Bu kitap çok gerekli bir açığı dolduruyor. -Moses Hadas |
|
||||||||||
|
İkinci Bölüm Gündüzleri insan içinde bulunurken, geceleri bu tür davranışlar içine girdiğini göz önüne getirince, kendisinden utanıyordu. Evde deÜmmü Gülsüm’ le yüz yüze gelince, aynada kendisini görür gibi olduğundan, kendisinden iğrendiği için gözlerini sağa sola kaçırıyordu… İşin içine bir de karısına ve çocuklarına acıma duygusu karışınca, yaşamı büsbütün kararıyordu… Ondan sonra öfkesini, kendisini aşağılayarak gidermeyi yeğliyordu. Buna benzer duygu durumlarında sözünü, kendisinden başka kimseye geçiremediği için kendine kusuyordu kendi kinini… İçinden, ‘ benden koca, benden baba olursa, itlerde de vezir olur! , diye düşünerek başını kaldırıp aya baktı. Ay, kucak gelişmez karakavakların ardına gizlenerek usul usul ilerlerken gölgeler uzuyor, gölgeler uzadıkça çevre şekilden şekile dönüşüyordu… Uyuz Ümmet, karakavakların gölgesinden yürüyerek, gürül gürül akmakta olan suyu atlayarak geçti. Su arkının boyunca uzayıp giden ip incecik yolağa düştü. Geceleyin yürürken, neyin nerede önüne çıkacağını eliyle koymuş gibi biliyordu. Biliyordu zira, geçen yılın haziran başından bu yana her gece değilse de haftanın iki, bazen üç günü yineliyordu bu geliş gidişi… Köylü, haziran başından eylül sonuna kadar bağda, bahçede eğreti damlarda ve üç direğin bir uçundan bağlanarak üç ayakla yere sabitlenen bu direklerin savanla kapatılarak ortaya çıkan, çatma denilen küçük kapalı yerlerde kalıyorlardı… Hali vakti yerinde olanlar, düzgün çadır kuruyor ve ya sağlam bağ evleri de yapıyordu… Uyuz Ümmet, yaz boyu bağlarda bahçelerde kalınan bu aylada bu ip incecik yolu iyi biliyor, o nenenle bir ağaca mağaca çarpmadan, şurasını burasını dala budağa takmadan ilerleyebiliyordu… Ark boyu yol alırken, köye göçmeye iki ay gibi bir zaman var; bu zaman içinde her ne edip, eyleyip Halime’ yi tavlamanın yolunu bulmalıyım, diye düşünmeyi sürdürüyordu… Değilse, gene soğuk kış günlerinde düşler kurarak yaz aylarının gelmesini bekleyecekti. Zaten bıçak kemiğe dayanmadan karısı Ümmü Gülsüm ile birlikte yatmadığı için, it gibi titreyerek geçiriyordu uzun kış gecelerini… Halime’ yle köyde karşılaşması söz konusu olmadığından, umudunu yaz aylarına bağlamış bulunuyordu… Uyuz Ümmet, evvelki yılın ilkyazından bu beri Halime’ nin ateşine yanıyordu.Onu asma yaprağı toplarken irice bir öküzgözü çubuğunun karaltısında hacetini yaparken izlemişti geriden! Aynı gün ikindi vakti el ayak çekilince, Uyuz Ümmet yolunu o tarafa düşürerek Halime’ nin bokuna ve bokunun az ilerisinde küçük bir oyuk oluşturarak toprağa düşüp, sonra da toprak tarafından emilen sidik izine bile haz duyarak bakmıştı!... Tek yapmadığı erkek eşekler gibi, sidik yerini koklayarak burnunu havaya dikmediği kalmıştı!...Ancak bundan fazlasını yaptığı da söylenebilir pekâlâ! Erkek eşekler gibi yapmadı ama, hacetini Halime’ nin bokunun üstüne, sidiğini de onunkinin izine denk gelecek şekilde yapmıştı!... İşte, çakıl dikenleri arasından kendisine doğru yaklaşan üst üste iki kurbağayla, evvelki yıl bağ bozumunda Halime’ nin bokuyla kendi bokunu üst üste düşündük sıra, aralarındaki benzeşmeden keyif almıştı!...Gene evvelki yıl, bu olaydan sonra bir gün süt sağımı sırasında Halime’ yle göz göze gelmiş de Uyuz Ümmet’ in başı dönmüştü… Sanki Halime, onu görünce yalanmış, yutkunmuş, sonra da kıçını sallayarak ‘ bir şeyler aranırcasına, yanından geçip gitmişti… Uyuz Ümmet, Halime’ ye fazlasıyla hak veriyordu. Yaşı otuzun üstüne çıktığı halde kısmeti açılmamıştı; o insan değil miydi? Nefsi yok, canı bir şey çekmez değildi ya!...Pekâlâ canı da çeker, gönlü de isterdi! Halime istedikten kelli, Ümmet Ağa olacağına Uyuz Ümmet olsundu, ne çıkar? Ümmet Ağa’ da olan, Uyuz Ümmet’ te yok değildi, nasıl olsa!...Hem de dik âlâsı vardı; o bir görsündü kendisindekini! İnşallah Halime’ ye sahip olacak ve buz gibi yatağını ısıttıracaktı. Üstelik ağa takımı, bir gün gelir varlığına güvenerek kıçına teper, başından gönderebilirdi… Bu düşünceler kafasında yoğrulurken, ‘ iyi ki, imam nikâhını icat etmişler, diye şükredesi geldi,neredeyse! Hele o günler bir gelsin, köyün imamı olacak deyyusa bir horoz kesmeyi de düşünecekti elbet! ......../...........
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mudi Beya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |