Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
“Oyunculuk magazinlerde, ya da gece kulüplerinde boy göstermek değildir…” O, 1984 doğumlu genç bir yetenek... Konservatuvarı başarıyla bitirmiş, oyunculuk altyapısını oluşturmuş. Genç neslin usta oyuncuları arasında farklı bir yerde duruyor. Kişilikli, ağır, yetenekli bir sanatçı... Bol boyalı magazin sayfalarına yem olan malum tiplerden değil. O, her geçen gün sinemaya yönelik deneyimlerini artırıyor. Oyunculuk; onun hayatını, gününün yirmi dört saatini dolduruyor. Bu sahada, geleceği çok parlak görünüyor. Böyle giderse Türk sineması çok iyi bir oyuncu kazanmış olacak. Türk sinemasına çok büyük hizmetler edeceği besbelli. Sinemaya yönelik idealleri ve büyük hedefleri var. O, bizden biri; halkın içinden çıkmış bir değer... Halk neredeyse o da orada. Fildişi kulelerde olmayacak hayaller kurmuyor. Kibirden ve gururdan azade... Tevazunun kanatlarıyla uçuyor. Gelecekte en güzel rollerde, aranılan bir oyuncu olacağından şüphe yok. Bugünden o ışığı yansıtıyor. Bu yolda emin adımlarla ilerliyor. Çok genç olmasına rağmen filmografisi daha şimdiden kabarıklaşmaya başlamış bile. Atv'nin “Aşk ve Ceza” dizisinde dikkatleri çekti üzerine. “Karayılan, Hatırla Sevgili, Canım Ailem” onun başarılı olduğu yapımlar olarak dikkat çekiyor. Bu zincir çok daha uzayacak gibi... İş disiplini onun olmazsa olmazı. Sözünün eri bir insan. Yorulmak nedir bilmiyor, setlerde dinleniyor. Kendine iyi bakıyor, düzgün yaşıyor. Gece kuluplerinde sabahlamak ona göre yaşam tarzı değil. “Oyunculuk magazinlerde, ya da gece kulüplerinde boy göstermek değildir…” diyor. Bu duruşu onun seyirci ve halk tarafından daha çok sevilmesini sağlıyor. O bir aile çocuğu. Ailenin sıcaklığına kıymet veriyor. Geleneksel Türk aile yapısını muhafaza ederek kurtulacağımıza inanıyor. Yaptığı işlerin hakkını fazlasıyla veriyor. Onun hayalleri, yaşından ve boyundan daha büyük... Fakat hayallerinin peşinden koşuyor. Bu uzun ve yorucu koşuda düşse de, düştüğü yerden kalkmasını biliyor. Kendine fazlasıyla güveniyor. Sıradan bir oyuncu olmak istemiyor. Sinemayla ilgili hedeflerini yurt içinden ibaret görmüyor. Yurtdışında iyi bir projede oynamak istiyor. Hatta Türkiye'ye Oscar ödülünü getirmek gibi bir hayali de var. Bu hayalini, yaptığı işlerle besliyor. O, dizilerden daha çok önemli sinema projelerinde rol almak istiyor. Tarihî şahsiyetlerden Fatih Sultan Mehmet'i oynamak en büyük arzuları arasında yer alıyor. O, milletiyle ve milletin değerleriyle barışık bir insan. Özelliklerini ve güzelliklerini dilim döndüğünce sıralamaya çalıştığım bu güzel insan, dizi ve sinema oyuncusu Oktay Gürsoy'dan başkası değil... Kendisi “Öyle Sevdim ki Seni” filminin çekimleri için bir aydan beri Trabzon'da bulunuyor. Trabzon'da olmasını fırsat bilerek bu kıymetli oyuncuyu kendi dilinden ve daha yakından tanıyalım dedik. Bunun için kendisine röportaj yapma teklifini ilettik. Sağ olsun, yoğun sinema filmi çekimlerine rağmen bize olumlu cevap verdi. Biz de sizin adınıza ona bir kısım sorular yönelttik. Şimdi sizleri bu soru ve cevaplarla, bu sıcak ve samimi sohbetle başbaşa bırakıyorum.... M. Nihat MALKOÇ: Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Kimdir Oktay Gürsoy? Oktay GÜRSOY: 1984 Ankara doğumluyum. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi Ankara’ da tamamladıktan sonra 2003 yılında Konya Selçuk Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Oyunculuk Bölümünü kazandım ve profesyonel sanat yaşamıma adım atmış oldum. M. Nihat MALKOÇ: Oyunculuğa nasıl başladınız? Oyunculuk, idealiniz miydi? Biraz da bu süreçten bahseder misiniz? Oktay GÜRSOY: Küçüklüğümden beri taklit yapmaktan ve insanları güldürmekten çok hoşlanmışımdır. Lise dönemine geldiğimde bir arkadaşım bu yeteneğimi fark edip bana neden oyunculuk yapmadığımı sordu. O soru gelene kadar oyunculuğu profesyonel anlamda hiç düşünmemiştim. O günden sonra oyunculuk en büyük idealimi oluşturdu. Bunu gerçekleştirmek için oyunculuk üzerine çeşitli araştırmalar yaptım. Arkasından konservatuvar sınavını kazanıp oyunculuğa ilk adımımı atmış oldum. M. Nihat MALKOÇ: Bugüne kadar hangi filmlerde ve dizilerde oynadınız? Filmografinizden bahseder misiniz? Oktay GÜRSOY: İlk olarak 2012 yapımı, Cengiz Bozkurt ile başrolünü paylaştığım “Öz Hakiki Karakol” adlı sinema filminde “Yakışıklı” karakteri ile rol aldım. Bu film ile beyaz perdeye ilk adımımı atmış oldum. İlk dizi deneyimim ise 2006 yılında yayınlanan Hatırla Sevgili’de Salim karakterini canlandırarak başladı. Arkasından 2007 yılı yapımı Karayılan dizisi Paşa Bey rolü, 2008 yılı yapımı Canım ailem dizisi Kenan karakteri (namı diğer Erkek Güzeli), 2010-2011 Aşk Ve Ceza dizisinde Cem karakteri, 2011 Evvel Zaman Hikayesi’nde Tarık karakteri ve 2012 Dila Hanım dizisinde Metin Selamoğlu karakteri ile televizyon dizileri devam etti. TV filmleri olarak da 2007 yılı yapımı olan İstiklal-Şehit Kamil, Şahin Bey ve Gelinin Binbaşıya Ağıdı üçlemesi yer aldı. M. Nihat MALKOÇ: Film ve dizilerde en çok hangi karakteri oynamaktan keyif aldınız? Niçin? Oktay GÜRSOY: Ben keyif almadığım hiçbir projede yer almadım. Bütün karakterler benim için özel olmuştur. Fakat çeşitlilik anlamında beni hazsal olarak en fazla tatmin eden karakter Canım Ailem dizisindeki Kenan karakteri olmuştur. M. Nihat MALKOÇ: Bildiğim kadarıyla beste yapıyor, oyun yazıyor, senaryo yazıyor, oyunculuk yapıyorsunuz? Yani tabir caizse bir koltukta birçok karpuz taşıyorsunuz. Bu çok yönlülük neyin nesi? Bu durum, oyunculuğa odaklanmanızda sorun teşkil etmiyor mu? Yoksa bu farklı alanlar sanatınızı besliyor mu? Ne dersiniz?... Oktay GÜRSOY: Konservatuvarı kazandığımda bir sanatçının birden fazla yeteneğinin olması gerektiğine inanıyordum ve bu nedenle kendimi o yönde geliştirdim. Tam aksine odaklanmada sorun yaşamadım, bu çeşitliliğin oyunculuk yönümü daha çok beslediğine inanıyorum. Bu arada çocukların ve ailelerinin hastası olduğu çizgi film Pepee’de