Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
Mantıktan çok duygularınızla hareket etmeyi tercih eden bir yapınız varsa, bu; dünyadan daha fazla zevk aldığınız kadar, daha fazla acı da çekeceğiniz anlamına geliyor. Duygusal insan, karşılaştığı olayların geri planıyla ilgilenir, olaydan çok, kendinin ve başkalarının ne hissettiğiyle ilgileniyordur. O anki ışığın konumu, ses tonlarının iniş çıkışları, çağrışımlar, muhatabının yüz ifadesindeki değişiklikler ve daha binlerce etkenin ruhuna akması için kapılarını sonuna kadar açık tutuyordur. İç dünyası ardı kesilmeyen duygulanımların kazandırdığı verilerle zenginleşiyordur. Sıradan bir yolculuk başkaları için bilet alıp otobüse binmekten ibaret iken, duygusal insan o yolculuğa aklınıza gelmeyen anlamlar yüklemiş, başkalarının yaşadığı sıradan dakikalarda, akla gelmedik çağrışımlarıyla özel anlar yaşamıştır. Duygusallık kırılganlıkla karıştırılmamalı. Kırılgan tipler, öz benlikleri bir yerde yara aldığı için hassas bir gurur geliştirmiş insanlar olabilirler. Kırılganlıklarını ortaya vuruş şekilleri ister öfke, ister kırgınlık ister de gözyaşları olsun duyguların dilidir. Oysa; duygusal insan iç dünyasında dengeye ulaşabilmeyi başarmışsa, başka bir değişle duygusallığıyla barışıksa garip bir güç geliştirmiştir. Onlar asla sıkılmazlar. Etrafta öyle çok veri vardır, iç dünyaları öylesine gelişmiştir ki... Büyük ihtimalle sıkılgan ve utangaç tiplerdir. Bence bu, duygularla uğraşırken pratik hayatın acımasızlığını fark etmelerinden ve pratik hayatın gereklerine zamanla yabancılaşmalarından kaynaklanıyor olabilir. Sanat ve 'yaşamı sanat haline getirmek' duygulanım gerektirir. Hayatta başarıya ulaşmak adına duygularını dondurmaya karar verenler, başka bir deyişle duygularına eskisi kadar değer vermemeyi 'büyümek' le bir tutanlar, asla yaşamı sanat haline getiremezler. Onlar öğrenilmiş tavırların tekrarıyla yaşarlar. Kaçırdıkları şeyler için üzüntü duymaları gerekir, hakları gaspedilince öfkelenmelidirler, iki kere iki her zaman dörttür. Oysa ki siyah ve beyaz ayırımının bıçak sırtı kadar keskinleşmediği bireyler, renk cümbüşünün enginliğiyle yaşayabilirler. Gerçek sanatçılar duygusaldırlar. Öte yandan öylesine kendi çerçevelerinde kalmış olabilirler ki; hem kendilerine, hem de çevrelerine daha fazla faydalı olma şansını kaçırabilirler. Yeterince olgunluğa erişmemiş bireylerde. duyguların tadını çıkartırken, bir yandan da sosyal hayatın gereklerini yerine getirmek ve sadece kendi için yaşamanın bencillik tuzağına takılmamak, gerçekten beceri isteyen bir manipulasyondur. Şüphesiz duygular hayata renk katan, ruhumuzun gıdası. İnsan gibi olmayı, faydalı olmayı, güzelliklerden zevk almayı duygularımıza borçluyuz.... ve onları ne kadar geliştirebilirsek, yaşamın gerçek yüzü bize o kadar yaklaşır. Herşeyin orta yolu ideal kabul ediliyor. Duyguların seline kendini kaptıranların bir yerde durup, aklın dizginine başvurmaları en iyi çözüm. Fazladan acı çekmek istemiyorsak yapılacak en iyi şey bu...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Arzu Menteşeoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |