|
• İzEdebiyat > Öykü > Ortamsal |
41
|
|
|
|
Kahramanımız Abdülrezzak , bir dakikanın altmış kere kafasına kaya kütlesi gibi indiği bu zor anlardan birini farklı bir boyutta yaşadı!... Yutkunacak oldu, ağzı kurumuştu; dili damağına yapıştı!... Öylece kaldı!... Ama, Abdülrezzak, hazmetme kapasitesi sayesinde bunu da atlatır evelallah!...
|
|
42
|
|
|
|
Bu yazıyı okuyan herkes kendi için bir şey yapsın, tek başına. |
|
43
|
|
|
|
Çok canlar yaktılar,bir çok canı hayatla sevdiği arasında barut yapıp o kovanın dip kısmına ansızın vuran iğne oldular ama özünde sevmek yatan yürekleri yine de ayıramadılar. |
|
44
|
|
|
|
Nevruz günleri unutturularak, futbol geliştirilmeye ne demeli bilemem.
Türkiyenin batıya yönelmiş kültürü içinde, köklü törelerimizden Nevruz
bayram olarak benimsenmemişti. Türkiyedeki Kürtler tarafından Newroz
adıyla bayram coşkusuyla kutlamaktadır. Dünya futbolünde Avrupa
Grubunu seçmemiz, Asyadaki Türk kökenli devletler tarafından coşkulu,
bayram havasında geçen Nevruzu unutturmuş, ergenekon örsünde kılıç
dövmek yeterli görülmüştür. Saygılarımla.
|
|
45
|
|
|
|
Kahramanımız Abdülrezzak , bir dakikanın altmış kere kafasına kaya kütlesi gibi indiği bu zor anlardan birini farklı bir boyutta yaşadı!... Yutkunacak oldu, ağzı kurumuştu; dili damağına yapıştı!... Öylece kaldı!... Ama, Abdülrezzak, hazmetme kapasitesi sayesinde bunu da atlatır evelallah!...
|
|
46
|
|
|
|
Çığlık çığlığa doğuyordu şimdi bebeleri tekersiz, camsız siyah bir otomobilin altında...4 kardeşten biri ölü doğdu... |
|
47
|
|
|
|
Ressam, beni fark etmiyor bile. Çizimlerine devam ediyor, kimsesizce!.. Sadece gökyüzündekiler değil, suyun üstünde sallanan martılar da tuvalin üzerine yansıma çabasında!.. |
|
48
|
|
|
|
Bu yüzden Doktor sana, her yemek sonrası, çene ve ağız kaslarını güçlendirmen için, günde üç kez ‘’yaygara’’ yapmanı yazmış reçetene.’’ |
|
49
|
|
|
|
Kadın, az da olsa özverili baba numarasına inandığı için ertesi günlerde adamı görmezden gelmediği gibi, arada halleşmeyi de boş vermedi... Beş, on, on beş derken, kadın bir gün kendi kendine, ‘ Kız şu adamın işini görsen bir kerecik ; kıyamet mi kopar? Üstünde kalacak değil ya, adamcağız! , diye içinden geçirdi… Karşılaştığı bir gün de, “ Tamam ulan tamam!... Ama, keleklik etmeyeceksin!... Unutma!... Bir kereye mahsus!...” diye sıkılayarak açıkladı kararını… İlki böyle oldu. Şipşak! Abdülrezzak’ ın sırnaşıklığı da bundan sonra katlanarak gelişmeye başladı… Kadın, ‘Nasıl olsa yüz vermem, atarım başımdan, diye düşünmüştü. Yanıldı!... Arkasından ikincisi gerçekleşti! İlkinden daha hızlı oldu!... |
|
50
|
|
|
|
Ay, kucak gelişmez karakavakların ardına gizlenerek usul usul ilerlerken gölgeler uzuyor, gölgeler uzadıkça çevre şekilden şekile dönüşüyordu… Uyuz Ümmet, karakavakların gölgesinden yürüyerek, gürül gürül akmakta olan suyu atlayarak geçti. Su arkının boyunca uzayıp giden ip incecik yolağa düştü. Geceleyin yürürken, neyin nerede önüne çıkacağını eliyle koymuş gibi biliyordu. Biliyordu zira, geçen yılın haziran başından bu yana her gece değilse de haftanın iki, bazen üç günü yineliyordu bu geliş gidişi… |
|
51
|
|
|
|
Dün akşam, Abdülrezzak’ ın evinde neler olduğuna gelince, durum kısaca şöyle: Adam geçkin akşam keman yayı gibi gergin döndü eve… Zira, yukarıda anlatıldığı gibi, her ne pahasına üçüncü kez buluşmayı kafasına koyduğu için evden ayrılıyor, buluşamadan geri dönüyordu iki günden bu yana… Çocuklara bağırıyor, karısı Güldane’ ye olur olmaz çıkışıyor; sağa sola çalım satmak için fırsat kolluyor gibiydi. Evde sıklıkla ortaya çıkan bu gergin ortam, buluşmak için gidilen ilk günden başlayarak göreceli bir biçimde artarak sürüyordu… Özellikle bir haftanın dolmasıyla gerginlik de tavan yapıyordu. Dün ikinci gün olması nedeniyle evdeki hava gelecek bir kaç gün içindeki denli olası fırtınalara dönmemişti henüz!... Ama, Abdülrezzak’ ın karısı, “ büyük kızı istemeye gelecekler, ne halt edeceğiz; sen onu düşün.” deyince, ‘Eşek kaçtı, palan düştü, derler ya! İşte tam da öyle oldu!...
|
|
52
|
|
|
|
Önüne düşüveren hayatın getirdiklerine, kazandıklarımıza |
|
53
|
|
|
|
Kış bazen de içimizi soğutan bir bahanedir. |
|
54
|
|
|
|
İki yaşlı öküzün çektiği, bitip tükenmişliğini çıkardığı inilti dolu sesle duyuran kağnı durunca bütün araziyi ölümcül bir sessizlik kapladı. |
|
55
|
|
|
|
Yaşamımızın boğulma noktalarında nefes almaya ve renk aramaya yöneldiğimiz anlar vardır. |
|
56
|
|
|
|
Değişen şeyler üzerine bir yazı. |
|
57
|
|
|
|
Güldane, konuşmak için ortamın uygun olup olmadığını kontrol etmek için, laf olsun diye, “ Haçca!... İrem!... Hadiyin gızlar, babağıza okkalı bir de çay demleyin bakeyim. ” dedi. Abdülrezzak, “ He vallah!... Çok eyi olur!...” diye destekledi. Güldane, ortaya sofra serildiği için somyanın kenarına sıkıştırılmış yıpranmış sehpayı Abdülrezzak’ ın önüne koyarken, “ Böğün haber salmışlar, gel hafta esastan geleceklermiş Haçca’ ya. Sağa telifon etmeyçün aradım ikidir, açmadın telifonu!.. ” dedi. Buymuş!... |
|
58
|
|
|
|
Bir şeyler içinizi kurt gibi kemiriyorsa, düşündüğünüz son yavaş yavaş gerçekleşiyor demektir. Bazı unutulmaz film kareleri kimi zaman karşınıza ansızın bir yerlerde çıkar ya, Salvador’u tanıdığım gün de benim için öyle oldu. |
|
59
|
|
|
|
Su arkının boyunca ip incecik yolda ilerlerken, kafasındaki düşüncelerin çarpışması yavaşlar gibi oldu. Bu denli düşünce yoğunluğuyla hâlâ ayakta olmasına kendisi de şaşırdı… Bir temmuz gecesini tüm ağırlığıyla omuzlarında hissediyordu. Hava öylesine durgundu ki, yaprak bile kımıldamıyordu… Gece tam uykudaydı adeta. Herkes de uykunun tatlı saatlerini uyumaktaydı… Yolak, Halime’ lerin bağ damlarının çok yakınından geçiyordu… Dama epey de yaklaşmıştı. Aklına birdenbire, bahçe duvarının dibine çömelerek bir sigara tellendirmek geldi. Üstüne kurşun gibi çöken havayı ancak böyle dağıtabileceğini düşündü… Yolaktan iki-üç adım saparak, duvarın dibine çöktü. Elini cebine attı, paket boşalmıştı! “ Vay gözün kör ola! ” dedikten sonra, boş sigara paketini buruşturup yuvarlayarak suya attı. Sigara paketi, suyun üstünde oynayarak gidiyordu… Ay, Cavlaktepe’ nin doruğuna sarkmaya başlamıştı… Gölgeleri birbirine karışmış iğde, elma, karaerik, kiraz ve kayısı ağaçlarının dalları arasından süzülen ay ışığı titreşerek yüzüne vuruyordu… Yaprakların arada bir ağır ağır dans ettiği bu ışık sızmalarından seçilebiliyordu… Gözkapakları ağırlaştı; duvara sırtını verdikten sonra, başını da dayamıştı…Aradan iki dakika bile geçmeden, dingin bir karanlığa gömüldü!... |
|
60
|
|
|
|
hayalgücümde klasik bir geceydi .. |
|
|
|