"Sevgi bilmekten doğar." -Mevlana |
|
||||||||||
|
- “ İyi de kardeşim hatun kaçmış sen hala şeetmeye çalışıyorsun.” Bu kadar açık ifade etmek zorunda değildim durumumuzu haklısınız. Atı alan Üsküdar’ı geçmiş de diyebilirdim. Ama durumumuzu anlatmaya en iyi bence bu fıkra tercüman olur. Hadi sıralayalım içinde bulunduğumuz durumları, isteklerimizi ve sonuçlarını: Durum: DTP’yi demokrasi savunucusu bir ülke olduğumuz için meclise aldık, hatta bu ülke topraklarında bir parti kurmalarına, bölücü çalışmalarını bildiğimiz halde, izin verdik. Bugün Atatürk’ün kurduğu mecliste, vatanın bölünmesi, kargaşaya sürüklenmesi, eyalet sistemine geçmesi için bas bas bağırıyorlar ve MHP dahi muhalefette naif bir tavır sergiliyor. Her gün yeni şehitler veriyoruz, her gün şehit ailelerinin acılarına şahitlik ediyoruz, içimiz acıyor, bas bas bağırmak istiyoruz ama bunu yaptığımızda hızla yargıya intikal edebiliyor tavrımız. Nihat Sırdar kornaya bastırdı, “ İstanbul ve ülke yanlış yönetiliyor, hepimiz yollarda perişanız, dünyanın en pahalı benzinini kullanıyoruz, en pahalı telefon ücretlerini ödüyoruz” dediğinde, DTP’lileri değil, O’nu mahkemeye veriyor bu hükümet. İstek: Demokrasinin, daima kötü emeller için kullanıldığı ülkemizde, DTP’nin mecliste olmamasını, dokunulmazlıklarının kaldırılmasını, MHP’nin verdiği önergenin kabulünü istiyoruz. PKK için silahsız çözüm değil, eşkıyanın anlayacağı dilden çözümler istiyoruz. Artık icazet almamak istiyoruz, kendi özgürlüğümüz ve irademizle yaşamak istiyoruz hak ettiğimiz topraklarda. Birilerinin cebini doldurmak değil, adil bir düzen içerisinde yaşamak ve kendi soydaşlarımız tarafından sömürülmemek istiyoruz. Sonuç: Atı alan Üsküdar’ı geçmiş, biz hala şeettmeye çalışıyoruz. Adamlar, Kuzey Irak’tan tehditler savunuyor, aldıkları istihbaratlarla kampları boşaltmış, biz güya bombalamıyoruz o kampları, havanda su dövmüyoruz. Başbakanımızın gözüne, dudaklarına, ağzından çıkacak bir “vurun” emrine bakıyoruz. Maliye bakanımızın çocukları haksız kazanç sağlarken biz, IMF faizini ödemek için nerden ve neden çıktığını bilmediğimiz vergiler ödüyoruz. Durum: Nil Demirkazık diye şuursuz bir kadıncağız var. AKP döneminde Tayyip Bey’e sarkmışlığı ile tanıyoruz kendisini, yüz bulamayınca DTP’ye yanaştı, PKK kamplarında resimler çektirdi biz bu kadını haberlere taşıyoruz. Ve hatta ciddiye alıp hatunu içeri atıyoruz. İstek: Böyle şuursuz, böyle gündem karıştırıcı, zam öncesi maç muhabbetlerinin, Bülent Ersoy dedikodusu kıvamında haberlerin basında yer almasını istemiyoruz. Bilinçlenmeye çalışırken, satır arasında mesaj okumayı değil, gerçekten haber okumayı, gerçekten vahim halimizi öğrenmeyi, bir olmayı, bir olmak için yapılması gerekenleri bilmek istiyoruz. Sonuç: Bir Fatih Altay’lı yazabiliyor Gazeteport’ta halimizi, Emin Çölaşan’ın sesini kıstılar, Uğur Mumcu sizlere ömür, yerine yenisi yetişmedi, yetiştirilmedi, Aziz Nesin’i hala tek lafı ile hatırlıyoruz. Ama Karanfil Yayınları Heidi çizgi romanına bile başörtülü, kapalı kadınlar çiziyor, MEB’in yayınlarının içerikleri giderek gerçeklikten uzaklaşıyor, çocuklar küçük yaştan, hangi kurumda eğitim görürlerse görsünler, hükümet yanlısı ve taraf olarak yetiştiriliyorlar, ezber yapmaktan yorumlama yetenekleri kaybetmiş haldeler. Ama biz geleceğin emanet edildiği gençliğe hala güveniyoruz. Gençliğin dimağı şoolmuş biz hala şeeetme derdindeyiz. Durum: Bu ülkede yeterli cinsel eğitim verilmediğinden, gençlerimiz ilk deneyimlerini sevgilileri ile değil hayat kadınları, hayvanlar hatta küçük çocuklar ile yaşıyor. Cinsellik sürekli ayıp ve günah olduğundan kadınlarımızın 3/1 vajinismus oluyor, erkekler eşleri ile cinsel ilişkiye giremiyor. Pedofili alıp başını gittiği için her çıkan yeni kadın şarkıcı, küçük kız pozlarında ekranlarda boy gösteriyor, anaokulundan, ortaokullara kadar tüm kız ve erkek çocuklarımız tehlike altında ama hükümet hala yeterli cezaları yürürlülüğe sokmuş değil. Hatta pedofiliden yargıya intikal etmiş davaları olmasına rağmen, MEB bünyesindeki okullara müdür olarak atanan insanlar yaşıyor bu ülkede. İstek: Cinsel eğitimin doğallığının artık bir gerçek olarak kabul edilmesi, saçma sapan, kulaktan dolma yöntemlerle değil, eğitim sisteminin içinde uzmanlar tarafından verilmesini istiyoruz. Leyleklerden çocuk gelmeyeceğini bu yüzden leyleklerin rahat bırakılması gerektiğinin anlatılmasını istiyoruz. Sonuç: Bizi geçtim, ufacık çocukların bile şeedilmesine göz yuman, çözümü hala kutsal kitaplarda arayan, eğitim sistemini buna göre revize eden insanlar tarafından yönetiliyoruz. ( Not: Cumhurbaşkanımız ve eşi evlendiklerinde hanımefendinin 15 yaşında olduğunu unutmamak lazım.) Yani biz hala adamın altındayız, adam nokta atışı yapıyor ve biz kaçamıyoruz. Farkındaysanız bir süredir de zevk almaya başladık, artık acımıyor. Benim kişisel isteğim: Cama çıkıp avazım çıktığı kadar bağırmak ama her gün trafiğe çıkan ve saygısızca korna çalan araçlardan sesimi kimsenin duymayacağını biliyorum. Hatun kişi kaçtığı halde şeetmeye çalıştığımı çok net biliyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL ÇETİNKAYA, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |