Dünyaya geldiğinden, dünyada bulunduğundan, dünyadan gideceğinden hoşnut olan bir kimse görmedim. -Namık Kemal |
|
||||||||||
|
Çalışanlarımızsa klimalı ya da vantilatörlü ortamların serinleticiliğine attılar kendilerini. Limonatalar, maden suları ve bazen gazozlar yetişti hararetimizi teskin etmeye.Adeta yanıyorduk birkaç gündür. Sordum kendi kendime..Ya her gün yaşasak bu cehennem sıcaklarını hâlimiz ne olacak? Düşünsenize 90 günlük yaz mevsiminin her günü aynı sıcaklıkta geçiyor.Bu sıcaklıklara nasıl dayanabilecektik bunca nem baskısı altında?Hangi gölge bizi teskin edebilecekti? “Bizim klimalarımız var, bu nedenle klimalı evimizde, iş yerimizde otururduk” diyebilirsiniz. Fakat klimanın faydalarının yanında aşırı ve bilinçsiz kullanımdan kaynaklanan zararlarının da olduğunu unutmayalım. Hadi diyelim serinleme işini hallettik öyle ya da böyle..Peki nehirlerimizden, yer altı kaynaklarımızdan buharlaşan suyu nasıl geri getirebilecektik? Dışarı çıkmak zorunda olan çocuklarımız, hastalarımız, ihtiyarlarımız için tam bir cehenneme dönüşecekti bu hayat. Şu son birkaç günkü sıcaklıklar en sağlıklı gençlerimizi bile bunalttı.Kediler köpekler bile serinlemek adına akla hayale gelmez yöntemlere başvurdular. Erdek’te yürürken kendini denize atan sokak köpeklerini görmem hiç de şaşırtmadı beni. Tabii ki bu sıcakların olumlu tarafları da olmadı değil.Az önce de söylediğim gibi meşrubat tüketimi oldukça arttı.Hele dondurmacılar bayram etti bu günlerde.Klima satışlarında da büyük bir artış gözlendi.Yani bazı esnaf gruplarına oldukça olumlu katkılarda bulundu sıcaklar. Şu sıcaklar bana, kâinatta milyonlarca yıldır süregelen müthiş dengeyi bir kere daha hatırlattı. Bir Düzenleyici Mimar bu evren sarayını tüm ihtişamıyla inşa etmiş. İnsan ise bu muhteşem güzelliklere her saniye İntihar Saldırıları düzenliyor. Kendini yok etmek pahasına bu muhteşem düzeni de yerle bir ediyor insan. Küresel Isınma denilen olayın tamamen insanın kendi kötülüklerinin ve yanlışlarının bir ürünü olduğunu bir kere daha gördüm. Kiyoto sözleşmesini imzalamayan Amerika’nın da payı var bu mevsim değişikliklerinde, arabalarımızdan çıkan egzoz gazlarının da. Yani biz birkaç gündür belki de kendi kötülüklerimizden doğan sıcaklarla boğuştuk. Kötülüklerimizle, günahlarımızla inşa edeceğimiz öte dünya Cehennemi gibi, yaptığımız yanlışlarla, kötülüklerle, zulümlerle oluşturduğumuz şu Küresel Cehennemleşmeyle boğuştuk günlerdir. Küresel Isınmadan öte Küresel bir Cehennemleşme yaşıyoruz.. Sadece maddi düzeyde değil bu Cehennemleşme.. İlişkilerimize bir bakın lütfen..İçten içe birbirini sırtından vurmak istercesine birbirlerinin yüzlerine gülen şu yığınlara bakın lütfen. Vatandaşın sırtından geçinip, kolay yollarla; çalarak, aldatarak, gençleri uyuşturuculara alıştırarak zengin olma hülyası içinde olanlara bir bakın lütfen. Babasına bağıran, annesini aşağılayan hatta bazen ebeveynini acımasızca döven, yumruklayan zavallıların yüreğindeki o Yüreksel Isınmaya daha doğrusu Cehennemleşmeye bir bakın lütfen. Askerine, polisine kurşun sıkacak kadar nefretle dolmuş, masum insanları hiç acımadan öldürecek, ülkesini bölmek isteyecek kadar gözü kararmış vatan hâinlerine bir bakın lütfen! Aynı mahallede, şehirde, ülkede, aynı bayrak altında birlikte yaşadığı insanları