Uygarlık, gereksiz gereksinimlerin, sonsuz sayıda artmasıdır -Mark Twain |
|
||||||||||
|
İşim gereği ben farklı sosyo –ekonomik ve kültürel gruplarla odak toplantıları yapmak zorundayım. Geçen hafta 21-35 yaş arası, daha varoş diyebileceğimiz bölgelerde oturan, eğitim seviyesi en fazla ortaokul mezunu olan hanımlarla bir çay sohbeti yaptım. Az sonra okuyacaklarınız, sanırım sessizliğin nedenlerini açıklığa kavuşturacaktır. Bizi bekleyen 8 hanımla tanıştığımda yaşayacaklarımdan habersizdim, bir reklamcı olarak herkesi tanımam gerektiğini biliyordum ama Türkiye’nin bu derece farklı bir yüzü olduğundan haberdar olmamak, işte o tam anlamıyla benim hatamdı. Gittiğimiz ev ve tüm komşuların evleri sobalıydı. Kadınların en büyük sosyal aktivitesi televizyon izlemek ve birbirlerine gitmekti. Ev anahtarları kapıların üstünde duruyor, herkes birbirinin evine rahatlıkla girip çıkıyor. Evlilik yaşı en geç lise sonrası. 28 yaşına gelindiğinde minimum 2 çocuklu bir aile olunuyor. Lise sonrası dediğime bakmayın bu arada, bu yeni kuşak için geçerli, yoksa 40 yaşında bir hanımın 4 çocuğu olduğunu da gördük biz bu ev gezmelerimizde. Kız dediğin en fazla ortaokulu okur, başını örter, ilk isteyene verilir durumu hala geçerli bu kapalı grupta yaşayan kesimde. Televizyon izlemenin en büyük aktiviteleri olduğumu söylediğimde sakın öyle haberleri filan izlediklerini zannetmeyin, Türkiye’nin gündemi onlar için Seda Sayan ve Petek Dinçöz programları ile sınırlı. Biz de en şuursuz halimizle ülke gündemini soralım dedik bu hanımlara laf arasında: - “ Teyze’cim neler düşünüyorsunuz son yaşanan olaylarla ilgili? Şehitler verdik bir sürü, AKP hükümetinin bazı aldığı kararlar var geleceğimizle ilgili, sizin içiniz rahat mı?” - “ Ah kızım hiç rahat olur mu, her sabah izliyorum, erkekler karılarını aldatıyor, kesiyor biçiyor, o çoluk çocuk aç açıkta, her yanı açık kadınlar televizyonlarda ünlü oluyor. Bizim başımız bağlı, namusumuzla oturuyoruz diye kimse bizi televizyona çıkarmıyor. Asıl ünlü olması, örnek olması gerekenler bizi. Bak mesela sana, altında pantolon, başın açık, erkek gibisin. Bir de zayıfsın… Kocan seni boşar iki günde.” - “ Teyzecim, sen sabah kadın programlarından bahsediyorsun sanırım. Ben şeyi soruyorum mesela AB filan, Telekom özelleştirilmesi o konuda ne düşünüyorsun?” Hanımlar tek tek cevap vermeye başlıyorlar: - “ AB değil mi, ben biliyorum onu, o zaman ortak pazar olacakmış, bu şu mu demek gelinim, bizim buradaki pazarlar kalkacak mı? Aman kalkmasın, biz yoksa nerden alışveriş yaparız, bizim paramız markete yetmiyor, pazarda çürük çarık alıyoruz uyguna. Aman söyle de girmeyelim AB’ye filan, bizim ev geçinmez yoksa.” - “ Şimdi ben de karşıyım AB’ye, girersek oraya bizim başımızı açarlar, Avrupa Birliği değil mi o dediğin, biz Avrupai filan giyinemeyiz, benim beyim karşı öyle şeylere. Ben istemiyorum, ayak uyduramam kızım. “ - “ Evet evet, benim beyim de karşı, ben senin gibi başımı açamam valla. 2 çocuk annesiyim, Allah’tan AKP geldi de başa, rahat rahat başımı örtüp geziyorum.” - “ İyi de, daha önce baş örtünüzü çekip alan mı vardı ki sokakta, şimdi dua ediyorsunuz AKP’ye?” - “ Yooo…” diyorlar hep bir ağızdan, biraz şaşkın… Elemanım soruyor hafif kızgın: - “ İyi de hanımlar, Telekom’da çalışıyor eşlerimiz diyorsunuz, Telekom özelleştirildi, sizinkiler 1 aydır grevde, eve para da gelmiyor, yarın öbür gün savaş çıksa iletişimimiz ecnebinin elinde, nasıl olacak bu iş?” Hanımlardan bir ağızdan itiraz geliyor: - “ Yapmaz AKP öyle şey, bizi düşünüyor o, kapımıza çuval çuval erzak getirdiler. Zaten öyle kötü şey yapsalar tüm Müslümanlar ayaklanır.” Kiminiz eminim şaka yaptığımı filan düşünüyorsunuzdur cevaplarla ilgili, yooo kasetler elimde, birebir aktarılmış halidir AB ve AKP yorumlarının. Kapılarına erzak bırakandan kötülük gelmeyeceğini, Avrupa Birliği’nden batılı yaşamı anlayan ve yaklaşık olarak Türkiye’nin %35’ine denk gelen bir kesimle yaptığım görüşmeler bunlar. Cumhuriyet yürüyüşleri sırasında hep şunu savunmuştum, bu ülke kadını, anası ile ancak başındaki beladan kurtulur. Kadınlar ayaklanmalı önce, kadınlar özgürlüklerini kısıtlayacak rejimlere baş kaldırır her zaman. Kimse bizi şeriata itemez, bakın göreceksiniz demiştim. Hadi şimdi hep birlikte dürüst olalım kendimize, bu eğitimle, bu bilinçle, hatta bu kabul edilmiş yaşamlarla, biz kimden, neye karşı sesini çıkarmasını bekliyoruz?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL ÇETİNKAYA, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |