Bütün sanatlarda insanı şaşırtan bir yan vardır. -Alain |
|
||||||||||
|
Hayat karşımda büyük bir bilinmez olarak duruyor hala. 'Büyüyünce anlarım' umudu da yok artık. Çünkü büyüdükçe daha da karmaşık geliyor insana. Hiçbir olay bir diğerinin benzeri değil. Hiçbir duygu diğerini taklit etmiyor. Hiç kimseyi gerçekten tanıyamıyoruz. Kendimizi bile. En yakınımız dediğimiz insanları bir bakıyoruz hiç tanımamışız. Bu duyguya daha sık kapılır oldum şu günlerde. Tanıdığımı zannetiğim, ondan ne tip laflar ve davranışlar beklemem gerektiğini az çok bildiğimi sandığım insanları bir bakıyorum tanıyamamışım. Bizler olayları ve insanları kendi penceremizden değerlendirmeye o derece kendimizi kaptırmış oluyoruz ki, en geniş çaplı düşündüğünü sananlarımız bile gün gelip hiç de öyle olmadığını gördüklerinde yıkılıyorlar. En azından bana öyle oldu. Cıvıl cıvıl hayat dolu şeyler yazmamı söyleyen babamın isteğine karşılık verebilmeyi isterdim. Elden ne gelir ki testinin içinde ne varsa dışa o sızıyor. Bugün gözlerim hiç nedensiz dolarken defalarca babamın dediklerini hatırladım. Neler oluyor bana? Hissettiklerim denizin altındaki ufacık kabarcıkların su yüzeyindeki büyük görüntüleri mi sadece? Gün boyu niye şu sıralar kendimi alabildiğine kötü hissettiğimi sordum durdum. Bilinç altımdaki problem okul muydu gene, puan derdi miydi. Paniğe kapılan bilinç altımın bilinçüstüne gönderdiği negatif uyarılar mı yaşadıklarım. Yakın bir dostumu kaybetmiş olmam mı yoksa...Yoo...zannettiğiniz gibi değil, o ölmedi ama hiçbir şey eskisi gibi olmaz artık. Birçoklarına göre oldukça dayanıklıyım ben. Hastalıkta, felakette, ölümde soğukkanlıyımdır. Hayat enerjimi sömüren insanların gözlerine sinmiş olan umursamazlık, sevgisizlik. En sevdiğimizi söylediğimiz insanlara karşı bile alabildiğine duyarsızız. 'Öylesine' yaşıyoruz işte. Tam bir hayat meşgalesi içinde insanlar. En ufak sıkıntımızda en yakınlarımıza çatma hakkımız vardır. Ama benim sıkıntılarım başka. İşsizlik, parasızlık değil. Birbirimizi mücadele edilesi insanlar olarak görür olduk. Niye? Tüm hareketlerimize duyarsızlık sinmişse "seni seviyorum" ların anlamı var mı. Aynı mekanı paylaşan insanların birbirlerine verdikleri değer sabahları 'günaydın' demekle ve birlikte yenilen öğünlerle mi ölçülüyor. Anlamaya hiç çalışmıyoruz. Başkalarını kendi değer yargılarımızla tartamayız, eğer ona gerçekten değer veriyorsak, zahmetli de olsa onun penceresini öğrenip onunla ilgili konularda bu pencereden bakmayı göze almalıyız. Onun bakış açısı size uymuyorsa hoşlanmak zorunda değilsiniz. Eğer durum buysa onu kendi haline bırakın, zira sizin yöntemlerinizin ona yarar sağlayacağını sanmıyorum. İlişkilerimiz oldukça yüzeyel. Hafif bir nostalji perdesinden özlemle baktığımız eski zamanlarda da mı böyleymiş diye merak eder oldum. İnsan her devirde şimdiki gibi miymiş, değişen sadece zaman ve mekanlar mı yoksa toplumumuz dejenere mi gerçekten. Gittikçe kötüye gittiğimiz bir gerçek. Çıkan yeni uğraşların ve bunların getirdiği yeni problemlerin ilişkilere ayrılan zamanı alabildiğince azalttığı gerçek. Ancak bizler nasıl olur da hiç bir konforun ya da başarının bir dostluğun samimiyetine değmeyeceğini anlayamayız. Nasıl olur da, başarının ve konforun paylaşacak insan olmazsa değer taşımadığını göremeyiz? Sevenlerimizin her ne pahasına olursa olsun yanımızda olacağı gibi bir fikre sahibiz nedense. Bu ilişkileri o kadar kanıksarız ve onların hep yanımızda olacağından o kadar emin oluruz ki, bir gün ondan yolunda gitmeyen birşeylerin mesajını aldığımızda şaşırır kalırız. Her ilişki 'birazdan' fazla özen ister. Aynı ev içinde yaşamak zorunda olup da artık birbirlerine saygı duymaktan vazgeçmiş insanların hali ne acıdır. Çoğumuz sevgiyi ayakta tutan şeyin saygı olduğunu göz ardı ederiz. Uzun süreli beraberliklerde -buna özellikle aile bağlarını katmak istiyorum- kanıksamaya çok yatkınız. Artık onun neden hoşlanmayacağı veya nelerden hoşlandığının hiç önemi yoktur çoğu zaman. Sıradan bağlarla yaşayan insanlarız. Kendi komplekslerimizi tatmin etmek için yakınlarımızı harcamaktan çekinmiyoruz. Ardına kadar açılmış bir yüreğn anlaşılmaması kadar kırıcı ne olabilir. Sevmek, birine bağlanmak risk halini aldı. Birisine bağlandığımızda neden, feci bir şekilde kırılmayı da göze almalıyız? Sadece duygusal bağlanmalardan bahsetmiyorum. Aksine sıradan kabul edegeldiğimiz ilişkiler söz konusu etmeye çalıştığım. Arkadaşlarımız, ailemiz, çok yakın bulduğumuz bir akrabamız. Tekrar etmek istiyorum her sevgi özen ister.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Arzu Menteşeoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |