Değişim dışında hiçbir şey sürekli değildir. -Heraklitos |
|
||||||||||
|
KÜFRETMEK İSTİYORUM/Nazım Hikmet Beyaz getirleri, beyaz eldivenleriyle o karşımızda beyaz tırnaklı bir katır gibi dolaşırken Sen sopa çekmek istiyorsun Ben küfretmek istiyorum. Kızını, kısrağını, karısını sıradan geçirerek rugan iskarpinlerinin deliklerine dek... Küfretmek istiyorum ona bir an söğmesem çişi gelmiş çocuk gibi sıkışıyorum. Neyleyeyim be? İçimden geliyor bu: küfretmek istiyorum.. Moskova-16 Teşrinievvel(Ekim) .................. Neredeyse Attım Kendimi Aşka Ayaklarıma kara sular indi dolaşmaktan, attım kendimi tenhaca bir kafeye, çöktüm bir kişiliksiz plastik iskemleye, soğuk soğuk oturdum. Aslında çok sıcaktı, ben de neredeyse buharlaşacaktım, daha fazla ozon yırtığına gerek kalmadan.Etraf bir duman, bir duman, benden mi geliyor diye kendimi yokluyorum, neden sonra başkalarına bakmayı akıl ediyorum; bir de ne göreyim! Sağ cenabımda son derece alışıldık bir manzara. Bıçkının biri sigaraları ucuca ekleyip içiyor, "antrakt" vermek yok. "Hay zıkkım içesice" diyeceğim ama, dilim varmıyor, öyle yakışıklı ki! Üstelik gözlerini süzdüre süzdüre beni "kesip" duruyor, bin parçaya ayrılmışım da haberim yok. Neyse zamanında uyandım ama, hemen de yamulmamak lazım, önce rengini bir sökeyim. Atmış önüne birşeyler, okuyor mu, okur gibi mi yapıyor, pek çıkaramadım.Birkaç dergi var önünde, göz ucuyla inceliyorum şöyle bir, çapkınlığım da üzerimde; akılsal, duygusal ve fiziksel olarak bölünen aylık yapının üçüncüsündeyim; "Benliğim vücudumdur" diyen düşünürleri haksız çıkarmıyorum. Bakışlarda ölüp giden romantizmin ardında pek koşmuyorum artık salak salak, ama eski alışkanlık, acaba okuduğu şiir mi ya da bir hüzünlü aşk hikayesi mi diye meraklanmadan da edemiyorum. Şöyle bir kıpırdanıyor, koca postallarıyla sağı solu tekmeliyor. İyi, biriken enerjiyi dağıtsın biraz. Bu arada dergilerden biri yayım yassım yeri boyluyor.İçinde neler mi var, neler neler maydanozlu köfteleri göremiyorum, başka bir sayfada olabilir. Benim gördüklerim son model arabalar, Cherokee mi ne o, o jiplerden, İtalyan bandralı Ferrari, daha başka birşeyler var tabii, tanıtım yapan modeller, kusursuz vücutlar, kusursuz otolar gibi sıfır kilometrede. Biz de bu arada romantikimtrak akımda epeyce yol alıyoruz. Açık kumral başı dergiyi almak için eğildiğinde, prensesine elini uzatan "Beyaz Atlı Prens" i neredeyse görür gibi oluyorum. Yüreğim hop ediyor, demek o kadar da mekanikleşmemişim daha. Hayaller kurmaya başladım bile. Şimdi biz bununla çıkar bir Ortaköy yaparız. Serseri serseri içeriz biraz, midye ekmek, hatta balık yeriz, sonra hava iyice kararmış olur, o da bana sorar:"bu akşam eve gitmesen olur mu?" "Ah niye olmasın, haydi kalk gidelim nereye istersen" demek o kadar kolay mı sanırsınız, aklını parayla, arabalarla, yaşamın görünür zevkleriyle bozmayan biri için? Başım biraz bulanık, içmeden içmiş, yemeden yemiş gibi yapan bir Hint fakiriyim şu an. Gözlerin, bedenin çekim gücünden alamıyorum kendimi, kapılıp gittim gideceğim. Bir ara yanı başımdan biri geçiyor,bir hışırtı duyuyorum, bir "fougere" kokusu alıyorum. Tam yanı başıma oturuyor, benim yakışıklının yanına. Böyle bir anda insan neler hisseder, örneğin siz ne hissedersiniz, bilemem; ben midemden kuyruk sokumuma doğru yayılan ağrı desem değil, sancı desem hiç değil, belki sızı diyebilirim, öyle bir duyguyla sanki otonom vücut sistemimi algılıyorum. Normal zamanda var mı yok mu bilemediğim hücrelerimi, stoplazması, çekirdeği, öte berisiyle duyuyorum sanki. O an alkolün yumurta pişirir gibi pişirdiği hücrelerime yanıyorum. Hayali de olsa, "iyi ki içmedim şununla, o akşamcı meyhanesinde" diyorum. Bakışlarımız da sahteymiş, aynı bakışlarla bayan Fougere' e de bakıyor. Ben de kendiminkileri kapıya dikiyorum. Az önce cepten aradı, benimki gelecek, bir yerlere gideriz artık; ya birbirimize "gamato" yu basarız, ya da 17.yy'dan kalma beyitler düzeriz Lutfi'den: "Bildik cihanda işlerimiz hep hevayiymiş Ateş hayalin ettiğimiz nakş-i mayiymiş". Neler yazdım böyle ben, utandım birden; ama kendimden mi, çevremden mi,"cici" kız kalıplarına uyamamamdan mı, işte onu bilemiyorum! Ayten Suvak
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ayten Suvak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |