Kaybedecek bir şeyi olmayanlar niçin korksun ki. Sosyologlar araştırsın, Türkiye'de kaybedecek bir şeyi olmayan kaç kişi vardır. Kaybedecek bir şeyi olmayan insanlar, canlı bombaya benzerler. Bu yüzden Türkiye her an patlamaya hazır bomba gibidir. Bu ülkeyi insan cephaneliğe çevirenler, okumuş cahillerdir. Bu okumuş cahiller memleketin canına okurken, kendileri mal derdindedirler. Okumuş cahillerin çoğu, aydın sıfatıyla efeler gibi dolaşmaktadırlar. Oysa Türkiye'deki aydınların çoğu ateş böceğine benzerler. Her tarafları karanlıktır; ama kıçları aydınlık içindedir. Türkiye'deki aydınların çoğu kıçını kurtarmanın peşindedir.Çünkü en iyi yerde onlar oturmaktadır.Bunlar millete emir vererek, onları hop oturtup hop kaldırmaktadır. Ardından da derler: Bak millet ne güzel ve özgürce hareket yapmaktadır. Milleti hop oturtup hop kaldıranlar, sadece kendisinin özgür olduğunun farkındadır. Bu vatan bu yüzden onlarındır. Hı vatan özgür olunan yerdir. Kölelerin vatanı da olmaz. Bakın bakalım Türkiye'de kaç kişi özgürdür. İnsanlara gelecek bırakmayanlar, halkı gelecek korkusuyla da hareket ettiremezler. Halkı sadece emme basma tulumba gibi kendilerine riayet ettirirler. Kaderlerini kendi ellerine alamayan milletler, bileklerine takılan kelepçe altın bilezik zannederler.Bu sebeple bileklerine kelepçe taktıklarınız hiç şüphesiz sizi özgürce alkışlayamayacaklardır. Bir köle azad edilmedikçe ve gözleri açılmadığı sürece efendisinin kim olduğuna bakmayacaktır. Bu ülkenin efendiliği olduğu sürece ve para birkaç kişinin elinde bulunduğu sürece demokrasi zenginlerin evindeki raflarda tozlanan bir kitap olacaktır. Kimse de özgürlüğün kitabına ulaşamayacaktır. Bu millete cahil diyenlerin kitaplıklarında en çok özgürlük ve barış kitapları küf tutmaktadır. Kendi gövdesinden daha büyük bir gölgeyi toprağa düşürenler, halka aydınlık adına ne verebilirler? Bu ülkeyi önce dinamite çevirip, sonra fitili başka ellere verenler, ateşi kim yakarsa yaksın kendilerini suçlama nezaketine de girsinler. Ateşi kim yakarsa yaksın, bu ülkeyi kendi atları meydanlarda daha rahat koşsun diye samanlığa çevirenler, en azından at gözlüğü takmaktan vazgeçsinler. Bir ülkeye ne askerler ne politikacılar yön vermelidir. Türkiye'ye doktrin üreten yazarlar değil, vizyon üreten yazarlar yön vermelidir. Bu yüzden Türkiye'ye yön verenler, Atatürk gibi hem iyi bir okur hem de iyi bir yazar olmalıdır. Peki sorun bakalım Türkiye'deki siyasilere kaç roman okumuşlardır; kaç kitap bitirmişlerdir. Balzac: " Tek kitaplık adamdan kork! " demiştir. Türkiye'deki aydınların ve siyasilerin tek bir düşünce etrafında dönüp durmalarının sebebi, hep bir pervaneye benzemelerinin sebebi, dünyayı kendi cümleleriyle okumalarıdır. Oysa dünya bir kütüphanedir, kainat ülkesinde. Dünyayı tek kitaba benzetenler, kainattan habersizdir. Kainattan habersiz olanlar ise Allah'ı anlamaktan da yoksundur. Yoksun olanlardan insanlık adına, ülke adına bir şeyler beklemek büyük bir gaflettir.