Yalnızlığımın içinde bir kuş misali çırpınan yüreğimle sessiz çığlıklar attığımda bu ses boyutunu duyabilen sanıyorum sadece duyuları oldukça güçlü olan hayvanlar... sessizliğin aslında en büyük haykırış olduğunu anladığım gün sessizliği seçtim ben... çünkü gerçekten bağırdığımda duymamazlıktan gelmeleri dahada can yakıyordu. şimdi zaten varolan sessizliğin duyulmuyor oluşunun en azından mantıklı bir açıklaması war. Sessizçe gitmeli belkide... hiçkimseye tek söz etmeden, en derin sitemleri bile saklayarak... hiç huysuzluk yapmadan kopmalı buralardan... ne çok söyledim ben gitmeli diye yüksek sesle, ama her seferinde sesim sanki bir mağaradaymışçasına bana geri döndü haykırışıma cevap veren hiç olmadı. her zaman yalnızlığımdı yanımda kalan... bana bunu söylediğimde her zaman kızdılar, yanımda değiller miymiş, yanımdalar mıymış? hay Allah! Ben mi görmemişim, yoksa görmemezlikten mi gelmişim? yok canım ben gayet net gördüm ki aslında kimse kimsenin yanında olmaya benim kadar meraklı değilmiş. gördüm ki en güzel redetme tarzı sessiz kalmakmış, bende bu yolu seçtim işte sessizçe söylenen herşeyi redediyorum. teklifleri, gülümsemeleri, otoriteleri, hatta yaşansa belkide büyük ve derin olacak yaşanmamışlıkları... bu bizans duvarları hiç yıkılmıyor, fatih yıktım sanar ya yasık ona aslında bilmiyorki asıl ondan sonra bu surlar örüldü, o yıktım sanıp mezarında dinlenirken biz burda yepyeni duvarlar koyduk aramıza, herkesle, herşeye duvarlar koyduk. duvarlarımızın arasında güvende olduğumuzu sanarak dünyadan bir haber belkide kendimizden bile bir haber yaşarken en büyük engelin aslında içimizde olduğunu çok çabuk unuttuk. ben arada bir hatırlasamda bunları yıkmam için neden göremez hale geldim. canım dediklerimiz bizi yıkarken nasıl olurda kendimizi olduğu gibi ortalarda bırakabilirdik ki? yüreklerimiz sokaklarda sürünmekteyken kim gülebilirdi ki taa kalbinden... yaşanan her şey gibi artık gülümsemelerimizde yabancılaştı yüzümüze pek bir eğreti durmaya başladı bizde... yakışmaz oldu... ne gözyaşlarının saflığı kaldı gözlerimizde, ne sevişmelerin güzelliği, ne de gülümsemeler özel kaldı. her şeye uygun bir yüz şeklini datamıza yerleştirdik biz... gerektiğinde memoryden çıkarıp kullandığımız gitgide birbirine benzemeye başlayan yüz ifadelerimiz arasında hergün yeni maskeler keşfedelim derken sığlığın içinde boğulmaya başladık. en güzeli belkide hiç bilmediğimiz maskelerin olduğu yerlere gitmek, çünkü maskesiz bir yer olduğuna inancım giderek azalıyor bari değişiklik olsunda farklı maskeler göreyim diyorum. bu ülkede herkes öylesine birbirine benziyorki bu aynılık beni sıkmaya kendimide aynı boyutta görmeye ve kendimden sıkılmaya itiyor. her ev, her ruh aynı olmaya öylesine başladı ki ben aynada bile gördüğüm varlığın ben mi yoksa dışardaki adam mı olduğunu ayrımsayamıyorum. Aynada kendimi görebileceğim kadar uzak bir yerlere gitmek isterdim. gülüşümün bana benzediği, gözyaşlarımın saf olacağı, hatta gerçekten seveceğim bir yerlerde yaşamak istiyorum. sevdalar bile öylesine yalan ki kimse ben seviyorum demesin artık hatta yasaklansın seni seviyorum cümlesi... bir süre kimse duymasın bu cümleyi, belki o zaman gerçekten kıymetini anlarızda savaşmaya başlarız. yüreklerimize sığmayan bir aşk yaşarız belki. . hatta özlemde yasaklanmalı... özlemek zorunlu tutulmalı her aşkta... sevgilileri ayrı memleketlere geçici süreyle atanmalı... mecburi hizmetleri bitince bir araya getirilmeli... o gün 10 dakikalığına sevgi ve özlem dolu sözlüklere izin verilmeli... hatta benim gibileride asmalı... düşüncenin en derin en insafsız suçundan tecrit edilmeli... zaten yaşanan yalnızlığa bir anlam yüklenmeli... neden konmalı... ’den konmalı herşeye... benden senden herkesten olmalı artık hayat... bizden olmalı kader artık... azraile süresiz izin verilmeli... ben seni tutmiim sen biraz gez gel denmeli... melekleride ücretli izine yollamalı bıraksınlar defter kitap hesabını biraz hesapsız yaşanmalı... geçen zaman olmalı hep kalan zamanda bol bol düşünülebilmeli, bol bol düşülmeyebilmeli... kaygılarıda satılığa çıkarmalı çok meraklı olanlar almalı... koleksiyonculara yüksek fiyatlarla satılmalı ki herkes öyle kolayca kaygı sahibi olmamalı... bende mutlulukları kelepir dağıtmalıyım... herkese sunmalıyım gerçek mutlulukları... aslında ben zaten bu çaba içindeyimde bundan zevk almaktansa bununla oynayanlar çoğunlukta o zaman onlarıda asmalı... ne yapcaz affedicez mi olmazzzzz!!!!!ben koydum yasaları affetmiyorum artık... geçti o güzel günler bol aflı günler vermiyorum onayı buyrun temyiz edin ama benden yine döner . öle işte bende iyi bir yöneticiyim ama kolay kolay affetmiyorum böylesine güzel bir dünyayı bozanı...