• İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey |
161
|
|
|
|
Sevgisiz yaşamın bir anlamı olamayacağından söz etmiyorum. Sevgisiz yaşamın var olamayacağından söz ediyorum...bee |
|
162
|
|
|
|
Sadece temenni etmek yetmiyor bu dünyadaki kötülükleri yok etmeye |
|
163
|
|
|
|
İpsiz sapsız havada asılı duran taş hep başkalarının oradadır. Kendiliğinden yanan Selahattin' nin lambası da öyle, uçan halılar da. Aksi takdirde eleştirenlerin de bir savurmalı ipi olur. Hani binadan binaya atlayan, oradan buraya zıplayan. |
|
164
|
|
|
|
Büyük balığın küçük balığı bir lokmada yuttuğu bir ülkenin - pardon akvaryumun - bana çağrıştırdıkları üzerine kısa bir toparlama sadece... |
|
165
|
|
|
|
Taşgetiren iyi niyetini gösteren bir düşünce içinde doğru ve güzel saptamalarda bulunmuş. Özellikle anket soruları kısmı çok etkileyici... |
|
166
|
|
|
|
Yalan o kadar ruhumuza işlemişki “doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” diye atasözü bile icat etmişiz. ”Yalandan kim ölmüş” diyerekten adeta yalanı teşvik etmiş olmuyormuyuz günlük hayatımızda |
|
167
|
|
|
|
Her insan ve her toplumun iki dili vardır ,
Ana dili ve Anladığı dil ... Atakan Korkmaz
|
|
168
|
|
|
|
Tüm film yapımcıları insanların ciğerlerini delen hayat hikayelerinin peşinde! Geçen gün tanıştığım “Müslüm” filminin yapımcısı Nurinisa Yıldırım hanım da aynı hikayeyi arıyor olsa gerek ki şimdi yeni filmi “Bergen”i çekiyor…
|
|
169
|
|
|
|
Ben ve ailem senelerce katı yağ yemedik, yemeklere koymadık, sıvı yağı tercih ettik. Çelik tencereme metal kaşık sokmadım, tahta kaşık kullandım. Et suyu tabletleri yerine, tavuk ve kıymayı kullandım, yoksa yerine baklagilleri pişirdim. Yoğurdu plastik kaplardan almadım, kendim cam kavanozlarda mayalayıp aileme yedirdim. Market alışverişlerimde; meyve sularının cam şişelerde olanını tercih ederken de içeriğine bakıp kansere neden olan E 330 içermeyeni satın aldım. Diş macunlarını banyomdan eksik etmediğim gibi diş fırçalarımızı iki ayda bir değiştirdik. |
|
170
|
|
|
|
“Sigaran var mı?” Dünyanın götünde diyaloglar böyle başlar. Düzme ve düzülme mantığı üzerine kurulmuş bir underground filminin kareleri gibi gündelik hayatın içinde akıp gider. Paslı bir görüntü. Çürümüş bir toplumun paslı tenekeleri gibi duran insan figürleri. Kan, şiddet, kahkaha, müzik, iç içe geçmiş burada. Şiddet kanlı ama olsun “sevimli”, kanlı ama olsun çok “estetik”, kanlı ama olsun çok “şiirsel”, kanlı ama olsun çok “müzikal”, kanlı ama olsun çok “renkli”. “Ama bu dünyada şiddet çok kanlı diyorsanız….” Size de hiç yaranılmıyor!
|
|
171
|
|
|
|
Birincisi kurum ile bir kavganız varsa bunu dışarıdan üçüncü kişilere “hakaret ederek” çözemezsiniz! Yaptığınız işten bu kadar rahatsızsanız, çözüm çok basit. İstifa edin, gidin! Daha rahat bir işte çalışın. Sizin yerinize işini doğru dürüst yapan insanlar bulunur. Günümüzde herkes çok zor şartlarda çalışıyor. Hiç kimsenin işi kolay değil. Ama herkes sizin gibi böyle avaz avaz bağırıp, hakaret edip, ortalığı birbirine katmıyor!
|
|
172
|
|
|
|
Tarih 13 Haziran Şişli Belediyesi 30 Haziran’a kadar Maçka parkında I. Geleneksel Kitap Fuarı düzenliyor. Okulların tatile girdiği, ÖSS, SBS sınavların artık bittiği, çalışanların tatile ayrılmaya başlandığı bir dönem. Gençlerin, öğrencilerin ve kitapseverler için ideal bir dönemdir yaz ayları. Böyle bir zamanda kitap fuarları okumak isteyenlere kaçınılmaz bir fırsat diye düşünülebilir. |
|
173
|
|
|
|
Büyük marketlerden birisine girdim, domates alayım diye... Bir de ne görsem, görmekle de kalmadım kıpkırmızı oldum. Domates, o ekmeğe katık ettiğimiz güzelim sebzenin fiyatı 29.90 Tl... Yani otuz lira veriyorsunuz, on kuruş size geri veriyorlar... Artık o kuruşu nelerde harcarsınız onu da bilemem? |
|
174
|
|
|
|
To be or not to be; that is the question..(W.Shakespeare)
Yazmayayım, herşeye maydanoz olmayayım diyorum ama çıkarılması düşünülen kürtaj yasası konusunda sessiz kalmak da olmazdı bir kadın olarak.
Yalnız benim durum biraz karışık, ben hem kürtaja, hem kürtaj yasasına karşıyım..
|
|
175
|
|
|
|
Genel ve yerel seçimlere onlarca parti katılır... Bu onlarca partinin arasından bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar parti başarılı olur, geride kalanlar ise amiyane tabir ile nal toplar, nal koleksiyonu yapar ... Nal toplamalarına rağmen hiç bir parti kapısına kilit vurmaz. Bir dahaki gelecek seçimde de nal toplama durumu garanti olsa bile, yine de dükkan kapatılmaz, yani parti lağvedilmez... Küçücük bir seçmen kitlesine yalanlar devam eder gider...
|
|
176
|
|
|
|
Sarhoş tiplemelerinin en güzel örneklerini bize kahkaha attırırken düşündüren Levent Kırca sergilemektedir. Tipi zaten rolünün adamı olduğunu göstermektedir. Bir de işin içinde tiyatroculuk olunca rol için bulunmaz kaftan olmaktadır. |
|
177
|
|
|
|
Kin ve nefret politikalarına inat; sevgi ve hoşgörü kültürünün barış ve dostluğun çok önemli bir aracı olabileceği tüm çıplaklığıyla bir kez daha görüldü. Barış sermayesini hoyratça harcayanların yanlış bir yolda olduğu bir defa daha ortaya çıktı. Bu karşılıklı sevgi ve hoşgörü gösterileri, halkların yüreklerinde besleyip büyüttükleri sevgilerinin bütün meseleleri aşacak kudrette olduğunu gösterdi. Rusya’nın Trabzon Başkonsolosluğunun gayretleriyle gerçekleştirilen dostluk ve sanat günleri birkaç gün daha devam edecek.
|
|
178
|
|
|
|
Bas bas bağırıyorlar yaşlı insanlar evden çıkmasın diye amcaya mikrofon uzatmışlar, evden çıkmaman lazım ölüm tehlikesi var diye, cevap çok manidar, nasılsa ölmeyecek miyiz... Öleceksin de amcam bulaştırıp elli kişiyi de yanında götürürsen ne olacak? Başka bir amca ''Hanım temizlik yapıyor evden kovuyor ne yapalım?'' diyor. Başka bir odaya geç, al gazeteni paşa paşa oku be amcam, onu da mı yapamıyorsun? |
|
179
|
|
|
|
Kimi zaman çok yakınındaki insanlar yer insanın başını... Kimi hanımı, kimi zaman çocukları, kimi zaman anası, babası ya da yakın akrabaları yer insanın başının etini... Bunalırsınız, sıkılırsınız, sıkıldığınızı da kimselere anlatamazsınız, başınızdakileri de atlatamazsınız... |
|
180
|
|
|
|
Millet olarak sevgi, saygı ve hoşgörümüzle tanınırdık. Dünyaya insanlığı ve gerçek medeniyeti biz öğrettik. Fakat nedense son senelerde bir garip millet olduk. Menfi bir değişim süreci geçiriyoruz. Büyüklerin küçüklere sevgisi, küçüklerin büyüklere saygısı kalmamış. Edep erkân buharlaşmış; herkes burnunun dikine gidiyor. Değerlerimiz iyice aşındı.
|
|