|
• İzEdebiyat > Deneme > Düşler |
21
|
|
|
|
Sihirli pabuçların var olmayacağını biliyorum ama bu hayal benim hayatın sihirlerini yakalamamı sağladı. |
|
22
|
|
|
|
Yaşam sana bir hediye vermedi desem yalan olur Zézé, yaşam sana bir hüzün hediye etti. Senin payına düşen buydu... |
|
23
|
|
24
|
|
|
|
Daha ilk günden ısınmıştım sana,sanki gökyüzüm sen,yağmurlarım sendin,düşmeden içimdeki yalnızlığın kumsallarına.Denizleri senin için renklendirdim ben,bulutları senin için yakaladım. Sanki en ufak bir rüzgarda savrulacak gibi değildim uykusuzluklarına... |
|
25
|
|
|
|
Tanıdık tanımadık herkese bir merhaba sunmak.
Selamsız geçip gitmek, burnumuzu mu büyütecek sanki.
Biraz da meyveli ağaçlar gibi başımız aşağıda olsa.
|
|
26
|
|
|
|
Gözlerimin görebildiği yere kadar sindiriyorum içime, görkemi başka, ışığı başka, büyüsü başka... Bazen mavi, bazen kızıla boyanır, gece ise düş gezginlerinin mekanı... Gök deriz, gökyüzü deriz, bir şehir; insansız, asılı gümüşlerden, renkten, ışıktan örülü. Gümüşler bazen yalnız, bazen dost canlısı... Öyle bir dizayn, kusursuz, kendi kendini var ettiğine inanmak zor... Orası temiz, çoğu zaman sessiz, acısız, ağlayışsız, aldanışsız... Her şey birbiri için var, birbirini yok etmeye güdülenmemiş, öldürmemiş, öldürememiş...
|
|
27
|
|
|
|
Bu yüzdendir ki,
Ege sahillerinde yaban gülleri her dolunayda açar,
ormanlardan çigan müziği sesleri gelir.
Egenin sularında her günbatımındaysa,
bir çirkin çingene kızının hayali belirir, ve bu hayal bulutlara vururdu... |
|
28
|
|
|
|
Göz yaşlarımı biriktiriyorum...İlerde kendime, sularında çırılçıplak yüzebileceğim bir göl yapacağım.. |
|
29
|
|
|
|
İmkansızlıgı sevdim. Gözlerindeki nemin saflığını, gözyaşların duruluğunu ve iki dudağın arasında hayata hediye ettiğin nefesini sevdim. |
|
30
|
|
|
|
Birden düştü yüreğine ılık ılık bahar taneleri.
Kuşların cıvıltısı içini kıpırdattı, bahar gelmişti yüreğine
Filizlenmiş hayalleri karşısındaydı artık, göz göze bakarken ne olduğunu
Anlamadan hayatın en büyük günahını işliyordu.
Artık dünya yoktu, evren yoktu, benlik yok…
|
|
31
|
|
|
|
geçmişten don diksek, sığmaz kıçımıza... |
|
32
|
|
|
|
Bir bütünün iki parçası sanki... Birinin yanında yer almak ikisinin arasında kalmak demek gibi |
|
33
|
|
|
|
Evet bu satırları telefonumun word dosyasına yazarken, şöyle bir yerdeyim -yerin tasvirine geçmeden önce, zamanı da yazmam gerekeceğini önce düşünememiştim-. Şimdi, ilk cümlemi yazdıktan sonra hatırıma geldi: Telefonumun saati öğleden sonra dördü gösteriyor. Karşımda Yassı ve Sivriada bana bakıyor. Yassı ve Sivriada için wiki hazretleri: “Demokrasi ve Özgürlük Adası ya da bilinen adıyla Yassıada, Marmara Denizi’nde İstanbul’a yakın küçük bir adadır. Biri sivri, diğeri yassı görünümlü olan, birbirine yakın iki metruk adadan yassı olanıdır.” der. İşte bu iki ada bana öylesine yakınlar ki, hani biraz daha genç olsam ya da yanımda sevdiğim ve güvenebileceğim bir can dostum olsa, “Yüzerek gidelim mi?” dese, hiç düşünmeden suya atlar yüzmeye başlarım… Şimdi ben bir kayanın üstünde paçaları sıvanmış bir kot pantolonla oturuyorum. Denize de çok yakınım hani ayaklarımı biraz uzatsam suya değecek. Yassıada’nın kıyılarından itibaren, benim -şöyle bir kara insanı tahmini- iki yüz yetmiş beş adım ötemin yukarısında diyebilirim. O parıltılı bir yere kadar devam ediyor, sonra o pırıltı yavaş yavaş açıklara doğru sönüyor. |
|
34
|
|
|
|
"....Mavi bir melek; gizemli beyinin kıvrımlarında dolaşırken hayatın birdenbire değişmesi.
...Uzak yerlerde, farklı dünyalarda yaşayan iki hayat. Biraraya gelince yaşanan mutluluklar, heyecanlar..."
|
|
35
|
|
|
|
Ey muhayyel dilber budama vefasızlığınla cennet sürgünümün dallarını. Beni böyle elleri böğründe bekletme. Şu bereketli ve taze sabahın aşkına. Üçler yediler kırklar aşkına. Ve dahi yaratan aşkına meçhul ve muhayyel ikliminden çık gel.
|
|
36
|
|
|
|
Gittikçe büyüyen parlak yaprakların arasında izliyordu, gökyüzünde devasa sıra sıra gökdelenler. Denizin altında bir tren, karlarda yürüyen bir gemi. Bir çiçek kırmızı, ayın ışığında parlıyor gökte. Bir deniz canlısı yüzüyor, kaldırımların üzerinde hızlıca. Yerin üzerinde dalga dalga sular, kelebekler yerin altında uçuyor. |
|
37
|
|
|
|
Mümkünse bir bahar günü gelmelisin… İllaki Sonbahar… Vakit sonbahara yakın çünkü… Yaz güze açarken kapılarını, gel de gör iadesiz taahhütsüz geliveren mutluluklarımı… Gecikmiş bahar dallarım tomurcuk tomurcuk çiçek açar gelişinle… Gelişinle ilk kez hazan olmayacak baharlarım kızım… Sızılarımın avuntusu olacak gelişlerin ve her kurumuş yaprakta minik ellerin müjdelenecek… Bu solgun mevsime ve daha her şeye inat Umut’un gözleri aydınlatacak günümüzü ve bu Deniz ışıldayacak… |
|
38
|
|
|
|
dilimden çikan ilk sözcük anne....ve ardından gelen sahip oldugum iki güzel kavram aynam ve o |
|
39
|
|
|
|
Bir umut ektim topraklarıma...
Yağmurun gözyaşların,
Güneşinin gülüşlerinin olacağı
Ve her gecen gün,
Yüreğimde sevdanın filizlenip
Umutlara dallanacağı
Bir umut ettim karanlıklarıma. |
|
40
|
|
|
|
Söze değer veren, kem sözle kırılan, az sözle küsen, çok sözle yorulan yolcum; yurduma kurulmuştu bunca yıldır tüm dertleriyle…
Şimdi sustu da ne oldu, ne çıktı? |
|
|
|