Bir kimse, neden oltasını, içinde tek bir balık olmadığını bildiği bir göle sarkıtır? -Adalet Ağaoğlu |
|
||||||||||
|
Kuş bakışını yüksekten bakmak anlamıyla sınırlandırıyorlar. Belki de bunu kasıtlı olarak böyle değerlendiriyorlardır diye düşünmeden edemiyorum. Gerçi benim düşüncemin ne önemimi var! Kimim ki ben? Topal bir “Hüdhüd” belki de... Ara sıra gevezelik eden ama genellikle insanların bakmaya tenezzül etmediği hayatın kör noktalarına kanlı gözlerini dikmiş, sonbaharın karşısında buruşan, yapayalnız bir heykel gibi çoğu zaman hareketsiz, bu meydan çeşmesinin yanına sinmiş, toplu taşıma araçlarının ve çocukların seslerine bekçilik etmek gibi bir göreve kendi kendini atamışcasına bir itinayla çevreye kuş bakışları atan ve topal yalnızlığında kendini avutmaya çalşan bir Hüdhüd... İnsanlar gelmek bilmeyen sabahı sanki sırtlarında bir tufan gibi taşıyorlar! Bu meydan daha tan ağırmadan aklı ağrıyan binlerce topuk tarafından arşınlanıyor her sabah... Birilerinin telkin ettiğinin peşinde bir ömür tüketip, umduğunu bulamayanlar ya da aramaktan yorulanlar, durağan bir hayattan bunalıp başına iş arayanlar, kaybolanlar, ardlarında merak edenleri olanlar ve olmayanlar, bekleyenler, bekletenler, beklediği gelenler... az da olsa aradığını bulanlar, belasını bulanlar, fiyatı olanlar, değeri olanlar... Savaş sonrasında silkelenip kendine gelenler, hepten kaybedenler, kaybedecek bir şeyi kalmadığını düşünenler, yeniden başlayanlar, yarası kabuk bağlayanlar, hala kanayanlar, kaybettiklerinin izini sürenler, aradığını bulmaya çalışanlar, neyi araması gerektiğini arayanlar, aşıklar, maşuklar, yalnızlar, gezginler, bezginler, satıcılar, alıcılar, modern hırsızlar, evsizler... Envai çeşit insanın hikayesi görünmez, duyulmaz bir lisanla yazılıdır bu kaldırımlarda... İnsanoğlu kendi dik başının hizasından başka bir görüş mesafesini keşfe çıkmayalı hayli bir zaman oldu... Bu yüzden kendinden başkasını göremiyor olmasına mazeretler sıralar! Bense bu minik kuş bakışlarımla benden umulmayacak ne kışlar erittim buralarda... Bazen en soğuk gecelerde içim ısındı şahitlik ettiklerimle, bazen de en bunaltıcı sıcak demlerde kanımı dondurdu insanoğlunun soğukkanlılığı... Gün batımında kırmızı kırmızı kıvrılan nehirler gibi, durmadan kıvrılarak akar insanlar bu meydandan. Ve ben çoğu zaman hepsinden aşağılarda ya da en fazla bir saçak yüksekliğinde bir tente üzerinden şehrin yatağına akmasını izlerim. Yorgun omuzlarına karşın gevşemiş yumruklarını soğuğa tutarak arındığını sanan gençler en geç kalanlarıdır. Çocuklarsa hayatın acısıyla tatlısı arasına çekilen kozalar... Herkes farkında veya değil, eşyanın karşısında duruşuna göre malup ya da galip devirir bir günü daha... Eşyayı yaratan karşısında imanın ahlakıyla, layıkıyla güvenenip Allah'a secde edenler eşya karşısında eğilmeden ilerlerler. Diğerlerininse eşya karşısında doğrulduklarına hiç şahit olmadım. Gündüzün ışıkları çekildiğinde şehirdeki boşluğu dolduran karanlık... Benim gözümde kocaman bir metal yorgunluğu... Külçe gibi yığılır gecenin orta yerine. Herkesin ömrü bir su birikintisi gibi... Günler yağmur taneleri gibi karışır bu bulanık birikintiye. Bazen de önüne katıp götürür farklı beldelere. Her insan damlalardan birini, içinde en çok helezona yol açanı, ya da açtığını sandığını çoğalmak istiyor esasında. Fıtri bir meyil bu... İşte çeşmenin yanında soğuktan nefesi buhar buhar yüzüne dolanan, güvercinlerin çeşme etrafındaki rutin tavafına katılan genç bayan da bunlardan biri. İçine düşen ve hayli yankılanan bir damlanın ardına düşüp, onu daha da çoğalmak için akşamın bu saatinde ayaklarının kendisini buraya getirmesinden kolayca anlayabiliriz bunu... Çift çekirdekli anlamları yerli yerine oturtmak olsa gerek niyeti... Gerçi yanına gitmeden bu kadar da kuş bakışı ihtimallerle kafanızı şişirmenin alemi yok. İşte yaralı kanadımı zorlayarak ağır aksak bir kanat çırpışla yanındayım. Hem böylelikle avuçları arasında ufaladığı ekmek kırıntılarından herkes gibi nasiplenebilirim. Gücüm yerine geldiğinde daha rahat gevezelik de edebilirim. Ben karnımı doyururken gecenin tek düze hışırtısını renklendiren bu cömert dostumun parmakları arasından ekmeğin lirik bir hışırtıyla kaldırım taşlarına dökülüğünü dinleyebilirsiniz siz de... Gündüzleri yayaların para karşılığında bizlere yem atmalarını sağlayan o yaşlı teyze savaşta vurulduğundan beri unuttular bizi pek çokları... Belki de kendi açlıklarını dindirmenin savaşıdır bizi daha az hatırlamaları... Bu yüzden artık bu çeşmenin başına gelip melankolik bir mırıltıyla bir kaç dilim ekmek ufalayan ademoğlulları büyük bir minnetle anılıyor kuş tarihinde... Bakmayın böyle cümleler kurduğuma birçoğunu çeşme başında acıyla mırıldanan aklı ağrıyan gece kaçkınlarından duydum. Geçenlerde biri ceplerinde getirdiği buğdayları kendi etrafında döne döne bizim önümüzü serptikten sonra başını ellerinin arasına alıp hüzünle; “Annem geceleri uyumam için Yosun tarlalarında gezdirirdi beni, Ayın gölgesinde Kaparken gözlerimi, Aydınlık bir dünyaya açardım... Sabah ayaklarımda deniz serinliği Ormanların yeşili çınlardı kulaklarımda Ağladığımda yıldızlar Kıymık kıymık gözlerime batardı, Düştüğümde açılan yaraları Bahçede uyuklayan Lodosa yalatırdım İçim gıdıklandığında Acısı geçerdi Tüm karanlıklarımın!” -dedi ve ağladı... Belki de savaşta yitirmişti annesini... Gelelim bu gece bize ekmek ufalayan bayana. Ben bunları size anlatırken o da telefon kulubesine doğru ilerlemeye başladı. Devam etmesi muhtemel... Dilsizmütercim...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Meryem Rabia Taşbilek, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |