Bir insan bir kaplanı öldürmek istediğinde buna spor diyor, kaplan onu öldürmek istediğinde buna vahşet diyor. -Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
Nasıl mı? Efendim Çelebi'nin babası, Dergâh-ı Âli Kuyumcubaşısı Derviş Zıllî Mehmet Ağa, ileri bir yaşta Sultan Ahmed Han tarafından evlendirilmiş ve padişahın “Koca Ağa, ihtiyar oldun, ama inşallah bu kızdan melek gibi cihan süsü bir oğlun olur.” duasına mazhar olmuştur. O sırada mecliste bulunan Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri de “Bu yakın inşallah ruh bulur ve bir akıllı ve olgun erkek evladın olur inşallahu rahman.” diye dua etmiştir. İlerleyen yıllarda Evliya Çelebi’nin aynı zamanda eğitim alacağı ve öğretmeni olacak Evliya Mehmed Efendi ise; “İnşallah biz okutup terbiye ederiz.” deyip, keramet ehli bir zat olduğundan şüphe bırakmayacaktır.. Evet, 9 ay 10 gün sonra Evliyamız dünyaya gözlerini açmıştır artık. Bundan sonra meydana gelen hadiseler hiç bir Allah’ın kuluna nasip olmayacak harikalarla doludur. Evliya Çelebi doğunca Sunullah Efendi kulağına ezan okumuş, Mevlevi Şeyhi İsmail Efendi akika kurbanını kesmiş, Kasımpaşa Mevlevihânesi Şeyhi Divanî Abdi Dede Hazretleri mübarek ağzından bir ekmek parçası çıkarıp “Fukara lokmasıyla büyüsün.” diyerek ağzına ilk lokmayı koymuş, Gisûdar Mehmet Efendi de ihsanda bulunup “Çok gazada bulunup dervişlikte post sahibi olsun ve gençliğinde bir şeyden korkmayıp, kumda oynayup ayağına çöp batmasın.” diye dua etmiştir. Yenikapı Mevlevihanesi Şeyhi Doğanî Dede ise Evliya’yı kucağına alarak şöyle bir havaya atıp, “Bu oğlan bu cihanda bizim uçurmamız olsun.” diye dua buyurmuştur. Bundan sonrası Evliya Çelebi için gerçekten bir uçuş olmuştur… Tüm bu Allah dostlarının duasının akıbetinden herhangi bir şüphe duymaya lüzum yok. Çünkü onun talihi, Evliya’nın yolunda ayağına diken batmasına bile müsaade etmemiş, henüz 30’lu yaşlarında İki Cihan Serveri adına kurban olduğum Hz. Peygamber’den ruhsat aldıktan sonra dünyayı adımlamaya başlamış ve çoğu resmi görevlerle 51 yıl boyunca seyyahlık ederek dünyayı karış karış gezmiş ve bizlere muhteşem bir Seyahatname miras bırakmıştır. Babasının, seyahate çıkacağını öğrenince ona ‘bir günlük tutmasını’ söylediğini hatta ‘Seyahatname’ adını salık verdiğini öğrenince, Evliya’nın hakikaten dünyaya bir eser bırakmak için geldiğine zerre kadar şüphesi kalmıyor insanın… Evliya’nın 2022 şubat ayında 412. doğum gününü kutlayacağız. Ama, fakat ve lakin henüz çoğumuz, neyi kutladığımızın farkında bile değiliz aslında. Örneğin, dünya çapındaki Evliya Çelebi araştırmacısı Robert Dankoff, Seyahatname’yi “bir edebiyat anıtı” olarak nitelendirir ki, eksiği var, fazlası yoktur. Yapılan birçok bilimsel çalışmalarda, Çelebi’nin eserinin, çağının çok ötesinde yüksek bir kıymete sahip olduğunu ve tarih, şehircilik, sanat, folklor, dilbilim, sosyoloji, edebiyat gibi sayısız disipline kaynaklık ettiğini de ortaya koyuyor. Bunlar bir yana Seyahatname, gerçekten benzersiz bir edebi eserdir ve Dankoff’un deyişiyle; “Osmanlı zihninin içeriden mümkün olan en iyi fotoğrafını sağlar.” sözüyle bu durum resmen tescillenir. Evet, karşımızda, çağının çok ilerisinde bir duyuş ve sezişe sahip, ufku açık, aydın, üslup sahibi bir yazar var. Ortaya koyduğu metin, bize adeta çağdaş bir yazarın da portresini çiziyor. Açıkçası bu portre, bugün onu yeni tanıyan okurları şaşırtıyor. Ayrıntıları tasvir yeteneği, sözünün kıvraklığı, üslubunun renkliliği, şakacı tabiatı, neredeyse çağdaş birçok romancıya bile taş çıkartır niteliğinde. Evliya Çelebi, bugünün yazarlarına 412 yıl öncesinden çok manidar dersler veriyor. Kaynağının daima Batılı türler ve ustalar olduğunu söyleyegelen çağdaş yazarların Evliya’dan alacağı hiç mi bir şey yok? Elbette var. Hatta: kimi edebi türlerin, örneğin benim de çok sevdiğim “deneme” türünün en güzel örneklerini Evliya’nın Seyahatname’sinde rahatlıkla bulabiliriz. Deneme, eğer Salah Birsel’in dediği gibi “eğlen, gör, işit yöntemi” ise bu yöntemin dünya yüzündeki atası hiç kuşkusuz Evliya’dan başkası olamaz. Yani eserleri okuyunca bize şehirleri, o şehirlerde yetişen meyveleri, hayvanları, kadınların güzelliğini, erkeklerin çirkinliğini, havanın hoşluğunu, suların soğukluğunu, yemeklerin lezzetini, orduları, savaşları, atların nalından çıkan kıvılcımları, havada donup kalan bulutları haber veren ve bunları benzersiz, şenlikli bir dille anlatan o değil midir? Bütün bunlar, sınırsız bir hayal gücü ile birleşip usturuplu, zengin bir dille anlatılırsa karşımıza eline kimsenin su dökemeyeceği bir denemeci çıkar. Ben, Seyahatname’yi liseli yıllarımdan beri okudum. Ama bu gözle okumama vesile olan kıymetli mesai arkadaşım Murat abinin sayesinde tekrar okuyunca pek çok bölümde su katılmamış deneme metinleriyle karşılaştım desem yeridir. Yapı Kredi Yayınlarından Seyahatname’nin günümüz Türkçesine çevrilmiş 7. cildini bir mezatta bulup satın aldım… İyi ki almışım. Gerçekten Evliya, pek çok yazı türünün olduğu gibi edebiyatımızda ‘deneme’nin de atasıdır demek için bu denemeyi yazmaya karar verdim.. Biz denemecilere taaa 412 yıl önce muhteşem bir kaynak bırakan Evliya Çelebi’den Allah ebeden ve daimen razı olsun.. Kalın sağlıcakla…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |