |
|
584
|
|
|
|
Öğüt verilen kişi Kuran’a uygun olmayan davranış bozuklukları içinde de olsa, mümin Kur’an ahlakı gereğince yine de güzel ahlakla ve hoşgörüyle yaklaşır. Yüce Allah Hz. Musa ve Hz. Harun’u, azabının üstünde olacağı konusunda uyarmaları için Firavun’a gönderirken dahi onlara, belki öğüt alabileceğini ve bu nedenle güzel söz söylemelerini buyurur. |
|
585
|
|
|
|
Peygamberimiz Hz.Muhammed(sav), insanlar için gönderilen son peygamberdir ve Yüce Allah’ın son hak kitabı olan Kur’an’ı vahyettiği, güzel ahlakı, takvası, Allah’a olan yakınlığı ile insanlara örnek kıldığı resûlu/elçisidir. Ümmetinin zorluk çekmesi, Tevbe Suresi’nde ”…sıkıntıya düşmeniz O’nun gücüne giden, size pek düşkün, mü’minlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir.” ayetiyle haber verildiği üzere onun gücüne gitmektedir; O müminlerin dostu ve yakınıdır.
|
|
586
|
|
|
|
... işitiyorken yüz çevirmek ve Allah’ın işitme duyusunu alıvermesi, hem dünyada hem ahirette yaşanacak çok büyük kayıp olur. Bu pişmanlığı yaşamak istemeyen ve kendisine sadece Allah’ın rızasını hedefleyen kişi, ‘işitiyorken’ itaat etmelidir. |
|
587
|
|
|
|
Bugün dünyada yaşanan savaş ve çekişmelerin temelinde mal mülkte çoğalma hırsı yatar. Ülkeler topraklarını, insanlarda gayrimenkullerini çoğaltmak için adeta yarışırlar. Bunun tek sebebi imandaki zafiyettir. Ahiret inancı eksik olan insanlar, bu dünyadan hiç ayrılmayacakmışçasına dünya nimetleri için çalışıp ahiretten gafil bir şekilde yaşarlar. ‘Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır.’ (Ali İmran Suresi, 14) ‘Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardır.’ (Rum Suresi, 7)
Mülkün gerçek sahibi Allah’tır. ‘Göklerin ve yerin mülkünün Allah'a ait olduğunu bilmiyor musun? O, kimi dilerse azaplandırır, kimi dilerse bağışlar. Allah, herşeye güç yetirendir.’ (Maide Suresi, 40) Mülkün asıl sahibini bilen insan, sahip olduğu şeyleri kendisine bağışlayan Allah’a şükreder ve Rabbimizin bildirdiği gibi malının, "İhtiyaçtan artakalanı"nı (Bakara Suresi, 219) yoksullarla paylaşır. ‘Onların mallarında dilenip-isteyen (ve iffetinden dolayı istemeyip de) yoksul olan için de bir hak vardı.’ (Zariyat Suresi, 19) Allah ‘infak’ etmemiz gerektiğini bize pek çok ayette bildirmektedir. ‘Onlar ki, mallarını gece, gündüz; gizli ve açık infak ederler. ’ (Bakara Suresi, 274) Ancak Allah, ‘Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın’(Bakara Suresi, 267) ayetiyle de neleri infak etmemiz gerektiğini bildirmiştir. Genelde insanlar yardım olarak kendilerinin kullanmadıkları, beğenmedikleri şeyleri verirler. Oysa: ‘Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz.’ (Ali İmran Suresi, 92) ayetiyle bunun yanlış bir tavır olduğunu anlarız.
Kuran’daki bu sistem kuşkusuz dünyada yaşanan yoksulluğun ve ekonomik krizlerin çözümünü sağlayacak çok önemli bir adımdır. Günümüzde yaşanan açlık ve yoksulluk sorununun, sadece devletin ya da birkaç kurumun yardımıyla çözülmesini beklemek çok doğru bir hareket olmaz. Öncelikle insanların kenara mal yığıp biriktirme hırsından vazgeçmeleri ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiklerini, ihtiyacı olanlarla paylaşmaları gerekir. ‘İman etmiş kullarıma söyle: "Alış-verişin ve dostluğun olmadığı o gün gelmezden evvel, dosdoğru namazı kılsınlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak etsinler.’ (İbrahim Suresi, 31) Bir insanın birden fazla evinin, arabasının olması ve geleceğini güvence altına almak için daha da fazlasını edinme arzusu şüphesiz şeytani bir düşüncenin ürünüdür. Genelde zengin insanlar ufak tefek yardımlarla vicdanlarını rahatlatır ve kendilerine kalan mallarına sımsıkı sarılarak onları artırmaya devam ederler. Anlaşılması güç olan şey etrafımızda yaşayan pek çok yardıma muhtaç insan varken bu insanların nasıl rahatça yastıklarına başlarını koyabildikleridir. Bu tavır bozukluğu sadece zengin insanlar için değil kenara paralarını ya da altınlarını yığanlar için de düşünülebilir. Günümüzde ‘yastık altı’ denilen sistem dinimiz açısından olduğu kadar ekonomi açısından da oldukça sakıncalı bir durumdur. Paranın piyasada dönememesinden doğan ekonomik durgunluk krize dahi sebep olabilmektedir. Bu durumun yanlışlığı ‘Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele.’ (Tevbe Suresi, 34) ayetiyle de görülmektedir. İnsanların kenara yığdıkları bu paraları kullanmamalarının temelinde gelecek korkusu vardır. Ama gözden kaçırdıkları önemli bir nokta vardır ki Allah, ‘kullarından rızkı dilediğine genişletip-yayar ve ona kısar da. (Sebe Suresi, 39) İnsan, ölüm anı gelip çattığı zaman, ne ev, ne araba, ne de sahip olduğu hiç bir şeyi yanında götüremez. ‘Tereddi edeceği (başaşağı düşüşe uğrayacağı) zaman, malı ona hiç yarar sağlamaz.’ (Leyl Suresi, 11) Tarihte yaşamış hiçbir zengin insana, öldüğü zaman malı fayda sağlamamıştır. Ölümle beraber herkes hayatını adadığı mallarını dünyada bırakıp sadece iyi ve kötü amelleriyle Allah’ın huzuruna çıkar. Ve işte o geri dönüşü olmayan anda Allah bizi, verdiği nimetlerden dolayı sorgulayacaktır. ‘Allah'ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.’ (Al-i İmran Suresi, 180)
Hırsızlık, dolandırıcılık, fuhuş, uyuşturucu kaçakçılığı ve her türlü ahlaksızlığın yaşandığı bu dünyada tek çözüm Kuran ahlakıyla yaşamaktır. Bu güzel ahlakla bezenmiş insanlar daha fazlasına sahip olma hırsından sıyrılıp elindekileri paylaşma arzusunda olurlar. Bu da insanlar arasındaki sıcaklığı ve samimiyeti artırır. Bencillikten ve kibirden arınıp sevgi ve merhametin güzelliğini yaşarlar. Tüm bu güzellikler hiç şüphesiz huzur ve güven dolu bir dünyaya açılan kapılardır. ‘iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.’ (Bakara Suresi, 177)
Altuğ ÖZTÜRK
|
|
588
|
|
|
|
Her kalp Allah’ı anmak ister ancak mühürlü olan kalbe Allah lafzı girmez. O’nu anmak kalbe çok hoş gelir; çok lezzetlidir ve kuşkusuz Allah’ın buna izin vermesi çok önemlidir.
|
|
589
|
|
|
|
Heyecanların, sevgi ve bağlılıkların doruk noktasına ulaştığı zaman dilimleridir bayramlar… Bu günlerde ruhlar Hakk’a yakınlaşmakla ve zikirle kendilerini tazeler; adeta küllerinden yeniden doğarlar. İnşirah neşesi çepeçevre kuşatır yürekleri. İçimizde batan güneşler tekrar doğar battığı noktadan… İman rüzgârı yeniden eser, doldurur içimizdeki pörsümüş yelkenleri… Vicdanlar merhamete uyanır derin uykularından. Bayramın capcanlı renkleriyle boyarız gönül tuvalimizi. Kalbimiz, kaybettiği noktada bulur yitirdiği ritmini. Perde perde açılır ufuklar; ruhlar bir kuş gibi kanatlanır masmavi göklere… Mabetlerden taşan tekbirler kulaklarımızın pasını silerek gönül telimizi oynatır. Diriliş muştusu gönülleri bayram yerine döndürür. Azalan yanlarımızı tekmil eder iman ağacının bereketli meyveleri…
|
|
590
|
|
|
|
Şeytanın tuzağına yakalanan kişinin de şeytan gibi aklı örtülür, şuuru kapanır ve Allah’ın yolundan ayrılır. Allah’ın sonsuz gücü karşısında kendi aczinin bilincine varması ve Allah’tan içi titreyerek korkması imkansızlaşır. Böylece kişi, kendisini sonsuz azaba götürecek olan isyan yolunu seçmiş olur.
|
|
591
|
|
|
|
İnsanın kusursuz imtihan mekanı olan dünyanın çekici süslerine aldanmayıp, ölümü sürekli hatırında tutarak sonsuz ahiret yaşamı için hazırlanması, bu gerçeklere göre yaşaması ölmeden önce ölmektir. İnsanın ölümle birlikte gerçekleri gördüğünde, yapmadığı için pişmanlık duyacağı her şeyi yaşarken yapmasıdır. Yaptığı için ahirette pişmanlık duyacağı şeyleri de yaşarken yapmamasıdır; insanın dünyadan geçmesidir. |
|
592
|
|
|
|
Kur’an diri olanları uyarmak amacıyla indirilmiştir ancak ilginç bir tevafuktur ki, Kur’an’ın diriler için olduğu konusuna, ölenlerin ardından okunan Yasin Suresi’nin bir ayetinde dikkat çeker Yüce Rabb’imiz.
|
|
593
|
|
|
|
Allah, bir insanı hayır ve hikmet üzere içe dönük bir yapıda yaratmış olabilir. İnsan Allah’ın verdiği azimle gayret ederek, düşünerek dışa dönük, neşeli bir karakter elde edebilir. |
|
594
|
|
|
|
Gözleri görmeyen insana bir operasyonla gözlerinin açılabileceği ancak bu süreçte oldukça acı çekeceği söylense, itiraz eder mi? Asla itiraz etmeyeceği çok açıktır. Kişi çekeceği bütün acılara göğüs gerer, sabreder; çünkü sonunda aydınlığa kavuşmayı umut eder. İnanan insan da aydınlığa kavuşacağını umut ederek yaşadığı tüm zorluk ve sıkıntılara sabır gösterir |
|
595
|
|
|
|
‘Konuşma’ insanın karakterini ortaya koyan en önemli özelliklerden biridir. İnsanlar fikir, düşünce ve inançlarını konuşarak ifade ederler.
|
|
596
|
|
|
|
Kur’an ahlâkını yaşayan ve yayılması için mücadele eden müminlerin hayatlarını farklı kılan en önemli özellik, Allah’ın dilemesiyle sonsuza dek nimet ve güzellikler içinde devam edecek olmasıdır. |
|
597
|
|
|
|
Yaşamının temelini Allah’ın hoşnutluğu üzerine kuran insanın diğer insanlarla ilişkileri de farklı olacaktır. Kur’an, diğer insanlara nasıl davranılması gerektiğini de haber verir ve kişi Allah’a duyduğu sorumluluk nedeniyle, adil, merhametli, özverili ve doğru davranışlar sergiler. |
|
598
|
|
|
|
Yüce Allah, Kendisine yegane sığınılan, ihtiyaç olunandır. O dilemedikçe insan hiçbir şey dileyemez, hiçbir şeye güç yetiremez. İnsan ancak Allah’ın lütfu ve rahmeti ile yaşayabilir. Kendisinden yardım beklenilen, istekte bulunulan yalnızca O’dur. |
|
599
|
|
|
|
Samimi bir çabanın içinde olan müminler, Allah’ın üzerlerindeki rahmetine/koruyuculuğuna yaşamlarının her anında tanıktırlar. En zor görünen olayları dahi güzel sonuçlandırır, kolaylık ve başarı verir. Allah’ın her an kendilerine destek ve yardımcı olacağının bilincindeki müminler hiçbir durum ve koşulda ümitlerini yitirmez, her olayın kesinlikle hikmet ve hayırla yaratıldığını ve yine hayır ve hikmetle sonuçlanacağını bilerek Allah’a tevekkül ederler.
|
|
600
|
|
|
|
Nefsi ezmek, dünya hayatından vazgeçmek,”Tek güç sahibi olan Allah’ı hoşnut edecek ne yapabiliriz?” diye düşünmek… Bir mümin, yaşama bu pencereden bakar ve Kuran ayetlerinde de çok söz edildiği gibi, kurtuluşa giden yolda nefsini arındırabilmek için, kendisini Allah’tan uzaklaştıracak her şeyden uzak durur. |
|
|
|