..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hiçbir kış sonsuza dek sürmüyor, hiçbir ilkbahar uğramadan geçmiyor. -Hal Borland
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Sanat > Osman Volkan Şahin




8 Mayıs 2003
Şiirimizin Sorunları II  
Osman Volkan Şahin
Herkes kendini yazar. Hayata neresinden tutunmuşsa onu yazar. Hayatınkendi bilincine yansıdığı kadarını yazar. Ve nihayet, hayatın neresinde saf tutmuşsa ona göre yazar. Bazen de yazıyormuş gibi yapar. Yazıyormuş gibi yapan, aslında gerçek yaşamda da öyle


:CADD:
“Himalayaların tepesine tırmanmak güç
ama mümkün
Okyanusu aşmak da güç
ama mümkün
Ay''a ulaşmak da öyle

Ama mümkün değil işte
Bülbülün eti için öldürüldüğü bir ülkede
sanatı zincire vuranlara
meram anlatmak

Öt kuşum
Öt kuşum
Öt güzel kuşum
Eller ne derse desin
ben sana vurulmuşum.”

Hasan Hüseyin Korkmazgil

Bir önceki yazımız ( Şiirimizin Sorunları I ) 14 Mart 2003 tarihinde yayınlandı, 22 kişi tarafından “tıklandı”. Bir kişi görüş belirtti. O da yanlış anlamıştı yazıyı. İzedebiyat gibi bir sitedeki duyarsızlık bizi şaşırtmaktan çok üzdü. Bu bağlamda, yazımız hakkında görüş belirten dostumuzu kutlamamız gerekiyor, duyarlılığı ve örnek tavrından dolayı.
Geçen yazıda söz verdiğimiz gibi “yeni” olgusunu incelemeden önce sevgili dostumuzun bize anımsattığı iki engele değinmek istiyoruz. Bizi yolumuzda değil, tartışmalarımızda kısıtlayan engeller bunlar.
Birincisi, bilimsel bilgi üzerine. Biz yazılarımızda önce bilimsel bilgi verip daha sonra varolanı bu bilgi ışığında aydınlatmaya, daha sonra yine bilimin yol göstericiliğinde “nasıl olmalıdır”a cevap bulmaya çalışıyoruz. Ki bu da, olması gereken şeydir. Nitekim su, iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluşmaktadır, bu bilimsel bir bilgidir ve gerçeğin ta kendisidir.Artık tez olmaktan çıkmış ve ispatlanmıştır. Bir sonraki aşamada yapılacak olan şey, mesela, sudan nasıl oksijen üretilebileceğini araştırmak olabilir. Herkes tezini ortaya koyar ve gerekli aşamalardan geçtikten sonra istenen sonucu en kolay veren –bilimin görevi hayatı kolaylaştırmaktır aynı zamanda- kabul görür. Yalnız bu sorgulanabilir, alternatifi için çalışılabilir.
Konu şiir olunca devreye sosyal bilimler girmekte. Yalnız bu bilimlerden yararlanılarak sürdürülen tartışmalarda düşülen genel yanılgı “müspet bilimlerle aynı muamele yapılamaz” türünden savlarla bilimsel bilginin reddine gidilmesidir. “Sanat, toplumun üst yapı kurumlarında biridir” dendiğinde ve somut durum bu yönde temellendirildiğinde karşı tarafın inkara gitmesi, reddetmesi,suyun iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluştuğunu reddetmeye denk düşer. Bu da bize metafizik yaklaşımı anımsatmaktadır ki, bizim işimizi zora sokmaktan başka bir işe yaramaz. Ne ki gerçek, gerçeğin reddiyle ilerlenecek yolun sonunda değildir.
İkinci engel ise bundan daha tehlikeli olandır. Demokrasi içinde diktatör tutum diyebiliriz buna. Yani özgürlükçülük maskesi altında bir hoşgörüsüzlük hali. Eleştiri oku kendisine çevrildiğinde saldırganlaşan, kendisini tartışmamak için “özgürlüğümü kısıtlama” demagojisiyle aslında eleştireni kısıtlayan; tarih önünde değil, olsa olsa birkaç nüsha kağıda mahkum eden küçük-burjuva aydın-sanatçı tipi.
( Sıcağı sıcağına şunu belirtelim: bir önceki yazımızda bize görüş bildiren dostumuzun böyle bir durumu olduğu izleniminin doğmasını istemeyiz. Kendisini İzedebiyat sayfalarından izlediğimiz kadarıyla, böylesi insanların karşısında olacağının farkındayız.)
Aslında, “engel” olarak tanımladığımız ilk durum bir silah, ama ikinci durumda bulunanların silahıdır. İkinci durum gerici bir tavırdır ve “yeni”nin tartışıldığı yerde bunlar hali hazırda beklemektedirler.
İşte bütün bu kastçılar, tekkeciler, statükocular, “şiirmakineleri” kendi dünyalarında yaşaya dursunlar; biz şiir, şiir, şiir, diyelim.
Son birkaç senedir herkes şiirin tıkandığı görüşünde. Tüm süreli yayınlar bunun telaşında (!). Yayınları takip edenler bilirler.
Yalnız bütün tartışmalar, kavgalar, tarih sayfalarındaki bir ironiyi canlandırmakta: Meleklerin cinsiyetleri...
Evet. Bugün tüm yaşamımız gibi şiir de kuşatma altında.
Post-modernist bir kuşatma altındayız ve rahiplerimiz meleklerin cinsiyetlerini tartışmaktalar.
Şiir, sürekli tekrarlandığını gibi “başkaldırı”dır. Peki kime, neye karşı?
Varolan toplumsal düzenin tüm kurumlarına mı karşıdır? Yoksa dayatılana mı?
Bugün bize dayatılan kültürün özelliklerine kabaca bakalım: Bencillik, insana dair değerlerin reddi ve en son olarak duyarsızlık. Dikkat edilecek olursa, şiiri şiir yapan hiçbir şey kalmıyor.
Bugün varolan şiir post-modernizmin gösterdiği o sapkın yolda ilerlemekte. İçerik olarak da biçim olarak da. Hatta bazen herşey tersten gitmekte, içeriği biçim belirlemekte.
Biz burada herkes “aşk şiiri yazsın” yahut “artık bırakın aşk şiiri yazmayı” demiyoruz. Biz konunuz ne olursa olsun ama insana ait olsun diyoruz.
Evet. Defalarca söyledik ve nefesimiz tükense de söyleyeceğiz: Biçim belirleyen içeriktir. İçerik yoksa şiir anlamsızlaşır. Çünkü “Şiir, süslü sözler söyleme sanatı değildir. Şairin yaşama dair söyleceği sözler vardır. Ve bunu şiirle daha iyi anlatacağını düşünerek yazmıştır şiirini.” (İ. Karaca).
Biz, şiirin hayata bir katkı olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda şiirin yaşamda karşılığını bulması esastır. Bu da bizi daha anlaşılır yazmaya itiyor. Yozlaşmanın olduğu,
insana ait bütün güzel değerlerin saldırıya uğradığı –bu sitede de defalarca üstüne yazı yazılmış olan kültür erozyonundan bahsediyoruz- bir dönemde, şair toplumun duyarlı yanına seslenmek durumundadır. Bunu seçtikten sonra yapacağı tek şey anlatmak istediklerini nasıl ifade edebileceğini “öğrenmek” olacaktır.
Dergi ofislerinde altılı izleyen, Beyoğlu’nda içip, Cihangir’de sızanların anlatacak neleri var? Nasıl bir imgelem dünyasına sahipler? Bu yazıda “yeni” şairlerden çok “yeni” şiire yönelmek istedik. Bunu şöyle teorize edebiliriz: Bugün artık Türk şiiri yok olmuştur. Halk şiirini de katarsak binlerce yıllık geçmişi olan devasa bir söz sanatı “tüketilmiştir”. Üstelik onun için düşünen, çırpınan, bedeller ödeyen, hali hazırdaki onca emekçisine rağmen. Bugün bu emekçiler, şiirimizi öldürenlerden dersler çıkarıyorlar. Şiir tarihimiz bir silkelenişe hazırlanmaktadır. Geçmişin bütün olumlu özelliklerini alıp –bunu isterseniz aruzdan başlatıp, günümüzün imge kurgusunda bitirebilirsiniz-, bunları sadece içeriğin sunumunda bir araç olarak kullanacak insanlar yetişiyor.
Yani diyebiliriz ki:
Şiir öldü, yaşasın Şiir!..


