• İzEdebiyat > Deneme > Düşler |
61
|
|
|
|
Allahü Teala(cc) Kitabında bizi bize anlatıyor, |
|
62
|
|
|
|
“Sen! Güneş kız! Parmaklarını kurtlara verme sakın; Sakın... Onlar ki; şu an yalnızlığımda güzellikle dökülen sevgimin damlacıkları, sevda yaşımın kaynağı... Onlar ki; limanlardan, limanlarımızdan çoktan çekip giden gemilerin izlerini bile sildi...” |
|
63
|
|
|
|
Ey okuyucu, bu mesaj sana! Kâh kahvenin köpüğünde bir hayal, kâh mırranın acısında bir sitem. Lakin, daha ziyade içten bir selam.
|
|
64
|
|
|
|
Uyku şimdi koynunda dans ediyor. Sanki bana inat doğadaki her şey seni benden daha çok yaşıyor, daha çok sarmalıyor. Kimi zaman kendimi ne kadar hoyratça savurduğumu düşünüyorum. Bu kadar senle doluyken elimden gelen sadece yazmak... Çok komik... Neler ge |
|
65
|
|
|
|
Çatışmaların ortasında, uçurumların agahında…
Kervan geçmemiş bir kasabanın hikayesini, cinnetini…
Kim üstlenip anlatabilir ki… Senden başka!
Acıya ve yokluğa… Hangi ağıttan söz yetebilir ki… Anlatmaya!
Bu suskunluğu hangi kurşun delebilir ki… Duymaya!
Bu zifiri karanlığa(Herekol) hangi kandil ışık yakabilir ki… Senden başka!
|
|
66
|
|
|
|
Düş ağaçlarının dallarından, yaşama uzanan bir deneme. |
|
67
|
|
|
|
Hiçbir zaman tam anlamıyla kontrol edemeyeceğim duyguların yazıya dökülüşüdür bu, kağıt üzerinde yer alamayacak kadar soğuk bir dökülüş. |
|
68
|
|
|
|
Derinlikler
diz boyu, ama gözler direnmiştir hayata. Hüzün taşır kimileri de .
Gülse
|
|
69
|
|
|
|
En zoru kabullenmek mi yoksa alışmak mı ? Her ikisindede çok kötüyüz |
|
70
|
|
|
|
Zaman geçmez, geçip giden biziz... |
|
71
|
|
|
|
Boydan boya yırtılan koyu perdenin gerisinde, bir zafer engeli sararcasına bitimli! Bir demet çiçek anlatıyor varsa şu an ellerinde.. Varsa sahiden sevişinde! Gömülen, mezarın kenarında duruyor, söyleyen kalbi sancıda söyleniyor.. Bu hayalin toz bulutu içinden geçen ateş böceklerine benzediği aşikar! Tahammül sınırları içinde, son bulmaz bir gece! |
|
72
|
|
|
|
Kuşlar kanat çırpsa, gözümün bakmaya yetmediği engin denizin üstünde. Hafif bir rüzgâr esse ama üşütmese…
Üşütse bile, bir bardak sıcak çaya sığınmalıyım, üşüdükçe daha sıkı kavramalıyım bardağı…
Hüsnü Arkan’ın sesini duysam arada bir:
Bir dokun bin ah dinle, döner dünya dert içinde
Âdemoğlu nisyan ile biz isyan ile...
|
|
73
|
|
|
|
Dilimdeki çekingenliği de anlar mı bakışların? Öyle bakma diyorum sana. Dalgınım... Ürkek zamanların hırçın çocukluğunu taşıyor yüreğim. Yenilgileri kabul etmeden.. |
|
74
|
|
|
|
Sen bir penceresin. Seninle açarım perdelerimi güne. Ve panjurları yanlara çekerek, seninle bakarım hiç acı vermeyen bir duygu gibi gökyüzüne uzanan tepelere. Seninle bakarım çiçeklerin en yeşiline. Toprağın teninde hissederim uğultusunu rüzgarın otlar sallanırken. Seninle görürüm yüreğim bir fanus gibi iken okyanusların üzerine yağan yağmurun sesini. |
|
75
|
|
|
|
https://www.youtube.com/watch?v=sazBC8fCCMY&list=RD4KVY2xNDzvE&index=3 |
|
76
|
|
|
|
Şimdi söyle bana mayıs, marta ilkbaharın ilk ayı olduğunu hatırlatır mısın? Sevdiğim her şeyin kokusunu aldı, ondan geri alır mısın?
|
|
77
|
|
|
|
Porselen bir dünyaya çiniler işlerken sevimsiz dalgınlığım, en çok kahve fincanımdaki dudak izimde takılırım.. |
|
78
|
|
|
|
Sayıların günlük hayattaki ifadeliri herşeyin sayı olduğu ve yaşamakla sayı arasındaki bağıntı |
|
79
|
|
|
|
Zamanı, zambak kokulu avuçlarına ipek bir mendil gibi düren muhayyel periye… |
|
80
|
|
|
|
Mor taş ile huzura odaklanmıştı. Bir adım ileri itildi, rengi daha da koyulaştı taşın. Sarı ve mat taş bir oyundaymışcasına morun yanına koyuldu. Hasta ve bezginleştiren bir havası vardı onun.. Huzur neredeyse o da yakınlarında bir yerlerde bitiyordu. Hayat iyinin yanında kötüyü de saklıyordu, bu kabuldü hep. Kırmızı iri taş, morun diğer tarafına getirildiğinde, alevli, heyecanlı ve dinamik yaşamı temsil ediyordu. |
|