..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sanat hem bir coşma, hem bir yadsıma işidir. -Camus
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Kent > Simten K. Ataç




23 Ocak 2002
İstanbul Boğazı'nı özlemek  
Simten K. Ataç
Bir gidiş ve dönüş öyküsü...


:CFEG:
İstanbul Boğazı'nı özlemek

Hem de burnun sızlayarak özlemek , duyduğun her melodide o şehrin bir anısını taşımak , film sahnelerinden yaşadığın tanıdık mekanları hatırlamak ve yazılmış tüm mektuplarının üzerine -İSTANBUL diye eklemek.....Ve gene bu mektuplarda ki alıcı isimlerini kokladıkları hava yüzünden kıskanmak...

Şehirden uzak kalmak ve dönmek isteği ile mücadele etme zorunluluğuna saplanıp kalmak.

Hiç gittiniz mi? İstanbul ' a değil , İstanbul ' dan ???

Ben gittim , hem de dönmeyi düşündüğümden çok daha uzun sürdü tekrar kavuşmam. İnanın ki çok zordu , çünkü bir hayatı perdelemiştim. Ertelememiştim , çünkü İstanbul Boğazı izin vermemişti. Geride kalmış onca güzel şey , bince acı ve milyonca özlem yapışmıştı yakama. Ben aslında bavuluma onlarıda koymuştum, uzaklara giderken. Ve o uzağa gittiğimde yerleştirdiğim ilk eşyalarım olmuşlardı hayatıma. Yani yeni bir hayatı eski parçalarla yaşamaya çalışmak. Bir gün dönerim ümidi ile aslında uzaktayken hiç başlamamak.

Önce resimler çıktı o büyük bavuldan ve yeni mekanın her yerine yerleşti. Lisedeyken okul kırdığım bir günün hatırası , arkadaşlarım yanımdalar. Üstelik resim Rumeli hisarında çekilmiş ve boğaz tüm ihtişamıyla arkamızda gereken yerini de almış.

Ve sonra gözlerde zafer dolu ifade ile Galata Köprüsünün altında , Kemancı ' da kaldırılmış kocaman arjantinlerle çekilmiş bir başka fotoğraf. Dostlarım yanımdalar.

Çamlıca tepesi , sevgili annem , babam ve kardeşimle paylaşmışız o günüde. Tepelerinden biri eşlik eden yedi tepeli kentim de yalnız bırakmamış beni gene...

Sonra kasetler çıktı mucizelerle dolu bavulumdan , yani perdelediğim hayatımdan. Bütün Özdemir Erdoğanlar , Yedi karanfil ve Ahmet Kaya. Kayahan , Sezen Aksu yerlerini almışlardı. Gülümseyerek söylüyorlardı şarkılarını , benim için ve geride bıraktığım her şey için. Ama neden beni ağlatıyorlardı ?

Sonra tanıma , tanışma turları başladı yeni şehir ile. Ama bu kadar kaldı , bu turlar hiç tanıtma turları olmadı , olamadı. Canım istemedi. Benim ihtiyacım olan her şey perde arkasında kalmıştı ama vardı nihayetinde , yeni neye gerek duyabilirdim ki?Neden tanıtsaydım yani , gerek var mıydı ki?

Çok sık geri gelişlerim oldu , ziyaretlerim yani. Özleme karşı duyduğum öfke beni otobüslerle saatlerce yolculuğa itti , geride çalışılmamış sınavlar ve verilip tutulmamış sözler bıraktım her ziyaretimde , uzakta ki o şehirde. Üstelik hiç vicdan azabı bile duymadım.750 km . yi her devirip otobüsün köprüye yaklaştığını gördüğümde önce göz yaşlarım birikti pınarlarımda , tekerlekler köprüde dönmeye başladığı anda , daha fazla tutamadım onları. Aktılar boğaza doğru arka arkaya.

Bu ziyaretlerimde hiç uyuyamadım. Annem yalvardı , “kızım yoldan geldin bir şeyler ye ve uyu biraz” diye , hiç duymadım ki onu. Ben acele ediyordum , şehri tekrar kucaklamak ve dostlar tarafından kucaklanmak için. Perdeyi kaldırıp , önünde durmak ve koklamak isteğim vardı her zaman. Ve öylede yaptım , kucakladığım havaya ve beni kucaklayan dostlara duyduğum özlemi azaltmaya çalıştım , hiç tüketemedim.

Sonra gene , gene , gene gittim uzakta ki şehre. Her seferinde biraz daha üzgün , yarım ve yorgun. İstanbul’ dan gelen zarflar ve telefonlar tuttu ayakta , her çökme isteğimde beni. Belki de hiç bilemediler , bunun tek sebebi olduklarını ve oralarda aslında sadece direnmeye çalıştığımı.

Zaman beni eskittikçe , yeni arkadaşlar hayatımı parsellemeye başladılar , onların isimleri aslında sadece benim özlediklerim oldu çoğu zaman , onlarda bunu bilemediler. Pek azı , şimdi dostlarım , sevgi dolu olduklarım , özlediklerim ve iyi ki sahip olduklarım. İyi ki sizlerde vardınız perdeler altında kalmış hayatımın başında ve benle birlikte devam ediyorsunuz perdenin önünden bakmaya.

Yıllar ve yollar eşlik ettiler bana , gidiş ve dönüşlerime. En sonunda bir gün , uzakta ki şehirden beni ayrı tuttuğu için nefret ederek döndüm , İstanbul ‘ a. Yarım kalmış her şeyi yeni bir deftere temize çekerek geçirmeye başladım. Üzerini çizdiklerim , benim üzerimi çizen veya defterden silenler ( ki onlar sanırım zaten sadece kurşun kalemle yazmışlardı beni ) , yeni eklenenler ile yepyeni yarınlar istedim.

Boğaz Köprüsü'nü her geçişimde hala ağlarım , saçlarımla yaşlarımı saklayıp , oturduğum koltuğa iyice sokularak.

İstanbul ve gitmek kelimeleri her yan yana düşüşünde , ürkütür beni ve uzak yerlerde dursunlar diye aralarına ben girerim.

Geri döndüğümde tekrar bulduklarım , korkutur beni , bir gün omuzlarına yaslanıp , onları hissedebilmek özgürlüğüm elimden alınabilir diye.

Ben gittim arkadaşlar , çok uzaklara. Ama aslında hep aranızda kaldım , gidemedim.

Hep bir ses çınlar kulaklarımda , sizler ve İstanbul geldiğinde aklıma : “ Salkım salkım tan yelleri estiğinde .....”



.Eleştiriler & Yorumlar

:: ......
Gönderen: A. Duygu Ergun / İSTANBUL!!!
21 Nisan 2004
Öyle güzel anlatmışsınız ki özleminizi, beni de inan koparıp aldınız İstanbul'dan. Aynen devam edin. Başarılar...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
14 Şubat Öyküsü - 4
Pegasos'un Kanatlarında Yaşamak
14 Şubat Öyküsü - 3
Sevginin Anahtarı
Hamam Sefası
Sen, Ben ve Dolunay
14 Şubat Öyküsü - 1
Gönül Desenli Kilim
14 Şubat Öyküsü - 2
Ölümü İlanlarda Arıyorum.

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Lanet [Şiir]
Bazı Anlarımdayım [Şiir]
Dönme Dolap [Şiir]
Hoyrat [Şiir]
Tualin Düşü [Şiir]
Şehir&dağ [Şiir]
Günebakan [Şiir]
Hayat Denklemi [Şiir]
Otogar Hikayeleri [Deneme]
Önyargıların Gölgesinde [Deneme]


Simten K. Ataç kimdir?

bence , hayatlarımızın sorumluluğunu elimize aldığımız andan itibaren , suçlayabileceğimiz kimse kalmamış demektir. Sizce?


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Simten K. Ataç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.