|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Sevdalanalım
Orhan Bani
Şiir > Garip
Hadi, yine öyle bak seviyor gibi, yeniden yak yüreğimi
Kızarsın yüzüm, tutulsun dilim, bir garip olalım, sevdalanalım
Vakit çok mu geç, sevemezmiyiz, ağarmış saçlarımın suçu benimmi?
Varsın geçsin yıllar, ağarsın saçlarım, yine öyle bak, beraber yanalım
Pek bir şey söyleme, seviyorum deme, yıllar çok şey aldı, sözüm yok kendime
Ben yine suskunum, ben yine sensiz, bir nedeni yok, seviyorum nedensiz
Gönül had bilmiyor, yak ki yanalım, dö
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > Sanat |
101
|
|
|
|
Üsküdar Musıki Cemiyeti' nin aziz Hocası Emin Ongan ile ilgili, Cemiyet anılarım. |
|
102
|
|
|
|
Herkes kendini yazar. Hayata neresinden tutunmuşsa onu yazar. Hayatınkendi bilincine yansıdığı kadarını yazar. Ve nihayet, hayatın neresinde saf tutmuşsa ona göre yazar. Bazen de yazıyormuş gibi yapar. Yazıyormuş gibi yapan, aslında gerçek yaşamda da öyle |
|
103
|
|
|
|
Nasıl demişti hem; Martı Jonathan zirveyi zorlarken:
“Özgürlüğü kısıtlayan ne varsa kaldırıp atmak gerek” |
|
104
|
|
105
|
|
|
|
İşte Muffy, böyle tonton bir edayla kalbimize giriverdi.
Sanki kendi evinin oturma odasındaymışçasına gayet rahat, öylesine sallanan koltuğuna kurulmuş ve ayaklarını da yumuşacık pufa uzatmış vaziyetlerde, yüreciğimizin odacıklarından birine, bir daha hi |
|
106
|
|
|
|
Şairin ömrü şiirlerinin ömrü kadardır. |
|
107
|
|
|
|
Yazmak demek;unutmak demek,dağınıklık edip kendi düşüncelerin arasında yoğrulup konuştukların olduğu kadar susacaklarının da olduğunu bilmek demek.
|
|
108
|
|
|
|
Türk Musıkisinin önemli icracılarından biri olan Perihan Altındağ Sözeri' yi tanıtan bir yazı.... |
|
109
|
|
|
|
Bazı şiirler vardır ki; dizelerinde barındırdığı tasvir gereçlerinin altında ezilir, okuruna vermek istediği masum duygular. |
|
110
|
|
|
|
Arapça bir kelimedir şiir… “Bilme, tanıma, anlama” olarak açabiliriz bu kelimenin anlam bohçasını… TDK Sözlüğünde “Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan edebî anlatım biçimi, manzume, nazım, koşuk…” ifadeleri kullanılıyor şiir için…
|
|
111
|
|
|
|
Yazılı basında, medyada süregiden özgürlük daralması, ona bağlı olarak gelişen yazınsal kabızlık ve tekelleşme, güdümlenme, içe kapanma, internet sitelerinde acemice bir arayışa itti beni. Genelleme yapmama bakmayın. Sözlerim, yazılı basında, vaktiyle bir biçimde yer edinmiş, sayıları iyice azalmış gerçek sanatçıları kapsamıyor. |
|
112
|
|
|
|
“Oyunculuk magazinlerde, ya da gece kulüplerinde boy göstermek değildir…”
|
|
113
|
|
|
|
İnsanın ruhuna dokunan bir şeyler var bu gözlerde. Binlerce kelime sadece duygu olup insanı ele geçiriyor. Bunu yüreğinde hisseden bir Fransız soylusu geçtiğimiz yıllarda Mustafa Kemal Paşa’nın tablosunu satın almak ister. Bundan bir kaç yıl önce, Paris Louvre Müzesi Carousell Salon Sergisinde yer alan Atatürk portresi Fransız soylusunu yüreğinden vurur. Fakat ressam Korkut Uluğ Çanakkale Şehitleri Sergisinde sergileyeceği için tabloyu satmaz. Çünkü bunlar, insanın ruhuna bakan duygu yüklü tablolar.
|
|
114
|
|
|
|
Bir sanat eseri başkaları değer verdiği için değil, o değeri hak ettiği için değerlidir. Bu eser belki olumsuzluklar içinde vücut bulmuştur. Önemli olan sanatçının emeğinin eser üzerinde kristalize olmasıdır. |
|
115
|
|
|
|
Evrende basit bir kural vardır: Hiçbir şey birilerinin tekelinde olamaz. |
|
116
|
|
|
|
Mektup arkadaşı ‘Sevgili Allah’ ile samimiyeti ilerletince Oscar’ın hastanede geçen bir gününü anlattığı o çok özel mektuplara tanık oluyoruz.
Büyümüşte küçülmüş Ocar, ‘seni öpüyorum’ diye bitirdiği mektuplarda öpücüğü tam |
|
117
|
|
|
|
Derin bir iç çekiyorsun. Ve kestirmeden gülüp geçiyorsun hayata. Ve hayat içinde varolmaya çalışan insan tanımlamalarına.... |
|
118
|
|
|
|
İşte dil varlığımızda âdeta raks ededuran bütün bu sesler müzikal bir zenginlik kaynağı olarak, en güzel edebi eserlerin verilebileceği yegâne dili; yâni Türkçemizi işâret ediyorlar. |
|
119
|
|
|
|
Bir eser meydana getirirken ve özellikle de eser uzun bir zaman sürecinden beri akılda bir taslak olarak taşınmış ise , tarz ve türde kararsızlıklar meydana gelebilmektedir.
"Söyleyecek Sözü Az Olan Adam " hakkında , nihayet karar verebildim.Tiyatro eseridir.Üç perdedir . Felsefi ve absürd yapıdadır . Zaman , mekan , insan , aşk ve seçme özgürgürlüğümüz gerçekten var mı ? Var yada yok ise , bunun günlük yaşam diye yaşadığımız vasatta yeri nedir ? Ve hatta resmin dışına çıkıp bütün bunları sorgulamak bu kompozisyonun neresinde yer alır yada almaz ? Bir de bütün bunlar mümkün olan en az söz ile anlatilabilir mi ? Anlatılırsa bir şeye faydası var mı ? Yada günlük hayatımızda bir şey değiştir mi ? Bu eser taslağının konusudur .
Bundan sonrası , belirli kompozisyon ve repliklerin oluşması , derlenmesi , ara boşlukların doldurulması , son gözden geçirme ve bitiş şeklinde olacak .
Derleme aşamasında , ilham ile yazılan esgizleri yayımlayacağım ve daima " Deneme - sanat " kümesinde bulunacaklar .
Okuyan ve yorumlayanlara değerli yönlendirmeleri için önceden , şimdiden ve daima teşekkür ederim . Sevgi ve saygı ile .. |
|
120
|
|
|
|