..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bulanmadan ve donmadan akmak ne hoştur. -Mevlânâ
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Kent > Ertuğrul ERDOĞAN




9 Mart 2024
Maydanoz Hilmi  
Ertuğrul ERDOĞAN
Şoför, “Bayanlar” sözcüğünü sık sık sık kullandığı uzun telefon görüşmesinden sonra “Tamam başkanım.” diyerek vitesi ileri atmıştı. Bir durağa yaklaştığında kapıyı açtı. Binen yolculara “Bayanlara bugün ücretsiz.” diyerek uyarıyordu. Arka koltukta oturan bir erkek yolcu “Bayan değil, kadın diyeceksiniz. Bizim günahımız ne?” diye ortaya öylesine bir laf attığında yolculardan bazıları gülümsedi. Şoför, “İyi de on altı yaşında binen genç kızlar da var.” diye karşı bir görüş ortaya atınca, yine orta yaşlarda bir erkek, “Onları da anaları doğurdu, bedava olsun.” sözüne, şoför bıyık burktu.


:EIF:
Ayten Hanım, otuz yıl hizmet verdiği kurumundan bundan bir yıl önce tam da kadınlar gününde emekli olmuştu. Son yıllarda iklim değişikliği şubat ayında da kendini iyiden iyiye hissettiriyordu. Ağaçların tomurcukları belirginleşmiş, kuşların ötüşleri de sanki baharı müjdeler gibiydi. Ne olduysa mart ayının ikinci günü olmuştu. ‘Mart ayı dert ayı, kazma kürek yaktırır.’ deyimi de tam bu ay için söylenmişti. Hava kapanmış, kara bulutlar hızla kayıyor, uzun süredir beklenen kar da ha yağdı ha yağacaktı.
      Hilmi Bey karısını uyandırmamak için yataktan bir tüy kıvamında kalktığında karısı uyanır gibi olmuştu. Tekrar uyuduğunu görünce koltuk üstüne bıraktığı elbiselerini alıp salona geçti. Orada giyinip tuvalet faslından sonra mutfağa geçip akşamdan su koyduğu çaydanlığın altını düşük ayarda yaktı. Biliyordu ki karısı uyandığında çayı demleyip sofrayı hazırlayacaktı. Dış kapıyı öyle sessiz açtı ki, menteşeleri bir gün önce yağladığından gıcırdamamıştı. Dışarı çıktığında yağmur hafiften çiseliyordu. Eve geri dönüp şemsiyesini aldı. Aracına baktı, oldukça tozlanmış, ön lastiklerinin havaları da inmişti. Üst üste gelen akaryakıt zamanları ile fiyatların sürekli arttığı bir ortamda emekli maaşlarının düşüklüğü; aracın ne sigortasına ne vergilerine ne de tamir ve bakımına yetişiyordu. Aracını mecbur kalmadığı sürece kullanmıyordu. Arka camda yazan “Beni Yıka” yazısına gülümseyerek otobüs durağına doğru yürüdü. Yirmi dakika bekledikten sonra sarı renkli midibüsü uzaktan görünce bir sevgiliyi görmenin heyecanı gibi her tarafını sevinç kaplamıştı. Kartını çıkartıp makineye okutturduktan sonra orta sıralarda pencere kenarına oturdu. İçerisinin sıcaklığı ve havasızlığından pencereler buğuluydu. Eliyle aracının sileceği gibi bir ileri bir geri yaparak dışarıları seyredecek kadar bir görüntü yakalamıştı.
     Midibüs her durağa yaklaştığında içerinin kalabalığı da gittikçe artıyordu. Bir durakta genç bir kadın ve dört-beş yaşlarındaki çocuk elinde yediği dürümle girince şoför “Hanımefendi çocuk yerlere dökmez değil mi?” diye kibarca uyarınca kadın, çocuğun elindeki dürümü sarıp Hilmi Bey’in önündeki koltuğa oturdu. Çocuk, annesinin önünde kâğıda sarılmış dürüme bakıp bakıp yutkunuyordu. Şoför telefonundan “Başkanım biliyorsunuz bugün kadınlar günü. Bana bildirilmiş bir emir yok ama arkadaşlar arasında söylenti, kadınların ücretsiz bindirileceği yönünde. Ne yapalım?” şeklinde konuşmasını sürdürürken Hilmi Bey yan tarafta pencere açan bir kadına, “Hanımefendi lütfen pencereyi kapatır mısınız, rahatsız oluyorum.” dediğinde ayaktaki bir yolcu pencereyi hafif aralık bırakarak çekmişti. Şoför, “Bayanlar” sözcüğünü sık sık sık kullandığı uzun telefon görüşmesinden sonra “Tamam başkanım.” diyerek vitesi ileri atmıştı. Bir durağa yaklaştığında kapıyı açtı. Binen yolculara “Bayanlara bugün ücretsiz.” diyerek uyarıyordu. Arka koltukta oturan bir erkek yolcu “Bayan değil, kadın diyeceksiniz. Bizim günahımız ne?” diye ortaya öylesine bir laf attığında yolculardan bazıları gülümsedi. Şoför, “İyi de on altı yaşında binen genç kızlar da var.” diye karşı bir görüş ortaya atınca, yine orta yaşlarda bir erkek, “Onları da anaları doğurdu, bedava olsun.” sözüne, şoför bıyık burktu. Ön koltukta oturan bir yolcu şoförle sohbeti kadınlar üzerinden derinleştirdiğinde Hilmi Bey’in de içi gidiyor, bir an önce bu sohbete maydanoz olmak istiyordu. Şoförün arkasında oturan iki kadın, hattın güzergâh değiştirmesinden yakınarak şoförle ineceği durak hakkında konuşurken, Hilmi Bey duramadı, güzergâhtan geçen otobüslerin sefer numaralarını ve yakınlarında olan AVM gibi belirgin yerlerin haritasını seriyor, konuştukça diğer yolcuların sitemli bakışlarının farkına bile varamıyordu. Yolculardan bazıları kendi aralarında mırıldanarak “Her şeye maydanoz oluyor.” diye söyleniyorlardı. Hilmi Bey, öndeki kadın yolculara uyarılarını yaptıktan sonra bir başka yolcunun kendisine laf atmamasına rağmen bir konu bulup onunla da sohbet ederken bir kulağı da şoförle öndeki yolcunun sohbetlerindeydi. Dayanamadı, yaşlı olmasına rağmen genç bir kadına yer verip şoföre yakın bir yerde ayakta yolculuğuna devam etti. Her durağa yanaşıldığında binen kadınlara yolculuklarının bedava olduğunu söylüyordu. Dakikalarca yol tarif ettiği kadınlar inince yolcular arasından sıyrılıp şoförün arkasındaki koltuğa yerleşti. Muradına ermişti. Üçlü masa kurulmuş gibi araçtaki sesli kayıt yapabilen kameranın bile farkında olmadan siyasi sohbete maydanoz olmuştu. Çenesi hiç durmuyordu. Otomatik makine gibi bir çırpıda yirmi yıllık siyasi gündemi ortaya sermişti.
     Çarşıdan alışverişini tamamlayıp otobüs durağında yine uzun süre beklemişti. Bu hatta otobüs sayısı azdı. Yanaşan midibüsün şoförü geldiği şofördü. Yine kapı önündeki boş koltuğa oturduğunda dönenlerden bazıları da aynı yolculardı. Hilmi Bey etrafına bakındı. Yine bir kadına yer verdi. Ayakta kaldı, tekrar şoförün arkasındaki pencere kenarındaki koltuğa yerleşti. Yanına oturan gence, çocukluktan başlayıp gençlik anılarını anlatmaya başladığında midibüste oldukça kalabalıklaşmıştı. Herkes onun yüksek sesle anlattıklarını dinlerken iç geçiriyorlardı. “Yeter be adam!” diye mırıldananlar da oluyordu. Hilmi Bey iş hayatını anlatmaya başlayacağı sırada şoför frene sertçe dokununca ayakta bekleyen yolcular birbirine karışmıştı. Hilmi Bey kafasını şoförün koltuğuna sertçe vurunca ağrıyan alnını tuttu. Anıları bir anda beyninden uçup gitmişti. Süt dökmüş kedi gibi sessiz kalmıştı. Yolcuların birçoğu şoförün bunu bilerek yaptığını anlamıştı. Midibüs durağa yanaştığında şoför, “Kadınlara ücret yok.” dediğinde, ağzından tek kelime çıkmayan ve Hilmi Bey’i dinlemek zorunda kalan genç de kendini dışarı zor atmıştı.
     Hilmi Bey dışarıları seyrederken en arka koltukta pencere kenarında oturan orta yaşlarda bir kadın, yanındaki bir kadın ile derin sohbetteydi. O da evlendiği günleri, çocuklarını, evinin bahçesini, yaşadıkları tatil günlerini hiç susmadan Hilmi Bey’i aratmayacak şekilde hareketli anlatıyordu.

Ertuğrul ERDOĞAN
8 Mart 2024 / Bursa




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ayakların Nerede Anne?
Pavyon Güzeli
Sol El
Gizemli Zarf
Kadın Adamlar
Mutfak Penceresindeki İri Gözlüm


Ertuğrul ERDOĞAN kimdir?

Ertuğrul Erdoğan, 1958 yılında Ankara’da doğdu. 1968-1980 yılları arasında babasının kurduğu Doğan Yayınevi ve matbaalarında çalıştı. 12 Eylül darbesi sonrası yayınevlerinin kapanmasıyla Ordu şehrinde 1982-83 yıllarında mahalli ve ulusal basında gazetecilik yaptı. Çeşitli dergi, gazete ve kitaplarda öyküleri ya¬yımlandı. Hindistan Kritya ve Kolombiya’da düzenlenen Medellin Uluslararası Şiir Festivali’ne on-line olarak katılmıştır. Dünya sorunlarını romanlarına yansıtan Erdoğan, Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) üyesidir. Kitapları: - Vallahi Öptürmem, Mola Yayınları, Temmuz 2012. - Mor Gözdeki Hüzün, Deha Yayınları, Mart 2014. - Mor Gözdeki Hüzün, Hel Yayınları, Nisan 2015. - Sonrasız Kadınlar, Lakin Yayınları, Şubat 2015. - Corona Yalnızlığı, Ceren Yayınları, Haziran 2021


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ertuğrul ERDOĞAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.