|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > Yazarlar ve Şairler |
81
|
|
|
|
Kum taneleri gibi savrularak yaşardı orada insan.Yüzyıllar önceydi.Cahiliye adı verilen zamanlardı.Mekke’yi çevreleyen yüzlerce kabile,belirli zamanlarda Kâbe’ye gelip,orada duran kendi putlarına tapınır,bayram ederdi.Şiir yarışmaları yapılır.Beğenilen şiirler Kâbe duvarlarına asılırdı.Delikanlılar sokakta genç kızlara laf atacakları zaman,bir şairin adını söyler,böylece o şairin en ünlü dizesini söylemiş olurlardı.Genç kızlar,adı anılan şairin o dizesini anında bilirdi çünkü.Onlar da aynı yolla,bir şairin adını söyleyerek yanıt verirlerdi âşıklarına.Saray şairleri kasidenin bütün incelikleriyle şehirli şiirler yazarlardı.Çöl şairleri ise başlı başına,fırtınalı yaşamlarıyla birer serüvenciydi çöl ahalisi arasında.
Akîmû benî ummî sudûra matıyyikum
fe'innî ilâ kavmin sivâkum le-emyelu
('Ey anamın oğulları! Yola hazırlayın bineklerinizi
Bensiz gidin, çünkü başka bir oymaktadır benim gönlüm' |
|
82
|
|
|
|
Bilirsiniz sanatçılar için, “dâhilik ve delilik arasındaki ince çizgi” diye bir tabirden bahsedilir…
Mustafa Düzleme bu ince çizgiden geçmiş bir dahi…
Sanatı uğruna birçok cenderelerden geçtiği halde sanatçı kimliğini/feryadını duyuramamış bir sanatçı.
Gelen ilhamları sustura sustura şimdi açıktan sesler duymaktaymış Mustafa Ağabey. Bunlardan bazılarını kayıt altına almış. Tarihiile birlikte yazıya dökmüş. Bana gösterdi, okudum, düşündüm, ‘hayır’ dedim, ‘bunlar bir şizofrenin hezeyanları değil, olsa olsa bir dahi sanatçının iç yankılarıdır’ dedim. |
|
83
|
|
|
|
Şimdi yeni bir gündoğumunda kelimelerim. İki kızımdan sonraki üçüncü çocuğumun doğum sevincini yaşar gibiyim. “İmzamı Bıraktım Teninde” adını verdiğim minik bebeğim artık kucağımda. Bu güzel doğumu paylaşmak istedim sizlerle. Çünkü beni destekleyen, bana yazma gücü veren dostlar sayesinde kavuştum bu kitaba. Okuduğum, beni okuyan, yorum yapan, yazılarımı kütüphanesine alan tüm İzedebiyat dostlarına teşekkürler!
|
|
84
|
|
|
|
Kazandığın an kaybettin demektir. Çünkü kazanmak, aynı zamanda bir vazgeçiştir. İster bir piyango, ister yıllarca peşinde koştuğun bir makam ya da iş olsun, değişmez. Değişen yalnızca yeni bir katmanda yol alacak olduğundur. Kazanmadan önceki konumda artık olamazsın. |
|
85
|
|
|
|
Malatya halkının istifadesine sunmak üzere açmak istediği bilgisayar ve internetine kadar okuma merkezinden müteşekkil kütüphanenin bir odasına Büyük Doğu’nun kurucu üyelerinden M. Sait Çekmegil’in, bir başka okuma odasına da Malatya ekolünü oluşturan Müftü İsmail Hatip Erzen’in kendi kaleminden çıkan kitapları ve kaynağından beslenip “Malatya Ekolü”nü oluşturduğu kitaplar ile meydana getirilen kütüphaneyi kurarak halkın istifadesine sunmayı düşünüyordu.
Ne yazık ki, ilimiz adına kültürel açıdan ehem olan bu projesini gerçekleştiremeden ikinci kez aday gösterilmedi…
Umut ediyorum; Sayın Akın’ın gerçekleştiremediği bu projeyi Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Çakır gerçekleştirir..
Bu unut ve beklentilerle, şehreminim Ahmet Çakır’ın kulağı çınlasın…
|
|
86
|
|
|
|
Öyledir işte Anadolu’nun toprağıyla yoğrulanlar, onun suyunu içip, güneşinde yananlar umutlarını ve onurlarını asla yitirmezler. |
|
87
|
|
|
|
Yazdığı eserlerle özelde Türk, genelde dünya edebiyatına şeker gibi eserler kazandıran ünlü yazar Cengiz Aytmatov Kırgızistan’ın Başkenti Bişkek’in Talas Kasabası’nın Şeker Köyü’nden dünyaya merhaba demiştir. |
|
88
|
|
|
|
ÖNCELİKLE MERHABALAR BİR DUYURUM VAR ARKADAŞLAR.. Ben ve bir arkadaşım içinde her tarz hikayenin olduğu(AŞK, KORKU, DUYGUSAL,CİNAYET,FANTASTİK,MACERA,KOMEDİ )VB.. kırk kişiden oluşan bir hikaye kitabı çıkarmak istiyoruz. kendine güvenen kalemi kuvvetli her tarz yazarım dİyen arkadaşların bana ulaştıkları halinde itina ile anlatacğım projeyi..
kitabımız önce yazarın fotosu ve kısa özgeçmişi ardından da hikayesi şeklinde olacaktır..
SAYGILARIMLA...
|
|
89
|
|
|
|
Birkaç soru takılıyor aklıma. Acaba Oscar Wilde hangi kahramanla daha çok özdeşleştirmişti kendini? Kırlangıçla mı yoksa mutlu prensle mi? Belki de her ikisiyle de… |
|
90
|
|
|
|
Bir mecliste: “Üstad İskender Pala bu konuyu şöyle ifade ediyor.” demiştik de, mecliste bulunan bir dostumuz: “İskender Pala ne zaman üstad oldu?” tepkisinde bulunmuştu.
Peki, üstad nedir? Ya da üstad kimdir, kime denir?
İskender Pala üstad mıdır?
|
|
91
|
|
|
|
Değerlerimiz ve değerlilerimiz ne çabuk unutuldu. Sanki gözlerimiz bağlandı, kulaklarımız tıkandı, idraklerimiz zincire vuruldu. Son senelerde büyüğü küçüğü tanımaz olduk. Tarihimize ve bu ülkenin temel dinamiklerine sırt çevirdik. Bu memleket için gece gündüz fikir üreten ve çalışan kişiler ölünce kimse onları hatırlamaz oldu. Aslında kişi maddeden dünyadan ayrıldığı zaman değil, hafızalardan silindiği, hatırlanmadığı zaman ölür.
|
|
92
|
|
93
|
|
|
|
Kadın:
- “Beni tanımadın mı,” dedi.
Adam:
- “Hayır tanımadım, ” dedi.
Kadın:
-"Nasıl tanımazsın!"
Ve kadın hayretler içinde kaldı; şaşırarak devam etti sözlerine: |
|
94
|
|
|
|
Sizlerle mutluluğumu paylaşmak istedim. Artık benim de bir kitabım var. İsmi "Bir Öykü Kadar Kısa, Bir Roman Kadar Derin Hayatlar". Darısı kitap çıkarmak isteyen bütün dostlara. Bana şans dilemenizi istiyorum. Sevgiler. |
|
95
|
|
|
|
Çağdan çağa ulaşan Sokrates düşüncesinin bilinmesi gerçeğine karşı, düşünürün neden yazılı eser bırakmadığı sorusunu sormak gerektiği kanısındayım. |
|
96
|
|
|
|
Kabuğunuza çekilin yorganınızı çekin üstünüze
Kalsın titrek ve mavi elleriniz
Bekleyin geliyor ölüm usulca
Usulca girer koynunuza. |
|
97
|
|
|
|
Kitapta hikemî bir edep, sufîyane bir sezi, yazarın kelimelerin bohçasına sakladığı bir çeyiz gibi korunuyor. Saflık ve temizlik içinde dupduru, yalın, hoş bir sızı kendini ele veriyor. Öykülerdeki oyun içinde oyun, zaman içinde zaman, kuş bakışı bir görünümle ama aynı zamanda tüm detayları ince ince, sabırla çizen bir anlatım hakim. |
|
98
|
|
|
|
Son dönem Türk şiirinin köşe taşlarından birisidir Şinasi Özdenoğlu!....Gümüşhaneli’dir köken olarak!...Şairliğinin yanında yazardır da…Güçlü bir kalemi vardır. |
|
99
|
|
|
|
Bilmez miyim ben Kemal Hocam…
Ben ki kırk küsür yılı bir içim su gibi tüketmiş, kırk beşlere merdiven dayatmışım.
Oysa daha dün gibi…
Her şey ‘DÜN’ gibi…
Bana dün gibi geliyor senin gırtlak patlatırcasına bizlere ders anlattıkların…
“Dipsiz Umman/Kemal Deniz”
Hayır, okumuyorum, bir içim su gibi yutuyorum; bazı mısralarda tebessüm ederken bazı mısralarda da gözyaşı, sel olup bu dipsiz ummanın dibindeki sonsuzluğa akıyorum… |
|
100
|
|
|
|
Okumanın ve yazmanın sabır gerektiren bir eylem olduğu gün gibi aşikar. Her gün, evet evet her gün değişirsiniz okuyunca... Bir saat önce ki, bir dakika önce ki, bir gün önce ki siz, siz değilsinizdir artık... Hayata dair daha anlamlı cümleler kurarsınız... Dolgun başakların, başı da eğik olur. Bilgi ile dolan insan da alçak gönüllük her zaman ön plandadır... ''Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın.'' aslında çok önemli olduğunu kavradığınızda bir çok şeyi de halletmiş olarak çıkarsınız diğer insanların, toplulukların karşısına da...
|
|
|
|