..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kürtaj sadece kendileri bir zamanlar doğmuş insanlar tarafından savunuluyor. -Ronald Reagen
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Toplum > Oğuz Düzgün




1 Nisan 2006
Mevlid Kardeşliği  
Oğuz Düzgün
Yaşasın Mevlid Kardeşliğimiz!


:AJHJD:
Her düğünde, sünnet merasiminde, vefatlarda değişik üslubuyla bin yıla yakındır okunuyor Mevlid-i Şerif..Mevlid “doğum” anlamına geliyor.Nasıl ki “milad” Hz.İsa’nın doğumunu temsil ediyor öyle de “mevlid” kelimesi de Hz.Muhammed’in doğumunu hatırlatır.Günümüzde mevlid okuma ya da okutma sadece şekilsel bir tören hüviyetine dönüşmüş.Okunulan sözlerin ne anlama geldiğini düşünen yok hiç…Sadece dini bazı meselelerden bahsedildiğine dair kanaati var insanların..Ancak bu Mevlid’de anlatılan ulvi konuların derinliğine vakıf değil hiç kimse..Mesela belki ömründe yüzlerce kez “Mevlid” dinlemiş birine: “Mirac nedir?” diye sorsak muhtemeldir ki bu konuyu okuldaki “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersinden ya da başka bir dini kaynaktan öğrenmemişse bilemeyecek ve bize de açıklayamayacaktır.Halbuki Mevlid-i Şerif’te “Mirac” mucizesi geniş bir şekilde anlatılmaktadır.Bu tür örnekleri çoğaltmak da mümkündür.Ancak konumuz Mevlid’in anlaşılıp anlaşılmaması değildir.Biz de bir din adamı olmadığımız için bu konular hakkında konuşmayı din adamlarına bırakıyoruz.Ancak şu bir gerçektir ki; Mevlid-i Şerif bin yıla yakın tüm Osmanlı topraklarında, bütün Müslüman unsurlar tarafından benimsenmiş içselleştirilmiş bir gerçektir.Bu milletin birlik rabıtalarından birisi de işte bu Mevliddir.Anlamı, mahiyeti ne olursa olsun bu millet Mevlide önem vermiş, onu benimsemiştir.
Süleyman Çelebi’nin yazdığı Mevlid 1700’lü yıllarda İslam bilginlerinden Ahmed-i Hâni (Ehmede Xane) tarafından Kürtçe’ye çevrilmiştir.Bu Mevlid’in dili o dönemlerin diğer Kürtçe şiir ve kasidelerinde olduğu gibi Osmanlı Türkçesinde çoklukla kullanılan Farsça ve Arapça kökenli terimlerle süslenmiştir.Bu dönemde Bosna’dan Çin’e Güneyde de Afrika içlerine kadar ortak bir dil kullanıldığının bariz bir örneğidir Kürtçe Mevlid.Hem de bu Mevlid Süleyman Çelebi’nin Mevlid’inden çeviridir.Hatta Ahmed-i Hani’den çok önceleri Baba Tahir Hemedani, Faki-yi Tayran, Molla Ceziri, Nâli, İdris-i Bitlisi vb. şair, yazar ve alimlerin de iştirak ettikleri, geliştirdikleri ortak bir medeniyet edebiyatı oluşmuştu.Terimlerden pek çok kelimeye varana kadar büyük bir benzerlik vardı.Demek ki bu dönemde Kürtler ve Türkler bugün olduğu gibi kardeşçe yaşıyorlardı.İşte bu kardeşliği her fırsatta hatırlamamız ve bununla da iftihar etmemiz gerekmektedir.Bu kardeşliği bozmak isteyenlere birlik ve beraberliğimizi koruyarak cevap vermeliyiz.
Şunu da ifade edelim ki iki dilde var olan bu kardeşlik sadece Mevlitle sınırlı değildir.Bilhassa Osmanlı Türkçesi ile Kürtçe arasında halen büyük benzerlikler vardır.1928’den önce hatta 1940lı yıllara kadar kullandığımız Arap Harfleriyle (İslam Dönemi Harfleri ile) yazılan Türkçe ve Kürtçe metinlerde yazılışları birbiriyle aynı olan binlerce terim ve kelimeyle karşılaşırız.Bu gün ise Kürtçe ve Türkçe arasında yazılışta görünen farklılıkların sebebi kelimenin nasıl telaffuz ediliyorsa öyle yazılmasıdır.Mesela “Nevruz” kelimesini ele alalım.İslam Dönemi Harfleri kullanıldığı zamanlarda Türkçe ve Kürtçe’de bu Nevruz kelimesi aynı harflerle yazılıyordu.Yani sırasıyla iki dilde de “nun, vav, ra, vav, ze” harfleri kullanılıyordu bu kelimeyi yazmak için.Bugünse Newroz-Nevruz farklılaşmasını iki dilin farklılığına yoranları gördükçe insanın gülesi geliyor.Kelime aslında aynı kelimedir.İki dildeki bu Newroz-Nevruz kelimelerinin farklı iki dilin kelimeleri olduğunu iddia etmek bilgisizlikten ileri gelmektedir.Düşünün bir kere Karadeniz’de yaşayan vatandaşlarımız telaffuz ettikleri şekilde yazmaya kalkışsalardı, ya da Türkiye’nin herhangi bölgesinde yaşayan bir vatandaşımız yöresel aksanıyla yazmaya kalksaydı o zaman farklı farklı diller mi doğmuş olacaktı?Mesela “oraya celeyrum” şeklinde konuşan birisi aynı konuştuğu şekilde yazmaya kalksa ve de bu farklılığı farklı bir dile sahip olmasına bağlasa ne kadar gülünç olurdu değil mi?
Biz şunu inkar etmiyoruz.Elbette Türkçe ve Kürtçe arasında Gramer yönünden bilhassa ekler, kelimelerin çekimleri yönünden farklılıklar var.Bu noktada Kürtçe’de bir farklılık görülüyor Türkçe’den.Ama iki dil sistemi birbirinden farklı gramer yapılarına sahip diye bilhassa Osmanlı döneminde oluşan benzerlikleri görmezlikten gelmek, iki toplumun da bir dönem ait olmakla öğündükleri “ortak kültür ve medeniyetten” bahsetmemek, bunları ortaya koymamak biraz garip değil mi?Yani yıllarca gramer eğitimi alıp Kürtçe’deki “Zevece” kelimesinin Türkçe’ye yine Arapça’dan geçmiş, “Zevce, zevc, izdivac” gibi kelimelerle benzer anlamlarda olduğunu söyleyememek, bu kelimeyi sanki o dilin asli bir unsuru gibi kabul etmek biraz yanlış olmuyor mu?Ya da “Teşekkür dikım” kelimesi ile “Teşekkür ederim” kelimesi arasındaki benzerliği ifade etmekten neden kaçınılıyor?Daha bunlar gibi binlerce kelime ve terim var ki ortaktır.Bu kelimelerin ortaklığı bizi beyinlerin, kültürün, olaylara bakış açısının hatta tarihi beraber yazmanın ortaklığına kadar götürür bizi.
Samimi olmak ve bu milletin kardeşliği için samimane gayret etmek gerekiyor.Elbette ki her kültür, lehçe, dil yaşanacak, yaşatılacak.Ancak kardeş topluluklar arasındaki benzerlikler de ortaya konacak ki sevgi ve barış kötülüğü yensin.Lafı uzatmadan konuya geçelim isterseniz. Şimdi size Türkçe ve Kürtçe Mevlitlerde var olan kelime ve terim kardeşliğini örneklerle göstermeye çalışacağız. Şunu da ifade edelim ki iki dilde var olan bu kardeşlik sadece Mevlitle sınırlı değildir.Yukarıda bu konuyu geniş olarak izah ettiğimden bu konuya tekrar girmeyeceğim.

Allâh adın zikredelim evvela
Vacib oldu cümle işte her kula

Allâh adın her kim ol evvel anâ
Her işi âsan eder Allâh anâ


Türkçe Mevlitteki bu beyitlerin benzeri Kürtçe Mevlidin başlangıcında üstelik de aynı kafiye ve aruz ölçüsüyle karşımıza çıkıyor.

Ez bı bısmıllahi ibtıda kena,
Razıqê 'aman u xasan piya kena.

Dikkat ederseniz şâir kafiyeleri bile bilhassa “ana” seslerine benzetmeye çalışmış.Aruz ölçüsü ise iki Mevlit de de “Fâilâtun/Fâilâtun/Fa’lun, Fâilun” tarzında ..Tabii ki Kürtçe Mevlit genelde sözlü kültürle devam ettiği için vazinde bazı bozulmalar olabilir.Nitekim Türkçe mevlitte de bildiğimiz kadarıyla bazı eklentiler ve çıkarımlar olmuştur.İki beyitte de mana aynı “Ez bi bismillahi ibtida kena” (Ben ibtida yani evvela bismillah ile yani Allah adıyla başlarım) İki Mevlitte de “Allah adını” anmak sayesinde işlerin “âsan” olacağı açıkça ifade ediliyor.Manadaki ve şekildeki benzerliklere her beyitte bir örnek bulmak mümkün.Her bir beyiti incelemek de uzun bir metni oluşturacağından okuyucunun sıkılabileceğini düşünüyor ve bu belirgin örnekle yetiniyoruz.Fakat “kelime ve terimlerdeki ortaklığa da” değinmemiz gerekiyor.İki Mevlitte de ortak olan kelimeleri, terimleri yazacağım şimdi.Ancak şunu söyleyeyim ki elimdeki Kürtçe Mevlid’in başka varyasyonları da incelense ki mesela elimdeki Mevlitte “Merhaba” faslı yok, ortaya daha büyük benzerlikler de çıkacağı kesin.Mesela Merhaba faslı olan Kürtçe Mevlidi, Türkçe mevlitten ayırt etmek neredeyse imkansız..Sadece beste de bir farklılık var.Kürtçe Mevlit daha hızlı okunurken Türkçe mevlit daha bir ağır makamda okunuyor.İlgililere buradan seslenerek şunu da sormak istiyorum, Türkçe Mevlid’in bu ağır makamı değiştirilemez mi?Bu mevlit aslından fazla da uzaklaştırılmadan yeniden bestelenemez mi?Bu meseleyi de ehline bırakıyor; Kürtçe Mevlitte var olan, Osmanlı Türkçesinde ve Türkçe Mevlitte de kullanılan ortak bazı terimleri, kelimeleri yazmaya başlıyorum.Bu araştırmamızı, Mevlidin Kurmançça’nın Zaza lehçesindeki versiyonuyla yaptığımı da ifade edelim:




Hamd
Şükr
Vâcib
Her
Nefes
Şefi’
Muhammed Mustafa
Mevlud
Lazım
Şerbet
Ru=Yüz
Adem
Günah
Hasetsen
Dünya
Eğer
Küfr
Biguman(şüphesiz)
Hesab
Defter
Edeb
Kamu
Kalb
Feyz
Nur
Hem
Bedel
Rahmet
Keyf
Sürur
Meclis
Cevab
Kabir
Sual
Hazreti
Sıddık
Kelam
Cennet
Mudam(devamlı)
Tazim
Faruk(Hz.Ömer)
Kadr(kıymet)
Ahmed
Osman (Hz.Osman)
Bedr
Huneyn
Şehid
Şeyh
Uhud
Rab
Çünki
Fahr-i Râzi (Fahreddin-i razi, İslam Bilgini)
Habib(sevgili, Hz.Muhammed)
Kur’an-ı Kerim
Kerim
Medih(övme)
Rahmetellil alemin(alemlere rahmet)
Halas(kurtulma)
Tamam
Esselatu vesselam (Dua ve selam Hz.Muhammed’e olsun)
Evvel
Hallak(Yaratıcı)
Zaman
Mekan
Hüküm
Şah
Ekber (En büyük)
Hikmet
Kadir
Hak
Cihan
Aşık
Meani (Manalar)
Harf
Savt (ses)
Cihet (yön)
Menzil
Hidayet
Bahr (Deniz)
Merhamet
Vücut
Nısf (Yarım)
Hakikat
Arz
Kürsü
Kalem
Mekke
Sebep
Heybet
Vakit
Merhaba

