• İzEdebiyat > Deneme > Sanat |
61
|
|
|
|
Sanatın en acı ve en yaratıcı tarifi Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon
|
|
62
|
|
|
|
Yufka yüreklidir şairler, narindirler, yüreklerinde sevgi, akıllarında bir dolu güzellikler vardır, insanlar için, insanlık için. ’’Şiir sanatı eksiklikleri güzelliklere çeviren bir simya bilimidir.’’ der ünlü Fransız Şairi Aragon. Şair her ne kadar yufka yürekli de olsa vatan tehlikeye düştüğü zaman, zalimler mazlumların karşısına dikildiğinde sertleşmesini de bilir. ’’Kalemin kılıçtan keskin olduğunun.’’ en güzel ispatını yürekli şairler ve yazarlar yaparlar... |
|
63
|
|
64
|
|
|
|
Bir tanem yine aldım elime sazımı ve senin için sana bir parça çalacağım. Sever misin bir tanem eski parçaları, mesela Mıradé Kıné den sana uzun bir hava çalsam. Sesim o kadar güzel değil bir tanem. Ama önemli değil, benden başka kimse duymuyor zaten. Senin resim de konuşmuyor benimle bir tanem. Bir haftadır uğramadığım çalışma odama çocuklar girmiş, sazın akordunu bozmuşlar be bir tanem. Akordunu düzeltirken sana “Séva Hacıya” hikâyesini anlatayım bir tanem. |
|
65
|
|
|
|
Bu vatansever şehitlerin vesilesiyledir ki, bugün bizler bağımsız ve güçlü bir ülkenin evlatları olarak vatanımızda huzurlu bir yaşam sürmekteyiz. |
|
66
|
|
|
|
“Kod Adı Venüs” o yıllarda Kıbrıs’ta bulunan genç bir İngiliz kızın başından geçen olayları ele alıyor. Başka bir deyimle Kıbrıs olayları bir İngiliz kızın bakış açısıyla anlatılıyor |
|
67
|
|
|
|
İpek Amber, bu yarışmada müthiş bir performans sergiledi. Kendisine eşlik eden dansçılarıyla birlikte çok güzel bir performans ortaya koydu. Güzel bir koreografi ile izleyenlere zevkli dakikalar yaşattı. |
|
68
|
|
|
|
Bu kuşatma altında bazı cesur, mert, yüreği güneş gibi harlayan yazarlarımız dik durabiliyorlar, her şeyi göze alıp gerçeği ulu orta yılmadan söylüyorlar ve ceremesini cesurca çekiyorlar. Hiç kimseye mihnet duymadan, dimdik ayaktalar.. Kitaplarını her türlü baskıya rağmen yazıp halka sunuyorlar. |
|
69
|
|
70
|
|
|
|
“Marifet iltifata tabidir, sermayesiz meta zayidir” demiş atalarımız…. Yani yerinde ve zamanında yapılan iltifatlar, iltifat yapılan kişiyi kamçılayarak onun başarı ve performansını fazlasıyla artırır. Güzel sözler ve samimi övgüler ferdin daha mükemmel eserler ortaya koymasını beraberinde getirir. Bu, bir anlamda yeteneklerin cilalanarak daha parlak ve göz alıcı olmasını sağlar. Zira kişisel becerilerin geliştirilmesinde iltifatın sihirli bir tesiri vardır.
|
|
71
|
|
|
|
Bir tutkudur şiir. Apayrı bir yaşama biçimi…
Hayallerle yaşar insan; köşklerde saraylarda yaşadığı gibi. Yağmur, kar, tabiat, deniz, bazen işkence, bazen mutluluktur insan için. Yüreğinin derinliğindeki duyguların ifadesidir şiir. |
|
72
|
|
|
|
Sıradan Sanat'a İlişkin Noktalar - Edebiyata saygım sonsuz ancak gelemiyorum öyle ölçülere, aruzlara falan.. Yani neden insanların düşüncelerini ölçütlere sığdırmaya çalışırlar ki?.. Sığmaz zaten! Sığmadığı gibi de insanın asıl duyguları, ölçü tutturayım |
|
73
|
|
|
|
Sanat bu âleme sığmayan sözcüklerin okuyucuların gönlüne sığarak gönlünü süsleyerek gülümsetmesidir. Bu bir şiir olur öykü hikâye bir makale deneme söz olur gelir okuyucunun gönlüne bir kelebek misali usulca konar, gönül tellerini titreterek hissetmesini sağlar |
|
74
|
|
|
|
Bir sanat dalını önemli –ve giderek- saygın kılan, herşeyden önce onun ifade gücü ve bu anlamdaki yeterliliğidir... |
|
75
|
|
76
|
|
|
|
Bu demek oluyor ki şiirin nal sesleri ruh göğünde iz bırakmaya niyetlendiğinde şair, ona gerekli izleği sunabilmelidir |
|
77
|
|
|
|
Siz olsanı ne yapardınız? |
|
78
|
|
|
|
Halikarnas Balıkçısı’nın izinde gitmeye çalışan bir Anadolu neferi olarak çok mutlu oldum ve umutla doldum.
Herkese tavsiyem, gidin ve izleyin bu muhteşem gösteriyi.
Sonra da Halikarnas Balıkçısı’nın en azından ‘Anadolu’nun Sesi’ kitabını okuyup, kolunuzun altına Homeros’un İlyada’sının Azra Erhat tercümesini sıkıştırıp Troya’ya gidin ve Troya’nın o büyülü atmosferinde okuyun bu eseri. Troya meşeleri Homeros’un, Halikarnas Balıkçısı’nın ve Manfred Osman Korfmann’ın sesinden efsaneyi fısıldayacaklardır kulağınıza...
|
|
79
|
|
|
|
Aşkı kelimeler dökmekle kalmayıp ona sesinden yeni bir tını veriyor, anlamı derinleştiriyor. |
|
80
|
|
|
|
Şiire ‘mevzun ve mukaffalı söz’ denirdi eskiden… Bu ne demektir? ‘Şiir, ölçülü ve kafiyeli söz kümeleridir’ demek… Bu tanım, şiiri baştan sınırlıyor. Yani bu tanımın dışında yazılanları şiir saymıyorlar; serbest tarzda yazılmış şiirleri Molla Kasım misali edebiyatın çöp sepetine atıyorlar. Oysa şiirde şekil ve kalıp mutlak unsurlardan değildir. Şair bunlara takılıp kalmamalıdır. Şiir ille de belli bir şekil ve kalıp üzere söylenecek diye bağlayıcı bir şart yoktur. Divan ve Halk şiirinde şekil ve kalıp çok önemlidir. Fakat günümüzde şiirde şekil ve kalıptan çok; şiirin ruha tesir edip etmediği, gönül telini titretip titretmediği, özgün olup olmadığı, mevcut şiir zincirine yeni halkalar ekleyip eklemediği daha önemlidir. Şiir vardır heceyle, şiir vardır aruzla, şiir vardır serbest yazıldığında güzeldir. Güzellik anlayışını belli bir ölçü ve kalıba sokarak şartları zorlamak, şiirin alanını daraltmaktan başka bir şey değildir. Şiirde ölçü ve kafiyeyi olmazsa olmaz gören Necip Fazıl’ın şiirlerine kötü diyemeyeceğiniz gibi, serbest tarzda yazdığı şiirlerle gönüllerimizi dirilten “Diriliş Şairi” Sezai Karakoç’un şiirlerine de kötü diyemezsiniz. Demek ki içerik çok kere şeklin önüne geçebiliyor.
|
|