..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevginin bulunmadığı yerde us da arama. -Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Gelecek > Oğuz Düzgün




14 Nisan 2020
İnsanı Gelecek Zamanda Çekimlemek  
Oğuz Düzgün
Anglo-sakson dillerinde iki farklı gelecek anlayışı bulunuyor. Bunlardan birincisi, “future” ya da “futur” örneğinde görüldüğü gibi zamanda konumlanan şahsın merkeze alındığı ve özneleştirildiği anlayış…


:ACCE:
Anglo-sakson dillerinde iki farklı gelecek anlayışı bulunuyor. Bunlardan birincisi, “future” ya da “futur” örneğinde görüldüğü gibi zamanda konumlanan şahsın merkeze alındığı ve özneleştirildiği anlayış…
Bu anlayışa göre gelecek sonradır, yarındır, ötededir ve bizim ulaşacağımız bir hedeftir. İlerlemeci modern anlayışın Hegel gibi düşünürlerde tezahür eden gelecek anlayışı bu modele uymaktadır.
Derrida’ya göre böyle bir gelecek tahmin edilebilen, belirlenebilen, öngörülebilen bir gelecektir. Gelecekten çok bir gidilecek noktadır.
İkinci anlayışsa, henüz gerçekleşmemiş olduğunu sandığımız gelecek zamanın merkeze alındığı ve onu bugüne gelebilecek bir varlık olarak kabul eden anlayıştır. Buna göre “gelecek” öteki bir varlıktır ve bulunduğu o muhayyel konumdan şu ana doğru gelmektedir.
Derrida, Türkçe’deki “gelecek” kelimesiyle aynı anlama gelen Fransızca “l’avenir” kelimesini “futur” kelimesine tercih eder. Geleceği var edenin biz olmadığımızı, geleceğin bütün belirsizliğiyle ve öngörülemezliğiyle bize doğru gelmekte olduğunu kabul eder.
Çünkü düşünür bilmektedir ki, ikinci örnekteki “gelecek” anlayışı merkeze alınırsa, modernitenin bir ürünü olan hümanistik öznenin mutlaklığı düşüncesi, varlığın, ismin ve oluşun onuru adına etkisizleştirilmiş olacaktır.
Böylesine öngörülemez bir gelecek adına hiç kimse evrenselci ve totaliter grand-teoriler ortaya atamayacak ve haddini çok fazla aşarak; Faşizm, Marksizm ya da Liberalizm benzeri ilerlemeci ve evrensel kurtuluş vaatlerinde bulunmayacaktır.
Fransızca “avenir” kavramına benzer bir anlama sahip olan Almanca “Zukunft” kelimesi de dikkat çekicidir. Kökeni, İncil’in Almanca çevirisindeki “Ankunft” (Geliş) ifadesine kadar uzanan bu kelime, Hz. İsa’nın dünyaya yeniden gelişine de inceden inceye imada bulunur.
Türkçemizde de “avenir” ve “Zukunft” (İngilizce coming) kelimelerinin anlamlarıyla uyumlu bir şekilde kullanılan “gelecek” kelimesi, öngörülemeyen, programlanamayan bir ötekinin şu ana doğru gelişini ifade eder. Gelecek olan O’dur ve O’nun kim/ne olduğunu biz tahmin edemeyiz.
Kur’ânî bir kavram olan mugayyebat-ı hamse (beş bilinmeyen) de, Arapça düşündüğümüzde, istikbalden ziyade “âti” (avenir, gelecek, Zukunft) kavramıyla ifade edilebilecek bir gelecek üzerinedir.
Gelecek (âti, avenir, Zukunft) kavramı, İslam’ın “Levh-i Mahfuz” inanışıyla birlikte düşünüldüğünde başka anlam imkânlarını da bizlere sunabilir. Ezelde olacakları, sonsuz bir ilim sahibi tarafından bilinmiş olan bütün “olacakların” zamanı geldiğinde olması anlamı, bize Kader ve Kaza inanışını da verecektir mesela.
Geleceği bugüne doğru gelen bir öngörülemez öteki olarak düşündüğümüzde, başka imkânlar da kucaklar bizi. Bize gelebilene bizim de gidebilmemiz mümkün olduğuna göre, insanlığın “geleceğe yolculuk” hayalinin günün birinde gerçekleşmesinin ihtimal dâhilinde olduğunu da söyleyebiliriz böylece.
Türkçe söyleyecek olursak, istikbal ve gelecek kavramlarının, birbirlerinden farklı ama oldukça zengin anlam imkânları sunduklarının farkında olmamız gerekiyor.
Anda yaşayan bir varlık olarak bize doğru gelmekte olan zamansal ve öngörülemeyen ötekiyi karşılamak anlamına gelen “istikbal” kavramı, gelecek olanın gelişine karşı ciddi bir hazırlanmayı hatırlatır bizlere.
Öngörülemeyen ve bilinemeyen geleceği layıkıyla istikbal etmek bize düşmektedir. Biz onun gelişine hazır olsak da olmasak da sonuçta o bize gelip ulaşacaktır.
Zamanın çizgisel olduğuna ve geleceğin insan öznelerin kontrolünde sürekli bir ilerleme getireceğine dair inancın zeminini sarsacak böyle bir gelecek tasavvuru, modern insanın hiçbir zaman geleceğin öznesi/fâili olamayacağını da ilan edecektir.
Günümüz insanının, modern ilerlemeci meta-anlatıya, 18-19. yüzyıl insanından daha az itibar gösterdiği de bir gerçek. Çünkü geleceğin belirsizliği, ilerlemeci anlayışın iyimserliğinden daha belirgin bugünlerde.
Hele de bulaşıcı salgın hastalıkların -koronavirüs örneğinde olduğu gibi- ne zaman nereden çıkıp, kimlere bulaşıp kimlere bulamayacağı ya da bu bulaşmaların geleceğin hangi belirlenmiş tarihinde sona ereceği soruları karşısında bu kadar câhil olduğumuzu anlamışken...
Belki de teknolojisinden ekonomisine, insanoğlunun ilerleme sandığı bütün bu gelişmeler, savaşları, katliamları, hastalıkları, zehirlenmeleri, doğal felaketleri ve de en sonunda; mutantların, yapay zekalı robotların, insan ötesi varlıkların tahakkümünü sonuç verecek olan gerilemelerdir. Kim bilir?
O halde geleceği bizim yaratıp inşa ettiğimize dair o modern hümanistik miti sorgulayıp, geleceğin bize doğru akıp gelen, bizim kontrolümüzün dışında bir öteki/özne/O olduğu gerçeğiyle yüzleşmemizin zamanı artık gelmiştir.
Ancak bu yüzleşmeyle, aklımızı (rasyomuzu) evrenin tam da merkezine yerleştirdiğimiz o modern rüyadan uyanabilir; gelecek olanın “O”nun tarafından belirlenmişliğinin bize dönük belirsizliği karşısında, ne kadar âciz ve ne kadar fakir olduğumuzun şuuruna varabiliriz.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın gelecek kümesinde bulunan diğer yazıları...
Evliya Menkıbelerinden Türk Fantastik Edebiyatına
Bir Hayâliniz Var mı?
Türkçeleşmek Zamanı
Mevlanalar'ı Beklerken
Almanya'daki Yangın ve Nefretlerimiz

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Fâtih İstanbul'u Kaç Yaşında Fethetti?
Mevlid Kardeşliği
Kâfiyelerin Birliği
Kemençe Kimin?
Baklava'nın Kökeni
Kurân'ın Kökeni Sümerde mi?
Şiir Düşünceleri
Amerika Osmanlı Tarafından Keşfedilseydi?
Medeniyet Bestemizin Notaları
Omoto Dini ve İslamiyet

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sen Var Ya Sen! [Şiir]
Çakkıdı Çakkıdı [Şiir]
Bâlibilen Dilinde Şiir [Şiir]
Üç Boyutlu Şiir [Şiir]
Miraciye [Şiir]
Sağanak Sen Yağıyor [Şiir]
Bülbüller Şehri İstanbul [Şiir]
Türkçe Hamile Beyanlara [Şiir]
Burası Sessiz Biraz [Şiir]
New Orleans'lı Siyahi Kirpiklerin [Şiir]


Oğuz Düzgün kimdir?

Yazar edebiyatın her alanında çalışmalar yapıyor.

Etkilendiği Yazarlar:
Bütün yazarlardan az çok etkilendi. Zaten insanoğlunun özelliği değil midir iletişimde bulunduğu varlıklardan etkilenmek?


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.