Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham |
|
||||||||||
|
- Burcu naber? Ooo çok şıkız. Saçlarını yeni mi yaptırdın? Enfes bir hava katmış. - İyiyim Aleyna seni sormalı. Kusura bakma ya, kuaförden aslında saat dokuz buçukta çıkacaktım, yalvar yakar bir kadın sıramı almak istedi, kız istemeye gideceklermiş. Hadi dedim neyse, insanlık bende kalsın. Seni de arayamadım, cep telefonumu arabada bırakmışım, çok beklettim mi cani kom? - Yok canım, şunun şurasında kırk beş dakikacık geç kaldın, lafı mı olur. Hem kalabalık da dağıldı, rahat rahat tabaklarımıza istediklerimizi koyarız, sonra da başlarız sohbetimize. Masada çayımız var. Kahve istersen garsonu çağıralım şekerim. - Geçen bir arkadaşım gelmiş buraya, resmini paylaşmış. Mocha Frappuccino içesim var hayatım. - Çikolata içiyor muydun Burcu? Hiç sevmezdin aslında, aaa çok şaşırdım. Beyefendi, bir bakar mısınız... Hah, bir Mocha Frappuccino, bir de Americano istiyoruz, teşekkürler. - İnsan sürekli değişiyor hayatım, bu dönem tatlı yeme isteğimi pek bastıramıyorum, üzerine de çok gitmiyorum, akışına bıraktım. - Hayda, ne ara yediklerine dikkat etmez oldun? Ama dikkatlice bakınca anlaşılıyor, çok hafif kilo almışsın, al al olmuş yanakların. Yoksa acayip havadislerin mi var? Seni çapkın, yeni bir manita mi edindin? Bu kilolar onunla gezip tozmaların eseri mi? - Gel önce büfeye gidelim, boş masada konuşmayalım. Kahveler de gelir, biz dönene kadar. - Peki şekerim. Benim favorim somonlu kanepeleri, maalesef karşı masadaki su aygırları, bir çırpıda silip süpürdüler. Üst üste boş tabakları da dizmişler, sanki kıtlıktan çıkmışlar, görgüsüzler! - Aman hayatım, kafana taktığın şeye bak, tekrar geliriz. Burnumuzun dibindeymiş mekan. İlk turda alacaklarımı tabağıma koydum. Ay kızlar kanepeleri gömmüş, diyorsun da, sen gene salatalara ve meyvelere dadanmışsın. - Ben formuma dikkat etmek zorundayım, geliriz o konuya da. Önce sen başla, çatlayacağım meraktan... İşte kahvelerde geldi. Americano benim, Mocha arkadaşıma, sağolun. Hele şükür oturduk. - Konuya pat diye gireceğim ama... Zafer beni, fakülteden erkek kılıklı bir kızla aldatıyormuş. - Aaa vay şerefsiz! Ondan yemeye verdin kendini... Çok üzgünüm canım, ben de bugünkü buluşmamıza özel bir müjden var sandım. Ama Zafer'le zaten ayrıydınız, ne ara tekrar barıştınız ki? - Of, uzun hikaye, boş ver şimdi onu. Affetmiştim, kendi ayağına sıktı. Sonuçta o kaybetti. Sen asıl Kerem'le olan ilişkinizden bahset. Uzun zamandır doğru düzgün görüşemedik. Beş sene önceydi, hep beraber sizin balayınızdan sonra , benim ex-Halukla akşam yemeğine çıkmıştık. - O da ne manyak adamdı öyle kızım. Garson kızlara açık açık kur yapıyordu. Öteden beridir, anlamadım gitti, sen böyle adamlara nasıl denk geliyorsun? Felsefe bölümünde hocasın. Çok zeki, alımlı, hoş bir kadınsın. Buldun mu, bu sünepe tiplerden şaşmıyorsun. Onlar da hayatı sana zindan ediyorlar. Olmadı anama söyleyeyim, bulur sana bir yakışıklı. Çevresi acayip geniş, geçen bizim evde kalan Zeynep'i everdi. Kadın doğuştan çöpçatan ya. Dün seni sordu hatta, bizim kız napıyor, diye. - Yok kızım yok, hepsi böyle bunların. Zeynep'in başına neler gelecek kim bilir? Kerem gibilerin soyu tükenmiş, ben bunu anladım. Hem efendi, hem yakışıklı, hem de espirili... - Sen de bir başladın mı, Kerem'i ilahlaştırıyorsun. Mitolojide bile öyle karakterler yok hayatım. Kerem'le aramızdan su sızmıyor; çünkü çocukluk arkadaşıyız. Birbirimizi çok iyi tamamlıyoruz. Gizlimiz saklımız hiç olmuyor. Sosyal medya hesaplarımız ortak, bak en önemlisi bu. Senin kahrolasıca Haluk'un bir düzine hesabı vardı, sana diyordum kapattır şunları, bu adam arkandan gizli işler çeviriyor, diye. Hiç oralı olmadın be kuzum; bana biraz kulak verseydin belki dizginlerdin o hıyarı. - Cehenneme kadar yolu var! - Bize o akşam demedi mi, grup mu, swing mi ne yapalım, diye. Kerem beyninden vurulmuşa döndü, kalktık gittik. Siz yollarınızı ayırana kadar, seninle de görüşemedik. Yazık ettin kendine. Dizginler hep sende olacak; çünkü erkek milletini boş bırakmaya gelmez. - Sen beni anlamadın, ben artık Kerem gibi birini bekleyeceğim. Felsefe konuşabileceğim, siyasetten anlayan, kadınına sahip çıkan, hoş sohbet... - Gel hadi ikinci tura çıkalım, ben tabağımı bitirdim. Ay sen hiç elini sürmemişsin ki. Ben turlayıp geliyorum hemen müsaadenle. Oldum olası Kerem, Kerem, Kerem! Bokunu ye Kerem'in, pis kaltak! Düğünümüze bile gelmedin, sebebin neydi? Memleketinde olmayan sevgili amcan vefat etmiş. Gülerim ben buna işte, zavallı seni! Sevgili kocamı ben elde ettim, sen şapşal şapşal üniversite sınavlarına hazırlanıyorken. Ben evimi barkımı kurma heyecanındaydım, sen ise kariyer hedefleri yapıyordun. Okudun da ne oldu? Onun bunun kevaşesi gibi geziniyorsun. Ben kazandım, kabul et artık! - Somonlu kanepeden tekrar hazırlarmışlar hayatım. Sana da getirdim tadına bakmak istersin, diye. Ay bunlar var ya, benim küçük bebelerim, nasıl süslüler amanın. - Bebek demişken... - Evet, konumuz bebek olsun hadi. - Nasıl yani? - Nasılı var mı, Kerem hakkında konuşmaya mı geldik buraya bütün gün? Aaa yeter Burcu lütfen! Senin aklında yer eden Kerem mazi oldu. Adam odasından çıkmıyor, sabahtan akşama kadar, dan dun seslerle bilgisayar oynamakla meşgul. - İnsanlar sevdikleri ve saydıkları kişiler hakkında özgürce konuşabilmeliler, Aleyna. Çağımızın vebası bu, hadi doğru dürüst siyaset konuşamıyoruz. Ama sevgiyi bir okyanus gibi düşünmelisin. Onu bir su şişesine hapsedemezsin ki. - Üstüme iyilik sağlık! Haluk seni iyice kendisine benzetmiş, körle yata yata şaşı mı oldun? Hiç kusura bakma, ama sen de o olaylara mı girdin kız? - Ben yetişkin bir insanım, kendi kaderimi kendim tayin ederim. Benim vücudum, benim kararım! - Ya bırak bu süslü lafları! Ben Kerem'den hamileyim şekerim ve finito! Nur topu gibi bir çocuğumuz dünyaya gelecek. Sen feminist zırvalıklarıyla vakit öldürüyorsun, Zühal teyzeye şu söylediklerinin hiç birinden bahsetmeyeceğim. Ama anamın yolunu tutacaksın, kısmetini bulur o. Onun bunun adamına musallat olmazsın. - Hayatım, Kerem seni uzun süredir aldatıyor. Ayrıca ben de hamileyim. Meliha teyzeye sevgilerimi ilet. Cüzdanım arabada kalmış, hesabı da sen ödeyiver bir zahmet, hadi baay!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emre Ertuhi, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |