..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Şahin bakışlı, ahu gözlü, şirin davranışlı ve tatlı sözlü idi. -Fuzuli, Leyla ve Mecnun
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Gelecek > Oğuz Düzgün




25 Ağustos 2007
Evliya Menkıbelerinden Türk Fantastik Edebiyatına  
Oğuz Düzgün
Bugün batı Fantastik Edebiyatında kullanılan pek çok Fantastik Motifin aslında bizim fantastik dünyamızdan alıntı olduğu yönünde ciddi şüphelerim var...


:EBHG:
EVLİYA KERAMETLERİNDEN TÜRK FANTASTİK EDEBİYATINA

Bildiğimiz gibi Evliya Menkıbeleri insanlara, ders ve öğüt vermek için anlatılan ya da yazılan içeriğinde kerametler gibi fantastik olaylara da yer verilen didaktik metinlerdir.Bu gibi metinleri okuyan insanların en birinci amacı kendilerini manevi olgunluğa eriştirebilmektir.Yani menkıbeler birer numune kitaplar olarak iyi işler yapanların sonuçta elde edeceği güzelliklere de yaşanmış hikayeler yoluyla değinir.

Evliya Menkıbelerinin meselemiz açısından bizi ilgilendiren yönü, onların birer fantastik dünya kaynağı olmalarıdır.Evliyaların gösterdikleri kerametler günümüz fantastik edebiyatına kaynaklık edebilecek hayal zenginliğine sahiptir.Batı Fantastik Edebiyatı, yüzlerce yıldır kendi öz kaynakları olan Yunan Mitolojisinden, Hıristiyanlık kaynaklı hayal öğelerinden olabildiğince istifade etmektedir.Elbette Haçlı seferleri yoluyla ya da Endülüs kanalıyla edebiyatlarına ilham kaynağı olan doğunun fantastik unsurlarının da tesiri görülür bazı batının fantastik eserlerinde.Ancak felsefeden dile, kıyafetten mimariye, mitolojiden diğer bütün kültürel öğelere kadar Batı Tarzı Fantastik Edebiyat adı üstünde tamamen batının izlerini taşır.Bu da onlar için oldukça doğaldır.

Türk Fantastik Edebiyatı elbette batının dünya edebiyatına kazandırdığı faydalı yöntemlerden, biçimsel kaidelerden istifade edecektir. Ve yine elbette batı edebiyatının ürünlerinden dersler almaya devam edeceğiz.Fakat bu edebiyatın devamı ya da aynısı kesinlikle olmayacağız.Kendi özgün Fantastik ya da Hayali Kurgu Edebiyatımızı inşa edeceğiz.

Şu da bir gerçek ki edebiyatta kaynak olanaklarını sınırlandırmak hayal dünyamızı kısırlaştırmak noktasında olumsuz bir özelliği de içinde barındırabilir.Yani Yunan Mitolojisi okumayacağız, ya da batının fantastik ürünlerinden feyz almayacağız demek asla mümkün değildir.Fakat belki de içten içe küçümsenen, Batı Tarzı Fantastik edebiyatla iyiden iyiye yoğrulmuş beyinlerimize ilkel gözüken, kendi Fantastik Dünyamızın kaynaklarına da yöneleceğiz.Bu yönelişin sonunda, tarihin altın sayfalarında gizlenmiş bizim olan bambaşka bir Fantastik Dünyanın tüm renkleriyle, estetiğiyle ve hayal zenginliğiyle zihinlerimizi kuşattığını müşahede edeceğiz.

Batı Fantastik Edebiyatında Batılı motiflerin bulunması ne kadar doğalsa genelde doğu ve özelde Türk Fantastik Edebiyatında da kendi özgün motiflerimizin bulunması oldukça doğal bir hale dönüşecektir nazarlarımızda.Balıklamasına içine daldığımız Batı Fantastik Edebiyatından başka bir Fantastik Dünya olamayacağını düşünmemiz, aslında yıllardır tesirinde kaldığımız o Fantastik Dünyadan başımızı kaldırıp da kendi hayal dünyamızın göklerindeki rengarenk hayal gezegenlerini görmemizden kaynaklanıyor.Şimdi ise başımızı kaldırıp o kendi dünyamızın güzelliklerini seyretme zamanı gelmiştir.

Peki kendi edebiyatımızı oluşturduğumuzda ortaya koyduğumuz Fantastik Ürünler Batı edebiyatından hangi yönlerle ayrılacaktır? İsterseniz asıl meseleye geçmeden bu soruyu da kısaca cevaplayalım:

1-     Batı Fantastik Edebiyatının etkisiyle oluşmuş Fantastik Eserlerimizin pek çoğunda kahraman isimleri Türkçe değildir.Bu isimler ya Latince ya da Yunanca kökenli isimlerdir.Fantastik ürünlerimizde kendi kahraman isimlerimizi kullanmanın zamanı geldi de geçiyor.


2-     Batı fantastik Edebiyatı Yunan Mitolojisinden ve Hıristiyanlık kaynaklık bazı motiflerden esinleniyor demiştik.Biz de eserlerimizi oluştururken, tüm kültür ürünlerimizden; mitlerimizden, masallarımızdan, destanlarımızdan, efsanelerimizden, halk hikayelerimizden, evliya menkıbelerinden ve diğer dini kaynaklarımızdan istifade etmeliyiz.


3-      Batı Fantastik dünyası ürünlerinin pek çoğunda tesadüflerle oluşan kahramanlar ve tüm kutsal değerleri yadsıyan felsefelere rastlanır.Bu romanlardaki kahramanlar hiç kimseye karşı sorumluluğu olmayan adeta gücü kendinden olan yarı Tanrı kahramanlardır.Gezegen yaratan Transformer’lardan tutun da hayatında bir kez dua etmemiş sadece büyüden medet uman iyiliksever büyücü kahramanlara kadar bizim manevi kabullerimizle çelişen bir Tanrılar dünyasına açılan bir kapıdır Batı Fantastik dünyası.Bu yönüyle batı elbette kendi düşün ve hayal geçmişiyle oldukça tutarlıdır.Sanki Yunan mitolojisindeki Tanrılar savaşı fantastik edebiyat düzleminde devam ettirilmektedir.Fakat böyle bir dünya farkına varmadan bizi değiştirmekten, bizi bize yabancılaştırmaktan başka bir fonksiyon icra etmez.Elbette zihinleri iptal ederek sadece bu dünyanın hayali öğelerinden de istifade ediyoruz diyebiliriz ama o dünya hayallerimizde yer ettikçe düşün dünyamız da kirlenmeye devam edecektir.Bu nedenle biz hem yüreklerimizi hem de zihinlerimizi doyuracak bize has bir fantastik dünya inşa edeceğiz.


4-     Oluşturduğumuz fantastik dünyanın dilinden tutun da mimarisine kadar tüm cephelerine Türkçe bayrağı dikeceğiz. Batı, edebi eserleri yoluyla o tarihi mimari yapısını yaşatmaya devam etmeseydi, bugün Fransa, İngiltere, İskoçya gibi ülkeler bizim ülkemizde sıklıkla gördüğümüz biçimsiz, estetiksiz beton bina yığınlarından oluşacaktı.Onlar bu tarihi mimarilerini bugün de tüm canlılığıyla yaşatıyorlarsa bunda, ortaya koydukları edebi eserlerde resmettikleri mimari tasvirlerin müthiş bir etkisi vardır. Biz de oluşturduğumuz eserlerde Selçuklu, Osmanlı mimarilerinden esinlemeler alacağız.Yapacağımız mimari tasvirler geleceğin Türkiye’sinin mimari yapısını da olumlu yönde etkileyecek.Dilimiz ise Türkçe olacaktır.Türkçe’nin tüm devirlerindeki renklerinden Selçuklu ya da Osmanlı Türkçesinden yeri geldiğince istifade edeceğiz.


5-     Bizim oluşturacağımız eserler ahlaki normlardan özgürleşmiş eserler asla olmayacaktır. Bu konuda rehberimiz binlerce yıllık gelenek ve göreneklerimiz olacaktır.


6-     Türk Fantastik Dünyasını oluşturacak eserlerin kendilerini diğer örneklerden farklılaştıran belirgin özellikleri de olacaktır. Bu eserlerde gençlerimize kin ve nefret duyguları aşılanmayacaktır.Çünkü bu dünyanın mimarları dünyanın içinde bulunduğu hususi durumun farkındadır.Bu nedenle onlar dünyada sevgi ve barışın yayılmasından yanadırlar.


7-     Kendi gerçekliklerimizden yola çıkarak Türk Fantastik Dünyasını inşa faaliyetine girişenler artık kendilerini kutlu bir davanın fertleri olarak görecektir.Bu dava için adım atmış herkes, hayali değil ama gerçek kahramanlar olarak tarihimizde yerlerini alacaktır.Bu dünyanın mimarları çağımızın Dede Korkutları, Alperenleri olduklarını asla unutmadan sorumluluklarını yerine getireceklerdir.Onlar sadece edebi bir dünya inşa etmekle kalmayacak, geleceğin sevgi dolu dünyasını da inşa edeceklerdir.Bu yönüyle onların vazifeleri kutsal bir vazifedir.


8-     Kendi Fantastik Edebiyatımızın ürünleri arttıkça, toplumumuz batı karşısında duyduğu tüm komplekslerden sıyrılacaktır.Günümüzün Battalnameleri, Hamzanameleri, Hz.Ali Destanları ve Fütüvvetnâmeleri olacak olan Fantastik Edebiyatımızın ürünleri oluşturuldukça, gençlerimiz kendi öz kültürleriyle ayakta dimdik kalabileceklerinin farkına vararak öz güvenlerini pekiştireceklerdir.Dikkat edersek bugün Avrupa ve ABD, oluşturdukları Fantastik Kahramanların kendi insanlarına psikolojik bir moral kaynağı olduğunun farkındadırlar. Belki de bunun için sinema sektörüne milyarlarca dolar aktarmaktadırlar. Dünya gündemini epeyce meşgul eden şu 300 Spartalı filmini bir hatırlarsak ne demek istediğimiz anlaşılacaktır.

EVLİYA KERAMETLERİNDEKİ FANTASTİK MOTİFLER

Bugün batı Fantastik Edebiyatında kullanılan pek çok Fantastik Motifin aslında bizim fantastik dünyamızdan alıntı olduğu yönünde ciddi şüphelerim vardı.Mesela Frank HERBET’in Dune Mesihi’sinde geçen “Aynı anda çok yerde olan” “Kuisatz Haderah” Evliya Menkıbelerinde “Tayy-ı Mekan” olarak geçiyordu.Bu kitap yazılmadan binlerce yıl önce İslam topraklarında binlerce gerçek “Kuisatz Haderah” “Gavs Hazretleri” yetişmişti.Üstelik bu veliler “Tayy-ı Zaman” yani “Aynı anda farklı zamanlarda olma” gücüne de sahipti ki pek çok batı bilim kurgu ve fantastik kurgu ürünlerinde kullanılan “zamanda yolculuk” motifinin binlerce yıl önce yazılmış menkıbe kitaplarında var oluşu şüphelerimi daha da arttırdı.

Binbir Gece Masalları yoluyla bazı edebi etkilerin Batıya çok önceleri geçtiği bilinen bir gerçekti.Fakat belki de pek önemsenmeyen ya da bize unutturulan bir kalemiz vardı bizim.Bu kale, binlerce yıl boyunca, hayal midemizi gıdasız bırakan materyalizm dünyasına karşı direndi.Alevi’sinden Sünni’sine insanlarımız en sıkıldıkları anlarda bu sırlı dünyanın kapılarından medet umdular.Hızırlar, Dedeler, Ak Sakallı Pirler, Abdulkadir Geylaniler, Hacı Bektaş-ı Veliler maddeci zihniyetlerin telkiniyle çoraklaşmaya yüz tutan hayal dünyamızı türlü türlü ırmaklarla, derelerle, sızıntılarla beslediler.

Bu gerçekleri fark ettikten sonra Alevi’siyle Sünni’siyle Anadolu insanı için oldukça önemli olan Evliya Menkıbelerini incelemeye karar verdim.Bu inceleme sonucunda bu menkıbelerde geçen kerametlerin Batı Fantastik Edebiyatını etkilemesinin yanında hiç de fark edilmemiş zengin fantastik motiflere sahip olduğunu gördüm.Evet bizim Fantastik Edebiyatımızı besleyecek berrak bir kaynak daha bulmuştuk sonunda.O Ak Sakallı Pirlerden, Dedelerden destur alarak, o dünyanın rengarenk keramet çiçeklerinden derlemeye başladım.Şimdi burada okuyacağınız birkaç motif Kerametler dünyasının göz alıcı o rengarenk dünyasını bütünüyle yansıtmaktan uzak da olsa, sizi kendi fantastik dünyamıza davet edecek renkli davetiyeler olarak ruhlarınıza postalanacaktır.Araştırmalarımız elbette devam edecek ama bu dünyadaki güzellikleri keşfedenlerden birisi de neden siz olmayasanız?Bu ağır işi benim aciz omuzlarıma bırakmayacağınızı biliyor, sizlerin de kendi dünyamızın kaynaklarını araştırmak adına çalışmalar yapacağınızı umuyorum.

Derlediğimiz motifleri sizlerle paylaşmadan önce birkaç önemli hususu açıklayalım.Evliya Kerametleri mucizeler gibi gerçekten yaşanmış olağan üstü olaylar olarak kabul edilir inananlarca.Bu nedenle bu kerametlere “hayal ürünü” dememiz asla mümkün değildir.Yine yaptığımız araştırma dini değil de edebi bir araştırma olduğu için bu kerametlerin doğruluğunu ya da yanlışlığını bu çalışmamızda asla sorgulayamayız.Biz şu adna meselenin sadece bize yakan yönüyle ilgileniyoruz.

Buradaki çalışmamız, bizim oluşturacağımız “hayal ürünlerine” kaynaklık edecek Evliya Kerametlerindeki bazı unsurlara dikkat çekmeyi amaçlamaktadır.Bir de yaptığımız çalışma, kerametleriyle meşhur Abdulkadir Geylani’nin menkıbelerinden istifade edilerek hazırlanmıştır bunu da söyleyelim.Araştırmalarımız sonucunda, Evliyalar arasında ayrı bir yüksek mevkiye sahip olduğu belli olan Abdulkadir Geylani’nin kerametlerinin diğer velilerinkinden daha fazla örneklere sahip olduğunu gördük.Bu nedenle bu önemli şahsiyetin menkıbelerinden yola çıkarak yaptık araştırmamızı.


HIZIRLA KARŞILAŞMA :

Abdulkadir Geylani anlatıyor:

“Ara sıra gâipten yanıma bazı kimseler ve ciniler gelir, gerçek yolu sorarlardı.Ben de onlara Hakk’a giden yolu tarif ederdim.Irak’a ilk girdiğimde Hazret-i Hızır (A.S) ile karşılaştım.”


CİNLERİN İTAATİ :

Cinnilerin Meliki:

-Evet, dedi.Sultan Şeyh Abdulkadir evinin penceresinde oturur, yeryüzündeki kovulmuş cinlere bakar.Onlar onun bakışının heybetinden kaçacak delik ararlar.Hem Cenab-ı Hak bir kulunu KUTUB etti mi insan ve cinler hakkında ona bir çok imkanlar verir”

(Ariflerin Menkıbeleri, sh:27)


RÜZGÂRA SÖZ GEÇİRME :

“Abdulkadir Geylani yüzünü göğe doğru kaldırdı.

-Ey rüzgâr, dedi. Kırlangıç kuşlarının başlarını bedenlerinden ayır.

Bu emir üzerine hemen kuşların kafaları bedenlerinden ayrıldı.Her birisi bir tarafa düştü. Abdulkadir Geylani Hazretleri sessiz ve sakince vaaz kürsüsünden indi.Kuşların bedenleriyle başlarını toplayıp bir araya getirdi.Sonra elini üzerlerine koyarak:

-Bismillahirrahmanirrahim, dedi.

Kuşlar Allah’ın izniyle dirilip kalktılar ve havada bir müddet uçtuktan sonra kaybolup gittiler.” (a.e sh:28)

Görüldüğü gibi bu örnekte “ölümden dirilme” motifi de bulunmaktadır.


ÖLEN BİR HAYVANIN DİRİLMESİ:

“Abdulkadir Geylani kadına bir cevap vermeyip tavuğun kemiklerini bir yere topladı ve:

-Kum bi iznillahil ızami vehiye ramin

Diye ferman buyurmasını müteakip Cenab-ı Hakkın izni keremiyle bol tüylü bir tavuk olarak kemikler dirilip kalktı.

(a.e, sh:30)



AYNI ANDA FARKLI MEKANLARDA BULUNMA (TAYY-İ MEKAN)

“Sultan Şeyh Abdulkadir şu anda “Benim şu ayağım bütün velilerin boynu üzerindedir” dedi.Ben de boynumu uzattım.
……………………………………..
Diğer şehirlerde bulunan bütün velilerde bu sesi duydular ve boyunlarını uzattılar.”

(Ariflerin Menkıbeleri, sh: 31)


HAYVANLARLA KONUŞMA :

“Yılan Abdulkadir Geylani’nin eteğinden girdi, yakasından çıktı ve boynuna sarıldı.Bu esnada Gavs-ul Azam hazretleri hiç istifini bozmadan ve konuşmasını kesmeden vaazına devam etti.

Sonunda yılan çekilip Seyyid Abdulkadir Hazretlerinin huzurunda durdu.Ve Gavs-ul Azam’dan başka kimsenin anlamayacağı bir lisanla O’na hitap eder gibi bir şeyler konuştu.Ve ayrılıp gitti.

Yılanın neler konuştuğunu merak edenler Abdulkadir Geylani’den sual ettiler.O da şöyle cevap verdi:

-Yılan bana bir çok velileri denediğini, fakat benim gibi cesur ve sebatlı birini görmediğini söyledi.

Ben de ona:

-Sen ancak bir hayvansın.Seni harekete geçiren ancak kaza ve kaderdir, dedim.Dedi

(Yüce Veliler Anadolu Evliyaları sh:122)


ŞEKİL DEĞİŞTİRME VE UÇABİLME:

Abdulkadir Geylâni’nin annesi anlatıyor:

“ Karşıma siyah bir bedevi çıktı, üzerime saldırdı.O zaman ben feryad-u figan etmeye başladım.Birdenbire gökyüzünde beyaz bir doğan peyda oldu ve bedevinin tepesine çullandı, başına vurmaya başladı.Nihayet bedevi çaresiz kalıp kaçtı.Doğan da benim başımdaki örtüyü alıp semaya gitti.O kuşa şimdi dahi hala hayret ediyorum.

Bunun üzerine Abdulkadir tebessüm edip annesinin yanından ayrılmış, bir müddet sonra da elinde bir başörtüsü ile gelerek şöyle demişti:

-Anneciğim!İşte bu senin başörtün, o gördüğün kuş da (Doğan da) bendim.”

(Ariflerin Menkıbeleri sh: 8, 9)

Bu olaydan sonra Abdulkadir Geylani “Baz’ul Eşheb” yani “Beyaz Doğan” olarak da anılmıştır.Görüldüğü gibi batının Süpermenlerinden binlerce yıl önce doğunun gerçekten de uçabilen, şekil değiştiren ve insanlara yardım eden gerçek kahramanları vardı.

ÖLÜ İNSANLARI DİRİLTME

“Hıristiyan:

-Peygamberimiz İsa (A.S) ölüleri diriltirdi, dedi.

Bunun üzerine Gavs-ul Azam şöyle buyurdu:

-Nasrani!ben nebi ve peygamber değilim.Sadece ümmet-i Muhammed’den bir ferdim.Ancak tamamen mahvolmuş bir ölüye “KUM” (Kalk) desem o anda dirilerek mezarı başından çıkar.

Daha sonra bir mezarın başına giderler Hıristiyanla birlikte.Abdulkadir Geylani:

-Kum bi iznillah (Allah’ın izniyle kalk) der.

Tamamen çürümüş olan ölü mutluluk içersinde mezarından dışarı çıkıp Abdulkadir Geylani’nin karşısında dikilir.”

(Ariflerin Menkıbeler, sh: 42, 43)

Görüldüğü gibi Yüzüklerin Efendisindeki ve diğer bazı fantastik eserlerdeki yaratık ya da insan diriltme sahnelerinin asılları, binlerce yıl önce Evliya Menkıbelerinde gerçekten yaşanmış öyküler olarak nakledilmiş..


GÖZDEN KAYBOLMA, GÖRÜNMEZLİK :

“Bir kimse Abdulkadir Geylani’ye sordu:

-Aşk nedir?

O da bu zatı Basra’daki Ahmed Rufai’ye yolladı.Adam aynı soruyu Ahmed Rufai’ye de sordu.

Bu soru üzerine Ahmed Rufai yerinden kalkarak:

-Ennâru Aşkun, Ennaru Aşkun (Aşk Ateştir) diye diye dönmeye başladı ve döne döne gözden kayboldu.

Adam hayret ve şaşkınlık içinde iken o sırada Gavs-ul Azam Abdulkadir’in ruhaniyeti tecelli edip:

-Ya falan oğlu falan, kardeşim Ahmed Rufainin etrafını çiz ve oraya misk-u anber dök.

Diye ferman buyurdu.Gavs-ul Azam’ın dedikleri yapıldı.Biraz sonra Seyyid Ahmed Rufai yine döne döne göründü ve soruyu soran zata:

-Gördüklerini Gavs-ul Azama bildirirsin, dedi. O zat Bağdat’a döndü ve başından geçenleri Gavs-ı Azamâ anlattı.Gavsul Azam:
-Gördün mü aşk neymiş? Dedi..”

(Ariflerin Menkıbeleri, sh:61)

Bu örnekte de görüldüğü Abdulkadir Geylani “Gavs-ı Azam” sıfatıyla bir anda pek çok yerlerde olabiliyor.Ahmed Rufai döne döne gözden kayboluyor.Verdiğimiz bütün bu örnekler yüz yıllardır görmezden geldiğimiz kendi Fantastik Edebiyatımızı oluşturmak için istifade edebileceğimiz o zengin kaynakları, okyanusları işaret ediyor.

Evliya Menkıbeleri diğer Fantastik kaynaklarımızdan “gerçekten olmuş harikulade olaylar” olmaları yönüyle ayrılıyor.Yani bu kerametlere inananlar böyle inanıyor.Ancak herkes Yunan Mitolojilerindeki Tanrıların inanılmaz hikayelerin kesinlikle gerçeğe dayanmayan birer kurgu olduklarını kabul ediyor.Bu yönüyle Tasavvufi Biyografiler olarak adlandırabileceğimiz Menkıbelerden ilham alınarak oluşturulacak Fantastik Kurgular, toplumumuzun büyük bir çoğunluğu tarafından daha ciddi ve inandırıcı bulunabilir.Hatta birer tarihi gerçekliği olan Evliyaların bu olağanüstü özellikleri tüm dünya insanlarını da etkileyecek yeni ürünlere ilham kaynağı olabilir.Yani insanlara Süpermen filmleri ne kadar yapma ve uydurma geliyorsa, Beyaz Doğan Abdulkadir Geylani’nin olağan üstü olaylarla süslü maceraları da o kadar doğal ve gerçek olarak algılanacaktır.Aynı durum Nasreddin Hoca, Battal Gazi gibi kahramanlarımızın hikayelerinden ilham alınarak oluşturulacak tüm Fantastik Kurgu ürünleri için de geçerlidir.Oluşturacağımız Fantastik Edebiyatın bu yönlerine baktığımızda bu edebiyatın evrenselleşme potansiyeline sahip olduğunu da anlarız.

Kendi Fantastik Dünyamızın mimarı olacak Dede Korkut Yürekliler, hiçbir gelecek kaygısı taşımadan edebiyatımızın özgün ürünlerini verdiklerinde, etrafımızı kuşatan şu şekilsiz; güzellikten yoksun beton yığınları, konuşmalarımızı; yazılarımızı yabancılaştıran şu Latin- Anglo-Sakson telaffuzlar, bizim ruh dünyamızla hiçbir ilgisi olmayan Batı ve Yunan mitolojisinden ithal hayaller; felsefeler bütün bunların hepsinin yerlerini kendi mimarimizin şaheserlerine, Türkçemizin güzelliklerine ve Hayal kaynaklarımızın safiliğine bırakıp geldikleri gibi çekip gideceklerdir.Bizim biz olarak yaşayabilmemizin başka hiçbir yolu yoktur.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın gelecek kümesinde bulunan diğer yazıları...
İnsanı Gelecek Zamanda Çekimlemek
Bir Hayâliniz Var mı?
Türkçeleşmek Zamanı
Mevlanalar'ı Beklerken
Almanya'daki Yangın ve Nefretlerimiz

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Fâtih İstanbul'u Kaç Yaşında Fethetti?
Mevlid Kardeşliği
Kâfiyelerin Birliği
Kemençe Kimin?
Baklava'nın Kökeni
Kurân'ın Kökeni Sümerde mi?
Şiir Düşünceleri
Amerika Osmanlı Tarafından Keşfedilseydi?
Medeniyet Bestemizin Notaları
Omoto Dini ve İslamiyet

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sen Var Ya Sen! [Şiir]
Çakkıdı Çakkıdı [Şiir]
Bâlibilen Dilinde Şiir [Şiir]
Üç Boyutlu Şiir [Şiir]
Miraciye [Şiir]
Sağanak Sen Yağıyor [Şiir]
Bülbüller Şehri İstanbul [Şiir]
Türkçe Hamile Beyanlara [Şiir]
Burası Sessiz Biraz [Şiir]
New Orleans'lı Siyahi Kirpiklerin [Şiir]


Oğuz Düzgün kimdir?

Yazar edebiyatın her alanında çalışmalar yapıyor.

Etkilendiği Yazarlar:
Bütün yazarlardan az çok etkilendi. Zaten insanoğlunun özelliği değil midir iletişimde bulunduğu varlıklardan etkilenmek?


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.