..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bilim şaşkınlıkla başlar. -Aristoteles
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > sedat Yalçın




15 Ocak 2015
Yaşamımızdaki Noktaların Önemi  
sedat Yalçın
Bu dünyadaki, yaşam süremize son noktayı ölüm koyar. Kısa veya uzun bir süre sonunda, er geç her canlı o nokta’yı kullanmak zorunda kalacaktır, istese de istemese de. Bu noktanın ne zaman, nerede, nasıl konacağı bizim seçimimize bağlı değildir. Madem bu son nokta bizim parmaklarımızdaki kalemin ucunda değil, bizim yapacağımız yaşamımızdaki hoş noktaların sayısını çoğaltmak olmalıdır.


:ABGG:

Bazı insanlar geldiğinde, bazıları gittiğinde mutluluk yaşanır. Oscar Wild

Çok çeşitli anlamları olan nokta, yazımızda, bir şeyin bittiği veya ara verildiği anlamında kullanılmıştır. Yaşamımızda da bazı şeyleri bitirmek, bazılarına ise ara vermek durumunda kalırız. Bunun için noktalara başvururuz sıklıkla. Nokta kullandığımız alanlar aşağıda irdelenmeye çalışılmıştır.
A-İlişkilere nokta koymak.
B-Zamana nokta koymak.
C-Noktanın rengi.
D-Hayatın son noktası.

A-İlişkisiz bir yaşam olanaksızdır. Yaşadığımız yerde, hemen hemen her şeyle bir bağlantımız, dolayısıyla da ilişkilerimiz vardır. Bizi en çok uğraştıran, yoran, hemcinslerimiz ile olan ilişkilerimizdir. İlişkinin yoğunluk derecesi, karşımızdaki kışi ile olan duygusal yakınlığımıza bağlıdır. İlişkilerimizin çoğu şeklidir, yani formalite icabıdır. Duygusallık bu ilişkide ya yoktur, ya da en alt düzeydedir. Keza ilişkiler kısa veya uzun olabilir. Kısa süreli ilişkilerin sayısı oldukça fazladır. Aile, akraba, arkadaşlarımız ve dostlarımız ile olan ilişkilerimiz daha uzun sürelidir ve bu ilişkilerde duygusallık ön plandadır. İşin garibi bizi en çok üzen, rahatsız eden, sorunlara yol açan bu tür ilişkilerimizdir. Şekli olan yani, duygusallığın yaşanmadığı ilişkilerdeki sorunlar bizi etkiler ama, etkileme derecesi fazla değildir. Bu kişilerle olan ilişkilerimize nokta koymayı çok daha rahat yapabiliriz.

İlişkinin sıklığı ve devamlılığı çok önemlidir; ilişkilerimizdeki sınırları belirler. İlişkilerimizin zamanını, süresini ve derecesini biz tayin edebilirsek, sorunları büyük ölçüde azaltabiliriz. Zaten, vıcık, vıcık olan bir ilişkiden sorunların çıkmaması olanaksızdır. Her şeyin aşırısı zararlı değil midir? Gerektiği kadar, gerektiği zaman, gerektiği yerde ilişkilerimizdeki sınırları belirlersek, daha seviyeli, daha hoş, daha saygın ilişkiler kurulabilir ve daha uzun süre devam ettirilebilinir. İlişkilerimizde yeri ve zamanı geldiğinde, nokta koyup ara verebilmeli veya son noktayı koyabilmeliyiz. Tüm ilişkilerin ömür boyu sürmesi gerekmez. Bizi rahatsız ediyorsa, bize hayatı zehir ediyorsa, son noktayı koymak yani bitirmek gerekir.

İlişkilerde, her iki taraf birbiri ile sanki mücadele halindedir. Eğer bir taraf sürekli baskın, diğer taraf ezik durumda ise, bunun adına ilişki demek gülünç olur. Bu tamamen sömürüyü tanımlar. O halde ilişki, karşılıklı birbirine saygı duymakla, onu olduğu gibi kabul edebilmekle mümkündür.

B-Zaman sürekliliğin ifadesidir. Bir bakıma zamanda nokta yoktur. Yaşamımızda zamana tabî olduğuna göre, onda da süreklilik hâkimdir. Ancak zaman akadursun, kendimizi rölantiye almanın gerekli olduğuna hepimiz hemfikirizdir sanırım. Çünkü sürekli aynı tempo ile, aynı hızda gitmek motoru yorar. Arada bir yavaşlamak, mola vermek motoru dinlendirmek gerekir. İşte, noktalar bize bu konuda gerekli dinlenmeyi sağlayabilir. Bu dinlenmeler bize daha son- raki çalışmalarımızı daha verimli hâle getirmemizi sağlar, daha fazla kamçılar. Keza, anlık dahi olsa bu ara vermeler, noktalar, bize, olaya daha farklı açıdan bakmamızı sağlayabilir. Belki hata yapıyoruzdur, farklı yoldayızdır; işte bu noktalar farkındalığımızı artırır, bambaşka bir yola girmemize neden olabilir. Kişi her şeye nokta koyabilir, sadece düşüncelerine nokta koyamaz. Düşüncelerimiz hiç duraksamadan iş başındadır: Uykumuzda bile düşünce, görevine ara vermez. Deneyin isterseniz, düşüncelerinizi durdurmayı başarabilecek misiniz? Me-ditasyon yaparak düşünceyi yavaşlatma çalışmaları belki yararlı olur. Keşke onu dinlendirmeyi becerebilsek! Bizim, tüm duygu, davranış ve sözlerimizin kaynağıdır düşünceler. Madem düşüncelerimize nokta koyamıyoruz; hiç olmazsa bizi üzen, rahatsızlık yaratan kötü düşüncelerden uzak duralım. Bunu becerebiliriz işte! Olumlu, hoş, yapıcı düşüncelere daha fazla yer verebilirsek, yaşamımızın daha kaliteli geçeceğinden şüpheniz olmasın.

C-Noktaları hem severiz, ham de sevmeyiz. Nokta’yı severiz, çünkü, bir olayın, bir işin tamamlandığını işaret eder. Tamamlamak bir başarı göstergesidir. Bir işe başlarız; amaç, onu istediğimiz gibi tamamlayarak, bitirebilmektir. Son noktayı koyduğumuz zaman yaptığımız iş, olay (her ne ise) istediğimiz gibi bitmişse, mutluluktan uçarız. Zaten mutluluk anlık duyuş, hissediş değil midir? M. Gandhi’ nin söylediği gibi “ Eğer, düşündüğünüz, söylediğiniz ve yaptığınız birbirini tutuyorsa, mutlusunuzdur,” der. Yok, eğer başladığımız işi, istediğimiz gibi bitirememiş isek, koyduğumuz bu son nokta bizi üzer, mutsuz oluruz. Böyle anlarda, dünyanın sonu gelmiş duygusuna kapılırız.

Yaşamımız bir akarsuya benzer. Akarsu, ismi üzerinde sürekli akan sudur; ama tekdüze akmaz asla. Bazen hızlanır, girdaplar oluşturur, coşar,delirir âdeta; bazen de yavaşlar, tembelleşir, durağanlaşır, sanki hüzünlüdür. Bizim yaşamımız da asla tekdüze akmaz. Bazen hızlanır, coşar, sanki tüm dünyayı sallayacakmışçasına güçlüdür, mutludur, sevinçlidir, neşe içindedir; tüm evren sanki onun mutluluğunu paylaşmaktadır. Ne yazık ki, bu anlar kısadır, noktaya benzer sanki. Bu coşkunun nedeni, yaptığımız her ne ise, onu istediğimiz gibi yapmış olmamızdır. Biz buna başarı diyoruz. İşte bu noktada, nokta’nın renginden bahsedebiliriz. Böyle anlarda noktalar bize pespembe görünür, aslında rengin o anda bir önemi olmaz; her renk bize hoş görünür. Buna karşılık, bazen yaşam sanki ağır çekim film gibidir. Her şey durağanlaşır, zevksiz, duygusuz ve hüzünlüdür. Bu noktalarda aslında anlıktır, ancak bize çok uzun gelir. Zaten sıkıldığımız durumlarda, saniyeler bitmez gibi gelir, zaman yavaşlamış gibidir. Böyle zamanlardaki noktalar, gri, kapkara veya kankırmızı renge bürünür: Bize kas-vet verir bu koyduğumuz son nokta.

