• İzEdebiyat > Deneme > Günlük Olaylar |
561
|
|
|
|
Günün gecesinde, sevişecek insanlar. Ama hazla ama tiksintiyle. Kendilerine yabancı bedenler, nasıl bir olabilir bir başkasınınkiyle? Ama olacak. Olacak ve yeni yaşamların tohumları atılacak. Yeni ve daha yeşil olacak neslin tohumları. |
|
562
|
|
|
|
Gülüşleri kıskanan çok olur. Tüm gözyaşları ise yalnızdır. Seçim senin. İster gül ister ağla... Ya kıskanılacak biri olacaksın ya da yalnız... İnsanlar gülüşlerini saklarlar, kıskanılmaktan korktukları için. Ya somurturlar akşama kadar ya da yüzlerinde nötr ifadeler taşırlar. Dünyada gülmek, kolay değildir. Kolay olmayanı başaranlar göze batarlar. Gülmek, tüm nazarları üzerine çeker. |
|
563
|
|
|
|
Hiç farkına varmadığımız tesadüflerle dolu hayat. Biz göremiyoruz, fakat ilginç bir şekilde hayatımız belli etkileşimler üzerinden şekilleniyor.
Bir film olsa hayatımız, bu filmi izleyenler yaşanan tesadüfler yüzünden filmin ne kadar ilgi çekici olduğunu fark edip, büyük bir merakla izlemeye devam ederlerdi filmi.
Bu tesadüfleri bir de biz görebilsek! |
|
564
|
|
|
|
Deli çağları geride kalınca,vazgeçemeyeceklerini sandıkları ‘aşkım’larına bir daha
Dönüp bakmayacak bu gençler,hangi dürtüyle böyle bir vahşetin aktörü olabiliyorlar?
Rehber öğretmenlerin,rehberlik servislerinin ilgi alanı dışında mı kalıyor bütün bunlar?
|
|
565
|
|
|
|
Alışkanlıklarım benden daha yorgun, anılar şimdi bir yıldız kadar uzaklarda kaldı, önümden film şeridi gibi geçiyor. Şimdi yaşadığım şehirden uzaktayım kısa süreliğine...
|
|
566
|
|
|
|
Yeni bir 'an' aldım aslında... |
|
567
|
|
|
|
Pazartesi günleri –nedense- insan biraz gergin oluyor. Pazar günkü rehaveti hâlâ atlatamamış olarak işe başlıyor. Bu gün (Pazartesi) ben de öyleyimdir…
|
|
568
|
|
|
|
Davul zurna ile gelen bu provokasyonun rüzgarına alelacele kaptırıverince kendimizi,
puslu havalar kaplayıverdi aydınlık gökkubbemizi.
Ne zaman dağılır bu kara bulutlar,dağıtabilir miyiz gerçekten?..
|
|
569
|
|
|
|
Pencerem ve ben.Saat sabahın ikinci ve üçüncü saatleri arasında.Sıcak ile aramdaki sıradan bir 6-7 dakikanın yazıya aktarışmış hali. |
|
570
|
|
|
|
Hoşgörüye kapı aralıyordu.
Himmeti ve izzeti yaşatıyordu.
Zilleti beş paralık ediyordu.
Mahalleli dayanışmasını vurguluyordu |
|
571
|
|
|
|
Ben ders vermeye kalkınca dersi ben aldım. Benim gibi hayat dersi vermek isteyen bir öğretmene de ders vermişler geçen hafta. |
|
572
|
|
573
|
|
|
|
Karşılıklı susuyorduk…. Bekliyor ve susuyorduk… Öyle susuyorduk ki çöllerde kaktüsler bile susuyordu. Öyle duruyorduk ki dünya dönmeyi bırakıyordu, duruyordu….Felekler yedi katın yedisinde de duruyordu |
|
574
|
|
|
|
alkın’ın elinde bir düdük olurdu. Bunu, yanından hiç ayırmazdı. Yoldan geçen her araca bu düdüğü çıkarır ve gidene kadar çalardı. Araçta kim olursa olsun onun için fark etmezdi. Kendisi “Buradan geçerken, buraya uğramayan, selam vermeyen, bakmayan bu düdüğü yer” derdi.
Daha ziyade eski bürokratlardan, emekliye ayrılmış memur kesiminden, yakınlarda çalışan kişilerden gelen olurdu buraya. Özellikle polis memurlarının birçoğu buraya kahve içmeye gelirdi. Ve Yalkın bunların hepsini tanıyor ve hepsine de ilişiyordu. İlişmediği yoktu ki… Yalkın’ı Yalkın yapan işte bu özelliği idi. |
|
575
|
|
|
|
hayatın tüm anlamsızlıkların içinde bir anlam yakalamanın gerekliliğini anlatan kısa bir yazı... |
|
576
|
|
|
|
Köy hayatı madalyonun ön yüzünden bakınca mükemmel görünüyor kentlere sıkışıp kalmış insanlarımıza. |
|
577
|
|
|
|
öfke ile kalkan zararla oturur |
|
578
|
|
|
|
Ben de çok isterdim içinde “acı” geçmeyen yazılar yazmayı.
Suya-sabuna dokunmadan…
Ezilenlerin feryadını duymadan…
Komşusu açken uyuyabilen…
Vurdumduymaz bir hayat yaşamayı ben de denemek isterdim.
Söylenenlere aldırmadan yazılar yazmayı hem çok isterdim, lakin gördüğün/gördüğünüz gibi beceremiyorum.
|
|
579
|
|
|
|
Buradan okuyucularımın şahsında ‘buz gibi su’ değiş sıcak sımsıcak çorba akan vatandaşlarımıza bu hizmetin ücretsiz olduğunu belirtmek istiyorum
Hani olur ya, ben bu köşede anlatırken birilerinin canı çeker, çorba akan çeşmeden çorba içmek isteyenlerin üzerinde parası-marası olmayabilir.
Olmasın.
Ya da parasını o gün üzerine almamış olabilir,
Almasın.
Şehrimin garip gureba’sının cebinde metalik kalmamış olabilir,
Kalmasın hiç önemli değil, mahcubiyet duymadan gururla, gidip bu çorbadan içebilirler.
Yanında ekmeği de var mı, inanın bilmiyorum, olmasa gerek.
Hem ne önemi var ekmek olmasa da olabilir, çorba varsa mesele bitmiştir...
Hem ekmek; malumunuz kilo falan yapıyor, ne gereği var.
Çorba tastan mı; değil, bardaktan veriliyormuş.
Arkadaşım gidip içeceksin bu çorbadan…
İçmeden, tadına bakmadan nasıl olduğunu ben nereden bilebileyim…
Haa bir husus daha…
Bütün vatandaşların ücretsiz olarak faydalanabileceği İkram Çeşmesi, Sömestr tatili, Ramazan Ayı, resmi tatil günleri, dini bayramlar ve hafta sonları hariç, her gün 06.30 – 09.00 saatleri arasında hizmet verecektir…
|
|
580
|
|
|
|
Bilmediklerimizi biliyor gözükmez miyiz bazen? Sahte bir baş sallamayla geçiştiririz "gördün mü o filmi" denince. Dinlemenin zamanı değildir şimdi belki. Belki de görmemiş olmanın ayıp olduğunu sanırız. Oysa sahteliktir bu. |
|