• İzEdebiyat > Öykü > Modern |
21
|
|
|
|
Hikayede babasını erken yaşta kaybetmiş ve annesi ile beraber yaşamakta olan Selahattin ile en yakın arkadaşı Serkan'ın başından geçen trajik-komik olay anlatılmaktadır. |
|
22
|
|
|
|
Hep kendini düşünen, kendi kendine söylenen, mırıldanan, kuran, uyuyamaz kalbinin çarpıntısından, geceleri ölüm korkusundan. Yükselirken göğe iri beden, iri gözler, iri memeler, iri göktaşları düşer art arda... Bu sonu gelmeyen buz, tunç, taştan suçlar, dualar ve günahlar okyanusunda büyülü halınla yükselirsin... |
|
23
|
|
|
|
Söz her zaman günahsiz ve her zaman dogrudur.
Söz dilin altindan cikis aninda, doganin bagrindan fiskiran bir kaynak kadar ari ve dogaldir.
Simdi sözün sevabina inanarak dilin günahini cekmek zamani gelmisti.
|
|
24
|
|
|
|
Karanlık, güneşin batmasını nasıl evecenlikle beklerse, biz de onun gelmesini aynı sabırsızlıkla beklerdik. Yalnız o aralar bu denizin kıyıları, şimdiki gibi utanmaz değildi. Bu sahillerde Tanrı’yı gücendirecek hiç bir şey olmazdı. Sabah yürüyüşü için çıktığınızda geceden kalma sevimsizlikleriyle kondomların denizin yüzeyinde içlerine su alarak şiştiklerine rastlamazdınız. Bunu hatırladığımdan mıdır ne? Bugün bu insan seline pek bozguncu halimle bakıyorum. |
|
25
|
|
|
|
Kendisinden beklenmeyen bir çabuklukla, çantasına davrandığı an, Ulaş’ın tam ensesine 7,65’lik bir namlu dayandı. Ulaş kayıtsızca:
—Sen zaten beni öldürdün, dedi. Tetiği çeksen ne fayda, demesine fırsat kalmadan Ajlan kızımız, tiz bir çığlıkla uyandı. Başucu arkadaşları da ordaydılar. Yine ağlamaklı biçimde:
—Ulaş, dedi. Bu kentten hemen gitmelisin… Hakkında her şey artık biliniyor.
|
|
26
|
|
|
|
Hastane binalarının karanlık koridorları el ele uzanmış mezar taşlarını andırıyordu. Küçücük bedenlere gizlenmiş hastalıklar o koridora girince kafese tıkılmış bir maymunmuşçasına ürkek ve kararsız davranıyordu. Aylarca orada yaşamak zorunda kalan çaresiz çocuklar adeta güneş görmemiş meyveler gibi eksik ve yaralı olarak olgunlaşmak zorunda kalıyordu. |
|
27
|
|
|
|
Kumsaldasın uzanmışsın deniz ayıları çıkıp vücuduna bakıyor bir gülümsesen gelip yatma teklif edecekler... |
|
28
|
|
|
|
Cumartesi akşamları aile için önemli bir gündü. O gün sinema makinesi ve ayaklı
perde büyük bir törenle kurulur, aygıt özenle yağlanır, çaylar, kakaolar, elmalı
pastalar, pandispanyalar hazırlanır, bebekliğimizle ilgili veya gezilerde çekilmiş
siyah beyaz filmler ve çizgi filmler seyrederdik.
|
|
29
|
|
|
|
Annesini uyandırmamak için parmak uçlarında yürürken boy aynasının önünde durup "İşine bak!" dedi gördüğü surete. Gözlerini ovuşturdu. Sabahları kendini çirkin görmeye tahammülü yoktu. "Hiç espriden anlamıyorsun, yine çok ciddisin bakıyorum da." dedi kendine. Gözü; yerde ters dönmüş, siyah ,tüylü terliğe takıldı. Uzun zamandır gözükmüyorlardı ortada. |
|
30
|
|
31
|
|
|
|
""Biz Ortaçağ’da yaşamalıydık!" diye haykırdı.[Evet evet, belki o zaman “büyücü” diye yakarlardı seni. Kurtulurdum senden! Sünnetli olduğunu söylerdim herkese, engizisyonlarda sürüm sürüm sürünürdün. Ben anneme dedim ama dedim olmaz böyle bu zamanda, bu zamanda olmaz böyle; dedim. Dinletemedim…] " |
|
32
|
|
|
|
Kitap 13 öyküden oluşuyor. |
|
33
|
|
|
|
Oralarda bir yerlerde,
gökkuşağının ötesinde,
yükseklerde çok,
gökleri olan masmavi,
uzak bir ülke var,
bir zamanlar işittiğim bir ninnide,
düşlerin olanaksız gerçekleştiği,
limon damlası dertlerin eriyip gittiği...
(“Oz Büyücüsü”, Gökkuşağının Altında, Judy Garland) |
|
34
|
|
|
|
Yedi katlı okul binasının en üst katında idi kızlar yatakhanesi. Katta; beşi sağ, beşi solda on tane oda vardı her birinde yirmi-otuz kişinin yattığı. Sol taraftaki odalar okulun bahçesine ve karşı binadaki erkekler yatakhanesine bakıyordu, arada büyük bir bahçe olmasına rağmen kızlar ve erkekler büyük pencereler sayesinde geceleri çok rahat sözsüz iletişim kurulabiliyor, nice aşklar dile geliyordu |
|
35
|
|
|
|
Doğada her şey birbirine benzemek zorunda mı diye düşündü ve bıraktı kendini gerçeğin kollarına... |
|
36
|
|
|
|
rengimi aldın sen giderken.... |
|
37
|
|
|
|
Özetler, bende kusma hissi uyandırmıştır hep, ne aslı ne de asılsızlığı olan bu vurucu timler, hangi teşkilâtın tetiğini düşürüyorsa ortalığı ihanet buluyordu. |
|
38
|
|
|
|
Ümit elindeki ruja baktı, rujun kapağını her açtığında söylediği sözleri söyledi “mutlu yıllar anne… “. |
|
39
|
|
|
|
Her zamanki gibi üç dört dakika gecikmeyle sınıfa girdiğimde, sınıfta beni beklenmedik bir sessizlik karşıladı. |
|
40
|
|
|
|
Sahneye çıkmadan önce yaşanılanlanlar, bekleyiş... |
|