D-Nokta sanal anlamda, durmayı, duraksamayı, sona ermeyi ifade eder. Durma evrensel yasalara aykırıdır. Tüm evrende durağanlık yoktur, her an hareket söz konusudur: Hareket evrenin olmazsa olmazıdır, her an bir değişim söz konusudur. Nokta aynı zamanda sonu, bitişi, durmayı ifade eder. Son, devamlılığın karşıtıdır. Yaşamda süreklidir, yaşama son noktayı koyduğumuz an, yaşam da sona ermiş demektir. Ölüm bile bir son değil, yaşamın başka şekilde devamıdır der tüm inanışlar.

Bu dünyadaki, yaşam süremize son noktayı ölüm koyar. Kısa veya uzun bir süre sonunda, er geç her canlı o nokta’yı kullanmak zorunda kalacaktır, istese de istemese de. Bu noktanın ne zaman, nerede, nasıl konacağı bizim seçimimize bağlı değildir. Madem bu son nokta bizim parmaklarımızdaki kalemin ucunda değil, bizim yapacağımız yaşamımızdaki hoş noktaların sayısını çoğaltmak olmalıdır. Başarısızlık göreceli bir kavramdır. Bugün başarısız gibi görünen, yarın başarı olarak anlamlandırılabilir. Her anı dolu dolu yaşamaya çalışsak, her şeyde bir hayır vardır deyişini aklımızdan hiç çıkarmasak yararlı olmaz mı? Önemli olan söylemek değil, uygulayabilmektir.

Üzülmek sorunun çözümüne bir katkı sağlamadığı gibi, bizim enerjimizi de boşa harcamamıza, zamanımızı zehir etmemize neden olur. Üzülmeyi bir kenara bırakıp, soruna, eğer yapabiliyorsa çözmeye çabalamak, yok eğer elinden bir şey gelmiyorsa kabul etmek , şu kısa hayatımıza bir renk getirir belki. Ancak, çevremiz nedense üzülmeyi âdeta benimsemiştir. Sanki üzüntü kesinlikle duyulması gereken, hatta etrafa ne kadar çok üzüldüğünün gösterilmesi zorunluymuşçasına bir anlayış vardır çevremizde. Üzülmemek elde değildir, ama bunu uzatmanın da bir anlamı yoktur. Hele hele etrafa canlı yayın yapmanın âlemi hiç yoktur. Çevre bizi üzülmeye yöneltir her durumda. “Şuna bak, şöyle, şöyle bir olay yaşandı, umurunda değil, en ufak bir üzüntü belirtisi bile göstermiyor,” diye kınanırız. Zamanı geldiğinde üzüntümüze de son noktayı koyabilmeliyiz.






Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Alışılmışın Dışına Çıkmak
Kutlamalar Hakkında
Din ve Ahlâk Üzerine (Japon
Ağlamak
Altın Diş
Mektubu Bitirmek
Saygı
Karşılaştırma/kıyaslama
Yoksula Yardım Etmek Mi, Yoksulluğu Ortadan Kaldırmak mı?
Kendi Hapishanemiz

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Söz Gümüşse, Sükut Altındır.
Kamera ve Yönetim!
Sevgi Karşılıksızmıdır?
Yapay Hayatlar
Bayram Ziyaretleri
Aynalar
Neden Saçmalarız?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Beyaz Yalanlar,siyah Yalanlar,pembe Yalanlar... [Eleştiri]


sedat Yalçın kimdir?

Yazılarımda çevremizdeki insan manzaralarını yansıtmaya çalıştım. Aslında tüm amacım belki de kendi kendimi yeniden yaratabilmek,zihinsel de olsa dinginliğe erişebilmek. Belki de hiç bir amacı yok. Sadece vakit geçirmek için belkide. Belki de yapmak isteyipte yapamadığım yaşanmamış hayatımı dile getiriyorum kimbilir. Bilemiyorum inanın.

Etkilendiği Yazarlar:
J.Krişhnamurti,A.schopenhauer,I.Yalom,H.Cibran,D.M.Ruiz.İ.Arabi.Y.N.Öztürk


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © sedat Yalçın, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.