..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
İzEdebiyat - Kent
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri

Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  

Sonra Bir Gün
Ahmet Zeytinci
Öykü > Gülmece (Mizah)

Bir varmış, iki yokmuş, üç varmış dört yokmuş, beşin bu işler ile hiç alakası yokmuş, beş o sırada senelik izindeymiş. Develer tellal, pireler berber iken, yavru pireler berber çırağı iken, hem develerin tellallığına hem pirelerin berberliğine, hem de yavru pirelerin berber çıraklığına itiraz çokmuş. İtiraz çoksa da hem develer, hem pireler, hem de yavru pireler hiç mi hiç umursamamışlar bunu. Masal bu ya, adı üstünde işte masal, sen de oku bakalı

[DEVAMI]

 

 


 

 




Arama Motoru


• İzEdebiyat > Öykü > Kent
41 
 Yüksek Umutlar  (şinasi zafer)

Karanlık odasında oturmuş, kulaklıklarını kulaklarının içine yırtarcasına sokmuş, mp3 çaların sesini sona dayamıştı. Artık dış dünyanın hiçbir sesi duyulmuyordu...
42 
 Açık Hava Tımarhanesi  (Şenol Durmuş)

O yıllarda özellikle camiye namaza gitmek her babayiğidin harcı değildi...Bir kaç tana doksanlık sevimli dedeye izin verilmişti.Günümüzün azılı müslümanları henüz sahnede yoktu.Zaten o yıllar da o fırsatı da hiç kimseye vermezlerdi..Aniden genç veya orta yaş seviyesinden birinin avluda yer alması hemen dedikodulara, eleştirilere neden olurdu..."Bu adam kendisini çok mu akıllı zannediyordu.Bu kurnaz aklı sıra aradan sıyrılıp cennete gidecekti.Yoktu öyle yağma...
43 
 Birisi  (Zafer AKKAŞ)

Yorgundu...Otobüs boştu neredeyse. Yağmur çiseliyordu. Mayıs’tı..
44 
 Tuonela  (Lemminkainen)

En vitrinli caddelerden geçiyor. En lambalı sokaklar... Geçmişini hatırlatan çağrışımlar nesneleşmiş bazı dükkanlarda. Baktıkça dalıyor. Daldıkça nedamet. Nedametle bakıyor, baktıkça buhran. Çok eşli bir özlem miydi bu uyanan?
45 
 Sıhhiye ve Yaşamın Güzelliği  (Nebi AKGÜNGÖR)

Ankara’nın Sıhhiye semtindeyim.Burası Ulus ile Kızılay’ı birbirinden ayıran bir sınırdır.Ankaralılar bilirler,her kimlikten insanın bir geçiş noktasıdır burası.Yanı başında Adalet Sarayı vardır,karşısında Dil-Tarih.Sıhhiye diye boşuna dememişler,sağlık semtidir ayrıca burası;İbn-i Sina,Numune,İhtisas,Hacettepe Hastahaneleri ile Sağlık Bakanlığı hep buradadır.Biraz yukarısında Abdi İpekçi parkı vardır.Nümayişlerin mekanıdır burası.Kızılay’da, Tandoğan’ da yapılamayan gösteriler,Abdi İpekçi parkında yapılır.Parkın yukarı bitiminde Sıhhiye Ordu Evi vardır.Parkın içinde İşçi Bulma Kurumu ve Pazar yeri.Dil-Tarih’in aşağısında Zübeyde Hanım Kız Lisesi bulunur.Olgunlaşma Enstitüsü ,TRT Ankara Radyosu Etnografya Müzesi , ve Türk Ocağının eski binası; DTCF İle birlikte Sıhhiye’nin en eski binalarıdır.
46 
 Gecenin Anlattıkları  (Eren Rızvanoğlu)

geceleyin kentti örten karanlık, benliğimizin en sahici yanlarını ortaya çıkarır. bu yazı işte benliğimizin tam da bu yanına yapılan bir yolculuk denemesidir.
47 
 Bir Kentin Öyküsü  (Ahmet Melih Karauğuz)

‘Gecenin ilerlemiş bir saatinde, sokak lambaları ve ışıklı tabelalar tarafından aydınlatılmış bir kentin hikâyesi…’
48 
 Yazar  (sertaç baykan)

çok kitap okuyanlara
49 
 Lan İsmail!  (funda kipural)

Dışarıda yani sokağın dışında bu kadar korkunç ne olabilirdi ki, hiç anlam verememiştim. Tamam biz fakirdik. Başka insanların bize Çingene dediklerini de işitmiştim büyük ağabeylerden...
50 
 İstanbul Boğazı'nı özlemek  (Simten K. Ataç)

Bir gidiş ve dönüş öyküsü...
51 
 Kuş Bakışı/bosna/4  (Meryem Rabia Taşbilek)

İnsanlar yine yanılıyor! Kuş bakışını yüksekten bakmak anlamıyla sınırlandırıyorlar. Belki de bunu kasıtlı olarak böyle değerlendiriyorlardır diye düşünmeden edemiyorum. Gerçi benim düşüncemin ne önemimi var! Kimim ki ben? Topal bir “Hüdhüd” belki de... Ara sıra gevezelik eden ama genellikle insanların bakmaya tenezzül etmediği hayatın kör noktalarına kanlı gözlerini dikmiş, sonbaharın karşısında buruşan, yapayalnız bir heykel gibi çoğu zaman hareketsiz, bu meydan çeşmesinin yanına sinmiş, toplu taşıma araçlarının ve çocukların seslerine bekçilik etmek gibi bir göreve kendi kendini atamışcasına bir itinayla çevreye kuş bakışları atan ve topal yalnızlığında kendini avutmaya çalşan bir Hüdhüd... İnsanlar gelmek bilmeyen sabahı sanki sırtlarında bir tufan gibi taşıyorlar! Bu meydan daha tan ağırmadan aklı ağrıyan binlerce topuk tarafından arşınlanıyor her sabah... Birilerinin telkin ettiğinin peşinde bir ömür tüketip, umduğunu bulamayanlar ya da aramaktan yorulanlar, durağan bir hayattan bunalıp başına iş arayanlar, kaybolanlar, ardlarında merak edenleri olanlar ve olmayanlar, bekleyenler, bekletenler, beklediği gelenler... az da olsa aradığını bulanlar, belasını bulanlar, fiyatı olanlar, değeri olanlar... Savaş sonrasında silkelenip kendine gelenler, hepten kaybedenler, kaybedecek bir şeyi kalmadığını düşünenler, yeniden başlayanlar, yarası kabuk bağlayanlar, hala kanayanlar, kaybettiklerinin izini sürenler, aradığını bulmaya çalışanlar, neyi araması gerektiğini arayanlar, aşıklar, maşuklar, yalnızlar, gezginler, bezginler, satıcılar, alıcılar, modern hırsızlar, evsizler... Envai çeşit insanın hikayesi görünmez, duyulmaz bir lisanla yazılıdır bu kaldırımlarda... İnsanoğlu kendi dik başının hizasından başka bir görüş mesafesini keşfe çıkmayalı hayli bir zaman oldu... Bu yüzden kendinden başkasını göremiyor olmasına mazeretler sıralar!
52 
 Bu Şehir  (Hardal Biber)

Bizden daha biz kalmış bir yabancı kent.
53 
 Çevre Koruma ve Biz Türkler  (Mustafa Mert)

Bunları sesini alçaltarak anlattı. Karides deyince Mehmet Bey için yine konuşmak istediği konuya dönme şansı doğdu.
54 
 Beklek XIV.  (chaotica)

“İnsanların bazıları sadece yalanın nedeni hakkında fikir yürütürler; he? Ah anne... o zaman anlayışlı insan yok mudur? O da öyle, değil mi? Anlayışsız...” diye Chao’yu düşünerek söylendi kendi kendine. Yanından geçen eski bir minibüsün yarattığı toz bulutunun ortasında kalınca gözleri yaşardı. Ağlamak için kendine gereken bahaneyi yaratabildi. Önce yutkundu.
55 
 Beklek XI.  (chaotica)

Aradan geçen üç aylık süre içinde Sevşan'la iki kez görüşmüştüm ama Soft'un ölümünden bahsetmemiştim. Sordukça iyi olduğunu söylüyordum. Ona eski kedime ait hikayeleri Soft 'muş gibi anlatıyor kahkahayı da basıyordum. Oysa kediler komik hayvanlar değillerdi. Neden bütün hikayelerimi abartılı kahkahalar eşliğinde anlattığımı bilmiyordum.
56 
 Beklek XIII.  (chaotica)

“Tüm numaralar telefonunda Muazzez olarak kayıtlıyken sen beni nasıl arayabiliyorsun?” diye sordu şaşkınlıkla. “84. sıradasın.” “Peki annen?” “7.” “Kardeşin?” “Hangisi?” “Trabzon’daki” “22.” Kontrol etti. “Bu şekilde numara bulduğuna inanamıyorum.” dedi.
57 
 Ne Kadar Ekmek, O Kadar Köfte!  (Mehmet SALİH)

Patronunuz kötü bir gün geçiriyorsa, olabildiğince alçak sesle ve yavaş yanıt verin. Ilımlı tonlarda konuşmak, sizi bir yetişkin gibi gösterirken, kavgacı patronunuzu çocuk yerine koyacaktır
58 
 Zeus'un Kızı; Paravan  (Aysun Güven)

-Bir kadın olmak, aynı zamanda, biraz erkek de olmak demektir. Bir erkek için ise, daha çok kadın olmak gerekir ki, anca doğuştan itibaren yerleştirilen, o katılık hissi yumuşasın.
59 
 Beklek XII.  (chaotica)

“Bilmiyorum.” dedim tereddütle. Bir şey senden kopmamı önlüyor. Soft'un ölümüne üzülmediğin için kızıyorum ve seni onun yanına gömme isteğim bile ağzıma gelmeden unufak dağılıyor. Senden ne gelirse gelsin saçma bir kabulleniş içindeyim.”
60 
 Bay Casper...  (Ahmet B.çulhacı)

Bunca yıldır, o gelmekten vazgeçmedi; ben de onu izlemekten...

Önceki Sayfa  1 2 3 4 5 6 7 8 9  Sonraki Sayfa




son eklenenler
Dilek Ağacı
Esma Uysal
Öykü > Kent
Radyo
erdal divriklioğlu
Öykü > Kent

 


 


Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.