de seslendirme yapıyorum. Pepee’nin Eniştesini merak edenler varsa işte o benim… M. Nihat MALKOÇ: Oyunculuktaki hedefleriniz nelerdir? Biraz da bunlardan bahseder misiniz? Oktay GÜRSOY: Kariyer anlamında her zaman yüksekleri hedefledim; hem Türkiye’de hem de yurtdışında adımdan söz ettirecek bir oyuncu olmak istedim. En büyük hedefim ise bir Türk oyuncu olarak Oscar’ı almak. M. Nihat MALKOÇ: Konservatuvar eğitimi almış bir oyuncusunuz. Yani gerekli donanımınız ve altyapınız var. Okullu olmanızın sanatınıza ne gibi olumlu yansımaları oldu? Bu işin eğitimini almadan oyunculuk yapanlarla(alaylılarla) ilgili görüşünüz nedir? Oktay GÜRSOY: Eğitim şart diye başlamak istiyorum sözlerime. Her meslekte olduğu gibi oyunculukta da eğitim çok önemli. Olumsuz bir şey katmadığı aşikar, olumlu olarak yansıyan şeyleri ise profesyonel bir oyuncu oluyorsunuz ve nerde ne yapacağınızı iyi biliyorsunuz. Alaylı, ya da okullu olarak ayrım yapmak istemiyorum. Her iki tarafta da çok yetenekli oyuncuların çıktığını biliyoruz, okullu olmak ya da olmamak önemli değil, önemli olan kendini geliştirmek ve mesleğini ciddiye almaktır. Bazıları unutuyor; ama hatırlatmak istiyorum; oyunculuk magazinlerde ya da gece kulüplerinde boy göstermek değildir, oyunculuk bir meslektir. M. Nihat MALKOÇ: Sizin seyirciyle ilk buluşmanız “Hatırla Sevgili” dizisiyle oldu? Bunun anlatılmaya değer ilginç bir hikâyesi var mı? Oktay GÜRSOY: Evet, oldu. Ben Konservatuvarın 4. sınıfında okurken “Hatırla Sevgili” dizisi oynuyordu ve Mutluluk filminin tren sahnesi Konya da çekilecekti. Mutluluk filmi cast direktörü okula geldi. “Tren sahnesinde üniversiteli gençleri oynayacak oyunculara ihtiyacımız var” dedi. Ben de gittim. Orada filmin yönetmeni Abdullah Oğuz benimle çok ilgilendi. Cast direktörü mail adresini verdi. Aradan biraz zaman geçti ve ben birkaç fotoğraf yolladım.Yolladım; ama ben hâlâ okuyorum. Maile koca harflerle de yazdım; ben Konya da okuyorum diye. Yani “benim dizide olma ihtimalim sıfır” diye düşünürken, o sırada “Hatırla Sevgili” dizisi yapımcısı Tomris Giritlioğlu beni görmüş. Beni yanına çağırdı ve benim oyunculuk maceram öyle başladı. M. Nihat MALKOÇ: Bir oyuncu olarak önünüze “sinema, tiyatro ve dizi” seçeneklerini koysalar siz hangisini öncelikle tercih edersiniz? Niçin? Oktay GÜRSOY: Sinema, çünkü hedeflediğim yurt dışı hayaline ancak sinema filmlerinde oynayarak ulaşabilirim. M. Nihat MALKOÇ: Unutamadığınız yerli ve yabancı filmlerden üçer tane saymanızı istesek bu sıralama nasıl olurdu? Oktay GÜRSOY: Yerlilerden “Eşkıya, Selvi Boylum Al Yazmalım, Kanun Namına”; yabancılardan “The Pink Panther, Siyah Kuğu, İhtiyarlara Yer Yok” M. Nihat MALKOÇ: Dünyada ve Türkiye’de çok beğendiğiniz ve kendinize örnek(model) olarak aldığınız oyuncular kimlerdir? Bunların hangi yönü bu kanaate varmanızda etkilidir? Oktay GÜRSOY: Model aldığım bir oyuncu yok; ama adlarını altın harflerle tarihe yazmış oyuncuların filmlerini izliyor ve üzerinde kişisel çalışmalar yapıyorum. M. Nihat MALKOÇ: Türk sinemasının ve dizi(televizyon dizisi) dünyasının bugününü ve geleceğini nasıl görüyorsunuz? Oktay GÜRSOY: Türk Sineması eskiden daha aktif bir sektörmüş; ama şu an yeniden kendi kimliğini bulmaya başlayan bir Türk Sineması olduğunu görüyoruz. Birçok kaliteli filmler vizyonda boy göstermeye başladı ve rekabet arttıkça kalite de artacaktır. Dizi sektörü olarak Türkiye gayet iyi bir yerde. Hem yurt içi, hem de yurt dışında adından çokça söz ettiriyor, sadece gereğinden fazla uzun. Yani altı günde bir sinema filmi çekiyoruz ve çok yoruluyoruz; ama gelecekte diziler daha kısa ve çeşitlilik bakımından daha da zengin olacaktır. M. Nihat MALKOÇ: Oynadığınız karakterleri özümsemekte güçlük çektiğiniz oluyor mu? O role bürünme, o rolü yaşama süreci zor olmuyor mu? Durup dururken öfkelenme, durup dururken duygusal bir moda geçme nasıl bir çabanın ürünüdür? Film olduğunu bile bile, yapmacıktan bu davranışları gerçekleştirmek nasıl bir ruh hâlidir? Yoksa sanatçılar çok kişilikli insanlar mıdır? Rolünüze alışmak için belli bir alışma süreci geçiriyor musunuz? Oktay GÜRSOY: Hayır hiçbir zoruk çekmedim. O rolü üzerime giyene kadar zaten bir çalışma yapıyorum; ama bazen biraz zaman aldığı oluyor tabii, o da çok normal. Yapmacıktan yapılan bir durum değil, o esnada Oktay olmuyorum ben, o kişi oluyorum. O yüzden seyirciye sunduğun herşey gayet doğal ve o kişinin duygu ve davranışları oluyor. Anlık duygu geçişini sağlamak oyunculuğun temel yapı taşıdır, onu kusursuz hale getirmek için kişisel çalışmalar yapıyorum. M. Nihat MALKOÇ: Gelelim asıl konumuza. Yani “Öyle Sevdim ki Seni” filmine. Bu filmde kimler rol alıyor? Oyuncu kadrosunu nasıl buluyorsunuz? Oktay GÜRSOY: Alma Terziç, Kayhan Yıldızoğlu, Fatih Dokgöz gibi isimler yer alıyor. Hepsiyle çalışmak çok rahat ve oldukça da zevkli. M. Nihat MALKOÇ: Biraz da filmin teknik ekibinden bahseder misiniz? Yapımcı, yönetmen, görüntü yönetmeni vs.… Oktay GÜRSOY: Yapımcımız Nurdan Tümbek Tekeoğlu,Yönetmenimiz Orhan Tekeoğlu, Görüntü Yönetmenimiz Ercan Yılmaz, Yardımcı Yönetmenimiz Şelale Baskıcı ve Sanat Yönetmenimiz Erdem Özçelik ve daha adını sayamadığım çok değerli set ekibimiz ile çok keyifli ve çok güzel bir film yaptık. M. Nihat MALKOÇ: Çekmekte olduğunuz film, basında “kırık bir aşk hikâyesi” olarak ifade edildi. Nedir bu kırık aşk hikâyesi? Filmin konusundan kısaca bahseder misiniz? Filmde anlatılanların gerçek bir olaydan alındığı iddiası doğru mu? Oktay GÜRSOY: Belki de hiçbir zaman tamir edilemeyecek bir aşkın öyküsü diyebilirim. Gerçek bir yaşam olması doğrudur; ama film izleyici ile buluştuğunda aynı zamanda herkes kendi yaşantısından birşeyler bulacaktır bu filmde. M. Nihat MALKOÇ: “Öyle Sevdim ki Seni” filminin çekimleri ne zaman başladı, çekimler ne kadar sürdü, çekimler hangi mekânlarda yapıldı? Oktay GÜRSOY: Film çekimleri 15 Mayıs 2013'te başladı. Film çekimleri ortalama 21 günde tamamlandı. Çekimler,Trabzon