Kitaplarla dolu bir oda, ruhlu bir beden gibidir. -Cicero |
|
||||||||||
|
Özenle yaratıldığı belli olan sessizliği bir cep telefonunun anlamsız, metalik sesi bozar... -“ Ceren Hanım’ın telefonu, buyrun?” -“Merhaba, Ceren Hanım yoklar mı?” -“Kim arıyordu?” -“ Ben Bahar, kendisine geldiğimi haber verecektim de” -“ Malesef Ceren Hanım şu an bir toplantıdalar, ben aradığınızı ileteyim...” -“ Teşekkürler.” Sekreter işini başarıyla yapmış olmanın verdiği hazla arkasına yaslanır, beklediği ilk telefon gelmiştir; ikincisi için de hazırlıklı olması gerektiğini hatırlar. Aslında böyle bir iş için tutulmuş olmak ona saçma gelmektedir ama iyi para vermiştir işveren. Garip bir kadındır patronu, aslında oldukça varlıklıdır, dışardan bakıldığında huzurlu bir yaşamı olduğunu düşünmektedir herkes. Belki de işin en cazip yanı, herkesin dışardan çok farklı sandığı bu yaşamın gizine ortak olmaktı. Gülümseyerek yerinden kalktı ve kendisine bir keyif kahvesi yaptı, masada duran yabancı sigaralardan bir tane yaktı ve beklemeye başladı. Bir saat sonra... Aynı melodiyi yeniden duyarız. -“ Ceren Hanım’ın telefonu, buyrun?” -“ Merhaba, Dolunay ben, Ceren yok mu?” -“ Yok efendim toplantıdalar.” -“Öyle mi, iletir misiniz ben az sonra çıkıyorum, bilgisi olsun.” -“Peki efendim, ileteceğim.Ancak Ceren Hanım ne zaman müsait olurlar emin değilim.” Telefonu kapatır ve yandaki odaya doğru ilerler. Bu sırada camları sıkı sıkıya örtülmüş, karanlık bir odada, siyah bir kanepenin üzerinde büzülmüş bir kadın görürüz. Odada sadece bir kütüphane ve kanepe bulunmaktadır. Kadın dizlerini karnına çekmiş, üzerindeki mavi battaniyeye sarılmış halde durmaktadır. Yüzü dizlerinin arasında yere bakmaktadır. Birşeylerden korkmuş, saklanmak ister gibi bir hali vardır. Kapının vurulmasıyla irkilir. -“ Özür dilerim Ceren Hanım rahatsız ettim, tam dediğiniz gibi oldu, beklediğiniz her iki telefonda geldi, sizin toplantıda olduğunuzu söyledim. Yeniden ararlarsa ne yapayım?” -“ Her seferinde atlat onları, hatta benim numaramı değiştirdiğimi, beni tanımadığını, nerede olduğumu bilmediğini söyle...Onları benden uzak tutmak için ne gerekiyorsa yap! Anladın mı?!!! Ne gerekiyorsa...Yeniden onları görmek istemiyorum!” -“ Lütfen sakin olun, ben ne gerekiyorsa yapacağım, size bir bardak çay getireyim mi, rahatlarsınız.” -“ Onları benden uzak tut, sakın perdeleri açma! Dolunay gökte yükseldiği anda içimde canlanan duygulardan, baharın kokusu etrafa yayılmaya başladığında hissetiklerimden kurtulmam lazım. Kanımdaki bu zehir beni birgün yalnız bir kadın yapacak, bundan çok korkuyorum. Kanımdaki zehir benim tüm ilkel duygularımın su yüzüne çıkmasını, her gün başka hayatlar yaşamamı, kaygısızlığımı, edepsizliğimi, kadınlığımı ortaya çıkarıyor. Ama böyle devam edemem, burada olmaz. Benden çok şey bekleyen insanlar var, sonunda yine yalnız kalacağım. Yalnızlığa tahammülüm yok, aşka tahammülüm yok. Sakin bir hayat istiyorum, içimdeki zehirden kurtulmak ve normal bir kadın olmak istiyorum. Tek eşliliğe sıcak bakmak istiyorum. Çocuğumun gurur duyacağı bir anne olmak istiyorum. Entel dantel ortamlarda bulunup bohem bir hayat yaşamaktan, bu hayatın benden aldıklarından bıktım. Bahar ve dolunay...Onları benden uzak tut!” -“ Radyoyu açmamı ister misiniz? Belki sizi rahatlatır” -“ Hayır! Sakın açma radyoyu, orada çalan melodiler bile benim camı açmamı, dışarı çıkmamı sağlayabilir. İçimde dışarı çıkmaya çalışan birisi var, karanlıkta, sessizlik içinde durmalıyım, belki gider...Benim normal, sıradan birisi gibi yaşamaya başlamam için son şansım bu!” -“ Neden bu kadar korkuyorsunuz?” -“ Elma şekerinin tadından...” -“ Efendim?” -“Elma şekeri... Kıpkırmızı, dudaklarımı boyayan, dilimde dayanılmaz bir haz bırakan elma şekeri...Isırdıkça içimi gıcıklayan tadı, tenimde bıraktığı ürperti... Yemek için sarfedilen güç, dişlerimdeki zorlanma hissi...Sahip oldukça daha derine gitme, daha fazla tadına varma arzusu... Daha üzerindeki poşeti çıkarmadan elime değen yuvarlaklığı, pürüzsüzlüğü, sertliği... Daha yemeden kanını ısıtması, daha tadına bakmadan neler yaşayacağını hayal ettirmesi, ilham vermesi, zorlaması, korkutması, sonrasında da “ Neden yedim ben bunca şekeri, ay bir sürü kalori hemen yürüyüşe çıkayım” dedirtmesi. Tıpkı aşk gibi...Aşkın bana yaşattıkları gibi...Aylardır sadece sebze yiyorum, haşlanmış sebze, buharda pişmiş sebze, salata... Kırmızı et yememek için zorluyorum kendimi, çikolata, şeker satan yerlerden uzak duruyorum. Beni baştan çıkaracak herşeyden uzak duruyorum. Aşktan, heyecandan, şekerden, çikolatadan...Yeniden ben olmamı engelleyecek herşeyden uzak duruyorum. 1 hafta kaldı, biraz daha sabretmeliyim.Evet, sabretmeliyim...” Telefonun melodisi yeniden çalmaya başlar, kadın korkulu gözlerle telefona bakar. Sekreter kadın telefona cevap verir: -“ Ceren Hanım’ın telefonu, buyrun? Evet, evet...Peki bir saniye...( kadına döner) Terziniz arıyor, gelinlik provası için bu akşam müsait olup olmadığınızı soruyor ne diyeyim? “ -“ Hemen gelmesini söyle, sonra da babamı ara ve nikah tarihini erkene alabilir miyiz sor. Bir an önce olsun bitsin bu iş yoksa aklımı kaçıracağım...” -“ Cemil Bey, Ceren Hanım müsaitler, hemen gelebilir misiniz?”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |