|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
SENİ ÖZLÜYORUM BU GECE DOLUNAYIN GÖZLERİ ÜSTÜMDE... AMA GELME BU GECE... ÇÜNKÜ BU GECE SENİ SENLE ALDATIYORUM... DOLUNAY KAYBOLANA DEK GELME... HAYALİNLE SEVİŞİYORUM BU GECE... YARINI BEKLE... BU GECE BEN SENLE SEVİŞECEĞİM... SEN EN DERİN UYKULARINDA BENİ BEKLERKEN BEN ÇOKTAN SENLE YAŞAMAYA BAŞLADIM GECEMİ... BU GECE GELME... ÇÜNKÜ BEN SENDEN ÇOK UZAKLARDA.... SENİ SENLE ALDATMAYA GİDİYORUM...
:: ilginç ve müthiş |
Gönderen: Ali BİLGİLİ (SEVDALI) / gazantep/sürgün
|
6 Mayıs 2004 |
|
| gerçekten çok ilginç ve müthiş yazılarınız var.Bir tanesine takıldım birçok yazınızı okumuşum teşekkür ederim bizimde düşündüğümüz ama kelimelere dökemediğimiz itiraflar ve şirler yazmışsınız... |
:: hep kendini aldatanlara adanan... |
Gönderen: lerzîn / istanbul
|
21 Nisan 2004 |
|
|
azizlerin var etmeye çalıştıkları fakat var olmayan değerleri sorgulama girişimine cüret eden bir varoluş öyküsünün nasıl başlamış olabileceğine dair söylenebilecek bir söz varsa, elbetteki soysuz (yok)luğun başına iliştirilmiş ağdalı masum sözcükler üzerine kurulmuş ucuz mahlukatlıkların asıl yok oluşlarıyla ilintilendirilebilir; ancak bunun başındada, sonundada sahte bir yaşam olduğu kesin ve de kattidir.
değersizliğinin yani yokluğunun tamamıyla bilincinde ve farkında olan ve kendini bütünüyle sahte, ucube serüvenlerin eşiğine vardıracak artı kendini arı ve duruyu arama(ma) erdemsizliğinden başka bir şey olmadığı kesinlikle aşinadır.
değerin ve cesaretin aslında nerelerde ve nasıl bir incelikle yoğrulmuş olduğu yani bunun özün kendinde aranacağı herkesçe bilinmektedir. işte tam bu noktada insanların orjîn ve sahte arasındaki zorlu tercihleri tuhaf bir şekilde ortaya çıkar yani aslında kolay olup zor gibi görünen serüvenin başladığı ince mi ince, zarif mi zarif duyarlılığın oluşacagı an...
ve ve ve yaşamda hiçbir onursal dayanağı kalmayıp edebiyat kepazeliğinden medet uman biz zavallıların kendilerine verdikleri bir tanımlama biçimi yazarlık... birgün görüşmek dileğiyle esra hanım umarım bu yazı da sizi yeterince onure eder... |
:: kelimelerin okuma yazması yok |
Gönderen: ferhat / ankara
|
10 Mart 2004 |
|
| yazmak sevgiliye,içindeki tanrı sevgiliye en güzel yaklaşım ve tarifi olmayan bi yoldur,yolunuz çok uzun,yolunuz açık olsun...
yarın yine herzamanki gibi bir gün olacak, milyonlarca insan için kimi köyünde kimi çölünde, kimide hayalinde ki hayata başlamış olacak, ne rüzgar acizliğini telafi edecek, nede mevsim zamanından önce değişecek! adımlar, bakışlar, düşünceler...herhangi bir yerde herhandi birşeyler yenilecek, herhangi bir el tutulacak, herhangi bir devlet yıkılıp yeniden yapılanacak...zamansız uyutulan çocuklar, tatlı tatlı yanaklarını kaşıyacak, , , , , ler lar, der, cek, gi, et, siz, de lerle yeni bir gün.........ısırılmadan çöpe atılan bir elma olmalıydım belkide, insanlığın hizmetine yaratılmış ama görevini yerine getirememiş! ! ve yeni bir başlangıç için gübre olup başka bir hücrede can bulan ve görevimi yerine getirene kadar evrim geçiren, insanın herhengi bir hücresinde yerimi alana dekkkkk.yada O'nu bulana dek gelip giden bir insan, belkide en büyük korkusu budur kendini anlatamadan ölmek ve anlayana dek yeniden yaratılmak..kendini sen öldükten sonra başkalarının anlayışına, görüş açısına, sen tarif kabiliyetlerine, ve seni anladıkları çıkmazına bırakmak, babamdaki zigot halimmi sikilir anlatışlarıyla bilemem ama içinde ki aşk bundan daha kolay anlatılır herhalde.....nereye dönersen dön sonu hep çoğul hiçbirşeye çıkıyor.aslında hepsini delik cebime koymalıyım ama bilmem kaç şiir yazacagım diye hayatları hızlı gonzales edası ile delik deşik olan şair benden önce o delik cebe neler koymuştur? ? aslında şairlerde halka birseyler anlatmak isteseler bunu açık açık yazarlardı, siir yazmazlardı, çünkü kimse kendini yazacak kadar mert değildir, kimse anlayamadığı aşkı yazacak kadar babayiğit değildir, bazı hayatlar vardır; ; evleri, işleri, giyinişleri yalandır, bazı şiirler vardır zoraki ezberlenmek zorundadır, ama duyguların ve anlık sözlerin fotokopisi yoktur sadece aslı vardır ve kanıtıda gözleridir o anı yaşayan...o gözlerki bir insanları tanrıyı sever gibi seven, onu sürekli görmesede hatta hiç görmesede sevgisi her geçen gün katlanan kaldıki serbest piyasa dahi hızına yatişemeyecek şekilde ilerleyen bir sevgiye inanan gözlerdir...dipsiz bir kuyudur bu sevgi acı ve soğuk nasıl insanın hayatta oldugunu hatırlatır ve ayık tutarsa bu aşk ona hiçliği vaadeder ve hiçik derin bir yalnızlık içinde sevginin kaynagının yanındadır, acı, soğuk, yangın hiçliğe ne yapabilir ki? ! ! aslında böyle bir yalnızlık iyidir, ve bu yuzden iyiler hep yalnızdır...
şimdi git, yüzün hep ileri dönuk olsun..deki biz bu sevda masalını beraber yasamadık, deki; içinde sevdadan, masaldan bahis eden, şarkıları hiç dinlemedik..sevda treni denilen o heybetli katarı kaçırırken elim, ellerinde hiç terlemedi..tenimizde aldıgımız o kokunun suçunu birbirimize hiç atmadık! ve aşktan muhabbet ederken o kitaba bir kaç satırda biz yazmadık, sanki hep alkolik gibi içmeyi ve geçmeyi isterken, o lanet tadı hissetmedik, nekadar zorlasakta içkiyi sevemedik.Deki aynı şeyleri hiç sevemedik.....boş ver bende arasınlar bu eylemin butun kanıtlarını, nerden bileceksin belkide ne sendin nede bendim nereli oldugu bilinmeyen askların limanı, yada deki anladım ama sen hiç ölmedin! deyim ki; bizde askın kıymetıni bilmedik, , , , deki; ya bana sormadan, sınır koymadan, gözlerime bakmadan sevişin, gözlerim gözlerine bakarkan ansızın gözlerini göge dikişin, gunun, saniyelerin herhangi bir diliminde kalbime tırnaklarını geçirircesine, buzdan bir dag gibi karşıma dikilişin...ve ansızın silik bir gölge magrurlugu ile çekip gidişin....deki; binlerce satıra yazıp hiç okutmadıgın beni, sana yaşattıgım hangi duygunun adresine giripte adı (herbir) im olan cekmecemden ben uyurken alıp yazışın sonrada bileysiz bir bıçak gibi sende hayat bulan kelimelerin ırzına o kör noktayla geçişin..nede suçum varmış bu aşkta ve daha yazılacak onca suç şey, , , , , susmasını bilen yazılarım ortaya çıkar sana yazılanlarla ve ne denli sıradan bi sınırda oldugumun en güzel kanıtıdır sana tarif edemediğim askın sınırsızlığı.bilirim her gözlerine baktıgımda onca yazılacak şiirin katili olur mimiklerim, ve bilirim iltica eden kelimeler bulamam arasında askın geçtiği çunku iltıcacılar sadece umutlarını getırır askın şehrine bu yuzden sonu hep husrandır umudun, ilk adımda bunu anlar iltica eden kelimeler, umut; sevginin beklentisidir.
Şu an gözlerin olsa çekilmezdin! kaldı ki bugun turk imla kurallarına inat, tüm imla kurallarını çıktıkları yere sokacagım.....senle olmayıp seni delice embesilce hissetmenin ne demek oldugunu nerden bileceksin? senin defonu sadece dolunayın ışığı ortaya çıkarır gülüm, senin defonu dolunay gibi bakan gözler görür gülüm! ! ! Nezaketten uzak bakire bir orosbuyum bu yazıda kızlığı kelimeler tarafından bozulan, bahis etmeyeceğim bu yazıda senden senin o rüzgar geçen şeffaflığından....çünkü herkezin gardiyanı kendidir, mahkum kendidir, elleri kelepçeli olan sadece yüreğidir, ben ne yazsam boştur senin için onun için yazdıklarım hiç bir şey....sevdim! ! bu derece kelimeler dökülen, siirler yazılan cümlenin kısalığına bakarmısın! sedece yedi harften oluşuyor sevdim...geriye dönüyorsan altı harflik bir kusur için seni güven mahrumu arsız diyemem çünkü cümleye sevdimle başladım! bizde sevdik hemde ayırt etmeden hiç bir canlıyı fahişeler dahil onların muhabbeti sadece yattıklarının çüklerinin büyüklüğü olsada biz dinledik, turkçeyi bilirsin nereye çeksen gelir çok saftır hatta salaklık derecesinde...biz de turküz bardak varken yılmazın dediği gibi avuçla içmeyi marifet biliriz, alışkınızdır sevdiğimiz için canımızı vermeye göz kapaması yeter.nerden geldi bilmiyorum damlacıkları düşünüyorum! alnından aşağı hiç bir yere takılmadan akarsu edasıyla o pürüzsüz vücudundan aşağı doğru akan damlacıkları, , , taciz hakkımı kullanmak isterdim ama teninin kokusu hucrelerime yeni sinmişken zor olacak göz gördüğü için zor olacak.yirmi üç yaşında nede hızlı iniyor vücudundan damlacıklar bir yirmi üç daha koysam mı? yaşının üzerine o zamanda taciz hakkımı kullanırmıyım acaba buruşmuş tenının arasında kalmış damlacıklarla, belki taciz edemem o yaşta işin acıkçası ama sana elli de olsan altmış ta olsan yirmi üç yaşımda baktığım gibi bakabilirim her uyandığında...kimse oybirliği ile seçilmez aşka, ne aşkı yöneten bir başbakan nede ona bön bön bakan bir içişleri bakanı vardır.kimse sahibi değildir ve hiçbir açıklaması yoktur aşkın; ne önü ne arkası, ne altı, nede üstü-ask-okadar.ne bir migros büyüklüğünde mağazası vardır nede baş vuracak bir merkezi sedece kendi gerçekliği vardır.hiçliğe denktir...............ne varlığını kanıtlayabilirsin nede yokluğunu inkar edebilirsin! ! tüyü bitmemiş kelimeler yazmak isterim ama ne kelimelerin okulunu bitirdim nede bildiğim kelimelerin okuma yazması var, ama sen bir üniversite bitirdin! ders verecek bilgiyede sahipsin! ama duyguların diploması yok, hem ne gereği vardı ki su böreği varken ne gereği vardıki böyle sıradan severken ve hala yaşımız yirmi üç, damlacıklar hızla ilerlerken ne gereği....Delikanlıydım, herbir(im) 'i çekmecemde saklamayacak kadar, delikanlıydım, hergece ''ayrı yatmak istermisin''sorusunu soracak kadar delice arzularken ve bi okadar yanarken...delikanlıydık, sevdiğimiz rahat uyusun diye sarılmadan yatmaya o sırtını döndüğünde paramparça olsakta...kainatın bütün ergamelerini içinde bulunduran ve durmaksızın akan bu kalp, keşmekeş bir surat sana anlamın manasını anlamın anlamanı anlatırdı en fazla...hayat gibi herkezin bildiğini sandığı cennet gibi gelirdim sana bildiğim cehennem bilinen cennetten çok güzeldi...
ahh yaram! ahh yarim ''gün gelir yaşamaya degecek zaman kalmaz''
|
|
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
|
Arıza hallerin dışa vurumu
Etkilendiği Yazarlar:
Ahmet Altan,Murathan Mungan, Sait Faik, Alain De Paton
|
|
bu
yazının yer aldığı
kütüphaneler |
|
|
|