• İzEdebiyat > Öykü > İronik |
101
|
|
|
|
Şimdi bir belden aşağım tamamen uyuşuk… Ayaklarımı oynatamıyorum… Sanki ağır bir kaya koymuşlar belimden aşağı…Bedenimi ise hiç oynatamıyorum…Gözlerimi açmak istiyorum…Açamıyorum…Ağır geliyor kirpiklerim gözkapaklarıma… |
|
102
|
|
|
|
Hayat diyorum, bazıları için çok zor… Aklımda ayakları olmayan güvercinler, aklımda simitçi teyze… |
|
103
|
|
|
|
Çok güzel gülüyor, gülerken gözünün içi gülümsüyor... Lokantaya gelen sarhoşlara kızsa bile gayet insanca davranıyor, geçenlerde şahit olduğum bir olayda küfelik derecesinde alkol tüketmiş, Alman vatandaşın “ bana karı lazım, sende varmı?” diye saçmalamasına karşı “Yok bizde bulunmaz, şu yan tarafa bakıver” dediğine şahit oldum.
|
|
104
|
|
|
|
"Parmaklarım ince benim, borunun içerisine elim rahatça sığıyor diye orada iş verdiler bana". Ne güzel diye geçirmişti içinden, ince parmaklı damatmış bizim de kısmetimiz. Rahmetli beyinin de parmakları inceydi, "inşallah bizim rahmetliye benzemiyordur heryeri" diye mırıldandı teyze, talihsiz kızına bakarak.
|
|
105
|
|
|
|
" İnsanoğlu arzuları onu becerdiği sürece yaşam denilen dengesizliği sürdürür " |
|
106
|
|
|
|
Tören başlamak üzereydi. Bayrak göndere çekilmişti. İstiklal Marşı okumaya başladık. İşte ne olduysa o anda olmuştu. Bacaklarımın kasığa yakın kısmında bir kaşıntı, bir karıncalanma başlamıştı, o anda ani bir içtepiyle hazırol halimden vazgeçip, iki baladırımı birbirine sürttüm. |
|
107
|
|
|
|
Çok kişi kartvizit, veya maddi çıkarlar için oynuyor. Çıkar sağlamak amacıyla hacca gidenler gibi. Milletvekilliğini de
dahil edebiliriz. İsteklerin önü, ardı kesilmez. Ev versen, yazlık ister, köşk ister, köşk versen Boğaziçinde olsun der.
Milletvekilliği aday adayları oy alabilmek için çabalarıyla birlikte, paralarını da harcıyorlar. Geçmişte böyleydi, günümüzde de bu serüven devam ediyor. Bütün bu çaba ve uğraşlara karşın, minder dışı karakucak devam ediyor. Saygılar. |
|
108
|
|
|
|
Bu kadehi boynuzluların şerefine içiyorum dedi. Söylenenler bana mı, yoksa başkasına mı diye bakındı etrafına. Kendinden başka kimse olmadığını gördü |
|
109
|
|
|
|
İlk insan topluluklarının görülmesiyle beraber dünyanın yörüngesini ve hareket kabiliyetini elinde tutan bir paralel yapı doğal olarak ortaya çıkmıştır. Ve bu, dünyanın her karışında ve insanlık tarihinin her aşamasında aynen yapılanmıştır. Bu paralel yapı ağalık sistemidir. Elindeki yaptırım gücü sermayedir. Hiçbir toplumsal örgütlenme hatta devlet bu paralel yapının önünde duramamıştır. Bundan sonra durması da mümkün değildir. |
|
110
|
|
|
|
kısa bir ömre dair, kısa bir öykü..... |
|
111
|
|
|
|
Kendi içimde bir öteki yarattım. Kendi içimde yarattığım öteki benden daha güçlü çıktı ve zamanla benliğimi ele geçirerek kendisini ötekilikten kurtardı. Şimdi ben kendi içimde yarattığım ötekinin içinde bir ötekiyim. Kendi benliğimde azınlık konumuna düştüm, kendi evimde yabancılık çekiyorum şimdi ben. |
|
112
|
|
|
|
Neyse o, yani tam da bir kurbandan başka bir şey, bir ölüm-için-varlıktan başka bir şey ve dolayısıyla ölümlü bir varlıktan başka bir şey. Bir ölümsüz: İnsanın başına gelebilecek en kötü durumlar, O kendini hayatın karmakarışık ve zorbaca akışı içinde ayrı bir yere koyabildiği sürece, onun böyle olduğunu, yani ölümsüz olduğunu gösterir. İnsanın herhangi bir veçhesini düşünmek için, bu ilkeden yola çıkmamız gerekir. İnsan hakları varsa da, bunlar kesinlikle hayatın ölüme karşı hakları ya da sefalete karşı hayatta kalmanın hakları değildir. Ölümsüz'ün kendi kendilerine dayanan haklarıdır ya da Sonsuz'un ıstırap ve ölüm denen olumsallığın üzerinde uygulanan haklarıdır. Sonuçta hepimizin ölecek olması, geride sadece tozun kalacak olması, İnsan'ın, koşulların onu maruz bırakabileceği hayvan-olma ayartısına karşı koyabilen biri olarak kendini olumladığı anda sahip olduğu ölümsüzlük kimliğini hiçbir surette değiştirmez.
