• İzEdebiyat > Öykü > İronik |
81
|
|
|
|
Vakıflar Öğrenci Yurdu.... Duygusallıktan en eski battaniyenin ve yastık yüzünün verilmesine bile aldırmamak... |
|
82
|
|
|
|
Ne yapıyorum ben yahu?
Neyi, kime anlatıyorum sanki? |
|
83
|
|
|
|
Bundan sonrasını dinlemeye gerek yoktu.Hemen bir dolmuşa atlayıp Sirkeci’deki adı geçen noterin önüne geldim.Boyacıyı bulmak hiç de zor olmadı.Karşı kaldırımda elinde sigarası, gelen geçene arayan gözlerle bakıyordu. Yanına gittim,taburesine oturdum.Ayağımı boya sandığının üzerine uzatmadığımı görünce elindeki fırçanın tersiyle sandığa vurarak:
|
|
84
|
|
|
|
, Avrupa gene kazık attı! Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’ nun (USAK ) yaptığı bir araştırmaya göre, birinciliği Gürcistan kapmış… Bize de ikincilik kalmış! Çok yazık olmuş çok! |
|
85
|
|
|
|
İnsanın dostu kendisinin kopyasıdır |
|
86
|
|
|
|
Birkaç arkadaş, gazete sattıktan sonra derneğe dönüyorduk. |
|
87
|
|
|
|
"Hazırlık aşamasında bir süzülme eyleminin.dünyanın şemasında bir kördüğüm.söyle nedir bu maviliklerde ölmüş aşkları gördüğüm..bana şüheda doldur saki.seçilmeyi değil seçmeyi seçtim.." |
|
88
|
|
|
|
Ait olduğu topluluklara gücenenler mutluluğu başka topluluklarda da bulamaz |
|
89
|
|
|
|
"Bu manifesto tarafımdan yazılmıştır. Bir tembelin nasıl bir zahmete girip bu kadar düşünerek bu yazıyı kaleme aldığını varın siz düşünün." |
|
90
|
|
|
|
“Yaş kemale erdi ama ben hala eremedim”. Bu lafın ardına okkalı bir hikaye iyi giderdi aslında. Ortaya piyaz, biraz peynir bir de rakı. Şeker, çikolata da nereden çıktı? |
|
91
|
|
|
|
-Ponponlu terliklerinden nefret ediyorum.
|
|
92
|
|
|
|
“Apartmanları bilirsiniz…
Hani o eski sempatik komşuluk ilişkilerini, içinde barındırdığı kutulara tepiştirerek yok eden apartmanları…
Bırakın cücüğünü soğanın, zarının bile kapısından sarkmaya cesaret edemediği komşulukların yaşandığı; kapıların düşüncelerden önce sürgülendiği; yağmurun düşleri uyandırmasını önlemek için hava kararmadan çekilen rengarenk perdelerin süslediği apartmanlardan bahsediyorum… Nerede “Yırtık Saadet”, “Falcı Hatice”, “Bakkal Kemal”, “Sünnetçi Suphi” ve pijamasından önce yaşlanan “Esat Amca”…
Hepsi, ama hepsi, anı artığı olarak süslüyorlar sadece kırılgan tebessümleri, apartmanlardaki onlarca kapının ardındakilerin kırılganlıklarıyla kol kola girerek…
Ama ne yalan söyleyeyim, apartman yaşamının da kendine has sempatiklikleri yok değil… Mesela, hiç unutmam, birkaç yıl önceydi”
|
|
93
|
|
|
|
Varlıkla cezalandırılmış gibiyim. Hiçbir şekilde yok olamıyorum. Yaralı ruhu hiç silemeyeceğim sanki. Bu nasıl bir yaşam böyle. alıp başımı gitsem ayaklarım zincirde. |
|
94
|
|
|
|
ne gam! Ne hayat! Bir ızgara,balık bayat! ... |
|
95
|
|
|
|
Bir mahalle'de bir genç ölür(?) aslında tam ölmemiştir. Nasıl mı ölmez? Kimse anlamaz ki bunu. |
|
96
|
|
|
|
Ağlasak, dellensek yakışmaz; serde yiğitlik var. |
|
97
|
|
|
|
Bu şehir benim doğduğum büyüdüğüm, hayatımın en güzel anlarının geçtiği yer değildi. Bu tımarhaneden kesinlikle kurtulacaktım. Ben artık burada yaşamak istemiyordum. Hilkat garibesi yaratıklarla, cücelerle, kamburlarla, devlerle, uzun adamlarla, tek gözlü canavarlarla, ecişlerle bücüşlerle dolmuş olan bu koca şehir İstanbul’da artık yaşamak istemiyordum. Sürekli şehrin ormanlarını, ovalarını, tarlalarını yağma eden asya’dan, anadolu’dan, afrika’dan gelen bu korkunç, aç doyumsuz kavimlerin oluşturduğu güruhların arasında yaşamak istemiyordum.
|
|
98
|
|
|
|
Neredeyse attım kendimi aşka. Ayaklarıma karasular indi dolaşmaktan, attım kendimi tenhaca bir kafeye... |
|
99
|
|
|
|
İftira dediğimiz hadise, gerçeğin doğasını dahi önemsizleştirir ve gerçek dahi aciz düşer. |
|
100
|
|
|
|
Çok bilinen bir fıkranın uyarlama denemesi |
|