..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Mektubum sanırım fazla uzun oldu, çünkü daha kısa yazmak için yeterince vaktim yoktu. -Pascal
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Yazarlar ve Yapıtlar > Mehmet Sercan Tezcanoğlu




31 Ekim 2001
Gergedan  
Mehmet Sercan Tezcanoğlu
*Eugene Ionesco'nun Nazi Almanyası’nı anlattığı Gergedan'ın dünya prömiyeri 2 Kasım 1959’da Almanya'nın Düsseldorf kentinde yapılmıştı.


:ABJCF:
*Eugene Ionesco'nun Nazi Almanyası’nı anlattığı Gergedan'ın dünya prömiyeri 2 Kasım 1959’da Almanya'nın Düsseldorf kentinde yapılmıştı.
Gergedan oyunu, yazarın modern dünyaya ve bu dünyada farklı suretlerle karşımıza çıkan totaliterliğe getirdiği belki de en sert eleştirilerden birini barındırır. Buradaki eleştiri, yazarın burjuva yaşamını yansıttığı diğer oyunlarından daha keskin, daha dolaysız, daha politiktir. Modern dünyadaki totaliterleşme süreci, gündelik hayattaki gizil pratiklerin deşifre edilmesiyle değil, totaliter toplum düşüncesini canlı biçimde çağrıştıran "gergedan" imgesinin sürekli kullanımıyla sağlanır. Kahraman Bêrenger, etrafındaki tüm insanların aşama aşama "gergedanlaştığı" bir dünyada ayakta kalmaya çalışan bir "insan"dır. Ne var ki söz konusu toplu dönüşümün gerçekleştiği bu dünyada, onun sergilediği tutum da açık bir muhalefet ya da başkaldırıdan çok, çaresizliktir. Öyle ki, Bêrenger'nin "gergedanlaşmaması", bir noktada ona acı veren bir olgu olur. Bêrenger büyük bir kahraman olduğu için değil, bir türlü gergedanlaşamadığı için "insan" kalmayı seçer, dolayısıyla da oyunun sonunda boyun eğmeyip insan kalmayı seçmesi, ironik bir etki yaratır. Söz konusu dönüşümün çaresi kendi kurtuluşunu örgütleyen birey değildir kısacası. Ancak Ionesco bunun karşısına farklı bir muhalefet alternatifini koymaz ve oyunu, bir absürd oyun yazarına yakışır biçimde, çözümsüzlükle sonlandırır. Ionesco'nun diğer oyunları gibi, Gergedanlar da oyun üzerine ayrıntılı düşünmeyi seçen okur için kışkırtıcı olabilecek birçok tartışma noktasını içeriyor. Bu anlamda, Ionesco'nun oyunlarıyla farklı hesaplaşmalara girmek, bu oyunlardan yola çıkarak yeni yorumlara ulaşmak mümkün.

Ionesco Gergedanlar’da geçen söz konusu dönüşümden duyduğu kaygı için şunları söyler: “... birden bire ortaya çıkan bir düşüncenin bulaşıcı bir hastalık gibi yayılması. Yeni bir din, bir öğreti, bir fanatizm sürükleyiveriyor insanları... Bilmem hiç dikkatinizi çekti mi, insanlar sizin düşüncelerinizi artık paylaşmıyorsa, sanki canavarlarla karşı karşıyaymışsınız duygusu uyanıyor insanda. Örneğin gergedanlarla. Gergedanların saflığı, aynı zamanda acımasızlığı var onlarda. Onlar gibi düşünmüyorsanız göz kırpmadan öldürebilirler sizleri.”

Ali Sirmen, Milliyet gazetesinde yayımlanan bir yazısında da Gergedan adlı oyunu şöyle anlatıyor.
“Bir de bakıyorsunuz ki, etrafınıza, her yanınızı gergedanlar sarmış, çevrenizdeki insanlar önce yavaştan sonra giderek artan bir hızla gergedana dönüşmekte... Bu gelişmeyi dehşetle izleyenler, ona karşı çıkanlar da, zamanla değişime ayak uydurmaya, gergedanların erdemlerinden söz etmeye başlamakta.
- Geçen gün yanlarından geçiyordum, dokunmayınca hiç de zararlı değiller, der biri.
Gergedanlaşma süreci başlamış, hızla çevreyi sarmaktadır. İnsanlar, insanlıktan gergedanlığa, toplum, topluluktan sürülüğe dönüşmektedir.
Eugene Ionesco çağımızın başyapıtlarından, Gergedan adlı oyununda, günümüzün savaşlar kadar, belki de ondan da daha tehlikeli olan illetini dile getirir, hem de küreselleşmenin daha esamisinin okunmadığı bir dönemde.
Oyunun baş kahramanı Beranger'nin en belirgin özelliği insan olmasıdır. Yalın bir insan. Hatta o, daha ateşli görünen, daha militan tavırlar sergileyen Botard'a oranla ılımlıdır bile.
Ama Botard'a günün birinde uysallıkla boyun eğecektir değişime.
- Değişime ayak uydurmak, çoğunluğa uymak gerek, diyerek gergedanlaşmaya gider.
Oyunun sonunda Beranger tek başına umarsız kalmıştır. Herkesin gergedanlaştığı bir dünyada, sürüye karşı tek başına bir insan.
Bu durumda aklın yolu ne olmalı?
Günümüz değer yargılarına göre, çoğunluğa ayak uydurmak, o yargılara boyun eğemek değil mi?
Beranger bir ara, umutsuzca bekler gergedanlaşmayı bir kurtuluş gibi. Ama sonra silkinir birden, ve perde onun son haykırışı üzerine iner:
- İnsanım ben, insan kalacağım tek başıma olsam bile direneceğim!...”

Yaşamöyküsü:
26 Kasım 1912 tarihinde Romanya'da doğdu. Öğrenim yılları Fransa’da geçti, 1936’da Bükreş lisesinde Fransızca öğretmenliği yaptı. Sonra Paris’e döndü. Sorbonne’da doktora çalışmalarına başladı. 1938’de öğrenimden vazgeçti, kesin olarak Paris’e yerleşti. Uzun süre bir deneme çağından sonra tanınmış bir oyun yazarı oldu.
Eugene Ionesco; usdışı tiyatro, karşıt-tiyatro deyimlerinin tanımladığı bir oyun türünün yaratıcısı olarak dünya ölçüsünde ün kazandı. Alışılmış kurallara karşı çıkan tiyatro anlayışı içerisindedir. Çağımızı alaycı, eleştiren bir gözle inceleyerek yansıtır. Yazar, 1994 yılında öldü.

Hayatının büyük bir bölümünü Fransa'da geçiren Ionesco, oyunlarını da anadili saydığı Fransızca ile yazdı. Bu önemli tiyatro yazarının hayat öyküsünün en ilginç yanı, bir yazar için geç denebilecek bir yaşa kadar (36) tiyatro yazını alanında hiçbir çalışma yapmamış, dahası bu yaşına kadar oldukça suni ve yapmacık bulduğu tiyatrodan nefret etmiş olması. 1948'de, bir anlamda tiyatro sanatının kendisini de alaya aldığı "Kel Şarkıcı" oyununun avangard bir topluluk tarafından sahnelenmesi, Ionesco'nun hayatında bir dönüm noktası oluşturur. Bu oyunda yazar, hem burjuvazinin gündelik yaşamına dönük mizahi ve eleştirel bir tavır geliştirir, hem de bu gündelik yaşam içinde içeriği boşalmış ve anlamsızlaşmış dile vurgu yapar. Bu anlayış, yazarın bundan sonraki oyunlarına da damgasını vurur. Gerçekten de gerek Ders (1950), Jacques ya da Boyuneğme (1950) gibi tek perdelik oyunlarında, gerekse Amêdêe (1953) gibi uzun oyunlarında yazar özgürlükçü söylemin hakim olduğu burjuva dünyasının barındırdığı gizil totaliterliği deşifre etmeye çalışır. Bu deşifrasyon, beraberinde, iletişimi sağlamaktan uzaklaşmış dilin ve bu iletişimsizlik sonucunda yalıtılmış varlıklar olarak hayatlarını sürdürmeye çalışan insanların eleştirisini de beraberinde getirir. Ancak Ionesco'yu diğer absürd yazarlardan ayıran başlıca özelliği bu konuları ele alırken kullandığı, kahramanların trajik durumlarının altını çizen ironik-mizahi üsluptur. Onun oyunlarında seyircinin gülmesine neden olan şey durumun komikliği, kahramanların zaafları ya da olay örgüsündeki fars ögeleri değil, izleyicilerin bizzat parçası oldukları dünyaya ait klişelerle, çıkmazlarla, zaaflarla karşı karşıya kalmaları olur.

Kaynaklar:
Aşırı Uyum Hastalığı, Dr. Levent Mete, Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi, 19 Nisan 1997
Işkırtan Oyunlar, Kerem Eksen, Yeni Gündem, 27 Temmuz 2000
Dünyada Bugün, Ali Sirmen, Milliyet Gazetesi

Derleyen: Mehmet Sercan Tezcanoğlu
www.weblebi.com/gününolayı sayfası



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Türkiye'nin Zor Savaşı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dizlerimde Uyuttuğum Eylül [Şiir]
Martılar Hiç Göç Eder mi? [Şiir]
Binbir Gece [Şiir]
Kadın ve Gözleri [Şiir]
Hangi Gemi [Şiir]
Çocuk [Şiir]
Kadıköy [Şiir]
Ayrılık [Şiir]
Aşk [Şiir]
Ölü Martıların Çığlıkları [Şiir]


Mehmet Sercan Tezcanoğlu kimdir?

1977 yılında İstanbul'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini İstanbul'da tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Genel Gazetecilik Bölümü'nü kazandı. Bitirdikten sonra aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü Basın Ekonomisi ve İşletmeciliği Bölümü'nde yüksek lisans yapmaya başladı. Şu anda tezini verme aşamasında olan Sercan Tezcanoğlu, aynı zamanda bir internet sitesinde kitap editörlüğü yapıyor.

Etkilendiği Yazarlar:
Buket Uzuner, Sait Faik Abasıyanık, Edip Cansever


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mehmet Sercan Tezcanoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.