..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bilmek kadar kuşku duymaktan da zevk alıyorum. -Dante
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > İronik > Ömer Faruk Hüsmüllü




14 Eylül 2020
Dilsiz Fahişe - 8 (Son)  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Hikaye/roman kahramanlarının hayali birer varlık olduğunu düşünmeyiniz, onlar belki de anlatıcı kadar canlı kanlı yani somut birer varlıktırlar!


:ADBH:
     Burada nokta koyulmasını istiyorsun. Neden? Çünkü yaşamının devamını diğer insanların öğrenmesini engellemek düşüncesindesin. Senin hayatın bir roman olacakken bir hikaye bile olamadan sonlandırılması okura nasıl açıklanabilir? Bu soruların cevabını vermiyorsun. Yaklaşık on aydır susuyorsun, belki de daha aylarca, yıllarca susacaksın. Gözlerini okuduğun kitaptan hiç ayırmadan söylenenleri duymuyormuş gibi davranıyorsun. Okuduğun bir roman. Aslında pek bu kitabı okuyor da sayılmazsın, çünkü kitap kapalı ama gözlerin kitabın kapağında takılı kalmış. Eser Attilâ İlhan'ın. Atilla değil, Attila da değil; Attilâ, yani iki “t” ve bir de “a” harfinin üzerinde inceltme işareti var. Yazarın adının doğru yazılımı bu mu diye düşünüyorsun!
     Adı Sokaktaki Adam olan bu romandaki bir orospu karakter dikkat çekiyor: Meryem. Gerçi sen orospu denilmesinden hiç hoşlanmıyorsun ama Meryem bunu hiç umursamıyor. İlişki kuracağı kişileri seçme hakkı sadece erkelerde değil, kendinin de bu hakka sahip olduğuna inanıyor ve bunu eylemlerine yansıtıyor.
     Oysa bundan sonraki gelişmelerle ilgili başlıkları aktarmış, çıkacak eserin bir hikaye değil bir roman olmasını istediğini söylemiştin. Neydi bu başlıklar?
     -Devlet tarafından yerleştirildiğin dört katlı yurtta üç sene kalmışsın üçüncü kattaki iki kişilik bir odada, en üst katta da etüd odası ve kütüphane bulunuyormuş, yemekhane giriş katında yer alıyormuş, yurt okuduğun liseye çok yakın olduğu için yürüyerek okula on dakikada gidilebiliyormuş,
     -Lise ikinci sınıfta iken bir yurt çalışanı tarafından taciz edilmişsin, erkeklere karşı duyduğun güvensizliğin bu olaydan sonra daha da artmış,
     -Lise son sınıfta iken annen ölmüş ve ölmeden birkaç ay önce o adam tarafından terk edilmiş, buna sen hiç üzülmemişsin.
     -Liseyi bitirdikten sonra çalışma hayatına atılmış, özel bir okulda büro elemanı olarak işe başlamışsın, ne yazık ki burada da bir idareci tarafından taciz edildiğin halde işini kaybedebileceğin korkusuyla sesini çıkaramamışsın,
     -İşe girdikten birkaç ay sonra küçük bir ev tutup yurttan ayrılmışsın, iki sene tek başına ama mutlu bir hayat sürmüşsün. Daha sonra çalıştığın okula yeni atanan bir öğretmene yani Tahir'e gönlünü kaptırmış ve onunla evlenip hayatının en mutlu günlerini yaşamışsın; ama eşin bir trafik kazasında can verince tekrar hüzün dolu, çileli günlerle dolu bir hayatın içinde kendini bulmuşsun. Tahir'in acısına katlanabilmek için içki içmeye başlamış, daha sonra da uyuşturucuya alışmışsın. İşe zamanında gitmiyor ve birçok görevi ya yanlış yapıyor ya da yapmayı unutuyormuşsun. Okul müdürü buna daha fazla tahammül gösteremeyip işine son vermiş,
     -İşsiz kalınca uyuşturucuya verecek para da bulamamışsın, torbacıdan birkaç kere ileride öderim deyip birkaç doz almışsın ama sonunda o da artık parasız veremiyeceğini, istersen sana iyi para kazanabileceğin bir iş bulabileceğini söyleyip adının ne olduğunu sormadığın herkesin “Abla” dediği zengin ve yaşlı bir kadınla seni tanıştırabileceğini söylemiş,
     -Abla seni çok sıcak karşılamış, hatta daha ilk görüşte sarılıp seni öpmüş; çünkü yirmi sene önce uyuşturucu yüzünden kaybettiği kızına çok benziyormuşsun. Tabii bunu yıllar sonra öğrenmişsin.
     -Abla, randevuevi işletiyormuş. Sana işin kurallarını anlatmış: Müşterilerin seçimini o yaparmış, müşterilerle buluşma yeri olarak bir lüks otel kullanılırmış, özel bir araç kızları götürür ve getirirmiş. Müşterilerin hepsi zengin iş adamları olmasına rağmen kesinlikle onların istediği bir mekana gitmek yasakmış. Çünkü sapık eğilimleri olan kişiler karşınıza çıkabilirmiş. Nitekim geçen ay kurallara uymayan bir kızını kaybetmiş ve seni de onun yerine alacakmış,
     -Müşteriden alınan ücretin miktarını kızlar bilmezmiş, elden kızlara para vermez ücretlerini günü gününe bankadaki hesaplarına yatırırmış,
     -Senin uyuşturucu kullandığını öğrenince aklına kaybettiği kızı gelmiş olmalı ki çok sinirlenmiş. Tedavi olman için seni ikna etmiş ve bizzat kendi seni defalarca Amatem'e götürmüş. Bir yıldan biraz fazla bir zaman sonra bu illetten kurtulmuşsun.
     -Hapishaneye düşmüşsün. Suçun neymiş? Taammüden öldürmeye teşebbüs. Kimi? Babanın yerini alan, sonra da anneni perişan bir halde bırakıp giden o sapık adamı... Neyse ki adamı öldürmeyi becerememişsin!
     -Abla'nın çabalarıyla ve çıkan bir afla bu suçtan dolayı iki sene hapis yatmışsın. Abla, sana en iyi avukatları tutmuş, gardiyanları, hapishane müdürünü ayarlamış, adeta ortalığa para saçmış. Neden? Kızını kaybettikten sonra bir de kızına çok benzeyen seni kaybetmeye dayanacak gücü yokmuş.
     -Yıllar sonra abla, yaşlılığın ve hastalıkların bir sonucu olarak elden ayaktan düşmüş. Hastalığı süresince sen müşterilere gitmeyi yani çalışmayı bırakmışsın. Çünkü abla böyle istemiş, seni hep yanında görmeliymiş. Ablanın villasına taşınmışsın.
     -Abla çok acı çekiyormuş. Bu acınası durumu aylarca sürmüş ve bir gün sana “Güzel kızım, artık dayanamıyacağım. Ne olur beni bu acılardan kurtar!” diye yalvarmış. Aslında mesaj çok açıkmış, ama sen gene de acaba ne yapabilirim, çektiklerine başka türlü nasıl son verebilirim diye uzun uzadıya düşünmüşsün. Abla, ölmek istiyormuş, ama onu nasıl öldürecekmişsin? Bunu yapamazmışsın. Hayır hayır yapmalıymışın! Bir romanda okumuşsun, ensedeki bir noktaya iğne batırıldığında kişi hiç acı çekmeden anında ölüyormuş ve hiç kimse de bunun cinayet olduğunu anlayamıyormuş. Tek çözüm bu uygulamaymış ve kendini bunu yapmak zorunda hissediyormuşsun. Yapmışsın. Bunun bir cinayet mi olduğunu sorgulamışsın ve sonunda ötanazi olduğuna karar vermişsin. Abla'nın istediği açıkça söylemese de buymuş ve sen de onun acılarını bitirmek için önce uyku ilacı içirmiş, iyice dalmasını bekleyip iğneyi boynuna batırmışsın. Şansın yaver gitmiş, bir kerede öldürücü noktayı bulmuşsun. Abla son nefesini verdiğinde yüzünde hafif bir gülümseme belirmiş ve bu gülümseme sık sık gözlerinin önüne gelmiş.
     -Abla öldükten sonra vasiyeti ortaya çıkmış ve bütün mal varlığını sana bıraktığı anlaşılmış. Neler yokmuş bu mallar içinde neler! Daireler, dükkanlar, arsalar... Üç bankada da kabarık hesaplar.
     Şerife hanımefendi, dilsiz fahişe! Madem ki bu hikayenin/romanın tamamının yazılmasına izin vermeyecektin bunları yani bu olayların başlıklarını neden anlatmıştın?
     Sevgili okur, bazı eserlerde kahraman ya da kahramanların müdahalesi ile karşılaşılaşılır. İstekleri vardır, uymak zorundasınız; yazmayı engelleyebilirler, son vermek zorundasınız. Hikaye/roman kahramanlarının hayali birer varlık olduğunu düşünmeyiniz, onlar belki de anlatıcı kadar canlı kanlı yani somut birer varlıktırlar!
SON



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İronik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Deliden Mektup Var
Bir Murat Dört Surat
Korona Hikayeleri - 8
Korona Hikayeleri - 7
Korona Hikayeleri - 4
Korona Hikayeleri - 5
Korona Hikayeleri - 6
Korona Hikayeleri - 3
Bu Bir Futbol Klasiğidir
Ayda 15 Bin Lira Gelir Getiren Bir İşinizin Olmasını İster Misiniz?

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Küçücük Hikâyeler - 2
Acayip Bir Hikaye
Küçük Hikâyeler - 1
Senin Hikayen
Bir Ölünün Günlüğü - 8 Son Bölüm
Prostat
Bir Ölünün Günlüğü - 7
Hırsız Kim?
Bir Ölünün Günlüğü - 3
Bir Ölünün Günlüğü - 4

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyasi Taşlama: Neşezâde - 2 [Şiir]
Siyasi Taşlama: Karamsarzâde [Şiir]
Kusurî"den Tırtıklama [Şiir]
Zam Zam Zam... [Şiir]
Tırtıklama (Kazak Abdal'dan) [Şiir]
Yoklar ve Varlar [Şiir]
İstanbul,sana Âşık Bu Kul [Şiir]
Âşık Dertli"den Tırtıklama [Şiir]
Namuslu Karaborsacı [Şiir]
Dostlarım [Şiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım. İddiasız iki romanım var. Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öğretmeniyim. Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var. Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.