Yapay Hayatlar
(sedat) 9 Ocak 2009 |
İlişkiler |
| |
Tüm yaşantımız hep başka kişilere yönelik sanki.Kendimize başkalarının gözü ile bakıyoruz.Kişiliğimiz adeta başkalarının bakış açısı ile değerleniyor .Başkalarının gözündeki değerimiz herşeyden daha önemli. Başkalarının gözünde saygınlığımız önemlidir ; ancak ondan daha önemli olan kendi kendimize olan saygımızdır.Kendimize olan saygımızı yitirdiğimiz zaman,işte o zaman,yıkılırız.Ne yazıkki başkalarının gözünde saygın olabilmek için kendimizden çoğu zaman vazgeçiyoruz.Sanki iki yaşantımız var.Gerçek ve yapay. |
|
Karakterin Değiştirilemezliği
(sedat) 9 Aralık 2009 |
Yaşam |
| |
Doğuştan gelen yapımız ile bize sonradan kazandırılan yapay yapımız arasındaki çelişki mutsuzluğumuzun belkide ana nedeni. |
|
Tahammülsüzlük
(sedat) 14 Aralık 2009 |
Yaşam |
| |
Demek istediğim, sayı fazlalığı hiç bir zaman haklı bir neden değildir. Fazlalık, sürü psikolojisi etkisi yapmaktadır. Tabirimi mazur görün , sürünün/kalabalığın hoşuna giden şekilde davranmak, yazılı veya sözlü ifadelerde bulunmak çok kolaydır ve kolayca taraftar ve destek bulur. |
|
İnsan Sevgisi
(sedat) 23 Aralık 2009 |
Yaşam |
| |
Hayvan sevmeyen insan sevemez diye bir söz vardır. Ancak hayvan sevmek adına, hayvanlara eziyet çektirmiyormuyuz acaba ? Empati denilen olguyu hayvan sevgisi için neden kullanmıyoruz ? İşte bu düşünceler ışığinda, farklı bir bakış açısı ile, hayvan sevgisini irdelemeye çalıştım |
|
Zaman İlacı
(sedat) 17 Ocak 2010 |
Yaşam |
| |
Herşey taze iken hiç unutulmıyacakmış gibi gelen her olayın, zaman geçtikçe, artık eskisi kadar acı vermediğini hissetmeye başlarız. Zaman ilacı etkisini göstermeye başlamıştır artık. |
|
Sorgulama/mak
(sedat) 27 Ocak 2010 |
Yaşam |
| |
Papağan gibi aynı şeyleri tekrarlamak insanlara ve zihne kolay gelir. Sorgulama ise ayrı bir güç ve cesaret gerektirir. İnsanları diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği AKLA sahip olması değilmidir. Aklımızı sorgulamada kullanmıyacaksak ,kaset gibi aynı şeyleri tekrar etmek aklı kullanmaktan ziyade aklı uyuşturmaz mı? Uyuşma da bir nevi alışkanlık değilmidir ? |
|
Sevgi Karşılıksızmıdır?
(sedat) 2 Şubat 2010 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Halil Cibran’da aynı şeyi söylemiyor mu ?
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil.
Onlar Hayat’ın kendine duyduğu hasretin oğulları ve kızları
Onlar sizinle gelirler ama sizden değil.
Sizinle birlikte olsalar da size ait değil
|
|
Allah Yardım Etsin...
(sedat) 3 Mart 2010 |
Yaşam |
| |
Dilimizden hiç düşürmediğimiz şu cümleler beni çok rahatsız ediyor “ Allah yardım etsin”, ”Allah korusun”. Topu Allah’a havale ederek sorumluluklarımızdan kurtulduğumuzu sanıyoruz. Tam bir kandırmaca. Zihnimiz bizi kısa süreli de olsa oyalamayı başarıyor bu şekilde. Ama nereye kadar! Şöyle bir bakalım gündelik hayatımıza! |
|
Başın Sağolsun!
(sedat) 5 Nisan 2010 |
Yaşam |
| |
İnsanın sevdiği bir kişiyi kaybetmesi muhakkak üzüntü vericidir. Kim ne derse desin, acı duymamak olanaksızdır. Ateş, düştüğü yeri yakar. Diğer bir deyişle, ateşin düşmediği yerler ise yanmaz. Daha açık ifade ile, ölüm olayında, herkesin üzüntü duyması sözkonusu değildir. Ancak, üzülüyor maskesini takmak yolu ile, üzülenin yanında olmak istenir. |
|
Neden Saçmalarız?
(sedat) 30 Nisan 2010 |
İlişkiler |
| |
Neden bir grubun taraftarı olmak zorunda kalıyoruz. Grup üyesi olmak güç demektir. Güç te maddi veya manevi yardım almak demektir. Yukarıda Dördüncü Murat ın sözü ne kadar doğru ; grubun üyesi olmak , yardım almaya, onun sonucunda da emir almaya kadar uzanır. Bu durumda her şartta grubun fikirlerini savunmak, dolayısıyla da saçmalamak zorunda kalırız.
|
|
Söz Gümüşse, Sükut Altındır.
(sedat) 2 Mayıs 2010 |
İlişkiler |
| |
İnsanlar, sessizliğinizi kendilerine karşı takınılmış olumsuz bir tavır olarak görüyorlar çoğu zaman.
Ya da canınızın bir şeye sıkkın olduğuna karar veriyorlar. Siz sessiz kaldıkça durmadan mantık yürütüyorlar. Durmadan bu sessizliğin ne anlama geldiğini düşünüyorlar. Sonra da sizin kendi düşündükleri şeyi yapmakta olduğunuzdan emin oluyorlar. Bundan bir an olsun şüphe duymuyorlar.
Sizin sessizliğinizi bir şeye yoruyorlar ve sonra onun öyle olması için bilinçsizce ellerinden geleni yapıyorlar.
Aynı şeyi dünyaya da yapıyormuyuz ? Dünya sessizce kendini sunuyor bize, ama bizler sadece kendi yorumlarımızın yansımalarını görüyoruz dünyada.
|
|
Bayram Ziyaretleri
(sedat) 7 Mayıs 2010 |
İlişkiler |
| |
Düşündüm, neden bizler kişiliklerimiz arasına maddiyatı sokuyoruz. Hiç olmazsa bayram gibi özel günlerde, sadece yüreklerimizle birbirimizi kutluyalım. Daha doğru olmazmı? Ne dersiniz. Belki bir başlangıç olur bu temennim.
|
|
Bilgi Çağımı, Düşünce Çağımı?
(sedat) 30 Ekim 2010 |
Yaşam |
| |
Çağımızın bilgi çağı olduğu söyleniyor. Bence değil ! Günümüzde bilgiye ulaşmak çok kolay. Eskisi gibi ciltlerce kitaplara sahip olmak gerekmiyor. Bir tuşla hertürlü bilgiye erişebiliyoruz. Günümüzde teknoloji, hamallığı ortadan kaldırmıştır ; gerek fiziksel, gerekse zihinsel hamallığı. Dünyanın bir ucuna yorulmadan gidebiliyoruz. Bir tuşla hertürlü bilgiye erişebiliyoruz. O halde, bilgi, elde etmesini bilenler için kolayca erişilebilecek bir konumda. Önemli olan bu bilgiyi kullanabilmek. Yani düşünmek. Zamanımız “Bilgi Çağı” değil “Düşünme/irdeleme” çağıdır. Ancak, farklı düşünme yöntemleri ile yeni bilgilere erişebiliriz.
|
|
Eski Bayramlar Gerçekten Daha mı Güzeldi?
(sedat) 21 Kasım 2010 |
Yaşam |
| |
Bugün geriye dönüp baktığımda bayramların çok sade bir şekilde kutlanmış olduğudur. Yanılmıyorsam asıl özlem duyulan bayramlar değil, yaşanılan o yaş devreleridir. Çocukluk, gençlik çağlarına duyulan özlemin başka bir tarzda ifadesi olsa gerek.B allandıra ballandıra anlatılanlar aslında bayramlar değil çocukluk ve gençlik yıllarının o heyecanları. |
|
Kendi Hapishanemiz
(sedat) 15 Şubat 2011 |
Yaşam |
| |
Yaşam ırmağı gürül, gürül hızla kopürdeyerek akarken, bizler kısır bir döngü içerisinde kendi hapishanemize kendimizi mahkum etmişsek ; buna da yaşamak diyorsak, kendimizi kandırmıyormuyuz acaba ? |
|
Alışılmışın Dışına Çıkmak
(sedat) 1 Mart 2011 |
Yaşam |
| |
İnsanlık tarihi bunların örnekleri ile dolu değilmidir. Alışılmışın dışına çıkarak düşünen zihinler, insanlığın bugünkü seviyesine gelmesinde rol oynamışlardır. Eğer atalardan gelen bilgilerin doğruluğuna saplanıp kalsalardı bu zihinler, herhalde insanlık hala ilk, belki de orta çağ seviyesini aşamıyacaktı. |
|
Kamera ve Yönetim!
(sedat) 26 Nisan 2011 |
Toplum |
| |
Şöyle bir düşünce talimi yapalım beraberce. Ülkede tüm kamera sisteminin, tüm güvenlik güçlerinin 24 saat devre dışı kaldığını varsayalım.Veya tüm kontrol, polisiye hizmetlerin 24 saat greve gidecekleri duyurulsa, ne olur ? |
|
Din ve Ahlâk Üzerine (Japon
(sedat) 28 Nisan 2011 |
Yaşam |
| |
Şimdi biraz Japonların deprem sonrası sergiledikleri tavırlardan sozedelim. Bu kadar büyük bir felâkete uğramalarına karşın, ortada sağa sola koşuşan bir kalabalık yok. Salya, sümük ağlayıp “ nerede bu devlet” diye yırtınan yok. Yardım noktalarına saldıran yok. Herkes tek sıra olarak yardım almak için bekleşiyor. |
|
Masallar Diyarı
(sedat) 8 Mayıs 2011 |
Yaşam |
| |
Bu ülkede yaşayanlar, ülkelerinde yaşamaktan o kadar mutlu imişler ki kesinlikle başka ülkelere gitmek, orada yaşamak gibi bir düşünceleri yokmuş. Hatta başka ülkeler, kendilerinden vizeyi bırakın, pasaport dahi istemedikleri halde başka ülkelere gitmeyi akıllarından bile geçirmezlermiş |
|
Altın Diş
(sedat) 10 Haziran 2011 |
Yaşam |
| |
Benim uzaktan bir akrabamın oğlu evleniyormuş. Bu mektubun üzerinde adresi var. Şu bezin içerisindeki altını bozdurup parasını o adrese gönderirmisin dedi. Bez parçasını aldım, yavaşça açtım. İçerisinde, yeni çekildiği belli olan, bir altın diş duruyordu. O zaman, yaşlı amcanın konuşmasındaki tuhaflığın sebebini anladım. Yaşlı amca, ağzındaki tek altın diş kaplamasını, evdeki eski bir pense ile sökmüştü |
|
Çocuk ve Torun Sevgisi Üzerine...
(sedat) 30 Ekim 2011 |
Yaşam |
| |
Torunlar çocuklardan daha fazla sevilir derler. Külliyen yanlış bir ifade bana göre. Gençliklerinde çalışma hayatı, zaman darlığı veya toyluk nedeniyle çocukları ile fazla ilgilenemeyen anne ve özellikle babalar, çocuklarla oynama zevkini ancak torunları ile giderirler. Kılıfta hazırdır “ torunlar çocuklardan fazla sevilir”. |
|
Karşılıksız Yaşamak
(sedat) 30 Ekim 2011 |
Yaşam |
| |
Karşımızdaki kişiye verdiğimiz her ne ise, bizi kendine esir etmiştir artık. Beklenti içinde kalmak kendimizi karşımızdaki kişiye bağlamış vede özgürlüğümüz elimizden uçup gitmiştir. |
|
İma Etmek!
(sedat) 18 Kasım 2011 |
Yaşam |
| |
İma ettiğimiz konu, karşımızdaki kişi tarafından her türlü yönden algılanabilir. Bizim söylemek istediğimizin dozu, karşı taraf için ucu açıktır.İma edilen konu her seviyede değerlendirebilir . Dolayısı ile, aslında, ima etme yolu ile karşımızdaki kişiye daha çok zarar veriyoruzdur. |
|
Ziyaretler ve Gerçek Anlamları!
(sedat) 9 Aralık 2011 |
Yaşam |
| |
Çoğunluğa uyduğumuz zaman, bizde görevimizi yapmanın rahatlığı içerisine gireriz. Çünkü çevre tarafından onaylanırız, çevre ne der korkusu ortadan kalkmıştır artık. İnanmadığımız, içimizden gelmediği halde, sırf etraf ne der korkusuyla yaşamımızı sürdürüyorsak, kişiliğimizden, özgürlüğümüzden bahsetmek ne derece doğru olabilir. |
|
Hemşehri Takıntısı
(sedat) 29 Ocak 2012 |
Yaşam |
| |
Kişinin değeri, karakteri, düşünce yapısı daha mı az önemlidir nereli olduğundan, ne iş yaptığından, nerede oturduğundan. Acaba konuşacak başka bir konumuz olamıyacak kadar sığ bir bilgi birikimine mi sahibiz?
|
|
Nezaket
(sedat) 3 Şubat 2012 |
Yaşam |
| |
Doğal halinde sert ve gevrek olan balmumu, biraz sıcaklık karşısında, istenilen herşeklin verilebileceği ölçüde yumuşuyorsa ; en dik kafalı ve düşmanca davranan bir insan bile, birazcık nezaket ve güleryüzle, yumuşak ve iyi huylu yapılabilir.Bunun için, balmumu için sıcaklık neyse insanlar için de nezaket odur.
|
|
Nüfus ve Çevre
(sedat Yalçın) 4 Mart 2012 |
Yaşam |
| |
Yedi milyara yaklaşan dünya nüfusunun çok büyük bir kısmı açlık ve safalet içerisinde acı çekmektedir Bunun nedeni de kendini düşünen, değerli, ve insani hasletlere sahip olduğunu ileri süren insanoğludur( açgözlü, doymak bilmeyen hırsa sahip olan insan).
|
|
Fedakârlık ve Yardım Üzerine...
(sedat Yalçın) 25 Mart 2012 |
Yaşam |
| |
Görüleceği gibi, yardım etme olayı, bir karşılığının olması hesabı ile yapılmaktadır. Yan,i öyle yüce bir tarafı falan yoktur. Al gülüm, ver gülüm atasözü burada da geçerliliğini korur. |
|
Siyası Bir Dünya Haritası"nın Bize Anlattıkları...
(sedat Yalçın) 12 Mayıs 2012 |
Yaşam |
| |
Şimdi tekrar soruyorum ! Bu kadar devlete gerek var mı ? Havada, suda, karada kısaca doğada asla sınır denilen bir şeye rastlayamazsınız. Ama akla sahip olmakla övünen insan, dünyayı yapay sınırlarla parçaladı. Her parça kendi içinde de parçalı bir yapıya bürünmeye başladı. Her parça diğer parçayı düşman olarak kabul edip, elinden geldiği an onu yoketmek için fırsat kollar hale geldi. Bumu aklı ile övünen insan ( ! ). |
|
Karşılaştırma/kıyaslama
(sedat Yalçın) 11 Haziran 2012 |
Yaşam |
| |
Bir an kendimizi, hiç, ama hiçbir şeyle (kişiler- kurumlar ) kıyaslamadığımız bir günde yaşadığımızı hayal edelim. Üzerimizden tonlarca yükün kalktığını, adeta kuş gibi hafiflediğimizi hissedeceğiz. İşte o zaman gerçek özgürlüğü tadacağız |
|
Belleğimiz Kimliğimizdir
(sedat Yalçın) 30 Haziran 2012 |
Yaşam |
| |
Korkuyorum! Belleğimi, kimliğimi kaybetmekten korkuyorum. Evde hergün babamı ziyaret ederken, sen kimlerdensin söyle bakayım diyen babam olmaktan korkuyorum. Hâlâ kendini lise son sınıfta zanneden annem olmaktan korkuyorum. |
|
Aynalar
(sedat Yalçın) 29 Ekim 2014 |
İlişkiler |
| |
“İyi dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur. “ der Mevlâna. Ayna kadar, sizi, size tüm gerçekliği ile yansıtan bir dostunuz varsa eğer, çok şanslısınız demektir. Böyle dostlar herkese nasip olmaz; onun kıymetini bilin. Ne yazık ki böyle dostlarımız pek sevilmezler. İşin garip tarafı toplumda da pek de kabul görmezler. ” Doğrucu Davut “ diye adlandırılarak, bir çeşit tenkit edilirler bu kişiler. Çünkü bizim görmek istemediklerimizi bize gösterirler, duymak istemediklerimizi bize söylerler. Hepimizin böyle dostlara ihtiyacı olduğu kesin. Ancak cesa-reti olanlar ve çekinecek bir şeyleri olmayanlar böyle dostlara sahip olmayı arzu ederler. |
|
Pencereler
(sedat Yalçın) 16 Kasım 2014 |
Yaşam |
| |
Bizler de öyle değil miyiz? Tül görevi gören, sis tabakası oluşturan, davranış ve sözlerimiz bazen yetersiz kalır. Bazende bilgi birikimimiz dışarıya karşı yetersiz durumdadır. Bu anlarda yetersizliğimizin anlaşılması asla kabul edilemez. Hemen zihnimizin kalın keten perdelerini çekeriz: Yani, inatla dogmalarımıza sarılırız. |
|
Dostluk Üzerine
(sedat Yalçın) 22 Kasım 2014 |
Yaşam |
| |
Evet! Dostlarımızı seçeriz seçmesine, ama çoğu kez yanılırız. Bir Hint atasözü şöyle der: “ Dostluk mantar yemeği gibidir. Zehirli veya zehirsiz olup olmadığı ancak yendikten sonra belli olur. “ Gerçekten de öyle değil midir? Gerçek dostu bulduğumuzu zannederiz, ama en büyük darbeyi de bu dostlarımızdan alırız. Çünkü bize ait tüm bilgileri bu gerçek dostumuza sunmuşuzdur. Artık tüm kozlar onun elindedir. İstediği an ‘şah ve mat’ diyebilir. Sadece zamanlama meselesidir. |
|
İnsanlar Kolleksiyonerdir
(sedat Yalçın) 12 Aralık 2014 |
Yaşam |
| |
Dinsel açıdan da böyle değil mi? Devamlı Tanrı’nın hoşnutluğunu kazanmak için ömür boyu yaptığımız tüm dinsel uğraşılar, aslında sevap biriktirmek için değil mi? Yani, gelecekte cennette huzur içerisinde yaşamak için yapılmıyor mu tüm bunlar? Aslında cennet ulaşılacak bir yer değil, yaratılacak bir şeydir. O da, dünyada iken cennete gibi yaşayabilmek becerisidir.
|
|
Yelkenliler
(sedat Yalçın) 30 Aralık 2014 |
Yaşam |
| |
Maddi açıdan zorlandığımız zamanlarda, dostlarımızın ortadan kaybolduğunu, ya hiç kalmadığını, ya da bir iki kişi ile sınırlı kaldığını hepimiz biliyoruz zaten. Gerçek bir dosta sahipseniz eğer, dünyanın en şanslı insanlarından birisiniz demektir. Paranız varsa, dostlarımız da yanımızdadır, bu nedenle birinci planda maddi açıdan güçlü limanlarımız (birikimimiz) olmalı demek zorundayım. Dostlarımız da olsun, ama bu limanda güvenli olabileceğiniz şüphelidir. Tercih sizin, ya son derece güvenli liman, ya da şüpheli, tehlikeli bir liman.
|
|
Yaşamımızdaki Noktaların Önemi
(sedat Yalçın) 15 Ocak 2015 |
Yaşam |
| |
Bu dünyadaki, yaşam süremize son noktayı ölüm koyar. Kısa veya uzun bir süre sonunda, er geç her canlı o nokta’yı kullanmak zorunda kalacaktır, istese de istemese de. Bu noktanın ne zaman, nerede, nasıl konacağı bizim seçimimize bağlı değildir. Madem bu son nokta bizim parmaklarımızdaki kalemin ucunda değil, bizim yapacağımız yaşamımızdaki hoş noktaların sayısını çoğaltmak olmalıdır. |
|
Yoksula Yardım Etmek Mi, Yoksulluğu Ortadan Kaldırmak mı?
(sedat Yalçın) 22 Mart 2015 |
Yaşam |
| |
Dünyada her dakika 235, hergün 334.000 insan doğmaktadır. Buna karşılık dakikada 93, günde 134.000 insan ölmektedir. Buna göre doğumlar ölümlerin iki mislidir. Doğumların %74'ü az gelişmiş ülkelerde meydana gelmektedir . Tüm dünyada insan sayısının çoğalması, kaynakların hakkaniyetle paylaşılmaması sonucu, insanların büyük bir kısmı açlık, sefalet, hastalıklar içerisinde acı çekmektedir. |
|
Saygı
(sedat Yalçın) 11 Mayıs 2015 |
Yaşam |
| |
” Oyun bitince, şah da, piyon da aynı kutuya konur” diyen, Sokrates ne kadar haklı. Kendini tüm canlı varlıkların efendisi sayan, o da yetmez tüm dünyanın, hatta evrenin efendi-si olarak gören, hiçbir şeye saygı duymayan, göstermeyen insanoğlu, oyun bitince aynı kutuya gireceğini hesap edemiyor ne yazık ki… |
|
Ağlamak
(sedat Yalçın) 18 Ekim 2015 |
Yaşam |
| |
“Gözler yaşarmadıkça gönüllerde gökkuşağı oluşmaz.” der J.V.Cheney . Gökkuşağı, yağmur damlaları ve güneş ışınlarının birlikte oluşturduğu bir görsel şölendir. Öyle bir şölen ki seyredenleri büyüler; iki nokta arasında nefis bir bağ, köprü oluşturduğu düşünülür. |
|
Kutlamalar Hakkında
(sedat Yalçın) 5 Ağustos 2016 |
Yaşam |
| |
Gönül ister ki, her bayramımızı, miili veya dinî diye ayırmadan, bir görev anlayışı ile değil; gönülden yürekten kutlayalım. Ziyaret edemezsek bile, telefon açıp kendi sesimizle, yüreğimizin titreşimleri ile birbirimizin bayramlarını kutlayalım. |
|
Mektubu Bitirmek
(sedat Yalçın) 9 Ekim 2016 |
Yaşam |
| |
Öldüğümüz an imzamızı da atmış oluruz yaşam mektubumuzun altına. Sizce kime yazılmıştır mektup ? |
|
|
Mehmet Akif’de bir şiirinde aynı konuyu işlemiyor mu ?
Resmim İçin
Dış yüzüm öyle ağardıkça ağarmakta, fakat,
Sormayın iç yüzümün rengini: Yüzler karası!
Beni kendimden utandırdı, hakikat şimdi,
Bana hiç benzemeyen sûretimin manzarası!
|
|