.Eleştiriler & Yorumlar

:: Vildan Hanım
Gönderen: Osman Volkan Şahin / ,
14 Eylül 2011
Yorumunuzu bu yazıya eklediğiniz için teşekkür ederim. Sondan başlamak gerekirse, son şiirimle ilgili çok güzel ironi yaptığınızı düşünüyorum. Eleştiri yazmanın sınırları durmadan genişleyen bir birikim ve yetkin bir çözümleme kabiliyeti istemesi nedeniyle, kendimde hak görmüyorum. Belki sırası geldiğinde belirli yapıtların belirli yönlerine eğilmeye çalıştığım doğrudur. Bunları da şimdilik düzenli bir yazıya dökmedim. Ayrıca kuşak tanımlamalarına önem atfetmediğimi de eklemeliyim. Sizin dünyaya hangi pencereden baktığınız ortada. "Akranlarımın" bu anlamda bir "cehalet" sorunları var. Başa dönecek olursak, şiirle ilgili bir makale yazdım ve hâlâ temize çekmiş değilim. Şiir estetiğine genel bir bakış şeklinde özetleyebileceğimiz çetrefilli bir konu... Yorumunuzla bu çabaların boşa gitmediğini görmek beni çok mutlu etti. En yakın zamanda makalemi buradan yayınlayacağım. A evet! Şimdilik sadece izedebiyat var! :)

:: Merhaba
Gönderen: Vildan Sevil / , Türkiye
13 Eylül 2011
Sevgili Şahin, İlk yapıtınla karşılaştığımdan bu yana yazdıklarını geriye doğru okumak istiyordum, son şiirin bildiri kutuma düşünce, bu akşam biraz bakabildim. Ne güzel bu iki yazı ve bugün de güncelliğini koruyor. Özellikle şiir sitelerinde yayınlanması gereken yazılar. "Yazınsal Yaratı......" dizisinde, gençleri ürkütmeden, morallerini bozmadan bir şeyler anlatmaya çalışmıştım. (Belki de geveledim:)) Sen yıllar önce yazmışsın. Kendi kuşağına eleştirel bakışa büyük değer veriyorum. Biz yazınca "Nerde eski günler..." gibi yaşlılık sayıklamaları oluyor sanki. Eleştiri, yorum nedir, neden yapılır gibi konularda da sıkı çalışmaya gereksinim var, diye düşünüyorum. Ayrıca sanat ve politika konularında sağlam temelli donanımını, eleştiri türünde neden az kullandiğinı da merak ediyorum doğrusu. Başka yazdığın yerler varsa bilmek isterim. Bu arada son şiirinden ben neden pek bir şey anlamadım, diye kendimi sorguluyorum. Sevgi ve dostlukla...

:: şiir öldü, yaşasın yeni şiir !
Gönderen: ömer akşahan / izmir
6 Ağustos 2003
sayın osman volkan şahin benden çok yaşayacak!benim ne zamandır üzerinde düşünüp kaleme almadığım "edebiyatta çeteleşme" kavramı üzerine doğrudan bir sorgulama olmasa da anlamlı sözcüklerle ve çok kibar bir tarzda günümüz edebiyat çevrelerinin yayımladığı dergi anlayışı ile daha nereye gidebiliriz konusu aydınlatılmış.kendisini kutluyorum. çözüm baskı sayıları 1000-2000'i geçmeyen bir azınlığın türk edebiyatını güdümü altına alma hakkının ellerinden alınma mücadelesi olmalıdır. bunun yeri bence yine internettir. ancak osman beyin de belirttiği gibi böylesi önemli bir konu bile okurunca yeterince anlaşılamıyorsa işimiz elbette zordur. velhasıl bize düşen yazanların emek verenlerin ortaya koydukları savların okunup anlaşılması için çaba harcamaktır.

:: ..
Gönderen: İsmail Bora Özcan / İstanbul
9 Mayıs 2003
Osman Volkan’ın yazdıklarına katılmamak dayatanların yanında olmaktır.Yazın dünyasının bozulan yapısı içinde tutunamayan yazar-şairler seslerini duyuramıyor. İyi ürünler de ortaya koysalar dışlanıyorlar. Evet, içki sofralarında dergiler yayımlanıyor. Yeni adı altında yayın hayatına başlayan dergilerse pek de yeni şeyler söyleyemiyor. Günümüz şiir yazarının da burada önüne birçok engeller konuyor. Dergilerin çoğu belli isimlere yer vererek sanki şiir anlayışlarını zorla empoze etmeye çalışıyorlar. Oysa yazılan şiir “imge karmaşası”ndan öteye geçemiyor. Sanki sunî bir şiir yazılıyor 21. yüzyılın başlarında Türkiye’de. Peki çözüm nerede? Çözüm, dayatılana karşı çıkmakta. Çözüm, yalnızca şiir adına uğraşmakta.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sanat kümesinde bulunan diğer yazıları...
Şiirimizin Sorunları I

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sanatçısın Sanatına Bak/topçusun Topunu Oyna
Aşk
Aşkın Tanımı (?)

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Şair ve Silahşör [Şiir]
Emanet [Şiir]
Kırlangıç'ın Türküsü [Şiir]
Ey Deliler Deliler [Şiir]
İnsanın Kendiyle Zoru [Şiir]
Yazgı [Şiir]
Zaten Beni Sevme Şiiri [Şiir]
Yine Kerem İçin [Şiir]
İdil'in Anısına [Şiir]
Bir İstanbul Şarkısı İçin [Şiir]


Osman Volkan Şahin kimdir?

Kimse bizi yazmaya zorlamıyor. Aksine yazmamamız için uğraşıyorlar bizimle. İyi ya da kötü, inatla yazmak, yazmak, yazmak lazım.

Etkilendiği Yazarlar:
Nâzım Hikmet, Hasan Hüseyin, Attila İlhan, Özdemir Asaf, İbrahim Karaca, Ahmet Telli, Adnan Yücel, Müştak Erenus ve cümle halk şairleri


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Osman Volkan Şahin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.