Evet Kürtçe mevlitte ve Türkçemizde ortak olarak kullanılan bütün bu kelimeler, bizlere ruhlardaki, beyinlerdeki o kardeşliği hatırlatmıyor mu?Ne dersiniz, bu vatanın insanlarını bölmek, birbirine düşürmek, kötülüğü, nefreti yaymak isteyenlere karşı Mevlit (Mevlud) Kardeşliğini başlatmaya?
Evet bizler Mevlit Kardeşiyiz.Doğumumuzda, düğünümüzde ve ölümümüzde aynı ortak kelimeleri, terimleri kullanan ortak bir medeniyetin fertleriyiz.Siz de bir Türkçe ya da Kurmanç lehçesindeki bir Mevlidi alın okuyun.Ortaklıklarımızdan öte, etle tırnak gibi bir bütün olduğumuzu fark edeceğinize eminim.

Yaşasın Mevlid kardeşliğimiz!!!







.Eleştiriler & Yorumlar

:: yanliş payı yokmu
Gönderen: filiz cibuk / Bingöl/Türkmenistan
8 Mayıs 2007
sayın oğuz düzgün nün mevlit kardeşliği başliklı yazısını okudum evet içerik olarak çoğunlukla doğru olabilir ama büyük bir yanlışta var.oda kürtce mevlidin türkce mevlidin bir tercümesi olması konusu.kürtce irani bir dil dir yani kürtce bilen farscayıda anlar yada tam tersi olabilir.ve mevlit kürtler islamiyeti kabul edince sözlü olarak halk arasında söylenmiştir ahmedi hani ise bu sözleri toplayarak yazıya gecirmiştir.ahmedi hani 1500 lü yıllarda yaşamıştır.yani kürtce mevlit müslüman kürt halkı arasında ezbere okunurken türklerin daha islamiyetle şereflenmediği malumdur mevlid sözcüğünün kökeni bile kürtcedir yani mowlıt kelimesinden türkceye gecmiştir.farsca bilen süleyman celebi ise gezileri ve araştırmaları esnasında bu şiirleri halktan duyunca türkce olarak kaleme almış ve mevlit olarak türkceye kazandırmıştır.böylelikle biz türkleri kürtlere bağlayayan en kadim bağ örülmeye başlanmıştır.tarih doğruları yazdıkca değerlidir işimize gelsin veya gelmesin mevlitle kurduğumuz kardeşlik bağını türk üstünlüğü gibi ırkcı söylemlerle yıkmayalım kardeşlerimizi yeterince kırmadıkmı..................................................................Sayın Filiz Hanım yazının yazılış gâyesini anladığınıza sevindim.Yâni adı üstünde yazının yazılış gâyesi Türkiye'de yaşayan bütün insanlar gibi binlerce yıldır biz Türklerle omuz omuza, el ele vermiş Müslüman Kürt kardeşlerimizle birlikteliğimizi kuvvetlendirme arzusudur.Zâten Mevlid kelimesinde olduğu gibi ortak kelimelerin çoğu Arapça ve Farsça kökenlidir.Bu ortaklıkları anlatmaktaki gâyemiz de Türkler ve Türkiye'de yaşayan bütün insanların et ve tırnak gibi olduğunu ifâde edebilmektir.Mevlid, Mowlid, Mevlit, Mevlud kelimeleri Arapça Velede mastarından ism-i mef'ul kalıbında bir kelimedir.Yâni hem Türkçe'de hem de Müslümanlara ait diğer dillerde yaşayan binlerce ortak kelime vardır ki bunlar Ortak İslam kültür ve medeniyetinin ürünüdür.Bu kelimelerin çoğunluğu da Arapça ve Farsça kökenlidir.Süleyman Çelebi'nin Mevlidi yazdığı biliniyor.Bu şâirin doğumu kaynaklarda 1351 vefatı ise 1422 olarak geçiyor.Ahmedi Hâni ise biraz araştırırsanız 16. yy'ın sonunda doğmuş 17.yüzyılda yâni 1600'lü yıllarda yaşamıştır.Google'dan ufak bir araştırma bu bilgileri öğrenmek için yeterlidir.Hem zâten o dönemde ırk üstünlüğü gibi kavramlardan ziyâde İnanç, İslam kardeşliği ön plandaydı.Bunun için Süleyman Çelebi de Ahmedi Hâni de aynı dönemde yaşasaydılar da seve seve birbirlerinden güzel şeyler öğrenmek isterlerdi hatta öğrenirlerdi.Hatta birbirlerinin ellerini bile öpecek derecede birbirlerine saygı duyarlardı.İşte inşaallah bu millet zâten yaşamakta olan bu kardeşliği sonsuza kadar yaşatacaktır.Bu noktadan hareketle ben Mevlid'i Türklerin dışındaki diğer Müslüman kardeşlerimden öğrenmekten de mutlu olurum.Yâni İdris-i Bitlisi de, Süleyman Çelebi de, Mevlânâ da Ahmed-i Hâni de bizim için değerlidir.Çünkü yazımda da belirttiğim gibi bütün bu yazar ve şâirler, ilim adamları, din büyükleri bugün maalesef kaybettiğimiz Ortak Bir Kültürün, Medeniyetin temsilcileridirler.İnşaallah ortaklıklarımızı, birlikteliklerimizi daha çok hatırlarız.Bu da ortak paydamız olan Güzel Ülkemiz Türkiye'nin her yönden gelişmesini sağlayacaktır.Bu arada Türklerin Müslüman olma tarihleri de 800-900'lü yıllara tâ Abbasilere dayanmaktadır.İlk Müslüman Türk devleti olan Karahanlıların 10. 11.yy'da varlığı târihen bilinen bir gerçektir.Müslüman Türklerin de Anadoluya 1077 ve daha öncelerinden kâfileler hâlinde girdiği biliniyor.Tabii ki siz de kendi görüşlerinizi ifâde etmişsiniz. Kıymetli yorumlarınıza değer veriyorum.Size de kardeşim, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kurân'ın Kökeni Sümerde mi?
Pro Aeternitas Carpe Diem
Yakında Deprem Olacak
Hepimiz Aynı Olabilir miyiz?
Avrupa'nın Navileri ve Avatarları

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Fâtih İstanbul'u Kaç Yaşında Fethetti?
Kâfiyelerin Birliği
Kemençe Kimin?
Baklava'nın Kökeni
Şiir Düşünceleri
Amerika Osmanlı Tarafından Keşfedilseydi?
Medeniyet Bestemizin Notaları
Evliya Menkıbelerinden Türk Fantastik Edebiyatına
Omoto Dini ve İslamiyet
İnsanı Gelecek Zamanda Çekimlemek

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sen Var Ya Sen! [Şiir]
Çakkıdı Çakkıdı [Şiir]
Bâlibilen Dilinde Şiir [Şiir]
Üç Boyutlu Şiir [Şiir]
Miraciye [Şiir]
Sağanak Sen Yağıyor [Şiir]
Bülbüller Şehri İstanbul [Şiir]
Türkçe Hamile Beyanlara [Şiir]
Burası Sessiz Biraz [Şiir]
New Orleans'lı Siyahi Kirpiklerin [Şiir]


Oğuz Düzgün kimdir?

Yazar edebiyatın her alanında çalışmalar yapıyor.

Etkilendiği Yazarlar:
Bütün yazarlardan az çok etkilendi. Zaten insanoğlunun özelliği değil midir iletişimde bulunduğu varlıklardan etkilenmek?


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.