• İzEdebiyat > İnceleme > Yazarlar ve Yapıtlar |
21
|
|
|
|
Günümüzün birçok kalem ustası yazmaya ilk başladığı zamanlarda şiir ile merhaba demiştir edebiyat dünyasına. Daha sonra öyküye, romana, denemeye de zaman ayırmışlar ve bu dallarda da değerli eserler ortaya koymuşlardır. Hani der ya bir büyüğümüz ''Türkiye de her üç kişiden dördü şairdir.'' diye. Kısmen doğrudur da bu tez. Bir bakarsınız komşunuz olan yetmişlik İsmail amca bile şiir yazmıştır, bir bakarsınız babaanneniz size hiç duymadığınız bir maniyi söyler, bir bakarsınız amcanız duygulu bir şiir okur hiç duymadığınız. Onların çoğu yazdığı kitaplara girmemiştir, ama inanın birçok kitabı olup da şairim diye geçinenlerden daha naif ve güzeldir yazdıkları. Duygulu insanlar yurdudur memleketimiz aslında; duygulu ve bir o kadar da sevecen. Dünyanın en güzel tabiatlarından birini Allah cc bizlere armağan etmiştir. Şiir çok özel bir edebiyat sahasıdır ve derler ki ''Başka dillerde yazılan şiirler insanın ana diline zor çevrilir.'' |
|
22
|
|
|
|
Kadirli’de edebi etkinlikler düzenleyin. Yaşar Kemal Günleri, haftaları düzenleyin. Türkiye’den ve Dünyadan bir çok ünlü edebiyatçıları Kadirlj’ye davet edin. Bunu her yıl yapın. Çeşitli konferanslar, seminerler verin. Yasar Kemal roman yazma yarışmaları düzenleyin. Böylece hem edebiyatımıza yeni yazarlar ve yeni eserler kazandırmış olursunuz. Bu sayede Kadirli’nin adını bir kez daha duyurmuş olursunuz. |
|
23
|
|
|
|
Nazlı Eray'ın Monte Kristo adlı öyküsü üzerine edebi eleştiri. |
|
24
|
|
|
|
*Eugene Ionesco'nun Nazi Almanyası’nı anlattığı Gergedan'ın dünya prömiyeri 2 Kasım 1959’da Almanya'nın Düsseldorf kentinde yapılmıştı. |
|
25
|
|
|
|
Bazı zamanlar,bir kısım duygu ve düşünceler dilimizin ucuna kadar gelir de bir türlü kelimelere döküp söyleyemeyiz onları…Ruhumuzdaki kıvılcımları dile getirmede sözcükler kifayetsiz kalır. |
|
26
|
|
|
|
Nihat Sami Banarlı için,sadece bir edebiyat tarihçisi demek yeterli olmasa gerek.Zira o,edebiyat tarihçiliğinin yanında çok üstün meziyetlere de mâlikti. |
|
27
|
|
|
|
Geçen gün Cluphouse’da benden üç yaş büyük Özgür kardeşimle biraz gevezelik ettik. Kendisi öyle yazıp çizemez ama iyi bir okurdur. Özellikle edebiyat alanında yeni çıkan eserleri, eserlerin sahiplerini hem tanır hem de takip eder. Hatta yeni kalemşörlerden birkaç isim söyleyip sonra güzel bir dille de savundu. -ben kimseyi yermemiştim, konuşası gelmişti- Sonra laf dönüp dolaştı nedense Cahit Sıtkı Tarancı'ya geldi. Özgür abi: “Kim okuyor Yuşa bugün Cahit Sıtkı'yı?" diye sitem dolu bir söz söyledi…
Daha sonra da; "o şiirler"in eskidiğini filan söyledi…
|
|
28
|
|
|
|
Şiir diğer edebiyat türleri ile farklıdır biraz. Roman, tarih, hikaye için kendinizi geliştirdiyseniz, edebi bilginizde iyi ise, az çok birşeyler karalarsınız. Eğer şiir yazıyorsanız bunların yanına bir de ilhamı eklemeniz lazım. İnsanın en büyük ilham kaynağı en başta Tanrı'dır. Onun yanındaki diğer ilham kaynakları; tabiat, su, hava, yer, gök, diğer insanlar ve canlılar dolaylı ilham kaynaklarıdırlar ki, zaten Tanrı olmazsa onlarda olmazlardı... |
|
29
|
|
|
|
Eğitimci Şair Yazar Yusuf Dursun Hoca İle Şiir Edebiyat Üzerine Söyleşi |
|
30
|
|
|
|
Benim Hüzünlü Orospularım 1982 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Gabriel García Márquez’in romanı.
Gabriel García Márquez kimdir? Gabriel García Márquez, 1928’de Kolombiya nın Aracataca kentinde doğdu. Büyükannesiyle büyükbabasının evinde ve teyzelerinin yanında büyüdü. Başkent Bogota’daki Kolombiya Ulusal Üniversitesi’nde başladığı hukuk ve gazetecilik öğrenimini yarım bıraktı. 1940’lardan başlayarak uzun yıllar gazetecilik yaptı. Öykü yazmaya 1940’ların sonlarında başladı. Yayınlanan ilk önemli yapıtı, Yaprak Fırtınası’ydı. 1961 de yayınlanan Albaya Mektup Yazan Kimse Yok adlı romanını, Hanım Ana’nın Cenaze Töreni(1962) adlı öykü kitabı ve Kötü Saatte(1962) izledi. Yazar en tanınmış romanı Yüzyıllık Yalnızlık’ı(1967) Meksika’ya ilk gidişinde yazdı. Yüzyıllık Yalnızlık’taki bir bölümden etkilenerek yazdığı öykülerini İyi Kalpli Erendina(1972) adlı kitapta toplayan yazar daha sonra sırasıyla Mavi Bir Köpeğin Gözleri (1972), Başkan Babamızın Sonbaharı (1975), Kırmızı Pazartesi (1981), Kolera Günlerinde Aşk (1985), Labirentindeki General (1989) yayınladı. Yazarın Türkiye’de yayınlanan diğer kitapları arasında Bir Kayıp Denizci, Sevgiden Öte Sürekli Ölüm, Aşk ve Öbür Cinler, Şili de Gizlice, On İki Gezici Öykü ve Bir Kaçırılma Öyküsü sayılabilir.
|
|
31
|
|
|
|
Hilmi Yavuz, Alişanzâde İsmail Hakkı’nın 1927 yılında Elem Çiçekleri adıyla yayımlanan Les Fleurs du Mal çevirisini yayına hazırlayan yazarlarımız arasında yer alıyor. Dilimizdeki bu ilk çeviriyi diğer “Kötülük Çiçekleri” çevirilerinden farklı bir yere koyan Yavuz, şiirlerin Osmanlıca metnini Fransızca orijinalleriyle tek tek karşılaştırdığını aktarmıştı. |
|
32
|
|
|
|
“Geçen sonbahar yakınlarınızın yanındayken Quartfouche’un dinginliği içinde kendimden geçip bir hayale vurulmuştum; şimdi uyandım. Bunu böyle bilin. Hoşça kalın.” |
|
33
|
|
|
|
Bir Alman, Bir Türk ve bir İngiliz yazarda kedi konusunun karşılaştırılması |
|
34
|
|
|
|
Sineklerin Tanrısı, üzerine birçok incelemenin yazıldığı bir kitap. Başta kitabın çevirmeni olan Mina Urgan olmak üzere birçok kişi kitabı faşizm-demokrasi ekseninde yorumluyorlar ve haksız da sayılmazlar. Fakat bana göre kitabın, benzer noktalar üzerinden gidilecek olsa da farklı bir perspektifte okunması mümkün. |
|
35
|
|
|
|
Bu kitapçıkta 1980 sonrası bazı sanatçılara ait 50 eserin özeti vardır.
|
|
36
|
|
|
|
Takrîr edemem çektiğim âlâmı felekten
Zirâ ki anın zikri de bir gûne elemdir
(Müverrih Râşid) İzzet Molla’nın bir beyti ile girelim söze.
Der ki,
Gerdûn sitem-i baht-ı siyâh etmeğe değmez
Billâh bu gamhâne bir âh etmeğe değmez
Hayat, kara bahta sitem etmeye değmez. And olsun ki bir defacık bile âh etmeye değmez bu gam yurdu. |
|
37
|
|
|
|
Ernest Hemingway Yazmak Üzerine adlı kitabında üzerine yazılmaya en çok değer olan konuların ‘’savaş ve ardından da zenginliğin ve fakirliğin kaynağı olan para’’ olduğunu söyler. Kitaplarında her zaman doğrudan gerçeği yazmayı ilke edinmiştir. Gerçeği daha gerçek hale getirme işlevi olarak görür edebiyatı. Gazeteci olarak gittiği İspanya İç Savaşı’nın ardından Çanlar Kimin İçin Çalıyor’u, gönüllü olarak katıldığı 1. Dünya Savaşı’nın ardındansa orada gördükleri üzerine Silahlara Veda’yı yazar. |
|
38
|
|
|
|
Her ne ise, işte aldığım kitaplardan biri Kitap Yayınevi’ndendi ve “Ortaçağlar Anadolu’sunda İslâm’ın Ayak İzleri” adını taşıyordu. Hocanın diğer kitapları da Timaş Yayınevinden çıkmış: Türkiye Sosyal Tarihinde İslâm’ın Macerası ve Osmanlı Sufiliğine Bakışlar üzerine. Bu üç kitap da “Makaleler-Araştırmalar” alt başlığını taşıyor. Hem Türkiye’nin sosyal tarihinde İslâm’ın yerine dair son derece önemli tespitleri barındıran, hem de Ahmet Yaşar Ocak hocanın düşünce dünyasına ışık tutan, makalelerin bir araya getirildiği kıymetli eserler… |
|
39
|
|
|
|
Balık İzlerinin Sesi Adası aslında bir ütopyadır. T.Companella'nın Güneş Ülkesi, Francis Bacon'ın Yeni Atlantis'i, Peyami Safa'nın Yalnızız'ı, Thomas
More'un Ütopya'sı gibi.
|
|
40
|
|