Alain Badiou, Etik: Kötülük Kavrayışı Üzerine Bir Deneme, çev. Tuncay Birkan (İstanbul: Metis, 2004), 27-8 |
|
113
|
|
|
|
Bu yazıda kötü yöneticilerin kişilik erozyonuuna uğrattığı toplum insanının davranışları hicvedilmektedir. |
|
114
|
|
|
|
Ne diyorsun sen demek için uğraştı Ayten, ama sesi çıkmıyordu, derinden hırıldıyordu gırtlağı. Dehşete kapılmıştı Ayten, ne diyeceğini bilemeden bakakaldı, ne sorması gerektiğini de bilmiyordu. Ağzı açık kalmıştı, yüzü dehşetten kıpkırmızıydı. Midesinin bulandığını hissetti. |
|
115
|
|
|
|
Yine plansız yazdığım bir öykü. Hep böyle bir öykü yazmak istemişimdir... |
|
116
|
|
117
|
|
|
|
Bütün bu eşyaları ile bu salon her zaman firavun mezarlıklarını hatırlatırdı ona. Ya da en çok sevdiği eşyaları ile gömülen veya adı firavun olmayan bütün müstear isimli firavunların mezarlıklarını. Bütün gerçek firavunlar sırf bu isimle anılma cesaretini gösterdikleri için onun saygısını kazanmışlardı. Ona göre tarihin karanlık dehlizlerine firavun adıyla gölge düşürmüş insanlar sayısı hayat hikayeleri ile beraber edebiyatçıların, cesetleri bugüne kadar bozulmadan kalması ile doktorların, mezarları ile arkeologların kalın kitaplarında belliydi. Bütün bu insan-tanrılar belli bir zaman aralığında yaşamış ve ölmüşlerdi. Onların ölümleri firavun neslini yok edemedi. İnsanlığın yaşadığı hiçbir çağ yoktur ki firavunlar eksik olsun. |
|
118
|
|
|
|
- Bana ihtiyacı olanlar, bilirler nasıl ulaşılacağını. Ama yine de ben vereyim kartımı. Al, al, çekinme. Belki senin de ihtiyacın olur, bir gün.
Yabancı kartı alır ve okur:
Dağay Günay-Eş Seçici
|
|
119
|
|
|
|
Bir kulun olarak sana şükranlarımı sunarım ey yüce tanrım. Beni bu pislik dünyaya getirdiğin için önceleri çok sitem etmiştim. Doğduğuma bile pişman olmuştum ama bilmiyordum ki beni bir amaç için bir misyonla bu dünyaya gönderdiğini. Elbette bunları yaşarken öğrenecektim. Bu dünyanın içinde bir dünya olduğunu ve benim bir takım vasıflar kazanarak o dünyanın kapısını açacağımı ve benim gibi daha önce o yolu bulan elçilerle birlikte olacağımı üstelik onlarla birlikte sana hizmette bulunacağımı nereden bilirdim. |
|
120
|
|
|
|
Uzaklaşmak… Her şeyi bir kenara bırakmak… Çekip gitmek uzak dünyalara… Kimsesizce… |
|