ve Santa'da yapıldı. M. Nihat MALKOÇ: Sanırım Karadeniz’le ilgili bir filmde ilk kez oynuyorsunuz? Bu filmdeki rolünüz nedir? Kimi oynuyorsunuz? Bu rol için özellikle mi seçildiniz? Sizi tercih etmelerinde özel bir sebep var mı? Oktay GÜRSOY: Evet, ilk defa bir Karadeniz filminde oynuyorum. Ben bu filmde Cemal karakterini canlandırıyorum.Yapımcımız ve yönetmenimiz beni bu role uygun görmüşler ve ben de senaryoyu sıcak buldum. Öylece yollarımız bu projede kesişti. M. Nihat MALKOÇ: Bildiğim kadarıyla Karadenizli değilsiniz. Ankara’da doğup büyüdünüz. Bu bölgenin ağız özelliklerine aşına değilsiniz. Bölgenin konuşma tarzını öğrenmek için özel bir eğitim aldınız mı? Bu rolü oynamakta zorlandınız mı? Oktay GÜRSOY: Evet, Ankaralıyım. Karadeniz ağzına çok yabancıydım; fakat Trabzon'a gelip bir ön çalışma yaptım, halkın arasına karıştım; ama en önemlisi bana Trabzon ağzını öğreten kişi Trabzon Fen Lisesi Müdür Yardımcısı Süleyman Hakan Aydın oldu. Benimle çok ilgilendi, senaryoyu Trabzon ağzına çevirdi, ses kaydı yaptı. Ben yaklaşık iki hafta Süleyman Hocamın kontrolünde çalıştım. Umarım üstesinden gelmişimdir. M. Nihat MALKOÇ: Alma Terzic’le başrol oynamak nasıl bir duygu? Çekimler boyunca nasıl diyaloglar yaşandı? Alma Terzic nasıl bir oyuncu, nasıl bir insan? Bize biraz da başrol arkadaşınızı anlatır mısınız? Oktay GÜRSOY: Onunla aynı sahneyi paylaşmak oldukça zevkli. O tam bir profesyonel ve çok iyi bir oyuncu. Alma Terzic ile gayet iyi anlaşıyoruz, ikimizin de enerjisi tuttu ve gerçekten samimi bir ikili olduğumuzu düşünüyorum. Güleç yüzlü ve çok doğal bir insan... M. Nihat MALKOÇ: Trabzon’u ve Trabzonluları nasıl buldunuz? Bölge insanıyla ne gibi diyaloglar yaşadınız? Sizi etkileyen neler oldu? Karadeniz insanı ve Karadeniz coğrafyası hakkındaki son düşünceleriniz nelerdir? Oktay GÜRSOY: Trabzon harika bir yer. Gerçekten Trabzon'a bayıldım. Trabzon halkı da başta soğuk gibi geldi; fakat onları tanıdıkça, onların içine girdikçe ne kadar iyi kalpli ve sevecen olduklarını gördüm. Sahiplenici yanları ağır basıyor; ama bir o kadar da duygusallar. M. Nihat MALKOÇ: Film çekimleri sırasında yaşadığınız ilginç anılar oldu mu? Varsa birini bizimle paylaşabilir misiniz? Oktay GÜRSOY: Çekim mekanlarından birinde bir kavga sahnesi çekerken yanlışlıkla bir vatandaş girdi ve bizim kavgamıza hiç aldırış etmeden, gayet normal bir şeymiş gibi davranıp reyondaki ceketlere bakıyordu. Bütün ekip bir anda durup adamı izlemeye başlamıştık. O olay çok komikti. M. Nihat MALKOÇ: Bu filmden sonraki projeleriniz nelerdir? Belirlenmiş bir iş takviminiz var mı? Sırada hangi diziler ve filmler var? Oktay GÜRSOY: Yeni sezonun açılması ile birlikte gelecek olan teklifleri değerlendireceğim. M. Nihat MALKOÇ: Bu yoğun tempo içerisinde bize zaman ayırdığınız için size çok teşekkür ediyorum. Filminizin gişeleri zorlamasını temenni ediyorum. Oktay GÜRSOY: Asıl ben size teşekkür ederim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |