..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yazarlar ve Şairler > Yûşa Irmak




6 Kasım 2023
Bir Çığlık  
Yûşa Irmak
Çoğu kitapseverin Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü kendisine verildiğinde adını duyduğu Prof. Dr. Saadettin Ökten, benim hayatımda gerek yaşamı gerekse eserleriyle örnek aldığım, gıpta ettiğim yazarlar arasında yer alır…


:DFB:
Çoğu kitapseverin Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü kendisine verildiğinde adını duyduğu Prof. Dr. Saadettin Ökten, benim hayatımda gerek yaşamı gerekse eserleriyle örnek aldığım, gıpta ettiğim yazarlar arasında yer alır…


Sayın Ökten’in kaleme aldığı toplam altı adet eseri var. Bu altı eser arasında iki kitabı Yahya Kemal ile ilgilidir. 2012 yılında “Yahya Kemal’in İstanbul’u ve Devamı” adlı eseri ilk okuduğum kitabıydı. Bu kitap, Ökten Hoca’nın okumaya doyamadığım esiridir. Bugün seksen yaşını deviren hocamızın, Mimar Sinan Üniversitesi’nden emekli olduktan sonra kültür ve medeniyet konularına yoğunlaşarak çok iyi eserlere imzasını attı. Ökten Hoca’nın “Yahya Kemal’in İstanbul’u ve Devamı” kitabını okuduktan sonra bilgisayarıma o dönem bir sürü not almışım. Şimdi bu kitap elimde değil belli ki bu kitabı da birilerine hediye etmişim. Ancak aldığım notlardan ve zihnimde kalanlardan ben de bu çığlığı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Hiç kuşkusuz Yahya Kemal, kültür ve medeniyetimizin yetiştirdiği çok önemli bir şair ve yazardır. Yine kuşkusuz sayın Ökten’de öyledir. İstanbul ise bu iki şahsiyeti anlayıp kavramanın özetidir. Kıymetli hocamızın eserinde İstanbul’a dair on dört şiir incelemesi yapılmış. Yani bir başka ifadeyle Yahya Kemal’in gözü ve idrakiyle İstanbul’u, yani kültür ve medeniyetimizi değerlendirmiştir.

İstanbul, Bizans zamanında Sarayburnu’ndan Topkapı’ya kadar olan semtin adıymış. Osmanlı döneminde bu isim tüm İstanbul’a verilmiş. Bilindiği gibi kültür ve medeniyetlerin özü saraylarda oluşur; bu değerler başkente, daha sonra da tüm ülkeye yayılırdı. Geçtiğimiz yüzyıla kadar İstanbul, Osmanlı kültür ve medeniyetini aksettiren bir şehirdi. Elbette ki İslam’ın temel esasları birdir; ama bu temel esaslar coğrafya, tarihi gelişme, yaşanan tatlı ve acı hatıralar, alınan gıdalar ve benzeri hususlarla beslenen milli mantalite tarafından yorumlanarak kültür ve medeniyet gün ışığına çıkar. Osmanlılar da Müslüman’dı; Faslılar da; iki insan grubunun hayatına aynı esaslar yön vermesine rağmen İstanbul’da oluşan kültür ve medeniyetle Fas’ta oluşan aynı değildir! Çünkü temel esasları yorumlayan zihniyet farklıdır. Zaten bu farklılıklar dünyayı tek düzelikten kurtarıp, onu yaşanmaya değer hale getirendir.

Eser baştan sona köklü bir acının ifadesidir. Sadettin Ökten, kendisiyle yapılan röportajda İstanbul’un kurtuluşunun ancak yeni bir insan tipiyle mümkün olabileceğini belirtiyor. Söylediği doğrudur; zira insanın mantalitesi dağa taşa yansır. Öyle bir tip oluşturulmadan alınan bütün tedbirler ise acizdir, arızidir.

Kitap, Yahya Kemal’in “Bir Tepeden” şiirinin yorumlanmasıyla başlıyor:

“Rüya gibi bir akşamı seyretmeye geldin

Çok benzediğin memleketin her tepesinde

Baktım konuşurken daha bir kere güzeldin

İstanbul’u duydum daha bir kere sesinde“.

Ökten, bu şiirin iyi anlaşılması için Osmanlı’nın İstanbul’una bizi götürüyor;

“Karşı sahildeki bir tepeden eski İstanbul’un merkezi olarak adlandırılan ya da “Nefs-i İstanbul” denilen kalbine bakıyoruz. Buradan Boğaziçi, Haliç’in her iki yakası, Marmara ve bugünkü adıyla tarihî yarımada eski ismiyle Nefs-i İstanbul çok net bir şekilde görülmektedir.” Bu bölgeyi, karşısındaki Beyoğlu’nu, Boğaziçi’ni ve Üsküdar’ı gösteren eski resimlere bakınca, insanı rahatlatan bir manzarayla karşılaşıyoruz.”

Ökten, bir inşaat mühendisidir; ama sıradan bir mühendis değil, bilgisini kültürüyle olgunlaştırmış yüksek bir mühendistir. Aksi takdirde bizleri çileden çıkartacak şu satırları yazamazdı:

“Bir şehrin silüeti bir insanın profili gibi, hatta ondan çok daha fazla ölçüde bilgi verir ve izlenim uyandırır. Şehrin dokusu ise yüzdeki çizgiler, vücut hatları ve hatta alışılmış davranışlar gibi şehir, şehri kuranlar ve o şehirde yaşayanlar hakkında ipuçları verir ve duygusal açılımlara zemin hazırlar. Mümkün olsa da bir şehrin tümüyle uykuya daldığı bir saatte lacivert gökyüzü zemin üzerinde o şehrin silüetini görebilsek. …” Daha düne kadar insana huzur veren, ebedi saadetin ne olduğunu duyuran o güzelim İstanbul şimdi ise değişik yerlerinden volkanik patlamalara uğramışçasına gökdelenlerin esiri olmuş; bu görünüş bizim olan her şeyi alıp götürmüş. Ökten, söz konusu faciayı anlatmak için şöyle bir giriş yapmış; “İstanbul değişiyor. Bu değişim yollarla başladı. Eski İstanbul’da yollar topografyaya hürmetkâr bir tarzda ve onun verdiği imkânlar istikametinde araziye en az müdahale ile inşa edilirdi. Çünkü onları inşa eden insanlar, üzerinde yaşadıkları arzın da İlahi bir emanet olduğuna inanmışlardı.”

Bundan sonra hoyratlığımızı anlatan, yürek yakan sayfalar devam ediyor.

Şiirde;

“Baktım: Konuşurken daha bir kere güzeldin

İstanbul’u duydum daha bir kere sesinde“

dizeleriyle İstanbul’un kulağa hoş gelen, musiki ile yoğrulmuş, şurup gibi diline işaret ediliyor. O, bütün kültür havzamızın örnek alacağı bir ağızdı. O ağız İstanbul’u aksettiriyor, ondaki derinliği, naifliği duyuruyordu. Ne çare ki diplomalılarımız yabancı dile benzetmek için “yapoorum, geloorum” demeye başladılar; sonra da “yapacağım, geleceğim” diyerek incelmişlerdi(!)

İstanbul’un, dolayısıyla kültürümüzün iki büyük sıkıntısı var: biri diplomalılarımızın şahsiyet zaafı; başkalarına benzemekle varlık olacaklarına inanmaları, diğeri ise hazmedemeyeceği kadar göç alması. Bu göç elbet bir gün duracak ve giderek azalacak bir gün ama şahsiyet zaaflarımız ne olacak? Bu da ancak kültürel faaliyetlerle giderilir; çağı idrak eden dokuya sahip metafizik derinliği olan, bizi tarihi köklerimizle buluşturan roman, hikâye, şiir gibi sanat unsurlarıyla mümkündür. Beyni olan buna dair bir ışık damlası görebiliyor mu?

Sadettin Ökten’in çığlığını duyabilmek için kitabını duru bir kafayla okumak gerekir. Onun acısını duyabilirsek, yarınlarda var oluruz; çünkü acı kadar insan şahsiyetini yoğuran hiçbir şey yoktur herhalde.

Kalın sağlıcakla.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yazarlar ve şairler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ruhu Vurgun Yemiş Dalgıçlar
Abdülhamid, Abdülhak Hâmid ve Karındeşen Jack
Dilaver Cebeci
"Anlamı Yok Tüm Sözlerin"
İlla da Ben… Ben!..
"Babil’de Ölüm, İstanbul’da Aşk"
Bizi Birleştirenler
"Suya Kanat" Ummana Karışan Şiirler
Tanpınar’ın Şark ve Garp Çıkmazı Üzerine…
Deneme Ustası Evliya Çelebi

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
O Kelime!
İstanbul’u Düşünmek
Geçmişi Geçmişimiz Olan Şehir: Bosna - Hersek
Kaygı ve Endişe İnsanı İnsanlıktan Çıkartır
13 - 14 Yaşındaki Kız Çocukları Hakkında…
Ezberlerin Bilimsel Kılıklısı Bir Felakettir
Gidene Yol, Kalana Yer Vermek
İşlenmemiş Cevherler Ülkesi: Türkiye
Eşek Edebiyatı
Hakikati Hakikat Olduğu İçin Sevmek

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Geldim [Şiir]
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.