"Anka kuşu gibi yalnızlığı adet edin! Öyle hareket et ki, adın daima dillerde dolaşsın ama seni görmek olanaksız olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Neden diye soruyorum kendime. Bu güne kadar yazılanlara yaşananlara başımızı döndüren bozuk düzene bakıyorum. Üç beş beyni bozuk insan görünümlü mahlûkatın yaktığı ateş miydi Sivas? Yoksa Cumhuriyet tarihinin Aydınlanma sürecine vurulan en keskin darbemiydi? Kimdi yananlar o yakılanlar bir tesadüf müydü? Neydi asıl amaç? Güç gösterisi mi? Yoksa Türkiye deki aydınların saflarını yanlış tuttukları noktada başlarına ne geleceğini göstermek miydi asıl amaç? Büyük usta Aziz Nesin mesela, 2000’e Doğru Dergisinin Basın Yayın yönetmeni değimliydi? Ve Hasret o sesiyle Anadolu’yu bize Karış karış gezdiren Hasret; Bilimsel Sosyalisti ve İşçi Partisi Üyesi değil miydi? Ya Koca Nesimi Çimen O curasıyla bizi bizden alan Çimen İşçi Partili Değil miydi? Daha Dün andık Güzel Yürekli Sanatçımız Fevzi Kurtuluş ile yâd ettik Muhlis AKARSUYU; O neşeli o insanları Gülmekten kırıp geçiren büyük ozan oda İşçi Partili Değil miydi? Ya Metin ALTIOKLAR? Sorarım size… Ve daha nice Can. Acaba diyorum gerçekten bir rastlantı mı bu? Diyorum ya… Kelimeler tükeniyor bugün. Ağıtlar yakıyor milyonlarca yürek. Pir Sultan’ın yüz yıllar ötesinden gelen haykırışı ağıt yakan her bedende canlanıyor “BİR ÖLÜR, BİN GELİRİZ…” ve soruyor binlerce yürek Türkülerde…” Emanet midir 37 Cana Kıymak? Seninde Dağların var Sivas..” derken. Acı, Hınca dönüşüyor yüreklerde çaresizliğin ve bilinmezliğin çığlıkları kahpe bir utanç tokadı olarak vuruyor yüzümüze. Asla Kin gütmüyor yürekler. Hacı Bektaş Dergahından yayılan öğretiler yüz yıllardır işlemiş her yağmur tanesiyle toprağa.. VE toprak can olmuş her bedende.. Ve dillerde “Erkek dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde Hakkin yarattığı her şey yerli yerinde Bizim nazarımızda kadın-erkek farkı yok Noksanlık , eksiklik senin görüşlerinde Sevgi muhabbeti kaynar, yanan ocağımızda Bülbüller sevke gelir, gül açar bağımızda Hırslar kinler yok olur, aşkla meydanımızda Aslanlar ceylanlar dosttur kucağımızda Dostumuzla beraber, yaralanır kanarız Her nefeste aşk ile Yaradanı anarız Erenler meydanına vahdet ile gir de gör Kırk budaklı şamdanda, kırkımız bir yanarız.” Deyişi canlanmış. Sadece dilde değil özde yaşar olmuş milyonlar. Kin ekmiyorlar toprağa, canı canla tartmıyorlar o diyarda.. Gül Alıp Gül Satanlar; Gülü gülle tartanlar…. Haykırıyorum bugün.. Belki tüm turnalar haykırıyor bugün. Uçmuyorlar öylece bakıyorlar semaya. Boyunları bükük. Gök yüzünde 37 Can… Öyle Güzel Süzülerek hakka doğru semaha durmuşlar ki. Turnalar sessiz, Turnalar Çaresiz? Ve biz O küçük yüreklerimizdeki ağıtlarımızla neredeyiz? 19 yıl önce Sivas düştü Aydınlığın üzerine Kirli ve puslu bir karanlık olarak. Alevi Sünni Çatışmasının bir kibrit aleviyle canlandırılması için belki de? Belki de Anadolu’nun Aydınlanma sürecinin en kritik noktasıydı Sivas. 15. YY. da Pir Sultan’ın yaktığı Aydınlanma Ateşini ve Onun İzinden giden binlerce Aydını Karartma hamlesi. Ya da küçücük beynimle düşünüyorum.. Aydınları nerede ve nasıl durmalarını öğretmek için yapılan bir keskin balans ayarı. Dün Sivas , Bugün Ergenekon Yarın adını bilmediğimiz bir kıvılcım daha. İşaretlenen kapıların altından süzülecek kan pırtıları.. Ne zaman bitecek? Ne zaman dinecek bu sızı? Daha Kimler yok olacak? Daha Kimler Birliktelik çağrısı yaparken Vatan diye haykırırken katledilecek? Daha kaç Aydın, Kaç Yurtsever Toprağa Düşecek? Daha nelere gebe kalacak Ülkem? Daha Kaç kez Susacak? Susturulacak? Daha Kaç kez benliğinden kendinden utanacak? Anadolu Toprakları Daha kaç Kez taşıyacak bu ağır yükü? Daha Kaç yıl Turnalar uçamayacak 2 Temmuz’da? Daha Kaç kez ? Ve.. Manşetlerde gördüğümüz bu insanlık ayıbının faillerinin muhterem avukatları? Bu Kara lekeyi Tarihe kazıyan şahsiyetleri savunan muhterem Avukatlar…Nede Güzel Milletin Vekili olup meclisi dolduruyorlar.. Nede güzel savunmuşlar demek insanı yakanı? Hangi Dinde geçiyor İnsanı Yakmak? Hangi Dinde geçiyor İnsan Yakanı savunmak? Susuyorum artık.. Sadece susuyorum. Bugün 2 Temmuz Kalemim kelimelere dargın bugün… Yüreğim Sivas olmuş susuyorum… Güneşin rengi Kızıl bugün.. Bugün yaşanım rengi Siyah.. Ekmek Kül kokuyor… Bugün 2 Temmuz ve ben İnsan olmaktan utanıyorum... Turnalar Kanat çırpmaktan utanıyor maviye.. Ve 2 Temmuz Madımak Kan kokuyor.. Madımak hasret kokuyor ve Madımak Cura sesiyle sallanıyor ve Kızılırmak Daha bir başka Akıyor….Bugün 2 Temmuz susuyorum….
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |