Bazen evrende yalnız olduğumuzu düşünürüm, bazen de olmadığmızı. Her iki durumda da bu düşünce beni afallatır. -Arthur C. Clarke |
|
||||||||||
|
Noel Baba örneğine dönecek olursak, karşımızda efsaneleşmiş ve hatta bir masal kahramanına dönüşmüş tarihi bir figür bulmaktayız. Batılı kaynaklarda Noel Baba, Weinachtmann, Saint Claus ya da Aziz Nikolas gibi isimlerle anılan şahsiyetin aslında kim olduğu konusunda kesin bilgilere sahip değillerdir. Ancak bütün tarihi kaynakların açıklamalarında kesişen bazı noktalar vardır. İşte biz de çalışmamızda bu noktaları karşılaştırmalı olarak ortaya koymaya çalışacağız. Hıristiyanlık etkisindeki batılı kaynaklarda da geçen yaygın Noel Baba biyografisine göre Noel Baba, Türkiye’de yaşamıştır: “Bütün dünyada Noel Baba olarak tanınan Aziz Nicholaos, Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında önemli bir Lykia kenti olan Patara’da doğmuştur. M.S. 300’e doğru Patara refah içindeyken kentte yaşayan zengin buğday tüccarının bir oğlu olur ve ona Nicholaos adı verilir.” Ancak bu hayat hikâyesiyle şu anda resmedilen Noel Baba figürü arasında çok da bir bağlantı görünmemektedir. Akdeniz bölgesinde özellikle de Antalya civarında, yakıcı güneşe rağmen kalın kıyafetler giymiş bir ihtiyarın, kızağını çeken geyikleriyle, olmayan karların üzerinde kayması çok da inandırıcı değil. Noel Baba figürü, çeşitli zorlamalarla 300’lü yıllarda yaşamış Aziz Nikolas’a dayandırılsa bile batılıların hayallerindeki ve söylencelerindeki Noel Baba’nın bu sıcak Akdeniz bölgesinde yaşamış Saint Nicholas’la aynı şahsiyet olmasının imkanı yok gibidir. Türbelerle camiler gibi mekânlar, tarihe dair tanıklıklarıyla pek çok gerçeği de bizlere haykırıyorlar. Yazımın devamında örneğini vereceğim türbemiz ve camimiz de dünya tarihinin bu karanlık noktasını aydınlatmamız adına bize yol gösterecek, ışık tutacak nitelikte. Yaptığımız araştırmalara göre, şirin ilimiz Bursa’nın ilçesi Kestel’e bağlı Baba Sultan köyü, Noel Baba’nın gizemini çözecek şifreleri bünyesinde barındırıyor. Köyün adı, burada türbesi bulunan Baba Sultan’dan (Geyikli Baba’dan) gelmektedir. Daha önceleri ziyaret ederek bahtiyar olduğum Baba Sultan köyü, Türbesi ve Camisiyle birlikte Türkiye’mizin ziyaret edilmesi gereken önemli maneviyat mekanlarından birisi. GEYİKLİ KIZAKLAR VE GEYİKLİ BABA Bugün yazımın da içeriğini oluşturacak; Noel Baba ve Geyikli Baba arasındaki paralellikleri ilk kez bu köyü ziyaretim sırasında hissettim diyebilirim. Batılı kaynaklara göre Noel Baba’nın Türkiye’de yaşamış olduğunu daha önce ortaya koymuştuk. Ancak geyiklerinin çektiği kızaklarıyla karda dolaşan Noel Baba’nın Akdeniz bölgesindeki sıcak bir liman kentinde yaşamış olamayacağına da işaret etmiştik. Bu durumda bütün varyasyonların kesiştiği noktada ittifak etmemiz gerekiyor. O halde şu kesindir, Noel Baba Türkiye kaynaklıdır. Ancak şu önerme ise yanlış ve imkansız bir önermedir: “Noel Baba, Antalya’da bir liman kentinde kızgın güneşin altında kalın elbiselerini de giyerek, geyiklerinin çektiği kar kayağıyla dolaşmaktadır” Bu durumda Noel Baba figürüne uygun bir coğrafi bölgeye ve iklimsel koşullara ihtiyacımız var. Bu yönüyle Geyikli Baba tarihi şahsiyeti ile Noel Baba figürü arasındaki ayniliğe varan benzerlik oldukça ilginçtir. Üstelik Geyikli Baba’nın aslında gerçek Noel Baba olduğunu ortaya koyan tarihi şartlar ve uygunluklar daha da ilginçtir. Öncelikle Geyikli Baba’nın kim olduğunu ortaya koyalım: “Orhan Gâzi devri Osmanlı evliyâsından. Âzerbaycan'ın Hoy şehrinde doğdu. 1275-1350 (H.674-750) yılları arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Bağdâtlı Şeyh Ebü'l-Vefâ hazretlerinin yolundan feyz aldı. Aynı yoldaki Baba İlyas Horasânî'den ilim öğrendi. Zâhirî, bâtınî ilimlerde ve tasavvuf yolunda kemâl derecesine ulaştıktan sonra Rum ülkesine geldi. Derhal Anadolu'nun en uç bölgesinde İslâmiyeti yaymak için çarpışan ve gayret eden Osmanlı mücâhid gâzileri arasına katıldı. Bursa'nın fethi sırasında bir geyiğe binmiş ve elinde altmış okkalık bir kılıç olduğu halde en ön saflarda çarpıştı. Kalenin fethinde pek çok kerâmetleri görüldü. Bu sebepten kendisine Geyikli Baba denildi. Fetihten sonra Keşiş (Ulu) Dağına yerleşti. Buradaki dergâhında kendi hâlinde yaşar, gelenlere dînini öğretir, şehre inmezdi. Diğer taraftan Orhan Gâzi ise Bursa'nın fethinde yardıma gelen evliyânın gönlünü almak, onların bereketli duâlarına kavuşmak için bir imâret yaptırdı.” http://www.biriz.biz/evliyalar/ea0695.htm Noel Baba’nın, her mevsim karlı görünümüyle dikkat çeken, bugün de kayak merkezi olarak kabul edilen Ulu Dağ civarında (Keşiş Dağında) yaşamış olması akla daha yakın. Bu dağın eski ismi bile ilgili dağın Hıristiyan Rumlar için ne derece önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Elbette Bursa’nın fethinden sonra yenilgiye uğrayan Hıristiyanlar, bu yaşadıkları travmaları bir şekilde Avrupa’ya, Roma’ya nakletmeye çalışmışlardır. İşte bize göre asıl Noel Baba figürü bu dönemde yaşanan yenilgilerin (Hıristiyanlar açısından) ve zaferlerin (Müslüman Türkler açısından) etkisiyle doğmuş söylencelerden hareketle tüm Avrupa’ya yayılmıştır. Hatta diyebiliriz ki lalemizi alarak benimseyen Hollanda gibi ülkeler, Geyikli Babamız gibi değerlerimizi de devşirmişlerdir. Hollandalıların eski dönemlerden beri Geyikli Babaya benzer bir Noel Baba figürünü kabullendikleri de bilinmektedir. Üstelik Noel Baba’dan sonra geyikleriyle meşhur olmuş en meşhur şahsiyet Geyikli Babadır. Bugün bile Türbesindeki geyik boynuzları bu yakınlığı ortaya koymaktadır. Ulu Dağ gibi karlı bir bölgede geyiklerinin çektiği kızaklarla dolaşan bir figür, gerçeklere daha uygun gözüküyor. Üstelik hayvanlarla çekilen kar kayaklarının bütün dünyaya Orta Asya’dan yayıldığı gerçeği de göz önüne alınırsa, Orta Asya’dan Türkiye’ye gelmiş Baba Sultan’ın geyiklerinin çektiği bir kayakla dolaşabileceği tarihsel olarak da mümkündür. Hatta bazı çalışmalara göre Avrupa dillerinde “ski” olarak adlandırılan Kar Kayağının etimolojik olarak da Türkçe’den gelmiş olabileceği bilimsel bazı çalışmalarla ortaya konmaktadır. “Tarihçi Prof. W. Eberhard, Çin kaynaklarına dayanarak yaptığı incelemelerinde Eski Türklerde kayak ve kayakçılığın mevcut olduğunu savaş ve göçlerle Avrupa'ya ve diğer bölgelere geçtigini göstermektedir. İsviçre'de Prof Hess kayakçılık tarihinden bahsederken diyor ki; bütün kis, karla örtülü olan Sibiryanın kayakçılığın asil vatani olması tabi olduğu gibi tarihi deliller de bu kayakçılığın Sibiryanın en kuzey noktalarına kadar yayılarak yasayan Türk ve Mogol kavimlerine ait olduğunu gösteriyor. Sonra makalesini su sözlerle bitiriyor: "Tarihi deliller ki, kayak Sibiryanin icadıdır, oradan bu sanat bundan ikibin yıl önce Fin kavimleri tarafından Avrupa'ya getirilmiş ve oradan bunu İskandinavya kavimleri öğrenmişlerdir." http://www.goldenmemo.com/spor_dosyalar/kayak.htm NOEL BABA’NIN KIYAFETLERİ Bütün tarihi kaynaklarda Geyikli Babanın geyikleri üstünde Rumlarla savaştığı, Rumların bu nur yüzlü ve aksakallı ilginç şahıs karşısında hayrete düştükleri ortaya konulmaktadır. Hatta Orta Asya’ya özgü geleneksel Müslüman Türk kıyafetinin örneklerini giyen Geyikli Baba’nın kıyafetleri, ilk olarak 1892 yılında resmedilen (http://tr.wikipedia.org/wiki/Noel_Baba) Noel Baba’nın figürüne de kaynaklık etmiş gözükmektedir: http://cartoons.osu.edu/nast/images/santa_claus_camp100.jpg Aşağıda vereceğimiz adreste de göreceğiniz gibi Türklerin meşhur bir şahsiyeti olan Dede Korkut’a ait Orta Asya Türklerinin geleneksel kıyafetleriyle Noel Baba’nın üzerindeki kıyafetlerin –Avrupalılar tarafından yapılan onca başkalaştırma çalışmalarına rağmen- hala genel hatlarıyla benzerliklerini korudukları oldukça açıktır. http://www.practicalturkish.com/ottoman-dede-korkut.jpg Roma döneminde Antalya’da yaşamış Saint Nicholas’ın Orta Asya kıyafetleriyle dolaşmayacağı oldukça açıktır. Aziz Nicholas dönemindeki Likya ve Doğu Roma kıyafetleri günümüzde de detaylarıyla bilinmektedir. Bu kıyafetlerin Noel Baba kıyafetleriyle hiçbir ilgisinin olmayışı da bizim tezimizi kuvvetlendirmektedir. Resmedilen ve de dramatize edilen Noel Baba kıyafetleriyle Aziz Nicholas dönemindeki Roma ya da Likya kıyafetlerinin ne derece farklı olduğunu, aşağıdaki adresteki resmi inceleyerek anlayabilirsiniz: http://www.binrota.com/Images/ContentImages/215_4.JPG ULUDAĞ VE GEYİKLER İddiamızı ispatlayan başka bir kanıt da Uludağ ve İnegöl gibi yerleşim yerlerinin bugün dahi geyiklerin doğal yerleşim alanı olmalarıdır. Aşağıdaki haberler yeşil Bursa’da bugün dahi geyiklerin çoklukla yaşadığını ortaya koymaktadır. Bugünle kıyas edildiğinde 1290’lı yıllardaki Uludağ civarındaki geyik nüfusunun ne kadar fazla olduğu rahatlıkla anlaşılabilir: “İnegöl'de bulunduktan sonra Bursa Büyükşehir Belediyesi Hayvanat Bahçesi'ne getirilen 2,5 aylık dişi geyik, ziyaretçilerin ilgi odağı oldu. Büyükşehir Belediyesinden yapılan yazılı açıklamaya göre, Avrupa Hayvanat Bahçesi ve Akvaryumlar Birliği (EAZA) üyesi olan ve yaklaşık 600 hayvanın barındığı Bursa Hayvanat Bahçesi'ne getirilen dişi geyik, hayvanat bahçesi idarecileri ve bakıcılarının yanı sıra mekanı gezen ziyaretçilerin de sevgisini kazandı.” http://www.cnnturk.com/2008/yasam/diger/07/30/2.5.aylik.disi.geyik.bursanin.gozdesi.oldu/486712.0/index.html “Kış turizminin önemli merkezlerinden Uludağ'da doğal ortama salınan geyiklerden 4 tanesi, kar yağışı nedeniyle doğal ortamda yem bulamadıkları için geri döndü.Yaz ayında Yeşiltarla Üreme İstasyonu'nun çitleri açılarak doğal ortama bırakılan geyiklerin bir kısmı güney bölgesine gitti, bir kısmı da Kirazlıyayla beldesi civarında kaldı.” http://www.kenthaber.com/Arsiv/Haberler/2008/Aralik/29/Haber_536465.aspx Günümüzde de geyiklerin doğal yaşam alanları olarak bilinen Bursa, İnegöl, Uludağ civarlarında yaşamış ve buralarda çeşitli gazalara katılmış olan Geyikli Baba, kayaklarını çekmek üzere geyik bulmakta ve onları ehlileştirmekte hiçbir zorluk çekmemiş olmalıdır. Zaten Orta Asya’da en az at kadar değerli kabul edilen geyiğin öneminin farkındadır ve bu hayvanı ehlileştirmesini çok iyi bilmektedir. Çok eski dönemlerden beri Orta Asya’da yaşayan Türklerin geyikleri de atlar kadar kutsallaştırdıkları, yapılan arkeolojik kazılar sonucunda elde edilen bulgulardan da anlaşılmaktadır. Bu dönemde Orta Asya’da üretilen eşyaların çoğunda geyik figürlerine rastlandığı da bilinen bir gerçektir. Hatta Türklerin meşhur On İki Hayvanlı takviminde de bazı dönemlerin “Geyik Böğürmesiyle” başladığı açıkça ifade edilmektedir.. Bütün bu deliller Noel Baba olarak anılan figürün aslında Geyikli Baba’dan devşirme sanal bir figür olduğunu anlamamızı sağlamaktadır. Elbette Noel Baba başka kültürlerin ve de şahısların da etkisi altında gelişmiştir ama onu Noel Baba kılan en önemli özellikleri, bize Geyikli Baba’yı açıkça işaret etmektedir. Aslında Noel Baba’nın Geyikli Baba’nın tam bir taklidi olduğunu ispatlayan delillerimiz bu saydıklarımızdan ibaret değildir. “NİKOLAS” BABA Nikolas kelimesi Rumca’da “Zafer kazanan insan” anlamını da ifade etmektedir. Bu yönüyle de Geyikli Baba gerçekten “zaferler kazanan bir insandır” Noel Baba olarak tanınan şahsiyetle ilgili terimler genellikle Rumca kökenli olması bile bu tarihi şahsiyetin Rumlarla yakın ilişkiler içinde olduğunu göstermektedir. Bildiğimiz gibi Geyikli Baba İnegöl’ün fethine bizzat geyikleriyle katılmıştır. 1299 yılında Osman Gazi’ye bağlı birliklerle beraber pek çok fetih gazasına katıldığı da bilinen bir gerçektir. Çeşitli olağanüstü haller de (kerametler de) gösteren bu nur yüzlü, ak sakallı zatın Bursa civarında yaşayan Müslümanlar kadar, Hıristiyanları da etkilediği bilinen bir gerçektir. Rumlar tarafından bu zata “Nikolas” isminin verilmesi de ya bir iltibas örneğidir ya da bilinçli bir kodlamadır. Muhtemelen İnegöl ismi “Aya Nikola” (Kutsal Nikola) kelime grubundan gelmektedir. Üstelik bu dönemdeki İnegöl tekfurunun adı da Nikola’dır. İnegöl’ün fethinde büyük başarılar gösteren Geyikli Baba’nın “Nikola” kelimesiyle kodlanması da bu ilginç rastlantılara bakıldığında imkansız görünmemektedir. Pek çok zafer kazanarak Rumları derinden etkileyen Geyikli Baba’nın “Zafer Kazanan İnsan” anlamında Hıristiyan Rumlar tarafından Nikola diye anılması da imkan dahilindedir. Bütün bu özellikler Geyikli Baba’nın Nikola (Nicholas) ismiyle anılmasının oldukça doğal olduğunu göstermektedir. Diğer pek çok dildeki Noel Baba isimlerinde geçen “baba” ve “dede” kelimeleri de Tasavvuf ve Alevilik geleneklerindeki “babalık”, “dedelik” kavramlarını hatırlatmaktadır. Aşağıdaki örneklerde bu durum açıkça gözükmektedir: “İtalya`da "Babbo Natale", Brezilya`da "Papai Noel", Çek Cumhuriyeti`nde "Deda Mráz", Portekiz`de "Pai Natal", İrlanda`da "Daidí na Nollag", Fransa`da "Le Père Noël", İspanya ve Meksika`da "Papa Noel", Türkiye`de "Noel Baba" olmak üzere farklı isimler kullanılır.” Uzun zamandan beri üzerinde özgürce yaşadıkları toprakların bir bir Osmanlıların eline geçmekte olduğunu ve Müslümanlaşmaya başladığını gören Hıristiyan Rumlar, binlerce yıllık tarihlerinden gelen gururlarını darmadağın eden Geyikli Baba gibi bir kahramanı adeta içselleştirmişlerdir. Onu hem Hıristiyanlaştırmışlar hem de Rumlaştırmışlardır. Karagöz ve Hacivat, Nasreddin Hoca, Keloğlan gibi pek çok kahramanımızın benzer isimlerle halen Yunanistan’da yaşatılmaya çalışılması da Yunanlıların bizim kültür ürünlerimizi nasıl içselleştirdiklerini açıkça göstermektedir. Böylelikle yaşadıkları tarihi yenilgilerin acısını çıkarmaktadırlar. Bu durum ciddi bir şekilde incelenmesi gereken sosyo-psikolojik derinliği olan tarihi bir vakıadır. GEYİKLİ BABA VE ÇAM AĞACI Geyikli Baba’nın Noel Baba figürüne kaynaklık ettiğini ortaya koyan başka delillerimiz de mevcut. Geyikli Baba hakkında anlatılan aşağıdaki hikayeden yola çıkarak Hıristiyanların Noel’de gerçekleştirdikleri Çam Ağacı dikme merasimlerinin kaynağını da bu hikayede yakalamış olmaktayız: “Aradan zaman geçti. Geyikli Baba, dergâhının yanından bir ağaç dalı keserek omzuna alıp yola revân oldu. Doğru Bursa Hisarına vardı. Pâdişâh sarayına girip, avlu kapısının iç tarafına, getirdiği dalı dikmeye başladı. Sultan Orhan Gâziye haber verdiler. "Bir derviş gelmiş, saray avlusuna ağaç diker." dediler. Sultan çıkıp hâli gördü. Bu dervişin Geyikli Baba olduğunu bildi. Geyikli Baba, ağacı dikince doğruldu ve Orhan Gâziye; "Bu hatıramız burada kaldığı müddetçe, dervişlerin duâsı senin ve neslinin üzerindedir. Senin neslin ve devletin bu ağaç gibi kök salacak, dalları çok uzaklara ulaşacak, evlatların dîn-i İslâma çok hizmet edecekler." deyip; "Kökü sâbit, dalları ise göktedir." meâlindeki, İbrâhim sûresi 24. âyet-i kerîmesini okudu. Az sonra da geldiği gibi gitti.Diktiği ağaç ulu bir çınar oldu. O ağacın bugün Bursa'da hazret-i Üftâde'ye giden Kavaklı Caddedeki çınar ağacı olduğu söylenmektedir.” http://www.biriz.biz/evliyalar/ea0695.htm Bu menkıbede anlatılan ağaç dikme merasimi, her sene Hıristiyanların Noel’de gerçekleştirdikleri Çam Ağacı merasimini hatırlatıyor. Hatta bu menkıbeye göre bu ağacın kaynağı Kur’an-ı Kerim’deki bazı ayetlere dayanmaktadır. Geyikli Baba’nın gerçekleştirdiği bu ağaç merasimine benzer tarzda Hıristiyanların da Çam Ağaçlarını evlerine getirip dikmeleri ve sonra bu ağacı süslemeleri ilginçtir. Şamanizm döneminden beri Türklerde ağaçları süsleme, çeşitli dileklerin kabulü için onlara çaput bağlama gelenekleri olduğu da bilinmektedir. Bu örnek bile Hıristiyanların Çam Ağacı süsleme geleneklerinin oluşmasında Türklerin de büyük katkılarının olduğunu açıkça göstermektedir. Elbette Türklerin yanında Germanlar gibi çeşitli toplumların gelenekleri de Noel Kutlamalarındaki törenleri etkilemiştir. Bütün bunlara ilave olarak şunu da söyleyebiliriz ki Noel Baba’nın gülme sesi olarak kullanılan “Hoh hoh hoh” sesleri de bize bir tasavvuf merasiminde yapılan zikirlerin seslerini anımsatmaktadır. Pek çok tasavvuf ekolünde, Bektaşilikte ve Alevilik’te çeşitli farklı adlar altında zikir merasimleri yapılmaktadır ki en çok zikredilen isim, “O-Allah” anlamına gelen “Hu” zamiridir. Noel Baba’nın çıkarttığı “hoh hoh hoh” şeklindeki gülme sesleri bir derviş olduğu bilinen Geyikli Baba’nın yaptığı zikirlerden ya da dualardan devşirilmiş olabilir. SONUÇ Bütün deliller göstermektedir ki Noel Baba Türkiye’den çıkmış bir şahsiyettir. Muhtemelen Baba Sultan olarak da anılan Geyikli Baba’dan çok büyük izler taşımaktadır. Yapılacak ciddi araştırmalar neticesinde akla ve mantığa uygun bu gerçek daha iyi anlaşılacaktır. Durum böyleyken, yaşamı tarihen sabit olan, kerametleriyle ve iyilikleriyle ünlenmiş Geyikli Baba gibi bir hak dostunu bırakıp, gerçekliği meçhul bir efsanevi figüre yönelmemiz, çocuklarımızı bu özentiyle yetiştirmemiz oldukça üzücüdür. Yeni miladi yılın yaklaştığı şu sıralarda Geyikli Baba, Hacı Bektaş-ı Veli gibi Hak Dostlarının önem verdikleri Hicri Yılbaşının ve dolayısıyla Muharrem ayının hatırlanmayışı da oldukça acıdır. Yeni Yıl geleneği adı altında son birkaç yıldır dükkanlarımızın camlarını ve hatta evlerimizin en müstesna köşelerini dahi süslemeye başlayan Noel Baba resimleri, süslü Çam Ağaçları kendi öz gerçekliğimizden ne derece uzaklaştığımızın da acı bir kanıtıdır. Hiçbir tarihi gerçekliği olmayan, efsane ve hurafelerle şekillenmiş; bizim öz kültürümüzle hiçbir alakası olmayan bu gibi batılı gelenekleri yaşantımıza sokmaya çalışmak yerine; Geyikli Baba, Mevlana, Yunus Emre, Nasreddin Hoca, Dede Korkut gibi insanlığa gerçekten ışık saçmış, birbirinden değerli şahsiyetlerimizi yeniden yaşamımızın canlı birer parçası haline getirmemizin zamanı geldi de geçiyor. Maddi, manevi boyutlara sahip kahramanlarımız o kadar çoktur ve gerçektir ki, batının sanal kahramanlarına özenmemizin hiçbir anlamı yoktur. Bizler de elimizden gelen gayreti göstererek kendi geleneklerimizi evrenselleştirmenin yollarını aramalı, kendi tarihimizle, öz kültürümüzle barışık, harici dünyanın inançlarını, geleneklerini dışlamayan yeni bir medeniyeti inşa etmenin besmelesini çekmeliyiz. Ne dersiniz ilk adımı Geyikli Baba ile atmaya? Bunun için ilk iş olarak doğruca Bursa’ya, Babasultan Köyüne gidebilir; Noel Baba olarak anılan sanal kahramanın oluşmasına kaynaklık teşkil eden Geyikli Baba Hazretlerine bir fatiha hediye edebilirsiniz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |