..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Usun ve deneyimin aksaçlılarınki gibi, ama yüreğin masum çocuklarınki gibi olsun." -Schiller
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Gülmece (Mizah) > Mehmet Önder




20 Mart 2010
İki Vesikalık  
Mehmet Önder
- Anne, bu böyle mi oluyordu? dedim. O temkinli: - Sesini çıkarma. Bunlar yeni makina, herhalde güllü çekip gülsüz çıkarıyordur. Sorup irezil olmayalım.


:BJGF:
      İKİ VESİKALIK



      O sıralar babamdaki parasızlık illeti yine boy atmış durumda. Annemin zaten üç parça zeytinliği kalmıştı, ikisi daha satılacak. Tapudan her ikisi için de birer resim istemişler. O zamanlar resmi çektirenlere “Bir hafta sonra gel al” diyorlardı. Babam annemi, bir resim çektirmeye, bir hafta sonra da tapuya götürmek istemiyor. Karı dediğin kent kasaba dolaştırılıp durulmazmış, bir kez gitsin yetermiş.

      Bereket versin köyün berberi Fuat amca yaratıcı adam; berberlik, sünnetçilik, nalbantlık, sığır işi derken, gitmiş kentten bir de fotoğraf makinesi almış gelmiş. Mesleklerine bir de sanatsal boyut eklemiş. Babam akşamdan Fuat amcayı görüp “Yarın yengen gelecek, iki resim çekiver” demiş. Sabah da anneme, “Yanına Memet’i al Fuatgile git, resim çekileceksin” demiş. Annem kendini oldum olası Hamiyyet Yüceses’e benzetirdi; resim çektirince sanatçı olacağını mı sanırdı bilmem, poz vermeye bayılırdı. Yine hiç düşünmeden “Eyi” demiş.

O sıralar hiçbirimiz vesikalık sözcüğünü bilmediğimizden, babam “Kafa resmi” diye uyarmış annemi. O da beni uyardı : “Kafa resmi ha, iki dene unutma” diye.



      Annem elimden tuttu, doğru Fuat amcanın evine. Varınca annem karısının adıyla seslendi:

- Fadime, guu ! köpekler bağlı mı?

      Hep bir ağızdan yanıt geldi:

- Bağlı, gelin!

      Baktım, Fuat amca ayaklı makinesi ile bizi bekliyor. Annem daha önce çok vesikalık fotoğraf çektirdiğinden sözü bilmese de resmin nasıl olacağını biliyor.

      - Bak, dedi, kafa resmi olcak. İki dene.

Fuat amca işinin ustası:
     
- Kafasız resim olmaz yenge, dedi, bilmiş bilmiş. Sen şööle gülün önüne geç. Başını kaldır. Gülümse.

      Annem, dediği gibi gülün önüne dikildi. Başörtüsünü filan düzeltti. Fuat amca “Iııh olmadı”, dedi. Gitti kırmızı güllerden bir tane kopardı; başörtüsünün arasına sıkıştırdı. Annem, doğal olarak gülden çok rahatsız oldu. Üç kuruşluk zeytinlik satmaya kalkış, fuarda sahneye çıkacak gibi poz vermenin alemi var mı ?

Tabi, ben de rahatsızım:

- Anne, bu böyle mi oluyordu? dedim.

O temkinli:

- Sesini çıkarma. Bunlar yeni makina, herhalde güllü çekip gülsüz çıkarıyordur. Sorup irezil olmayalım.

      Eh, Fuat amca bu, herhalde bir bildiği vardır. Sustuk. Sanata sanatçıya da saygılı olmak gerek. Fuat amca güllü resmi çekti bitirdi. Şimdi sıra ikinci resimde.

      …

Tam ikinci resmi çekecekken Fuat amcanın sığır sürüsü girdi sokak kapısından içeri. İneklerden biri de fotoğraf çekilen alanın ortasında durdu, arka bacaklarını ayırdı, büyükçe bir tezek kondurdu ortalık yere. Fuat amca çobana bir güzel azar savurdu:

- Yapmıycam gari bu pis işi, dedi. Satıcam naletlerin hepisini.

      Sonra makineyi işaret etti; “Bu işi di zaten fotugraf zenaatına gatgı olsun deye yapıyom!”

Ben bu sözlerden hiç bir şey anlamayınca anneme döndüm, bu ne demek gibi başımı salladım. O da şaşkın, fısıldadı:

- Bu laflardan ben de bir şey anlamadım. Yalnız Fuat emmin üçü bitirdi, tahsillidir. Mutlaka derin bir anlamı vardır.

Annem bana açıklama yaparken, Fuat amcanın, “Süpürün şu pisliği!” talimatıyla sıra ikinci resme geldi.

Bu arada karısı içerden bir sandalye getirdi, çeyizinden olmalı; oturağı da arkalığı da hasırdan. Annem sandalyeye oturdu, Fuat amca da beni kaptı, pat diye annemin kucağına oturttu:

      - Çocuk da yerinmesin!

      Ben şaşkın şaşkın:

- Anne bu ne oluyor?

O da yine bir şey anlamamış:

      - Bilmem. Tapuyu ortak sanıyo herhal.

      Haydi güllüsü gülsüz çıkıyor, peki ikilisi nasıl olacak? Makina annemi benden nasıl ayıracak? Yine anneme baktım. O da “Acele etme adamın bir bildiği vardır” der gibi davranıyor.

      Ama ben dayanamıyorum, bu kez Fuat amcaya sordum:

- Fuat emmi, kafa resmi değil mi ?

O da bildiğini okuyor:

- Kafa kafa. Kafasız fotugraf olur mu oğlum?

- Ama tek tek?

     Fuat amca sorulardan sıkıldı mı ne:

- Tek tek elbet, iki fotugraf bir anda çekilmez.

      Annem de, bir şeyler bildiğine inanmış. Sus, diye kolumu burkuşturuyor.

Annemle kucak kucağa konu mankeni gibiyiz. Fuat amca da sanatını konuşturmayı sürdürüyor; iyi resim alabilmek için sürekli talimatlar veriyor, ayar yapıyor. Bize de söz yetiştiriyor:

- Ana oğul birbirinize sarılın. Yanaklarınızı yapıştırın, gülümseyin.

      Hoppala! Artık bu bardağı taşıran türden. Önce böyle resmi, tapucu kabul etmez. Haydi makina kafaları ayırdı, beni annemin kucağından indirdi. Peki, o gülücükler saçan suratı, kendi evinin telefon numarasını unutmuş şaşkın insan suratına nasıl çevirecek? Merak bu ya anneme yine sordum:

- Anne, sence bu resim karşıya bakıp somurtan insan gibi çıkar mı?

      Ya Fuat amcanın sanatından emin ya da bilgisizliği ortaya çıkmasın diye “Fuat efendi, bu sarmaş dolaş, üstelik gülüşahenk resim tapuda işe yarar mı?” diyemiyor.

      Bizim şaşkınlığımız bir yana, adam sanatının inceliklerini sergilemeye devam ediyor. Bir ara anneme:

      - Üçyüz otuz üç yenge, üçyüz otuz üç, dedi.

Annem şaşırdı:

      - Çok söylüyor. Kaç dene onluk var bunun içindi Meeemet?

- Çok onluk var, üfüüü !

Annem yüzünü iyice buruşturdu:

- Bahalı! Çektirmeyiverelim bari.

Sonunda ucuz pahalı, sarmaş dolaş, yanak yanağa, üç yüz otuz üç fısıltıları arasında ikinci resmi de çektirdik. Resimler bir hafta sonra gelecekmiş.

     …

      Akşam babamın ilk sorusu “Fuat resimleri çekti mi?” oldu. Annem “Çekti” dedi. Babam “İki değil mi ?” diye sorunca ben atıldım:

- Üç, annemin güllü resminde bir kafa, ikinci resimde iki kafa, etti üç kafa resmi.

Babam çok memnun oldu:

- Eyi, birini de öteki zeytinliğin satışında kullanırız. Yabana gitmez.

Babam kuşkusunu gidermek için olsa gerek bir daha sordu:

- Kafa resmi değil mi ?

      Ben işi öğrendim ya, bilgimi sergileyiverdim:

- Kafasız resim mi olur buba ?

     …

      Babam bir hafta sonra, Fuat amcanın dükkânına gitmiş; bereket “Tapu için yengenin resimlerini çekmiştin, geldi mi?” diye sormuş. Fuat amca zeki insan. “Onlar yandı dayı, bir daha çekecez” demiş.

      Yine gittik. Annemin gülsüz, tek başına, somurtan kafa resimlerini çektirdik. Fuat amca geçen hafta çektiği sanat resimlerini de verdi bu arada; harika çıkmışız.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.



Mehmet Önder kimdir?

30. 11. 1959'da İzmir'in Bayındır ilçesine bağlı Furunlu Köyü'nde doğdum. İlkokulu köyde, lortaokulu Çırpı Mustafa Adanır Ortaokulu'da okudum. Bayındır Lisesi'nde bir dönem okuduysam da devam edemedim. Sonra radyo tamirciliği başta olmak üzere birçok işte çalıştım. Ege Tıp Fakültesi'nde memur olarak işe başladım. Buradaki on bir yıla yakın çalışmam süresinde önce İzmir Namık Kemal Akşam Lisesi'ni, ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. İlk Beş yılını İzmr merkezde, kalanını Bayındır'da olmak üzere yirmi iki yıla yakın bir süredir serbest avukatlık yapmaktayım. Evliyim, Alp Deniz adında sekizinci sınıf öğrencisi bir oğlum var.

Etkilendiği Yazarlar:
Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Muzaffer İzgü


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.