..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Şiir, seçmek ve gizlemek sanatıdır. -Chateaubriand
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Günlük Olaylar > Hakan Yozcu




26 Şubat 2015
Yalkın’ın Yeri  
Hakan Yozcu
alkın’ın elinde bir düdük olurdu. Bunu, yanından hiç ayırmazdı. Yoldan geçen her araca bu düdüğü çıkarır ve gidene kadar çalardı. Araçta kim olursa olsun onun için fark etmezdi. Kendisi “Buradan geçerken, buraya uğramayan, selam vermeyen, bakmayan bu düdüğü yer” derdi. Daha ziyade eski bürokratlardan, emekliye ayrılmış memur kesiminden, yakınlarda çalışan kişilerden gelen olurdu buraya. Özellikle polis memurlarının birçoğu buraya kahve içmeye gelirdi. Ve Yalkın bunların hepsini tanıyor ve hepsine de ilişiyordu. İlişmediği yoktu ki… Yalkın’ı Yalkın yapan işte bu özelliği idi.


:AABB:
Lefkoşa’ya her gittiğimde aradığım ilk kişi Sevgili Sayın Ertaç Hazer’dir. Uzun süren bir çalışma ortamından sonra gerçek iki dost olmuştuk. Buluşma noktamız ise Emniyet Genel Müdürlüğü’nün tam karşı sokağındaki “Yalkın’ın Yeri” idi.
Yine Lefkoşa yolundayım. Ve yine arabam doğruca Yalkın’ın Yeri’ne gidiyor. Burası her sabah buluşup kahve içtiğimiz yer idi. Burayı tercih etmemizin tek nedeni ise buranın sahibi olan Yalkın idi. Çünkü Yalkın, çok esprili, çok şakacı, içten ve samimi biriydi. Oraya gelen herkese takılır, laflar atardı. Kimse ona kızmazdı. Bırakın kızmayı sırf onu konuşturmak için ilişirlerdi. Bazen de basardı küfrü. Ama o küfür ettikçe oradakiler sanki bundan gıda alırlarmış gibi zevk alırlardı. Kahkahalar havada uçuşur stres attıktan sonra giderlerdi.
Yalkın’ın elinde bir düdük olurdu. Bunu, yanından hiç ayırmazdı. Yoldan geçen her araca bu düdüğü çıkarır ve gidene kadar çalardı. Araçta kim olursa olsun onun için fark etmezdi. Kendisi “Buradan geçerken, buraya uğramayan, selam vermeyen, bakmayan bu düdüğü yer” derdi.
Daha ziyade eski bürokratlardan, emekliye ayrılmış memur kesiminden, yakınlarda çalışan kişilerden gelen olurdu buraya. Özellikle polis memurlarının birçoğu buraya kahve içmeye gelirdi. Ve Yalkın bunların hepsini tanıyor ve hepsine de ilişiyordu. İlişmediği yoktu ki… Yalkın’ı Yalkın yapan işte bu özelliği idi.
Yalkın, damga pulu da satardı. Devlet Dairelerinde işi olanlar gelir buradan damga pulu alırdı. Onlar dahi alışmıştı Yalkın’a… Sövmelerine, şakalarına ve özellikle yola çıkıp oradan geçen arabalara düdük çalmasına…
Bir sabah açmadı dükkânı. Kapının önünde bekledik. Öksüz çocuklar gibi olduk. Sanki kimsesiz kalmıştık. Yalkın’ın dükkanı açmaması için çok önemli bir durum olması gerekirdi. Oradakilerden biri “Be ölmesin bu adam?” demişti. Gülüşmüştük. “O domuza bir şey olmaz. 9 canlıdır. Bizi öldürür, ona yine bir şey olmaz.” diyen vardı.
İş sonradan anlaşıldı. Yalkın, kalbi sıkıştığı için hastaneye kaldırılmış ve anjiyo olmuştu. Kalp damarlarında tıkanıklık olduğundan dolayı ameliyat olacakmış. Dolayısıyla hastaneye alınmıştı.
Uzun süre oğlu açtı dükkânı. Biz, yine her sabah oradaydık. Ama onsuz da pek tadı olmuyordu doğrusu. Sohbet kuru kalıyordu. Küfür eden olmuyordu. Sataşan olmuyordu. Konuşurken laf arasına giren olmuyordu. O, illaki araya girer, konuşmayı istediği gibi yönlendirirdi. Karşı gelenlere de basardı küfrü… Kimse alınmaz, kimse küsmezdi. Çünkü küfür etmek onun adeta en büyük özelliği idi. Zaten oraya gelenler de onun küfürleri için geliyordu.
“Be, ne yapar acaba şimdi hastanede?”, “Sen de soran ha, elinde düdük doktorlara küfür ediyordur. Geçen hemşirelere düdük çalıyordur”
Bir gün su içtim. Bardağı masaya bıraktım. Arkadaşlardan biri, bardağı ters çevirdi. Anlayamamıştım. Biraz sonra Yalkın gelmiş ve bardağı ters görünce bana da küfür etmişti. Oysa o güne kadar bana hiç küfür etmezdi. “Kaşındın be sen da. İsten söveyim sana da” demişti. Meğer bardağı ters çevirmek ona küfür etmek demekmiş. O da bunu görünce boş durur mu? Hemen karşılığını verir tabii…
Birkaç ay Yalkın’sız kaldık. Ama onun yokluğunda o yine hep aramızdaydı. Çünkü geçmişte yaptıklarını, küfürlerini ve komik olaylarını anlatıp gülüyorduk.
Bir gün sabah hanımı ile geliverdi. Oysa daha tam iyileşmemişti. Dinlenmesi gerekiyordu. Arkadaşlardan biri “Ne geldin be sen? Git evde dinlen.” demişti. “Ne dinlenmesi be, patlaycam evde” Başka biri “Ölecen be sen” dediğinde cevabı hemen yapıştırıverdi. “Merak etme da sana sövmeden ölmem. Sırf buraya size sövmek için geldim. Sövüp hemen gideceğim”
Gerçekten de o gün herkese sövdü. Yine cebinden düdüğünü çıkarıp geçen araçlara çaldı. Sonra da yorulunca eşiyle eve gitmek üzere ayrıldı. Sevinmiştik onu orada görünce. Sağlığına kavuşuyordu. “Yırttı” dedi birisi. “Ben size demedim 9 canlıdır. Bizi öldürür ona bir şey olmaz”
Şimdi sağlığı çok iyiydi Yalkın’ın.Onu yine görmek, küfürlerini işitmek mutlu etmişti beni. İlaç gibi gelmişti. Eskisinden daha çok ilişiyordu gelenlere. Arkadaşlar da “ Eee artık diline vurdu” diyordu.
Yarım saatlik bir sohbetten sonra ayrıldım oradan. Ama Yalkın’ı gerçekten çok özlemiştim. Gerçek bir dosttu. Yalan, dolan, riya hiç yoktu onda. Özü sözü birdi. Neyse oydu. Gerçek bir halk adamıydı. Öyle esnafları seviyoruz. Özlüyoruz…
Emniyet Müdürlüğünün oradan geçerken bir düdük çalan adam görürseniz, bilin ki o Dünyanın en tatlı insanı Yalkın’dır. Aracınızı kenara çekip 5 dakika için kahve içmeye gidebilirsiniz yanına. Hem Lefkoşa’nın en güzel kahvesini içmiş olacaksınız, hem de hiç unutamayacağınız bir 5 dakika yaşayacaksınız…




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın günlük olaylar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Girne’de Kahve İçimi
Ben Olsam
Meyhi Keyf
Muhtarlarımızın İstekleri
önce Sağlık
Nkl Sanat Gecesi
Mehmet Ersöz’ün Ardından
Lefke"de Kahve Sohbeti
İnsan Azim Ederse
Müjgan ve Naile Hanım’ları Ağırladık

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir "Mavi Köşk" Yazısı
Kıbrıs'ın İlk Yerli Komedi Filmi
Kadın Olmak Zordur
Öyle Bir Dünyada Yaşıyoruz Ki!
İstanbul Notları
Nerede O Eski Ramazanlar?
güvercinlik’te Hafta Sonu
Farklı Bir Yönetici,
"Kod Adı Venüs" Getto Çadırları
ipek Amber İle Gurur Duyduk

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Acı Ektim [Şiir]
Kara Güzel [Şiir]
Nerdesin? [Şiir]
Vakit Gelince [Şiir]
Hayallerim [Şiir]
Gönlümün Tacısın Yar [Şiir]
Kurban Olurum [Şiir]
Yüreğimde İhtilal Var [Şiir]
Hayat Seni Çözemedim [Şiir]
Helallik İstiyorum [Şiir]


Hakan Yozcu kimdir?

1964 doğumluyum. Kuzey Kıbrıs'ta yaşıyorum. 1988 Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldum. 20 yıl çeşitli okullarda edebiyat öğretmenliği yaptım. Uzun yıllar Yenivolkan ve Güneş Gazetelerinde köşe yazarlığı yaptım. Şu an Habearkıbrıslı ve Güncelmersin Gazetelerinde yazıyorum. Birçok internet gazete ve sitelerinde yazılarım yayınlanıyor. Şiir, öykü ve tiyatro oyunları yazıyorum. Bu alanlarda çeşitli ödüllerim var. Kendime ait basılmış "Güzel Bir Dünya" ve "Mesela Başka" isimli iki adet öykü kitabım var. 7 tane tiyatro oyunum var. 6 yıl Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü görevinde bulundum. Halen Başbakan Yardımcılığı Ekonomi, Turizm, Kültür Ve Spor Bakanlığı'na bağlı Müşavirim.

Etkilendiği Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.