farklı kökenden, inançtan, düşünceden diye, hayvan kadar değerli görmeyen, insanın İnsanlık haklarını hiçe sayıp, bu insanları aşağılamak adına her gün içindeki nefreti kusan, fitne ve fesat tellallarına bakın lütfen! İşte bütün bu kötülükler ve zulümler Küresel Isınmaya bedel Yüreksel Isınmayı yani Yüreksel Cehennemleşmeyi doğuruyor. İlişkilerimiz her gün daha bir karanlıklaşıyor, kötülüklerimizin cehenneminde daha bir boğuluyoruz. Kapkaç, şiddet, terör, yolsuzluklar, baskılar insanları canından bezdiriyor. Şu birkaç gündür süren sıcaklıkların yakında biteceğini söylüyor meteoroloji uzmanları. Hatta yağmurun yağma ihtimali bile var. Peki şu yüreklerimizdeki cehennemler nasıl ve ne zaman sönecek? Bu konuda hiç konuşan yok. Silahla, kanunlarla, hapis cezalarıyla devletimiz önleyebilir mi bu nefret cehennemini? Tabii ki bu saydığım yöntemleri kullanmak, sonuca ulaşmak adına geçici bir çözüm oluşturabilir. Sadece bu yöntemler yeterli olmamakla birlikte gerektiğinde Devlet bu yöntemleri kullanacaktır düzeni ve asayişi temin etmek için. Ancak asıl yapılması gereken Yüreksel Isınmayı önlemek olmalı. Gece gündüz yürek bacalarından nefret zehirini pompalayanların yüreklerine Sevgi Filtreleri takılmalı. İnsanların birbirlerini sadece insan oldukları için sevmesi sağlanmalı. İnancın, dinin, geleneklerin birlik ve beraberliğimizi sağlamak adına sunduğu sınırsız imkânlardan faydalanılmalı. Sevgisiz ve manevi alt yapıdan yoksun her türlü girişim nefreti perdeleyebilecektir ama ortadan kaldırmayacaktır. Sevginin, merhametin ve şefkatin önemini kavramış, bu güzel duyguların tadına varmış yüreklerinse değil İnsanı, bir karıncayı bile incitmeyecekleri malumumuz değil mi? Vatanı sevmeyi, insanlarımızın birliğini ve beraberliğini korumayı bir ibadet gibi gören yürekler ülkesine ihanet eder mi? Her gün fiziki ya da duygusal şiddet uyguladığımız çocuğumuzun, eşimizin bizden nefret etmemesini, bizi çok sevmesini beklemek ne kadar da boş bir bekleyiş. Görünüşte bize itaat ediyorlar.Görünüşte bizi sevdiklerini söylüyorlar. Fakat içten içe bizim için besledikleri o yürek sızlatan nefreti hangimiz tahmin edebiliriz? Halbuki biraz sevsek onları.Biraz güvensek yüreklerine.Biraz vazgeçsek aşağılamaktan. Eğer önlemek istiyorsak bu Yüreksel Cehennemleşmeyi “Sevgi Sözleşmesini” imzalamalıyız tüm kalbimizle. Bu Sevgi Sözleşmesinin maddelerinin ne olduğunu merak edebilirsiniz elbette. Çünkü eminim ki siz de bu Yüreksel Cehennemleşmeyi, başka bir yazımda Ruhkırım olarak adlandırdığım bu dehşetli olguyu ortadan kaldırmak istiyorsunuz. Mevlânalar, Hacı Bektaşi Veliler, Yunus Emreler yazmışlar bu sözleşmenin tüm maddelerini. Merak ediyorsanız bu büyüklerimizin eserlerine müracaat edebilirsiniz. Sevgi Sözleşmesinin ilk maddesini hepinizin bildiğine eminim. Yüreklerdeki Cehennemleri söndüren serin bir madde bu. Iraktaki, Filistin’deki ve tüm dünyadaki yangınları söndürebilecek bir madde. Kiyoto sözleşmesini imzalamayan Süper Güçler bu maddeyi bir imzalasalar.. Bir anlasalar zulmün karanlığını, sevginin önemini.. “Yaradılanı hoş gör Yaradan’dan ötürü” O kadar sihirli, o kadar mucizevi. Güzel Ülkemiz Türkiye’den doğan bir formül. Bu Yüreksel Cehennemde, bu muhteşem serinliğe o kadar muhtacız ki.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |