..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşamım boyunca, ondan birşey öğrenemeyeceğim kadar cahil bir adamla karşılaşmadım. -Galilei
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
İzEdebiyat - Günlük Olaylar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri

Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  

Ölümünün 16. Yılında Türkülerin Efendisi Erkan Ocaklı
M.NİHAT MALKOÇ
Deneme > Yaşam

M. NİHAT MALKOÇ Bundan 16 sene evvel büyük bir ses olan Erkan Ocaklı aramızdan ayrılmıştı. Türkülerini gönül heybesine doldurup genç denebilecek bir yaşta(59) bilinen meçhule yol almıştı. Karadeniz’in müzik üstadı, Karadenizlinin yürek sesi, gençliğimizi türküleriyle geçirdiğimiz Erkan Ocaklı "Ağla gozlerum ağla/Ben da ağlayacağum/Senun acilaruna nasil dayanacağum” diyordu bir güzel türküsünde. O ölünce Karadeniz türkülerini de yetim bırak

[DEVAMI]

 

 


 

 




Arama Motoru


• İzEdebiyat > Eleştiri > Günlük Olaylar
361 
 Saptamalar  (Aycan Özkan)

NOT: Bu yazı; referandum öncesi Temmuz 2010 tarihinde yazılmıştır. Bugün yaşananlara baktığımızda, öngörülerin gerçekleştiğini görebiliriz. Bu nedenle, tekrar yayınlama gereği duyulmuştur. REFERANDUM Mevcut kurumun yerine daha gerici bir kurum getirilecekse, mevcut kurumu savunup, ama aynı zamanda daha ileri çözümleri savunmak devrimci bir tavırdır. Sosyalist solda referanduma bakış üç ana başl ıkta toplanmıştır. a) “Yetmez ama evet” diyenler b) Boykotçular ve c) Hayırcılar. Sosyalist solda "evet"çilerin temel gerekçeleri, mücadelenin gerileme dönemlerinde, burjuva partilerinin küçük de olsa yapmak istediği reformları desteklemek. Sosyalist solda boykotçuların gerekçeleri, burjuvazinin kendi arasındaki kavgada taraf olmamak. Sosyalist solda hayırcıların değişik gerekçeleri olmakla birlikte evetçilerin tersi açıları var. Evetçiler, yukarıda değindiğim gibi yapılacak reformlara destek temelinde “evet” diyorlar. Hazırlanan anayasa taslağında var olduğu söylenen reformlara bakalım. Evetçilerin iki dayanağı var: a) 12 Eylül anayasasının değiştirilmesi, darbecilerin yargılanması gibi, özellikle bizim kuşağın (78) tam destek vermesi gereken bir tasarı. b) Anayasa tasarısındaki kısmen de olsa demokratileşmenin getirilmesi,´dayanışma grevi, iki sendikaya üye olabilme vs... Acaba öyle mi, bunun gerçekle ne kadar örtüştüğüne bakmalıyız. Darbecilerin yargılanmasının mümkün olmadığını, tam da referandumun yapılacağı gün olayın zaman aşımına uğrayacağını bilmemiz gerekiyor. Ayrıca bu iktidarın darbecileri yargılama gibi bir kaygısı olsa ne Kenan Evren’i köşkte ağırlarlardı, ne de kendilerine muhtıra veren genarele şeref madalyası verip, altına trilyonluk araba çekerlerdi. Buna şöyle bir itiraz olabilir. En azından 12 Eylül tartışılmaya açılmıştır, bu da bir şeydir. Ya da sınıf mücadelesi yükseldiğinde yargılamayı işçi sınıfı yapacaktır. Sınıf mücadelesi yükseldiğinde biz onlara “Reformunuzu da alın gidin!” diyeceğiz. Dolayısıyla bu ve benzeri verilerin ciddiye alınacak yanı yoktur. 12 Eylüllere ihtiyacı kalmayan burjuvazinin ve uluslararası emperyalizmin 12 Eylülü tartıştırıp kendi politikalarını fütursuzca uygulayacak AKP iktidarını pekiştirmek için, moda deyimle, yeni vaseyetçi siyaseti uyguluyorlar. Daha açıkçası 12 Eylül’den bu güne oluşturulan yeni vesayet (cemaatlerin vesayeti) rejimine yasal bir zemin hazırlarken, bu durumu olabildiğince yapay gündemlerle gizleme çalışıyorlar. "Ergenekon" gibi ne idiğü belirsiz bir canavar yaratıp, bu canavarın ağzına iktidara muhalif olan harkesin atılması bu süreci hızlandırdığı gibi, Türkiye'ye, emperyalizm tarafından biçilen rolü (Bölge jandarmalığı, Alt emperyalizm, Mızrak başı) uygulamak için ortam hazırlanmıştır. Korku imparatorluğu yaratmak amaçlanmaktadır. Anayasa tasarısında olduğu söylenen kısmi demokratik reformlara gelelim: 8 yıllık iktidarı döneminde hangi demokratik reformları yaptığı bir yana, üretimi tamamen taşeronlaştıran, sendikaları etkisizleştiren, en ufak hak arama mücadelesinde en ağır saldırıları yaptıran (Tekel direnişi), sadaka ekonomisi oluştururken ülkeyi talan eden ve ekonomik iyileşmeyi borsanın iniş çıkışlarına bağlayan, 8 yıldır İMF. DB. DTÖ'nün politikalarını uygulamaktan başka bir şey yapmayan bu iktidarın, ne gibi demokratik reform kaygısı olabilir ki?... Dayanışma grevinin yasal anlamda hangi alt yapısı oluşturuldu? Ayrıca dayanışma grevinin yasalaşması için parlementoda yeterli çoğunluğa sahip oldukları gibi muhalefet partilerinden destek alıp yasal düzenlemeyi yapabilirlerdi. Geriye sadece yargının, yürütmenin güdümüne girmesi kalıyor ki, şimdi, onun üzerinde duralım. En temel burjuva demokratik ilkelerinden biridir; Yürütme, Yasama ve Yargının ayrılığı. Burjuva demokrasisi olan ülkelerde, türlü aşamalardan geçildikten sonra, özellikle Hitler faşizminden sonra bu saç ayağı oturtulmuştur. 12 Eylülcüler bile böyle yapmak durumunda kalmıştır.(En azından anayasada var) Yürütme zaten parti liderlerinin iki dudağı arasında oluşur, geriye yargının çarpık da olsa bağımsızlığı kalır ki artık ayak bağı olduğu için kaldırılma zamanı gelmiştir. Buradan hareketle, yargının görece bağımsızlığının kaldırılmasıyla birlikte faşist devlet yapılandımasının önü açılacaktır. Evetçileri tarihe havale ediyorum. Boykotçular: Burjuvazinin kendi arasındaki kavgada taraf olmamak gibi görüntüde asil, duru olan bu kavram, içi boş, süslü bir cümleden öteye gitmez. Sosyalistler yaşamdan kopuk hareket edemezler, boykot, maddi temelleri oluşmadıkça (Sınıfın içinde örgütlü olmak,halkın içinde olmak ve en önemlisi devrimci durumun olması) yapılması ya da dillendirilmesi bile siyasi körlükle eş anlamlıdır. Sosyalistler siyasete müdahele ederler, bu şartlardaki boykot düşüncesiyle, kitlelerle buluşulamayacağından siyasetten kaçılmaktadır. Hayırcılar: Değişik gerekçeleri olmakla birlikte ortak noktaları, bu anayasa taslağının demokrasi soslu faşist içerik taşıdığıdır. AKP'nin dayandığı kitleler itibariyle üretimden kopuk, lümpenleşmiş, alt tabaka ve bunların üzerinde yükselen talancı zihniyete sahip yeni burjuvazinin olması ve kendileri gibi düşünmeyen herkesi ötekileştirmeleri de bu düşünceyi haklı kılıyor. Şurası açıktır ki 12 Eylül Anayasası, zaten aradan geçen zaman sürecinde yamalı bohçaya dönmüştür. Yasalarına, normlarına uygun olması için bir çok yasa değiştirildi. 12 eylülün getirdiği hiç bir hükmü kaldırmayan, örneğin %10 barajı, azınlıkların hakkı, anadilde eğitim, özel yaşama saygı vs. (Bütün bu saydıklarım, burjuva demokratik uygulamalardır) bu ve benzeri yükümlülükler dururken AKP Hükümeti kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırılmasının derdindedir. Bu da en hafif değerlendirmeyle, hesap vermezliği yasallaştıracaktır. Emperyalizmin Türkiye’ye biçtiği rolü yerine getirebilmek için içeride yükselebilecek sesleri kesmenin yasal kılıfını yaşama geçirme planıdır. Son söz: Mevcut kurumun yerine daha gerici bir kurum getirilecekse, mevcut kurumu savunup, ama aynı zamanda daha ileri çözümleri savunmak devrimci bir tavırdır. Aycan Özkan Güncülleme: 25.09.2012 Mersin
362 
 Sevimli Karayollarımız  (Deniz Güney 2)

belki birileri okur ve sesimize ses verir..sesimizi kısmadan...
363 
 Dileniş...  (Deniz Ayvaz)

Dilenirsiniz bazen..Hayat emreder bunu..
364 
 Kedicik’den Mesaj Var  (Ömer Faruk Hüsmüllü)

Öğlene doğru telefon çalmaya başladı. Açmak istemedim, çünkü ya birileri kitap satmak için ya internet ve televizyon yayınlarını pazarlamak için ya da market tanıtımı için arıyor olabilirdi. Ayrıca “Telefon, ücretsiz check up v.s kazandınız” gibi vaatlerle dolandırıcılık yapmaya çalışan birinin aramış olabileceğini de düşündüm. Telefon çaldı çaldı, cevap vermeyince kapandı. Biraz sonra aynı numara tekrar arayınca açtım. Telefonun ucundaki ses:
365 
 Dereden Tepeden (2)  (Gürcan Erbaş)

yazımın bugünkü konusunu ağırlıklı olarak trafik kazalarındaki aşırı ölümlere ayırdım. Bir aile bireyini trafikte kaybetmiş biri olarak.
366 
 Küreselleşmenin Girdabında Muasır Terennümler  (M.NİHAT MALKOÇ)

Hayatın yüksek basınçlı cenderesinde sıkışıp kalan insanların yaşamına toplumsal baskılar da eklenince doğal olarak çıkmazlara sürükleniyorlar. Bunun yansımalarını hayatın her deminde soluklayabiliyoruz. Yoksa bizler de küreselleşmenin girdabında sürüklenen yığınlara mı dönüştük? Kendini kitle psikolojisinin mağduru olarak görenlerin sayısı hiç de yabana atılacak miktarda değil. Bizler bu hastalıklı çağın, düşük çocukları mıyız acaba?
367 
 Günlük:  (Mudi Beya)

Kavganın tarafları birbirlerine küfür ediyor görünseler de, orada kullanılan küfürler orada bulunan herkesedir. O bakımdan toplumda küfrün ortadan kalkması için herkese görev düşer ama, en büyük görev bireye düşer. Birey düzelmeden toplum düzelmez…
368 
 farkındalık  (H.Deniz Hatipoğlu)

Farkında olamadığımız o kadar güzellik vardır ki, bakarız ama görmek istemeyiz adeta... her şeyi biz bilirizdir ya; konuşmayı, gülmeyi, sevgiyi....
369 
 Öğretmenim Bana Darılma Ama  (Ömer Faruk Hüsmüllü)

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: Ben hayatımda bir kere bile “Bu mesleği çok seviyorum.” Demedim. “Öğretmenliği çok seviyorum, yeniden dünyaya gelsem gene öğretmen olmak isterdim” gibi ifadeleri duyduğumda ise bazen şaşırdım, bazen de kıskandım.
370 
 Neler Oluyor?  (Hüseyin Cem)

Bu ülkenin insanları kandırılıyor. Ama benim umudum bitmedi...
371 
 Nasıl Bir Dünya İstiyoruz 2  (ENGİN ÖZTÜRK)

dünya nereye.............
372 
 01 08 Cinayetin Sorumlusu Kim?  (Mehmet Sinan Gür)

Üzeyir Garih cinayeti üzerine.
373 
 Kış Geliyor  (Özcan Nevres)

Parası olanlar kış hazırlıklarını çoktan bitirdiler. Günlük gereksinimlerin üzerinde hiçbir şey alamayacak durumda olan fakir kesim, ne olacağı bilinmeyen bir beklenti içindeler.
374 
 Alaca da Muhteşem Buluşma  (Ahmet Sargın)

Çorum Alaca da Şiarler Buluştu kaynaştı
375 
 Evladı Uyuşturucu İlletine Düşmüş Bir Annenin Feryadı  (Hakan Yozcu)

“ Uyuşturucunun verdiği olumsuz etki çocukta davranış bozukluğuna yol açtı. Yemek yiyemiyor, uyku uyuyamıyordu. Bizlerle olan iletişimi koptu. Adeta Dünyası yıkıldı ve Dünyaya küstü. Yapayalnız bir insan gibiydi. Doktorlara gittik. Şizofren hastalarına verilen ilaçları verdiler. Bu da daha kötü etki yapıyordu. Başka bir doktor “Akıl hastanesine yatıralım” dedi. Bunu kabul etmedik. Oğlumuz akıl hastası değildi ki…”
376 
 Sinirlendinizse Çare Sizsiniz!  (Ömer Faruk Hüsmüllü)

Aç yatıp milyoner kalkanlara,filanca partide iken falanca partiye geçip hızlı bir militan olanlara, vatan,millet deyip vatanın-milletin anasını ağlatanlara, yoksullara aş deyip yoksulun sofrasındaki üç zeytine göz dikenlere, herkese sağlık deyip,insanları hastane kapılarında ölüme terkedenlere,anamın başörtüsü üzerinden siyaseten nemalanmaya çalışanlara,TV lerde aynı ses tonuyla aynı şeyleri söyleyen aynı yüzlü yağdanlıklara&. ise (Allah beni affetsin,ama) alışamadım!
377 
 Bazı Doğrular Vardır ki...  (Emine Pişiren)

En bilinen ve en gerçek yalan "doğruları" söylemektir.Daha etkileyici ve inandırıcıdır.
378 
 R. T. Erdoğan Türkiyeliliği Keşfetti.  (Mehmet Sinan Gür)

Belki de gerçekten iyi niyetlidir.
379 
 Böyle Özgürlük Olmaz Olsun  (Ayhan Kanat)

Bilimsel bir eleştiridir
380 
 İnsan Olmaktan İstifa Edelim mi Hep Beraber!  (NUMAN MAS)

"Kafamdaki Kova Bana Yakışmış mı Aşkım?"

Önceki Sayfa  1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28  Sonraki Sayfa




son eklenenler
Hesap Kitap
Tayyibe Atay
Eleştiri > Günlük Olaylar
Yalana İnanmak
Tayyibe Atay
Eleştiri > Günlük Olaylar
Olimpiyat
Tayyibe Atay
Eleştiri > Günlük Olaylar
İlahi!.
Tayyibe Atay
Eleştiri > Günlük Olaylar
Ramazan Kolisi ve Volisi
Ahmet Zeytinci
Eleştiri > Günlük Olaylar
Seçimin Şeyleri
Tayyibe Atay
Eleştiri > Günlük Olaylar
Sosyal Medya Fenamenleri
Ahmet Zeytinci
Eleştiri > Günlük Olaylar
Savaş Cinayettir!
Cahit KILIÇ
Eleştiri > Günlük Olaylar
İnsanları Yazalım Biraz
Ahmet Zeytinci
Eleştiri > Günlük Olaylar
Dağlar Kadar Ümit
Alp Şahin
Eleştiri > Günlük Olaylar
Omega
Alp Şahin
Eleştiri > Günlük Olaylar
Sümüklü Böcek
Alp Şahin
Eleştiri > Günlük Olaylar
Paranı Ye Paranı
Ahmet Zeytinci
Eleştiri > Günlük Olaylar

 


 


Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.