..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bulanmadan ve donmadan akmak ne hoştur. -Mevlânâ
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > sedat Yalçın




9 Ekim 2016
Mektubu Bitirmek  
sedat Yalçın
Öldüğümüz an imzamızı da atmış oluruz yaşam mektubumuzun altına. Sizce kime yazılmıştır mektup ?


:ACDF:




Hayat, silgi kullanmadan resim çizme sanatıdır. John Chirstion

Mektup! Günümüzde anlamını yitirmış olsa da, yakın geçmişte yaşamımızda çok, ama çok önemli bir yere sahipti. Telefon, internet gibi haberleşme aletlerinin olmadığı dönemlerde, haberleşmemizin hemen hemen tek aracı, mektup olurdu. Önümüze bir beyaz kâğıt alıp, bir süre bu boş kağıda bakıp, düşüncelerimize odaklandıktan sonra, elimizdeki kalem ile, gönlümüzden geçenlerin titreşimini, kelime kelime yazdığımız mektup. Her cümlede durup düşünerek, kelimeleri tartarak, bazen elimiz titreyerek yazdıklarımız: Yazarız, yazarız,yazarız…En sonunda imzamızı attığımız ve gönderdiğimiz mektup. Yani bizi yansıtan bir belge. Bizim yaşam öykümüz de bir mektuba benzemiyor mu? Gelin okumaya çalışalım bu yaşam mektubunu.

Dolmakalem kullanarak yazdığımız mektupta, yazdıklarımızı düşünerek, tartarak yazmak zorundayız. Çünkü dolmakalem mürekkebi kolay kolay silinemezdi. Yaşamımız da böyle değil mi? Yaptığımız bir davranış, söylediğimiz bir söz, asla geri alınamaz. Pardon deyip, düzeltsek dahi, izi kalır. Tıpkı tahtaya çaktığımız çivileri, pardon yanlış çaktım diyerek söktüğümüz zaman, kalan çivi delikleri gibi. Yukarıdaki veciz cümlede: “Hayat, silgi kullanmadan resim çizme sanatıdır diyen” John Chirstion da, aynı şeyi ifade etmiyor mu? Silinmez, kaybolmaz yazılar yazarız hayat defterine.

Mektubumuzun, giriş bölümüne genellikle selâm, hatır sorma ile başlarız, sonra gelişme bölümünde anlatmak istediklerimizi detaylandırırız, en sonunda sonuç kısmına geliriz. Altına da ismimizi yazar, imzamızı atarız. Artık bu yazı bizi temsil eder. Yaşamımız da bir mektup gibidir sanki Bebeklik, çocukluk dönemleri giriş, yetişkinlik dönemi gelişme, yaşlılık sonuç bölümününe karşılık gelebilir. İmzamız da ölümdür sanırım. Ancak, bazı kişilerin yaşamı, sadece giriş bölümünden ibarettir; hiçbir zaman yetişkin olamaz bu kişiler. Basit bir canlı türünün temsilcisidir denebilir bu kişiler için. Bazıları, yetişkinlik dönemlerinin gereğini yerine getirirler. Ancak, sonuç bölümüne bir türlü ulaşamadan, yaşamları sona erer. Çok az bir kesimin ise, özellikle yaşamlarının son bölümü çok verimlidir. Yetişkinlik dönemlerinin tüm biri-kimini, yaşlılık dönemlerinde sentez yaparak, tüm yaşamının bir muhasebesini yaparlar. Yani sonuç bölümü mükemmeldir. Herkese ders verir niteliktedir. Çoğu kişinin mektubu kaybolur gider. Ancak değerli mektuplar saklanır, korunur, kütüphanelerde, hatta müzelerde tüm insanlığın görüşüne sunulur. Ölüm ise, imzamızdır yaşamımızın! İmzanın takdirle anılması, yaşam sanatına bir iz bırakılması ile mümkündür.Yaşamlarımızın öyküsü, ya kaybolan mektuplara benzer, ya da korunan, ders alınan mektuplar gibidirler.

Mektupta kullanılan uslûp / tarz da çok önemlidir. Bazı mektuplar, tuzu, yağı, malzemesi eksik yemeklere benzer, tatsız tuzsuzdurlar. Lokmalar insanın boğazından bir türlü geçmek bilmez. Bazı yemeklerin ise, tadına doyum olmaz; insanın yedikçe yiyesi gelir. Mektuplar da yemeklere benzer. Bazıları kuru, cansız, isteksiz, zoraki yazılmıştır sanki, okumak bir çeşit eziyettir okuyan için. Ama bazı mektuplar vardır ki, capcanlıdır; zevk, neşe, bilgi, arzu harmanları fışkırır her kelimesinden, her cümlesinden, her paragrafından. Mektubu bir solukta okursunuz, doyumsuz bir haz hissedersiniz tüm damarlarınızda. Kalbiniz kabarır, tekrar tekrar okumak istersiniz, mektubun çekim gücünden kendinizi kurtaramazsnız bir türlü. Yaşamlar da böyle değil midir? Bazı yaşam öyküleri sıkıcı mı, sıkıcıdır. Kimsenin ilgisini çekmez bu yaşamlar. Sonunda çöpe atılan yemeklere, yırtılıp atılan mektuplara benzer sanki. Az da olsa tadına doyulmayacak yaşam öyküleri hepimizin ilgi odağı haline gelmez mi?

Bazı mektuplar sadece yazıdan ibarettir. Bazıları ise resimler, şekiller, renkli mürekkeplerin kullanıldığı altı çizili cümlelerle doludur. Birinci tür yaşamlar sade, kuru, renksiz, cansız, neşesiz, dünyaya geldiğine pişman olmuş bir görünüş sergilediği halde, ikinci tür yaşamlar canlı, hayat dolu, her şeyde bir güzellik gören, her duyu organının hakkını veren, yaşama bir anlam katmaya çalışan insanlara benzer.

Bazı mektuplar uzun, bazıları ise kısadır. Önemli olan uzunluk veya kısalık değildir. Önemli olan mektubun
içeriğinin güzel olmasıdır. Bazı mektuplar sayfalarca yazıldığı halde içeriği bomboştur; okursunuz, okursunuz, okursunuz hiçbir şey anlayamazsınız o yazılarda. Bazı mektuplar çok kısa olmasına karşın, çok şey ifade eder. Sanki vecizeler, atasözleri, bilgece söylenmiş özlü sözlerle bezenmiştir. Her cümle sizi bağlar, düşüncelere sevk eder. Bir şeyler öğrenirsiniz. Her paragraf bambaşka âlemlere götürür sizi. Hele sonuç kısmı muhteşemdir. Sanki, yaşamın anahtarını vermektedir. Bizim yaşam öykülerimiz de böyle değil midir? “ Hayat bir öyküye benzer, önemli yanı, eserin uzun olması değil iyi olmasıdır” diyen Seneca’da, yukarıda anlattıklarımız hususları veciz bir şekilde ifade ediyor.

Şimdi can alıcı sorumuzu soralım! Mektup kime hitaben yazılmıştır? Mektubun alıcısı kimdir ? Bence mektubu yazan da, mektubun alıcısı da kendimizdir. Evet kendimizdir! Tüm yaşam bize aittir. Doğduğumuz andan itibaren mektubumuzu yazmaya başlarız, ta ki öldüğümüz ana kadar. Öldüğümüz an imzamızı da atmış oluruz yaşam mektubumuzun altına. Sizce kime yazılmıştır mektup ?



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Alışılmışın Dışına Çıkmak
Kutlamalar Hakkında
Din ve Ahlâk Üzerine (Japon
Ağlamak
Altın Diş
Saygı
Karşılaştırma/kıyaslama
Yoksula Yardım Etmek Mi, Yoksulluğu Ortadan Kaldırmak mı?
Kendi Hapishanemiz
Nüfus ve Çevre

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Söz Gümüşse, Sükut Altındır.
Kamera ve Yönetim!
Sevgi Karşılıksızmıdır?
Yapay Hayatlar
Bayram Ziyaretleri
Aynalar
Neden Saçmalarız?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Beyaz Yalanlar,siyah Yalanlar,pembe Yalanlar... [Eleştiri]


sedat Yalçın kimdir?

Yazılarımda çevremizdeki insan manzaralarını yansıtmaya çalıştım. Aslında tüm amacım belki de kendi kendimi yeniden yaratabilmek,zihinsel de olsa dinginliğe erişebilmek. Belki de hiç bir amacı yok. Sadece vakit geçirmek için belkide. Belki de yapmak isteyipte yapamadığım yaşanmamış hayatımı dile getiriyorum kimbilir. Bilemiyorum inanın.

Etkilendiği Yazarlar:
J.Krişhnamurti,A.schopenhauer,I.Yalom,H.Cibran,D.M.Ruiz.İ.Arabi.Y.N.Öztürk


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © sedat Yalçın, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.